Bir cumhuriyet savcısı; Doğan Öz

Genel & Güncel Konular

Bir cumhuriyet savcısı; Doğan Öz

İletigönderen Ostique » Pzr Mar 27, 2011 19:41

Resim

Devrimci, yurtsever Cumhuriyet savcısı Doğan Öz'ün Gladyo tarafından katledilişinin 33. yılındayız. Cumhuriyet Devrimi'nin şehidi Doğan Öz'ü, uğruna şehit düştüğü gerçekleri paylaşarak, Gladyo iktidarıyla savaşarak anıyoruz.

Devrimin ruhu, savcının karakteri

"Cumhuriyet savcıları! Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanlarından tutunuz da, bu yurtta yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin göz yaşlarından siz sorumlusunuz!". Devrimin genç Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt böyle tanımlıyordu Cumhuriyet Savcısının görevini. Cumhuriyeti ve halkın hakkını savunmak!

İşte Doğan Öz'ün hayatı Mahmut Esat'ın savcılara yüklediği o sorumluluğun örneğidir. Diyarbakır'dan Denizli'ye, Konya'dan Mardin'e hep halkıyla bütünleşen, sistemin asalaklarıyla mücadele eden, Cumhuriyet Devrimi'ne yönelen her tehtide göğüs geren devrimci bir yurtsever.

Cumhuriyet Devrimi'nin savcısı

Köy Enstitülü bir babanın oğlu olarak 1934 yılında Bolvadin'de dünyaya geldi. 1959 yılında Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.

İlk tayin olduğu yer Diyarbakır Çermik'ti. Bir jandarma onbaşının, ağanın adamları tarafından öldürülmesinden sonra olayın 15 yoksul köylünün üstüne yıkılmasına göz yummadı. Yoksul köylüleri serbest bıraktı. TGB'nin okul yaptığı Diyarbakır Bismil Cumhuriyet Köyü'nde ağa tarafından katledilen yoksul köylüleri düşündükçe yıkılan Cumhuriyet'imizin vicdanlı, yürekli savcılara, Doğan Öz'e ihtiyacını yüreğimizde hissediyoruz.

Haçlı irticayla mücadele

1966 yılına gelindiğinde Doğan Öz, bu kez Konya'da gericilikle mücadele ettiği için hedef tahtasına oturtuluyordu. Mücadele Birliği isimli şeriatçı faaliyetler yürüten bir derneğin kapatılmasını istemiş, dernek 1971'de mahkeme kararıyla kapatılmıştı. Dava sürerken Yeniden Milli Mücadele isimli dergi Doğan Öz hakkında "Melun Savcı", "Savcı Doğan Öz'ün akıbeti", "Doğan Öz şimdi de bölücülük yapıyor", "Doğan Öz'ün marifetleri" manşetleriyle kışkırtıcı yayınlar yaptı. AKP'nin en önemli isimlerin Cemil Çiçek ve Melih Gökçek de bu örgütün üyesiydiler.

24 Aralık 1969 günü Mücadele Birliği Derneği üyeleri "Sosyalistlere alet olan devlet görevlilerini protesto etmek" için Doğan Öz'ün evinin bulunduğu cadde üzerinde yürüyüş gerçekleştirdiler. Yürüyüş sırasında Doğan Öz'ün evi taşlandı. Oysa dönemin Konya Valisi provokasyon olacağı konusunda defalarca uyarılmıştı. Yürüyüşün yapılacağı gün İlhami Soysal, Akşam gazetesinde provokasyona işaret eden bir yazı kaleme almış ve yürüyüşü düzenleyenleri saymıştı:

"Komite İslam Enstitüsü'nün, Eğitim Enstitüsü'nün öğrencilerinden kurulu. Ardından Mücadele Birliği Sancakları, Milliyetçi Öğretmenler Derneği, Ticaret ve Sanayi Odaları, Komünizmle Mücadele Derneği, İmam Hatip Okulları, Kuran Kursları Dernekleri, Mukaddesatçılar, Muhafazakârlar, AP'liler, MHP'liler var. Nurcular var. Süleymancılar var. Bu kuruluşlar, bu akımlar hiç değilse gönülden bu gösteriyi destekleyecekler."

