CHP'nin Yeni Genel Başkanı Kemal, Hızla Yeni Kemalizm'e Koşu

CHP'nin Yeni Genel Başkanı Kemal, Hızla Yeni Kemalizm'e Koşu

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Eki 12, 2010 22:14

CHP'nin Yeni Genel Başkanı Kemal, Hızla Yeni Kemalizm'e Koşuyor…

Recep Tayyip Erdoğan’ın önündeki engellerin CHP tarafından kaldırılarak, ona Başbakanlık yolunun açılmasını Kemal Kılıçdaroğlu, bir demokrasi hareketi gibi göstermeye çalışıyor topluma. Ardından da “şimdi sırada türban var, AKP ile el ele, gönül gönüle verdik mi o sorunu da çözer, böylece insan haklarında, özgürleşmede büyük bir adım atmış oluruz …” diyor. Bu davranışı ile ABD’den, AB’den, AKP’den kocaman bir “aferin” bekliyor. Bu arada AB’ye, ABD’ye de göz kırparak, “İyi bak Türkiye’ye, orada bir tek AKP yok, CHP de var, üstelik o çağdışı, biz çağdaş bir partiyiz. Sosyal demokratız. Avrupa hayranıyız. Aradığınız tüm nitelikler bizde var. Biz size sorun falan da çıkarmayız. Çünkü biz İslamcı değil, modern bir partiyiz… CHP’yi göz ardı etmeyin sakın…

Bu yeni mandacı anlayış ve Yeni Kemalizm oluşumları karşısında “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal’in kemikleri sızlıyordur şimdi mezarında.

Atatürk’ün partisinin uğraştığı konulara bir bakın hele: “Siyasal İslamcı bir adamı Başbakanlık koltuğuna oturtmakla övünmek, türban özgürlüğünü gerçekleştirmeye çalışmak, genel af çıkarmak, şeriatçı cemaatlere saygılı olmak…”

Tamam, hadi bunların tümünü de gerçekleştirdik diyelim. Türbanlıların, katillerin, hırsızların, bölücülerin, Kemalist Cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen cemaat şeyhlerinin ve müritlerinin özgürlüğünü sağladık. Böylece demokrasiyi (!) Türkiye’ye getirdik. Güzel. Peki, daha sonra üniversitelerimizde türban takmayan, başı açık dolaşan kızlarımızın özgürlüğünü nasıl sağlayacağız? Onların haklarını nasıl koruyacağız? Türbanlılar ve siyasal İslamcı mücahit gençler tarafından türbanlı olmayanların aşağılanmasını, hor görülmesini, hakaretlere uğramasını, hatta cinsel tacizlerle karşılaşmasını nasıl engelleyeceğiz? Onlara göre başı açık bayanlar hafif kadınlardır çünkü.

Bizim toplumumuzda oruç tutan bir kimse, bir başka kişi tarafından aşağılanmaz, küçük görülmez. Hesap sorulmaz. Ama oruç tutmadığı için dövülen, sövülen hatta bıçaklanan kimselerin haberlerini çok okuruz gazetelerde.

Bu örnekte olduğu gibi üniversitelerdeki türbanlılar zamanla kanıksanıp, olağan karşılanır da, giderek türbansızlar tesettüre zorlanırsa ne olacak? Bu kez onların baskı altına alınmasına kim “dur” diyecek. Böyle bir zorlamanın, yıldırma eyleminin gerçekleşmeyeceğine kim garanti verebilir?

Daha sonra da sıra kamu kuruluşlarına gelecek, önce bir iki, sonra üç beş türbanlı ile kapı açılacak. Zamanla yaygınlaşacak. Kamu teslim alınacak. Bu olay karşısında yine ağzı olan konuşacak. Hem de bol bol konuşacak. Bir kesim aydın kamuda türbana karşı çıkacak, bir kesim yanında yer alacak. İkinci Cumhuriyetçiler, neoliberaller, siyasal İslamcılar ise şehvetli bir arzuyla, istekle savunacak. Şarkıda söylendiği gibi, “Sonra bir sabah bakacaksın ki bir tanem, kamunun başına türban geçirilmiş…” Tıpkı askerin başına çuval geçirildiği gibi… Bir süre homurtular, yüksek sesle söylenmeler devam edecek, giderek sesler, nefesler kesilip, toplum sessizliğe bürünecek… Ondan sonra başı türbanlı doktorlar, yargıçlar, savcılar, öğretmenler dolaşacak çevremizde… Odalarda, salonlarda, sınıflarda, meydanlarda… Ondan sonra ne Kemal Kılıçdaroğlu tutabilir türbanı ne de ona bu parlak (!) düşünceleri sunan yandaşları…

Yine şarkıda söylendiği gibi, “Sonra bir sabah bakacaksın ki bir tanem, Cumhuriyet de yok…” Sonra İran’da Humeyni rejiminin başlangıcında olduğu gibi, zorunlu tutulan çarşafları alabilmek için kadınlar, çarşafçı dükkânlarının önünde sıraya girmiş olacaklar…

Genel başkanlığa seçildiğinde halkın büyük umutlarla desteklediği, farklı olacağını umduğu Kemal, ne yazık ki hızla Yeni Kemalizm’e doğru koşuyor. Dağ fare doğurdu.

