
Obamanın sözleri ve ABD ve diğer bazı ülkelerin parlamentolarında yasa kabul edilmesinden daha vahim ve insanlık tarihi açısından cidden utanç verici bir olaydır.
ABD Başkanı Obama'nın 1915 yılında meydana gelen olayları beklendiği şekilde «Soykırım» olarak değil de Ermenice «Büyük Felaket» anlamına gelen «Meds Yeghern» olarak adlandırması üzerine son günlerde gerek Türk ve ermeni gerekse Batı dünyasında büyük yankılar yapılmış ve tartışmalara neden olmuştur. Kim ne derse desin bu sözler Türk İnsanları üzerinde bir hayal kırıklığı yaratmıştır ve çok üzücüdür. Başkan Obamanın olayı böyle nitelemesi normaldir, çünkü gerek ellerindeki dokümanlar ve gerekse çevresindeki tarihçilerin verdiği bilgiler olayın sadece Ermeni Tarafının iddiaları ve görüşleri ile doldurulmuştur. Bu insanlar ve 1915 olaylarını sadece o zamanların Türk Düşmanı yapıtlarından okumuş öğrenmiş bazı Türk aydınları eminim ki madalyonun öbür yüzünü hiç duymadılar, okumadılar. Çünkü Hıristiyan Batının ünlü propaganda çarkı onlara madalyonun bu yüzünü hiçbir zaman gösteremezdi ve göstermedi.
Zannederim ki 1915 yılında Türklerin Alman- Avusturya / Macaristan grubu içinde yani düşman saflarında bulunması, Çarlık/Bolşevik Rusyasını savaştan koparmama ve aynı zamanda ABD'yi savaşa sokmak için ABD halkını tahrik etme amacıyla Türkler aleyhinde uydurulan yalanlar, iftiralar demek ki hala değişmemiş ve gerçek kabul ediliyor. Kimse bu iddiaların savaş propagandası olduğunu hatırlamıyor ve hatırlatmıyor. Böyle olunca da büyük dost/ Stratejik ortak Türkiye 1915 olayları devreye girince hala düşman taraf gibi kabul ediliyor; o dönemde Türk insanının gördüğü zulüm, ard arda uğradığı soykırımlar, çektiği acılar ve verdiği kayıplar hala hiç duyulmuyor, dikkate alınmıyor değer verilmiyor. Bence bu Obamanın sözleri ve ABD ve diğer bazı ülkelerin parlamentolarında yasa kabul edilmesinden daha vahim ve insanlık tarihi açısından cidden utanç verici bir olaydır.
Bu insanlar yüzde yüz eminim ki, tarihi anılar, araştırmalar ve belgelere dayanarak çok özet bir şekilde açıklamaya çalışacağım aşağıdaki olayları hiçbir zaman duymadılar.
Ermeni davası savunucularının ünlü propaganda kitabı (Musa Dağı'nda Kırk Gün)'den Ermeni Rus işbirliği ile ilgili bir örnek ve cinayetlerle ilgili bir itiraf şöyledir:
- «... Kuzey geçidinden duyulan Obüs atışları, yeri göğü boğuk sesle inletiyordu. En ufak bir taşın bile hareket etmediğinden emin olunca Kilikyan ikinci kere ıslık çaldı. Donup kalmış asker kaçakları ile öteki savaşçılar hemen harekete geçtiler. Güney Kalesi Birliği Rus'un komutasında, dağ basamağını rahatça inerken, yaralı askerleri sükunetle öldürüyor, ölüleri kelimenin tam anlamıyla soyup soğana çeviriyordu... Serkis Kilikyan üzerindeki paçavraları bir Osmanlı piyadesinin yepyeni üniformasıyla değiştirmişti.» (1)
- «Hasan kale'den kalkıp Muş'a geldiğimiz zaman, Muş'taki külliyetli sayıda bulunan Ermeniler Türkler ve hükümet aleyhinde azgınlıklar ve taşkınlıklara başlamışlardı. Tatvan'a gelip Van gölünü bir deniz gibi seyrettiğimiz zaman, koca göl içinde Ermeniler tarafından öldürülmüş erkek ve kadın Türklerin cesetlerini su üstünde şişmiş ve yüzer görmüştük. Ermeniler, tamamıyla kapalı olmayan cephe aralarında vızır vızır işlemekte ve Türk askeri kuvvetleri ve hareketleri hakkında Ruslara haber götürmekte idiler. Bizim tümen casuslardan üç dört tane yakaladı ve Muş bölgesindeki Ermenileri buralardan kaldırmaya ve gerilere nakletmeye mecbur oldu.