Devlet gözetiminde Cumhuriyet'in savcısına provokasyonda bulunuluyordu artık.

Üç fidan için

1972 yılında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idam edilmesi üzerine ölüm cezalarına karşı kampanya yürüttü. Adalet Bakanlığı tarafından hakkında soruşturma açıldı. Kınama cezası aldı.

Özel yetkili mahkemelere karşı mücadele

Bugün F tipi savcılar, "özel yetkili" olarak Cumhuriyet Devrimi'ne karşı dibine kadar hukuksuzluğa batarak Ergenekon, Balyoz operasyonları gerçekleştirirken, Doğan Öz, 1973 yılında faşist dikta adına devrimcileri yargılayan, dönemin "özel yetkili mahkeme"leri DGM'lere karşı imza topluyordu. Cumhuriyetin savcısı faşizme karşı Cumhuriyet'in hukukunu savunur, F tipi Gladyo savcıları Cumhuriyete karşı Amerikan faşizminin!

Kontrgerilla'ya karşı mücadele

Doğan Öz, 1977 yılında Ankara'ya savcı yardımcısı olarak atandığında Türkiye, Kontrgerilla'nın katliamlarıyla 12 Eylül'e sürükleneceği bir provokasyon ortamına sahne oluyordu. Doğan Öz, bu cinayetlerin üzerine giderek Kontrgerilla'nın varlığını tespit ediyordu.

Bir devrimci gencin, Naci Üner adlı ülkücü tarafından öldürüldüğünü saptaması üzerine ülkücü komandoların karargâh olarak kullandığı Site Yurdu'nu arattı. 1978'de Site Yurdu'na ancak izin verirlerse polis tarafından girilebiliyordu. Doğan Öz, polisin olayı kapatma tehlikesini gördüğünden, bizzat aramanın başına geçti. Naci Üner'i ve olayda kullanılan silahı yurtta yakalattı. 60 ülkücüyü gözaltına aldı.

Bunun üzerine MHP Grup Başkanvekili, Meclis'te Doğan Öz'ü hedef gösteren bir konuşma yaptı.

Bu konuşmadan 20 gün sonra, 24 Mart 1978'de, Doğan Öz Ankara Kızılırmak Sokak'ta 6 kurşunla şehit edildi.

"Cinayeti 18 kişi görmüştü, ancak ikisi çok yakındaydı. Biri binanın kapıcısıydı, diğeri ise 20 metre arkadaki arabada bulunan ODTÜ'lü bir öğretim üyesi...

İkisi de mahkemede tanıklık yapmayı kabul ettiler.

Tesadüfen yakalanan İbrahim Çiftçi, eşkale tıpatıp uyuyordu. Kapıcı, 5 kişilik bir grup içinde Çiftçi'yi hemen tanıdı. Ancak, öğretim üyesi "Bu değildi" dedi.

Sorgusunda cinayeti üstlenen Çiftçi idama mahkum edildi. Ancak o günlerde Çiftçi'nin avukatları Başbakan Bülent Ulusu'ya bir mektup yazıp, müvekkillerinin "Milli Savunma Bakanlığı'nda bir dosyası bulunduğundan" söz ettiler. Mektupta, sanığın, bir "devlet görevlisi" olduğu iması vardı.

Askeri Yargıtay, kararı bozdu. "Bir kapıcının teşhis ettiği sanığı kültürlü bir öğretim üyesinin teşhis edememiş olması"nı gerekçe gösterdi.

Mahkeme yeniden idam verdi, karar ısrarla, tam 4 kez üst mahkemeden döndü ve sonunda Çiftçi beraat etti.

Yıllar sonra, MHP'ye genel başkan adayı oldu.

