
Sınıf sözcüğünden hiç hoşlanmayanlarımız var ama ne yapalım ki, bu sözcük var.
Büyüyen borçlarla birlikte, büyüyen bir orta sınıfta da var. Çalışan sınıf hep borçlu olan sınıftır.
Egemenler sınıf demiyorlar. Piyasa toplumu diyorlar.
Eğitimli, borçlu orta sınıf hayat boyu borçlu sınıftır.
Ekonomiyi kurtaracağız diye hep şirketleri kurtarıp, çalışanları borçlandırarak yürüyen bir ekonomik düzen mevcuttur.
Orta sınıf eğitimden başlamak üzere bankadan borç alarak eğitim yapıyor. Eğitim bittikten sonra aldığı maaş eğitim ödemelerini karşılamadığı için ek işte çalışarak hayatı sürdürüyor.
Orta sınıf için borçlanma artık öğrencilikten başlıyor.
2008 dünya ekonomik krizinden sonra, piyasa ekonomisi denilen, aslında kurallarını çok uluslu şirketlerin belirlediği düzen çok büyük yara aldı.
Ekonominin adı piyasa ekonomisi olunca, toplumun adı da piyasa toplumu oluyor.
Bu düzende, spekülasyonlar yatırımların önünü tıkayınca çok övündükleri bu sistemde, borçlar geri ödenmemeye başlıyor.
Yani karların özelleştirilmesi, risklerin sosyalize edilmesinin önü tıkanıyor. Başka bir değişle, karların özelleştirilmesi, zararın halka bölüştürülmesi mekanizması yürümüyor.
Biliyorsunuzdur. Ülkemizde Kredi Garanti Fonu diye bir şirket kurtarma sistemi kuruldu.
İşveren finans sektöründen, mali sektörden kredi alacak, işveren borcunu ödeyemezse, işverenin borcunu, bankaya devlet ödeyecek.
Hatırlarsınız KİT’lerin zararını devlet kapatıyor diye ne kadar yaygara etmişlerdi. Şimdi şirketlerin zararını devlet kapatıyor. Kimsenin sesi çıkmıyor. Edimimci bireycilik!
Devlet üretmediğine göre bu borçlar nasıl ödenecek?
Birincisi halktan topladığınız vergileri şirket kurtarmasında kullanacaksınız.
İkincisi para basacaksınız.
Veya dışarıdan yüksek faizle borç alacaksınız.
Her üçünün bedeli de halka çıkacak. Yani çalışanlar borçlu kalacak.
Bir kez daha ifade edelim. Piyasa sisteminde, karlar özelleştirilir. Zararlar halka bölüştürülür.
Hani özel girişimciliğin riski vardı. Bedeli halk ödedikten sonra risk nerede?
Anlattığım düzen banklar aracılığı ile tüm piyasalar manipüle edilerek yapılır.
Borsalar indirilip çıkarılarak, tahvil ve bono fiyatlarıyla oynanarak gerçekleştirilir.
Sonunda halka söylenen de şudur; piyasa ekonomik hayatı düzenler. Siz merak etmeyin.
Piyasa manipülatörleri bilgisayarlarla bu duruma uygun yazılımlar hazırlar. Volatileye (salınımlara) göre, bilgisayar tekellerin çıkarlarını düzenler.
Artık yeter diyenler, bu yağma düzenine seçenek arıyorlar.
Tarihe baktığımızda, bu durumdan kurtulmak için iki yol görünüyor.
Reformlar yapalım diyenler çıkıyor. Devrim yapalım diyenler çıkıyor.
Devrimler kanlı oluyor reform yapalım dediğiniz de, reformları yapacak olanlar, eski düzenin içinden geldiğinden, ortaya reform diye çıkan eski düzenin biraz cilalanmış hali oluyor.
Dünyanın doğum sancısı diyebileceğimiz noktadayız.
Bülent ESİNOĞLU, 4 Haziran 2017
bulentesinoglu@gmail.com