Cehalet paçalarından akıyor

Ey Tanrım, bize böyle bir başbakan ihsan ettin ya, seni de güldürürler inşallah!

16 yüzyıl Osmanlı’nın şeyhüslamının yazdığı şiire bakar mısınız?
“Mescide değil meyhaneye gel. Burada ne riya olur ne de yalan!”

O dönemin İslam şeyhi böyle sesleniyor. Hangi din adamlarından bugünkü düzeye, geniş hoşgörüden bugünkü hoşgörüsüzlüğe geldik… Nedeni çok açık; cehalet! Cehalet arttıkça yobazlık, yobazlık arttıkça cehalet…Şaraba seslenen, şarap içen Osmanlı’nın din adamlarının listesini versem sayfa almaz ama, tekini bile duymamıştır bu cahil sürüsü…

Gerçekten de cahil sürüsü…Cami ile hastahane sayılarını karşılaştırdığımız bir önceki yazımıza, yurdumun sözde imanlı insanlarından gelen yanıtları bir görseniz… Çoğunu- istediğim halde site yönetimi kullanmadı ya da terbiye etti- okudum, siz okuyamadınız. Eğlenmedim tabii ki, sinirlenmedim de; sadece içim cız etti. İnsan müsveddesi düzeyinin de altındalar. Türkçeleri bozuk, 15 kelimede beş yanlış. İfadeleri daha da bozuk. Mantık yok, fikir yok. Bol bol bağırsaklı küfürler. Ve bunu dini inançları adına yaparken gerçekleştiriyorlar. 550’sini tek adam saymam şerefsizim!
Onca itip kakmaya, mahalle baskılarına, yalaklık ve riyaya rağmen camiler yüzde 18 kapasite ile bomboş dururken, hastahanelerde yer yok! Kimin umurunda… Sınıflarda 48-58 öğrenci tıkış tıkış. Eğitime ne gerek, ver iman gazını, al lokmasını garibin! Gözünü açtığında iş işten geçmiş, atı çalan Üsküdar’a uçmuştur. Kucağında çocuğunu tutuşturdular mı, kendine gelebilir mi bir daha…

İşte onların seçtiği Başbakan… Cehaletin doruğunda, ağız pis, bir omuz aşağıda mahalle delikanlısı… Yurtdışına gönderilecek bin öğrenciyi almış karşısına nasihat ediyor, yetmeyen aklıyla;

“Sizler Batı’nın ilmini fennini alacaksınız, ahlakını değil” diyor. Bilmiyor ki ahlakın nereden kaynaklandığını.. Alt yapı-üst yapı duymamıştır bile. Hoş anlatmaya kalksalar ileri geri sallanmaktan aklına girer mi? Nereden bilsin ülkenin ekonomik işleyişi, ilmi fenni ahlakı oluşturur.

Tam bir asır geçmiş. Osmanlı’nın başbakanı diyor ki;
“Ah Batı’nın ilmini fennini alsak da, kendi ahlakımızla birlikte ne kadar güzel olurdu”
Bir asırda arpa boyu yol gitmediğimizin açık kanıtı değil mi bu? Kaldı ki Batı’nın, o beğenmediğiniz Batı’nın ahlakı sizin ahlakınıza beş on basar. Ahlak dediğinizin içinde riya var mı, yalan var mı, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet var mı, kamu malını peşkeş çekmek var mı, din ve inanç istismarı var mı? Başınıza çalın ahlakınızı…
Ve başbakan bin öğrenciye böyle seslenirken, bir hafta sonra Alman Başbakanı Merkel’le el sıkışıyor, İtalyan’ın belden aşağısı gevşek başbakanı ile sarmaş dolaş oluyor. Merkel, yaradana sığınıp bir tokat patlatsa haksızlık mı etmiş olur?