"Katil O değildi" diyen öğretim üyesine gelince...

O, cinayetten 3 yıl sonra, dava sürerken ABD'ye gitti. Bir süre kaldıktan sonra döndü. Yıllar sonra da siyasete atıldı."(Can Dündar-24.03.1999)

Gladyonun hukukunda Cumhuriyet Devrimi'ni savunmak suç, devrimcileri katletmek serbest!

Cinayetin şifresi Doğan Öz'ün çekmecesinde

Cinayetin arkasından Doğan Öz'ün çalışma masasının çekmecesinde Kontrgerilla'yı tespit eden bir rapor bulundu. Rapor, Kontrgerilla'nın doğrudan ABD kontrolünde CIA tarafından örgütlendiğini açığa çıkaran şu ifadeleri içeriyordu:

"Şiddet olayları, anarşik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit değildir. Amaç, demokrasi umudunu yok etmek; onun yerine faşist düzeni gündeme getirmek ve bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. Böylece ABD ve çokuluslu ortaklıklar, Ortadoğu sorununu büyük ölçüde çözmek amacını gütmektedirler. Bize göre bu sonuca ulaşmada CIA, Kontrgerilla gibi gizli örgütlerin yönlendirmesi vardır. Bu örgütler, devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun şekle dönüştürerek demokrasi düşmanı akımları iktidar yapmayı öngörmüşlerdir."

Bugün Oral Çalışlar gibi sapı silikler, Hüseyin Gülerce gibi F tipi Gladyo'nun yalan makineleri bu cinayetle ilgili CIA'yı perdelemek için utanmazca yazılar düzdüler. İşte bu rapor aslında bunun cevabıdır. Doğan Öz, Türkiye'nin 12 Eylül faşizmine teslim alınması için CIA tarafından Kontrgerilla'nın örgütlendiğinin, anarşinin ve katliamların kaynağının ABD olduğunu tespit ettiği için katledildiğinin belgesidir.

Şair Doğan Öz

16 Mayıs 1974'te Mardin'den çocuklarına yazdığı mektup bir devrimcinin hayat parolasıdır: "Anneniz ve ben yalnız insanları sevdik. Yalnız toplumun mutlu olmasını istedik. Yalnız kendimizden verdik... Hiçbir şeyden yılmayalım. Başarılarımıza hiç korkmadan yürüyelim. Yeni bir tür insan, yaratıcı insan olmaya yürüyelim."

O toplumcu, devrimci duyarlılığı kaleminden şiir olup akmıştı Doğan Öz'ün aynı zamanda.

Son sözü onun şiirine bırakalım:

Dostlar biz ölmeyiz savaşta

Yarının doğması bizden yana

Koş anadolum kurtuluşa

Koş yoksul uluslarla

Kötülerin savaşına savaş açtık

Hak bizden yana

Gelin dostlar bu da bir teklif;

Savaşa savaş açalım

Çocuklarımızı solukbenizli yapanın savaşına

Kırlarımızı ıssız koyanın

Savaşına

Vietnam'da köy yakanlara

Tüm fukara halkları yıkanlara

Korkarlar inan

Gelin bu işi yapalım

Kuyruklu arabalı

Son model silahlı

İtlerle onların ortakları

Gelin dostlar savaş açalım

Yarının güzelliğini engelleyene

Tayfun Taşlıoğlu / tgb.gen.tr
Kullanıcı küçük betizi
Ostique
Üye
Üye
 
İletiler: 10
Kayıt: Prş Şub 14, 2008 18:07

Re: Bir cumhuriyet savcısı; Doğan Öz

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Eki 19, 2012 13:49

Doğan Öz suikastına giden yol!

“Kontrgerilla Raporu” hazırlayan Savcı Doğan Öz’ün katili İbrahim Çiftçi, askeri mahkeme tarafından tahliye edilmesine şaşırmıştı: “Beni öldüreceksiniz. Çıkmıyorum.” Savcı’nın eşi Sezen Öz de ‘Doğan Öz olayının devlet içerisindeki derin yapı ile doğrudan bağlantılı bir örgütsel cinayet olduğu aşikârdır’ dedi.