Bizim Kamp cephemizin hemen gerisinde Liz adında büyük bir Ermeni köyü vardı. Biz bu köyde'ki Ermenilere dokunmadık. Hele kadınlara hiç ilişilmedi. Bununla beraber köyün içinde erkek görünmüyordu. Erkekler kaçmış Ruslara katılmışlardı. Ancak casusluk teşkilatını idare eden bazı erkekler çatı aralarına saklanmış veyahut kadın kıyafetine girmişlerdi; bunların bir kısmını yakaladık.» (2)
«Rus Ordusu'nun da Türk askerlerine davranışı çok saygısızca ve zalimane idi. Meselâ 15 Nisan 1915'de bölgede henüz Kış şartları hâkim iken Türk esirlerinin geri bölgelere taşınması için vagonlara dolduruldu, sonra bunların içindekiler unutuldu. Vagonlar bir kaç hafta şuraya buraya gönderildikten sonra kilitleri açılınca içinde Türk askerlerinin cesetleri ile dolu olduğu görüldü. Çoğu açlıktan ve havasızlıktan boğularak acı içinde ölmüşlerdi.» (3)
Bir araştırmacı bilim adamı bakın neler söylüyor:
- «Bu sürgünden tek tük dönenlerin bazıları coğrafya ve harita bilgisinden yoksun insanlardı. Söyledikleri şuydu: «Kırk gün kırk gece trenle yol gittik. Yolda arkadaşlarımız pek çoğu bitten, tifüsten ve soğuktan öldüler. Vardığımız esir kampının bulunduğu yerde geceler yalnızca bir saatti. Her gün güneş vardı ama çok soğuktu. Pek çok arkadaşımız da burada hastalıktan, soğuktan öldü.»
Benim yaptığım incelemeye göre bu zoraki göç'ten geri dönenler, gidenlerin sadece % 2 veya 3'ü kadardır. Yüz binlerce insan Sibirya steplerinde heder olup gitmiştir.» (4)
- «1915 zorunlu göç olayının da sonunda bir ücreti vardı. Yudeniç'in birlikleri ilerleyip Van, Bitlis, Muş, Erzurum, Erzincan ve daha sonra Trabzon'u işgal edince Müslüman halk hemen Ermeni intikamının tadını tattı. Türk yerli halk 1916 kışında panik halinde batıya doğru kaçmaya başladı. Çoğu dağlarda çaresizlik içinde perişan öldüler. Her ne kadar bu ölümler Ermenilere uygulananlar kadar büyük olmasa da bu sivillerden binlercesi Ermeni gönüllü birlikleri tarafından öldürüldüler. Bu cevabi kıyımlar Türk yayınlarında yoğun bir şekilde anlatılmaktadır. Rus yayınlarında bu konuya temas edilir. Yarbay Tverdokhlebor hatıralarında canlı bir şekilde Ermeni çetelerin Müslüman köylerini nasıl tahrip edip, işkence ettiklerini, ırza geçme ve işkence yaptıklarını, Türklerin Erzurum'da karşılaştıkları felaketi anlatır. İşgalci Rus kuvvetleri bütün bir Müslüman köyünün, Ermeni çetelerinin soygun, cinayet, ırza geçme ve topluca yakma olaylarına yüzlerce defa şahit olduklarını belirtmişlerdir. Erzurum'daki olaylar savaşta pişmiş Rus subaylarını bile hasta edince Ermenileri ancak top ateşi tehdidi ile durdurabilmişlerdir. Bütün savaşlarda olduğu gibi askerlerin veya yarı askerlerin kurbanları masum siviller olmaktadır.» (5) H.M. Sachar bu konuya temas eden ender yazarlardan biridir.
O korkunç dönemden hayatta kalmış pek az insan vardır onların yaşam hikâyesi, Türk tarihinin en karanlık döneminin izlerini taşır.
