Burası İstanbul; buradan -PKK’lıya- “çıkış” var

Yer: Ataşehir.

İstanbul yani...

Ataşehir’in de “kurtarılmış(!)” bölgelerinden değil; Ferhatpaşa Mahallesi’nin merkezi.

PKK; yani terör örgütü, yani on binlerce evladımızın katilleri “Öcalan’a özgürlük” çadırı kurmuşlar. Günlerdir orada.

Buraya kadar olan kısmını “sıradan” karşılayanlar vardır; alıştırdılar, duyarsızlaştırdılar.

Ya buradan sonrası;

Okuyun bakalım sıradan mı?

* * *

Terörist “görevini(!)” yapıyor; İstanbul’un orta yerinde o çadır, PKK paçavraları, Öcalan posterleri... Şüphesiz “kaos planı” , kışkırtacak, kaşıyacak, yaktıracak-yıktıracak olmuyorsa kendi yakacak-yıkacak...

Peki ya “bu durum” da “görevi”ni yapması gereken diğerleri;

O ilçenin mülki amirleri mesela?

PKK çadırından rahatsız olan kaldırılması için “ihbar”da bulunmak isteyen ilçenin “önde gelenleri” önce emniyet müdürünü arıyorlar. Yeni atanmış;

Aradığınız müdüre şu anda erişilemiyor!

Şanslarını bir de kaymakamda denemek istiyorlar.

İzinde.

“Vatandaş” la kaymakamın özel kalem müdürü arasında geçen diyalog şöyle:

- Ferhatpaşa Mahallesinde PKK’lılar çadır kurmuş, “Öcalan’a özgürlük” kampanyası başlatmışlar, imza topluyor, propaganda yapıyorlar.

- Hııı... O çadır iki, üç gündür orada...

-....?

- Emniyet’e bildirmiştik, kaldırmamışlar mı daha!

“Devlet” in kurumları arasındaki göz yaşartıcı iletişim, uyum, ahenk böyle!

Ve bu da “vatandaş”la, 155’i aradığında muhatap olduğu polis memuru arasındaki diyalog:

- Bakın PKK mahallemizde çadır kurdu. İnfial olacak, yakıp yıkacaklar...

- Biz müdahale edemeyiz. Özel Harekatçıların müdahale etmesi gerek. Onlar da yoğun. Bu ara toplumsal olaylara yetişemiyorlar!

Bir telgraf eksik;

Taksim’de işçilere, Kadıköy’de taraftara, Beşiktaş’ta gençlere sözümüz var; yoğun programımızdan dolayı çadırınızı onurlandıramıyoruz....

Birkaç gün daha geçiyor, çadırı kımıldatan yok.

Aynı vatandaş, bir görüşme daha yapıyor polisle:

- Hâlâ kimse gelmedi?

- Bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Savcılığa bildirin!

* * *

Söylenti muhtelif;

Çadıra “eli silahlı tipler”in gelip gittiğini söyleyen de var.

Emniyete yukarıdan “müdahale etmeyin” talimatı geldiğini de...

Öyle mi?

Ha bu arada;

Kimse çadıra dokunmayınca bir de “Türk bayrağı indirme” vakası yaşanıyor Ataşehir’de. Belediyeye ait aşevini basıp bayrağımızı söküp atıyorlar...

O bayrak namusunuz değil mi?

Ya da “Yeni Türkiye”nin bayrağı ay-yıldız değil mi? Namusu ay-yıldız değil mi?

Ampul sönmesin...

PKK paçavrasına zeval gelmesin öyle mi!

Selcan TAŞÇI, 29 Ağustos 2014
selcantasci@gmail.com

Çadır Doğurdu

İstanbul Ataşehir’de Ferhatpaşa Mahallesinde kurulan ve “ilgili-yetkili”lerin bir türlü kaldırmaya yanaşmadığı “Öcalan’a özgürlük” çadırından bahsetmiştim.

Yeniçağ’da afişe edildiği gün kaldırıldı;

Sayısız da teşekkür aldık okurlardan.

Allah biliyor, 12 yıldır bas bas bağırdıklarımıza kulak tıkayanlar nasıl oldu da gündeme geldiği gün çadırı kaldırdı diye huylanmadım değil... Nitekim akşamına haber geldi. Çadır, -hem de dalga geçer gibi daha büyük boyutlarda- yeniden kurulmuş aynı gece!

Nasreddin Hoca’nın kazanı misali; çadır doğurmuş yani!

Hâlâ orada.

Hani varsa gidip çaput bağlamak, dua etmek, dilek dilemek isteyen filan -malum vesile Öcalan ise kabul edilmeyecek dua yok artık memlekette(!) bir tür ‘tanrı cani’ kendileri(!)- Ataşehir’e gidip posterinin önünde ‘gıyabi iman(!)’ edebilir yani!

Tövbe... Tövbe...

* * *

Önceki gün İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu aradım. “Sizin talimatınızla kaldırıldığı söylenen PKK çadırı, ne oldu, nasıl oldu da İstanbul’un orta yerinde yeniden kurulabildi? Talimatınızı geri mi çektiniz? Çadırı kaldırttığınızı duyan ‘büyük’leriniz -ata/dede deyişiyle- kulağınızı mı çekti?” diye soracaktım.

Özel kalemine durumu aktardım, gün içinde mutlaka geri dönüş beklediğimi vurguladım. Bu içler acısı vaziyetten birinci derecede sorumlu olan kişiyi dinlemeden yazmak istemedim; yazmadım da. Gün boyu bekledim. Ne dönen, ne neler döndüğünü söyleyen var!

Dolayısıyla bugün, buradan hepinizin huzurunda sormak, misliyle hakkım:

Sayın Mutlu, -tamam yargı paketleriyle bolca demokratikleşiyoruz, esniyoruz da- “terör örgütü propagandası” suç değil mi hâlâ Türkiye Cumhuriyeti yasalarında?

“PKK propagandası” suç değil mi?

“Terör örgütü arması, sembolü, paçavrası asmak” suç değil mi?

“Suçu ve suçluyu övmek” suç değil mi?

Öcalan “suçlu” değil mi?

Tamam anladık yeni hükümet programına da girdi “çözülme” de, sizin “öncelikli” göreviniz “hükümet programları”nı uygulamak mı, “devlet”in yasalarına uymak/uyulmasını sağlamak mı?

Sırf meraktan soruyorum:

Velev ki siyasi iktidarın programı “yasa dışı”; “devletin valisi” olarak suç ortaklığı mı yaparsınız, suçluların cezalandırılmasını mı sağlarsınız Sayın Vali?

Selcan TAŞÇI, 3 Eylül 2014
selcantasci@gmail.com