***
Anımsarsanız geçmiş yazılarımızda da anlattık:
Kilise ayininde, kalabalığa hitap eden genç rahibi ilk kutlayan başrahip olur. Genç meslektaşını överek, ona cesaret veren başrahip konuşmasını sürdürür:
“İlk kez kalabalığa hitap etmene rağmen başarılıydın. Seni kutluyorum. Ama birkaç küçük yanlışın var ki, bunlara dikkat etmelisin. Mesela “s…. kitabı” diye söz ettiğin şeyin adı İncil’dir. “S… dini” dediğin de Hıristiyanlık. Ama en önemlisi o “O… çocuğu” diye bahsettiğin kişinin adı da İsa’dır! O, o… çocuğu değil, Meryem’in çocuğudur!”
CHP’nin, İstanbul Belediye Başkanı adayı olarak gösterdiği Kemal Kılıçdaroğlu için Başbakan Erdoğan’ın sarf ettiği sözler üzerine bu fıkrayı yazmıştık. Anımsamakta yarar var. Demişti ki, başbakan;

- Eline bir mercek almış, Romen Diyojen gibi dolaşıyor”
Yani toplam 8 kelimelik bir cümle ile, aklınca, rakip partinin belediye başkan adayını eleştiriyor, küçümsemeye çalışıyor. Yalnız bununla kalsa iyi, 8 kelimelik bir cümlede 3 büyük yanlış da yaparak, sanırım yeni bir dünya rekoru kırıyor. Çünkü;
- Elinde mercekle dolaşan kişi Sir Arthur Conan Doyle tarafından yaratılmış İngiliz dedektif Sherlok Holmes’tir. Bilindiği gibi yanında, yardımcısı Watson ile her olaya maydanoz olur ve polisin çözemediği cinayetleri falan çözer.
Romen Diyojen’e gelince; asıl adı IV. Romanos Diogenes olan bu kişi 1068 ile 1071 yılları arasında hüküm süren Bizans Roma imparatorudur. Kapadokyalı bir aileden gelir. Bizim tarihimizde; 1071’de Malazgirt’te Alparslan’a karşı bozguna uğraması ile geniş yer alır. Eline bir şey alıp dolaştığına tanık olan da yoktur!

Elinde – tabii ki mercekle değil, zaten o yıllarda mercek de bulunmamıştı- fenerle dolaşarak, Atina’da dürüst adam aradığını söyleyen kişi ise, Diogenes, bizdeki okunuşuna göre Diyojen’dir.. MÖ 412-323 tarihleri arasında yaşayan Sinoplu düşünür, bilge kişiliğiyle –Tayyip bey hariç- tüm dünyaca, hemen her insan tarafından tanınır.

8 kelimelik bir cümlede, üstelik onca danışmanına karşın bunca hata yapmayı beceren bir insanı, nerelere sığdırabilirsiniz? İmam hatip çıkışlı, ko gitsin rahvan yürüyüşlü, vasat futbolcu eskisi ama çıkarlarına, dünyevi işlere pek düşkün başbakana, şu koca dünyada başka sahip olan ülke var mı? Yükselebilmek, göze girmek için her şeye yatkın üstelik… Bilgili değil, akıllı değil ama kurnaz. İçten değil, samimi değil ama popülizmi, yalanı, dolanı, talanı iyi kavramış. Ünlü dinci teröristlerin dizleri dibine, ayağında çorapları, kıvrılıp oturuvermek ve resim çektirmek, ona ikbal getireceğini bildiği hobileri arasında… Diğer dinci hemcinsleri gibi badem bıyık, pembe yanak, ıslak dudak ve bayat balık bakışlarıyla çevreyi süzüyor. Ey Tanrım, bize böyle bir başbakan ihsan ettin ya, seni de güldürürler inşallah!


Hasan UYSAL - 23 Ağustos 2009, Habercek

RTE yazdı:Sizler Batı’nın ilmini fennini alacaksınız, ahlakını değil.

Tabii canım Musa'nın çocuklarında edep,ahlak yerine.Bunların anladığı ahlak sanırım şu;
bol bol yalan söyleyeceksin,çalacaksın,çırpacaksın,milletle argolu küfürlü dalganı geçeceksin.
Peygamberin sünneti deyip küçük kızlarla evleneceksin ya da taciz,tecavüz edeceksin.Milleti Allah ile aldatacaksın.Senden iyisi,ahlaklısı yok o zaman demek ki.

İşte bizim badem bıyıklı torba g.tlülerin ahlak anlayışı.