- «Van halkı kafile kafile hicret ediyordu. Hiç bir eşyamızı alamadık, her şeyi olduğu gibi bırakarak kapımızı kilitledik. Çünkü er geç tekrar gelip bıraktığımız gibi bulacağımızı ümit ediyorduk. Babam büyük bir İran halımızı ikiye bölerek tek olan atımızın sırtına attı. Ben annem bir de kız kardeşim o ata bindik. Bir de ineğimiz vardı. Babam onunda sırtına ufak tefek biraz eşya ile bir miktar yiyecek yükledi. Böyle perişan bir halde yola çıktık. Narduz üzerinden Pervari'ye doğru gidiyorduk. Pervari'ye varmadan Harami Gediği'nde, Narduz dağlarında defalarca Ermeni çetelerinin saldırısına uğradık. Birçok insan öldürüldü, kalanlarla beraber zor bela canımızı Pervari'ye attık. Mevsim İlkbahardı ama, daha her taraf karla kaplıydı. Pervari'den Siirt'e oradan da Diyarbakır'a gittik. Diyarbakır'da korkunç bir sıcak vardı. Orada kalmamız imkansızdı. Zaten hastalık, açlık bizi bitirmişti. Devam ederek Halep'e gittik. Halep'te bir müddet kaldık. Bu sefer orayı da Fransızlar işgal etti. Biz oradan Adana'ya geçtik. Adana'da da Ermeni komiteleri Müslüman ahaliyi perişan etmişti. Sonra Fransızlar Adana'yı da işgal etti. Sanki yeryüzü bize dar geliyordu. Biz nereye gitsek sanki gâvur bizi takip ediyordu. Konya'da Van'ın geri alındığı haberini aldık. Bu habere çok sevindik. Tekrar Van'a gelmek üzere yola çıktık. Daha önce Ermenilerin Van'ı harap ettiklerini duymuştuk. Fakat hiç bu kadar olacağını tahmin etmemiştik.
Van yerle bir olmuştu. Müslümanların evleri olduğu gibi yakılmıştı. Mezarlarımızı bile tahrip etmişlerdi. Biz çaresiz olarak apar topar yaptığımız topraktan kulübelere yerleştik. Bazıları da Ermenilerden kalan evlere yerleştirildi. Biz Van'dan göçerken bazı insanlar mallarını bırakıp göçmek istemediler. Bunlardan çoğunu öldürmüşlerdi. Ancak Rusların elinde esir olarak kalan bazı yaşlılar bize o kâbuslu günleri uzun uzadıya anlattılar.» (7)
Harp Tarihi kayıtlarına geçmiş Erzurum ve Deveboynu Müstahkem Mevki Kumandan Vekili, Harp Esiri Twerdo Khlebof'un Antranik'le ilgili anıları şöyledir:
- «17 Şubat'ta Antranik Erzurum'a geldi. Maiyetinde kendi kurmay başkanı olan bir Rus kurmay albayı Zinkeviç de vardı... Antranik gelince Albay Morel yerine Merkez Komutanlığı'nı üzerine aldı. Antranik'in geldiği gün sorumluluk bölgesinin içinde bulunan Tepeköy'ünde bütün ahalinin kadın, erkek, çoluk çocuk tümüyle Ermeniler tarafından katledildiğini o mıntıkada bir subayın vasıtasıyla öğrendim. İlk karşılaşmamızda bunu ona söyledim.» (9)
«Trabzon'da bir şey kalmamış, her köşe, her ev, her türbe tahrip edilmiş... Camiler elim bir halde, hemen bütünü ahır'a tahvil edilmiş. İçlerinde dört beş parmak kalınlığında gübre serilmiş, Mihrapları, minberleri, ahşap kısımları, kâmilen yakılmış, kelime-i tevhitler parçalanmış. Duvarlara Rusça yazılarla beraber yapılan resimler pek yakışıksız! Bu resimlerde Türk kadınlığı tahkir ediliyor.» (10)
- «Ne şehirde ve ne de siperlerde yaralı, ya da ölü bir tek Ermeni görülmedi. Bu hal kendilerinin askerlik ve savunma kuvvetini gösteriyor» demiştir. (11)
Vilayetler Ermeniler Müslümanlar
Erzurum 6.732.967 134.377
Harput 446.379 79.971
Sivas 939.735 147.099
Van 179.380 67.792
Trabzon 921.128 68.899
Bir başka kaynağa göre: Bitlis'te nüfusun % 31'i, Van'da % 26'sı, Ermeni idi ve altı ilde bir bütün olarak Müslümanlar Ermenilere 1'e 4,5 üstünlüğe sahiptiler. Yani toplam nüfusun ancak % 23 kadarı Ermeni idi. Hele Trabzon'da açıkça görülebileceği gibi bu oran % 05 kadardı. (13).