İSTANBUL/ AYTUNÇ ERKİN- Dün, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün 1977 yılında Başbakan Bülent Ecevit’e sunduğu ‘Kontgerilla Raporu’nu yazdık ve ekledik: Öz’ün katili ‘ülkücü’ İbrahim Çiftçi cinayeti nasıl işledi? Örgüt bağlantısı var mıydı? Aydınlanmacı Savcı’nın eşi Sezen Öz tarafından Ergenekon Mahkemesi’ne sunulan dilekçede şu ifadelere yer verildi: "Doğan Öz olayının devlet içerisindeki derin yapı ile doğrudan bağlantılı bir örgütsel cinayet olduğu aşikârdır.”

2007’de Orhan Tüleylioğlu tarafından derlenen “Neden Öldürüldüler?” kitabından adım adım Öz’ün hayat hikayesini anlatalım ve suikasta giden sürecin kilometre taşlarını sıralayalım! Doğan Öz, savcılığa 1962 yılında Diyarbakır'ın Çermik İlçesi’nde başladı. 1968 yılında Konya'da görevdeyken "Mücadele Birliği" adlı örgütün kapanmasına yol açacak dosyayı hazırladığı için gerici sağın tepkisini aldı. 1978 yılı geldiğinde Öz, çoğu kişinin adını anmaya korktuğu Kontrgerilla'yı soruşturmaya başladı. Ulaştığı bilgileri iki sayfalık bir raporda topladı. Hazırladığı raporun bir sureti öldürülmesinin ardından çekmecesinden çıktı. Sezen Öz, eşinin bu yüzden öldürüldüğünü düşünerek raporu dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'e ulaştırmayı görev bildi.

SİTE YURDU’NU ÖZ ARADI

Öz suikastına giden olay şöyle başladı: Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinden Levent Özyörük, Ankara Opera Akşam Ticaret Lisesi karşısındaki Çelikler Pasajı’nda okula girmek için bekleyen öğrencilere ülkücülerin saldırısı sonucunda, 19 Ocak 1978 tarihinde öldürüldü. O gün Nöbetçi Savcı Doğan Öz, katillerin Site Öğrenci Yurdu’na kaçtığını öğrendi ve bu yurdun aranmasına karar verdi. Savcı, polislerin kendisi gelmeden yurdu aramasına karşı çıktı ve ikinci kez yurdu aradı! Yapılan bu ikinci aramada dolaplarda saklanmış bir tabanca ve bir bıçak bulundu. Olayın ertesi günü MHP Konya Milletvekili İhsan Kabadayı Meclis kürsüsünden Öz'ü suçlayan bir konuşma yaptı.

Savcı Öz, 6 Mart 1978 günü, bu öğrencilerden 70'i hakkında, Özyörük'ü öldürmek, yasalara aykırı toplantı düzenlemek ve yasal olmayan yürüyüş yapmak suçlarından dava açtı. Özyörük, davası Doğan Öz’ün açtığı son dava oldu. 24 Mart 1978 sabahı erken saatlerde Savcı Öz evinden çıktı, Anadol marka otomobiline bindi ve aracı çalıştırdı. Elindeki tabancayı Öz’e doğrultmuş olan kişi üst üste 6 el ateş etti. Sokaktaki apartmanlardan birinin kapıcısı olan Hayati Erdoğan, silah sesleri üzerine kapının önüne fırlamış ve tam o sırada kaçmakta olan katille neredeyse burun buruna gelmişti. Tanık, katili aynen tarif edecekti.