CHP’ye oy verenler şaşkın. Yüzde 42 şaşkın. Kemalist, Altı Ok’a bağlı aklı başında, CHP’li milletvekilleri şaşkın. Herkes “Genel başkan ne yapıyor, ne yapmak istiyor” anlamaya çalışıyor ve doğal olarak, böyle ilkesiz politik bir gidişe karşı çıkıyor. Şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki taban tavandan çok daha ileride bugün ve daha demokratik, daha devrimci düşünüyor. “Yıllarca türbanı üniversitelere, kamu kuruluşlarına sokmamak için mücadele veren CHP’ye ne oldu, ne değişti de böyle birden bire yüz seksen derece çark etti” diye kendine kendine soruyor, çevresine soruyor.

Kemalist aydınlar soruları sormaya devam etsinler, CHP’nin yeni Kemalizm yoluna girmesinden yeni liberaller, AB, ABD fazlasıyla memnun. Bu yeni politikaya “mal bulmuş mağribi gibi sarılıp, gece gündüz övgüler diziyorlar.

Ne yazık ki bu yeni oluşuma Mustafa Kemal’lerin, Yunus Nadi’lerin, İlhan Selçuk’ların gazetesi Cumhuriyet de destek veriyor, arka çıkıyor.

Washington Enstitüsü‘nün, Türkiye Masası Şefliğinde görev yapan bir Türk, Soner Çağaptay, bakın bu konuda neler söylüyor: “Bu süreçte, CHP'nin odaklanması gereken Yeni Kemalizm, geleneksel Kemalizm'in Türkiye'nin Batılılaşma sürecine olan bağlılığını sahiplenmeli ve bu yolda Avrupa Birliği (AB) üyeliğini ve bu üyeliğin olmazsa olmazı olan liberal değerlerin korunmasını birinci siyasi önceliği yapmalıdır. 20. yüzyılın başlarında, Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'nin Batılılaşmasını ve Avrupalılaşmasını istedi; bu hâlâ Kemalizm’in temel amacı… (5 Eylül 2010, Cumhuriyet) (Acaba Mustafa Kemal Batılılaşmayı mı, yoksa çağdaş uygarlığı mı istiyordu?)

Bakın Taha Akyol, prof. Sencer Ayata’nın “ CHP’nin Bilim Araştırma Kurulu Başkanlığı”na getirilmesini nasıl sevinçle karşılıyor: “Çünkü Ayata faktörü, artık CHP’nin bir bakıma “göklerden yerlere inmek” ve ayaklarını toplumsal gerçeklere basmak istemesinin bir simgesidir…”

“Gardırop devrimcisi”nin bakışı değil, sosyologun bakışıdır bu... Sertel’lerin, Arat’ların, Arıtman’ların bu değişime karşı çıkmasında şaşılacak bir taraf yoktur…

CHP’nin bakış açısını daha toplumsal ve daha demokratik yönde değiştirmeye başlaması olumlu bir gelişmedir. Bu konuda Kılıçdaroğlu’nu desteklemek ve teşvik etmek gerekir…”


Onlar CHP’yi Mustafa Kemal’in altı okundan koparan her çeşit eylemin, çabanın, uğraşının yanında olmuşlardır her zaman.

Kemal Kılıçdaroğlu, yıllar önce emperyalizmin ideologları tarafından da belirlenen stratejiyi uygulamaktadır bugün.

Daha 1992'lerde Fuller, Türkiye'nin Yeni Dünya Düzeni içerisinde emperyalistlerce belirlenen konumunu şöyle açıklamıştı:

''Ilımlı İslam'ı benimseme, Atatürk'ün görüşlerinden vazgeçme, Ortadoğu ve Kafkaslarda serbest piyasanın ve ABD'nin tavsiye ettiği İslam’ı yaymak...'' (İkibine Doğru, 8 Kasım 1992)

Hollandalı Arie Oostlander de bu ''yol gösterici''lerden birisi. Kendi ülkesinde ırkçı-ayrımcı bir politika izleyen Arie Oostlander, bir zamanlar açık açık Atatürk Türkiyesi'ne saldırmış, şöyle demişti: ''Kemalizm, Türkiye'nin AB üyeliğine engel...''

Yoksa CHP’nin yeni Kemal’i, “Yeni Kemalizm’e” koşarak, Türkiye'nin AB üyeliğine engellerini mi temizliyor? Ne dersiniz?



Ali ERALP, 12 Ekim 2010
ali-eralp@hotmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Ali ERALP

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x