Hayati bir Ermenistan yaratma uğruna bölge insanları büyük kayıplara uğramışlardır. Justin Mac Carthy bu kayıpları değişik bir tablo ile çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. (14)
Vilayetler Ermeni N. Ermeni N.O. Müslüman Öl.Mik. Müslüman Öl.O.
Van 130.500 % 26 194.167 % 62
Bitlis 191.156 % 31 169.748 % 42
Erzurum 163.218 % 17 248.695 % 31
Diyarbakır 89.131 % 12 158.043 % 26
Mamuretülaziz 111.043 % 16 89.310 % 16
Sivas 182.912 % 12 180.413 % 15
Dikkat edilirse Müslüman ölülerinin sayısı bazı illerde (Van, Erzurum, Diyarbakır) Toplam Ermeni nüfusundan bile daha fazla, Sivas'ta hemen hemen bölgede yaşayan Ermeni nüfusu kadardır. Açıkça görüleceği gibi Batı dünyasında ve Ermeni taraftarlarının iddia ettikleri gibi bölgede bir «soykırım» değil bir iç ve dış «savaş» vardır. Bu savaşın tereddütsüz tarafları Türkler ve Ermeni destekli Ruslar (veya Rus destekli Ermeniler) dir. Osmanlı'nın Ermeni vatandaşları dış ülkelerin vaatlerine tamamen angaje olmuş ve kendi ülkelerine isyan ederek düşmanlarla tam bir işbirliği içine girmişler ve Osmanlı Devleti tarafından orduya zarar vermelerini önlemek için bölgeden tahliye edilmişlerdir. Önyargılı olunmadığı takdirde, bu feci olaylarda kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu açıktır. Unutulmaması gereken bölgede ilk defa «zorunlu göç» e tabi tutulanlar Ermeniler değil, Doğu Anadolulu ve Vanlı Türklerdir. Ermeniler Anadolu'nun değişik yörelerine, özellikle Güneydoğu Anadolu ve Suriye'ye gönderilmişlerdir. Bir kısmı yollarda yorgunluk, hastalık ve hatta soyguncular nedeniyle ölmüştür, ancak göç bölgesine intikal edebilenler gelen iç ve dış yardımlarla hayatta kalmışlardır. Türklerse ölmüş veya öldürülmüşler, yok olmuşlardır. Ermeni taraftarları bu gerçeği acaba neden hep gizlemeyi tercih ediyorlar?
DİPNOTLAR:
(1) Franz Werfel, Musa Dağında Kırk Gün, s.382 (Belge Yayınları, İstanbul1997).
(2) Rahmi Apak, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, s.114 (Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara1988)
(3) Cemal Anadol, Tarihin Işığında Ermeni Dosyası, s.380 (İstanbul1982).
(4) Cumhuriyet Gazetesi, 22 Mart 2001, s.2.
(5) Howard M. Sachar, The Emergence of the Middle East, 19141924 s.114 ( The Penguin Pres, Washington1969)
(6) Hüdavendigar Onur: Milleti Sadıkadan Hayk'ın Çocuklarına s.126 ( İstanbul1999)
(7) Hüseyin Çelik, Görenlerin gözü ile Van'da Ermeni Mezalimi, s.50 ( Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi)
( 8 ) Kazım Karabekir, Birinci Cihan Harbi'ni Nasıl İdare Ettik? Erzincan ve Erzurum'un Kurtuluşu, Cilt-lll, s.166 (Emre Yayınları, İkinci Baskı, İstanbul1995);Kazım Karabekir, 191720 Arasında Erzincan'dan Erivan'a Ermeni Mezalimi, s.7579 (Emre Yayınları, Hazırlayan, Ömer Hakan Özalp, İstanbul2000); İsmet Parmaksızoğlu, Ermeni Komitelerinin İhtilal Hareketleri ve Besledikleri Emeller, s.160161 (Ankara-1981).
(9) K.Karabekir, Ermeni Mezalimi, s.263264.
(10) Ahmet Refik Altınay, Kafkas Yollarında, s.8 (Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara-1981).
(11) Khlebof: Erzurum 2. Topçu Alayı Savaş Broşürü, 12 Mart 1918 (Esat Uras: Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi s.641 Belge Yayınları, İstanbul1987)
(12) Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, S.22 (Van 100 ncü Yıl Üniversitesi 1990).
(13) Armenians in The Ottoman Empire and Modern Turkey S.21 (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul1984).
(14) Nüfus dağılımı konularında detaylı bilgi için bknz. Justin Mc Carthy, Muslim And Minorities, New York University press 1983.
Dr. M. Galip BAYSAN - HEDDAM