BAHÇELİEVLER KATLİAMI

Ekim ayına gelindiğinde yeni bir katliam yaşandı. Daha sonra kamuoyuna "Bahçelievler Katliamı" olarak adlandırılacak yedi Türkiye İşçi Partili (TİP) gencin 8 Ekim 1978’de öldürülmesi, polisin ülkücülerin karargâh olarak kullandıkları yerleri daha yoğun izlemesine neden oldu. Katıldığı çeşitli eylemlerle göze batan İbrahim Çiftçi, bir genç kızın yoluyolunu kesip tehdit edince gözaltına alındı. Sorgulaması sırasında polislerden biri, Çiftçi'nin Savcı Öz'ün katilinin tarifine çok benzediğini fark etti. Çiftçi, tanık Hayati Erdoğan'la yüzleştirildikten sonra inkârdan vazgeçip "Öz'ü öldürdüm" diyecekti. Dava dosyasına giren ifadesi şöyleydi: "Savcı Yardımcısı Doğan Öz'ü, ... eski Ankara Ülkü Ocakları İkinci Başkanı Hüseyin Demirel ve halen Muzaffer Üstünel adlı şahsı öldürmek suçundan hakkında gıyabi tutuklama müzekkeresi bulunan Hüseyin Kocabaş adlı şahsın verdikleri talimat üzerine öldürdüm. Bu şahıslar bana Doğan Öz'ün Site Yurdu’nu arattığını ve ayrıca Ülkü Ocakları’nı kapattırmak için çalıştığını söylediler. Hüseyin tarafından bana verilen tabanca 14'ü idi."

YAKALANMAYANLAR DA VAR

Dava, Ankara Savcılığı’nca 26 Aralık 1978'de Ağır Ceza Mahkemesi’ne, "tasarlayarak adam öldürmek'ten açıldı. 12 Eylül’de sıkıyönetimin ilanı üzerine bu mahkeme tarafından "görevsizlik kararı"yla Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’ne gönderilmişti. Mahkemeye, sanıklardan sadece ikisi çıkarıldı

Suikast kararına katılan, tabancayı sağlayan ve cinayet yerinde bulunan Hüseyin Demirel ise hiç yakalanmadı. 1 No'lu Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi, hepsi de bir üst mahkemede bozulan dört idam hükmü vermişti, ilk bozma gerekçesinde, "Çok kültürlü bir ODTÜ öğretim üyesi sanığı teşhis edemezken bir kapıcı nasıl teşhis ediyor" denilmişti.

Bir sonraki bozma kararının gerekçesi, ifadeyi alan savcı yardımcılarının mahkeme huzurunda dinlenmeyişiydi. Askeri Yargıtay Ceza Genel Kurulu esas hakkında dosyayı bozdu, İbrahim Çiftçi'nin beraati gerektiğine karar verip, tahliye ettirdi. Dosya, 1 No’lu Ankara Askeri Mahkemesi’ne döndü. Mahkeme üst mahkemenin verdiği beraat kararına uydu. Beraat gerekçesinde, "Sanık İbrahim Çiftçinin maktul Doğan Öz'ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüş, ancak Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararı mahkememizi bağlayıcı nitelikte bulunduğundan… beraatına karar verilmiştir" denildi. Çiftçi kendisine "tahliye oldun" dediklerinde, "hayır" demişti: "Beni öldüreceksiniz. Çıkmıyorum."

ÖRTÜLÜ HARP İTİRAFI!

İbrahim Çiftçi çıkar çıkmaz İLKSAN'a müdür tayin edildi. Daha sonra, devletten ihaleler alan bir işadamı oldu. MHP Genel İdare Kurulu üyeliği yaptı, iş ortağının şüpheli bir biçimde öldürülmesinin ardından gözaltına alındı. 1996 yılında, Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan bir röportajda "Bizi kullanıp dışladılar" diyen İbrahim Çiftçi, aynı röportajda şunları ekliyordu: " 12 Eylül öncesinde ülkücüler silahlı eylemlere itildiler, eylemlere taraf yapıldılar. Devlet, 12 Eylül öncesi örtülü harp dediğimiz dönemlerden geçerek bugüne gelmişse ülkücülere açıkça teşekkür edilmesi gerekirken, kendisini yıkmak isteyen güçlerle aynı kefeye konuldu. Tabii ki kırgınız." Çiftçi, 17 Haziran 1997'de yapılan MHP Kurultay'ında Genel Başkan adayı oldu. Devlet dairelerine akaryakıt satan şirketler kuran Çiftçi ihalelere giren bir işadamı!

ÇİFTÇİ’Yİ KORUYAN ABDULLAH ÇATLI!

Bahçelievler Katliamı sanıklarından Haluk Kırcı, 18 Kasım 1980’de, Askeri Savcıya İbrahim Çiftçi’yle ilgili şunları anlatmıştı: “… Benim dün verdiğim ifadem doğru değildir. Bu olayı Abdullah Çatlı planlamıştır. Çatlı, yakalanmam halinde, suçu tamamen üstlenmem gerektiğini söylememi bildirmişti. Ben de, o yüzden, dün bütün olayı kendim yapmış gibi size anlattım. Esasında ben, Bahçelievler’de, katliam yapılan evin kapısının önünde durdum. İçeriye girmedim. Asıl eve girenler, Ercüment, Mahmut, Kürşat ve İbrahim Çiftçi idi. İbrahim Çiftçi’nin ismini kesinlikle vermemem hususunda Abdullah Çatlı bana talimat vermişti.”

7 TİP’LİYİ KATLEDENLER PİŞMAN BİLE DEĞİL!

8 EKİM 1978'de 7 TİP'li gencin Abdullah Çatlı ve arkadaşları tarafından öldürüldüğü Bahçelievler Katliamı'nın üzerinden tam 34 yıl geçti. 8 Ekim’de silahlı ülkücüler, Ankara’nın Bahçelievler semtinde 15. Sokak’taki eve geldiklerinde ODTÜ Elektrik Bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mimarlık Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Efraim Ezgin, Hacettepe Üniversitesi İstatistik bölümü öğrencisi Latif Can ve Osman Nuri Uzunlar evde bulunuyordu. Beş genci bayıltan katiller daha sonra eve gelen iki TİP’li öğrenci Faruk Erzan ve Salih Gevence’yle birlikte 7 TİP’li genç o gün öldürdüler.

Haluk Kırcı, daha sonra anılarında pişmanlık duymadığını belirteceği, “O gecenin yaşanması gerekiyordu” diyeceği katliamı 1980 yılında verdiği ifadesinde şöyle anlatıyordu: “yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah’a (Çatlı) birini gönderdik. Abdullah eter ve pamuk verip, ‘Hepsini teker teker bayıltıp öldürelim’ demiş. Dışarı çıkıp arabada bekleyen Abdullah’la konuştum. ‘Evde öldürmek zor olacak, ikişer ikişer götürüp öldürelim’ dedim, ‘olur’ dedi. İki kişiyi ‘Büyük Reis’in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp üçer el kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, ‘tek tek boğalım bunları’ dedi. Bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmek de zor olacaktı. Arkadaşları gönderdim. Sonra da sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsini boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah’a verdim.”

Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve İbrahim Çiftçi gibi isimler açılan dava sonucu idama mahkum edildi, ancak 26 Nisan 1991’de “hesabın yanlış yapıldığı” gerekçesiyle karar bozuldu ve salıverildiler.

ÜÇÜNCÜ YARGI PAKETİYLE TAHLİYE

2012 Temmuz ayında AKP’nin 3. Yargı Paketi’yle Bahçelievler katliamının sanıkları Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu tahliye edildi. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 7'şer kez idam cezasına çarptırılmış olan ancak idamın kaldırılmasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen katil Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu hakkındaki cezanın infazının durdurulmasına karar verdi.

YURT, 19 Ekim 2012



İşte gerçek kontrgerilla raporu!

Aydınlanmacı Savcı Doğan Öz, 1977’de ‘Kontrgerilla’ raporu hazırladı ve raporu Bülent Ecevit’e ulaştıramadan öldürüldü. Raporda, ABD, CIA ve çokuluslu şirketlerin Türkiye’deki ‘kaos planı’nı nasıl uyguladıkları anlatılıyor.

HABER MERKEZİ (Aytunç ERKİN)- Türkiye’de ilk kez kontrgerilla yapılanmasını araştıran ve dava açma hazırlığındayken 1978'de suikast sonucu yaşamını kaybeden Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, 1977'de Bülent Ecevit Hükümeti’nin kurulmasından hemen sonra 'kontrgerilla' raporu hazırlamış, rapor öldürüldükten sonra eşi Sezen Öz tarafından Ecevit’e verilmişti. Doğan Öz'ün eşi Sezen Öz, eşinin hazırladığı kontrgerilla dosyasını, Ergenekon davasını yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sundu.

İBRAHİM ÇİFTÇİ VURMUŞTU

Verilen ara karar gereği elindeki belgeleri mahkeme kalemine getiren Sezen Öz'ün, dilekçesinde kontrgerilla raporunun bir örneği ile olayın yazılı özetini sunduğu belirtildi. Öz’ü, ‘ülkücü’ olarak bilinen ve ‘taşeron’ olarak kullanıldığı ileri sürülen İbrahim Çiftçi vurmuştu.

Peki Doğan Öz’ün hazırladığı raporda ne vardı? Bülent Ecevit, 29 Mayıs 1977'de seçim kampanyası için gittiği İzmir Hava Meydanı'nda düzenlenen suikast girişiminden sağ kurtulmuş, olayla ilgili kontrgerillayı işaret etmiş ve bu örgütün soruşturulmasını istemişti. Gelişmeler üzerine soruşturmayı Ankara Cumhuriyet Savcısı Öz başlatmış, Öz, ‘ülkücü’ olarak bilinen ve ‘taşeron’ olarak kullanıldığı ileri sürülen İbrahim Çiftçi tarafından vurularak öldürülmüştü.

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'e de sunduğu raporunda Öz, kontrgerilla hakkında şöyle diyordu: “Şiddet olayları, anarşik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit değildir. Amaç, demokrasi umudunu yok etmek; onun yerine faşist düzeni gündeme getirmek ve bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. Böylece ABD ve çokuluslu ortaklıklar, Ortadoğu sorununu büyük ölçüde çözmek amacını gütmektedirler. Bize göre bu sonuca ulaşmada CIA, kontrgerilla gibi gizli örgütlerin yönlendirmesi vardır. Bu örgütler, devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun şekle dönüştürerek demokrasi düşmanı akımları iktidar yapmayı öngörmüşlerdir.”

İŞTE O RAPOR

Doğan Öz’ün hazırladığı rapor şöyle:

…Bize göre, bu sonuca ulaşmada CIA, AID, İran ve İsrail gizli haber alama örgütleri, kontrgerilla gibi gizli örgütler yönlendirmekte olup; bu örgütler, 1.ve 2. MC ile devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun bir biçimde dönüştürerek, demokrasi düşmanı akımları iktidar etmeyi öngörmüşlerdir. Geniş halk kitlelerine girmeyi de AP’nin şemsiyesi altında MHP ve onun yan örgütleri olan; Ülkü Ocakları, Ülkü-Bir, Ülkücü Teknik Elemanlar, İşçi sendikaları (MİSK), bazı İşveren kuruluşları ve esnaf dernekleriyle gerçekleştirme çalışmaları içinde görülmektedirler.

…Şunu öncelikle bilmekte yarar var: Bütün bu çalışmalar içinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla, Genel Kurmay Harp Dairesine bağlıdır. Sivil güvenlik güçleri içinde de MİT elemanları ve 1. Şube görevlileri kullanılmaktadır. Bütün bu çalışmalar, siyasal planda MHP ve onun kadrolarınca yönetilmektedir.”

YURT, 18 Ekim 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x