
KİM ne derse desin Cumhuriyet, eski Cumhuriyet Gazetesi değil. Şekli de değiştirildi, yayın çizgisi de...
Bu çifte kavrulmuş değişim, kadrolar yenilenince ortaya çıktı.
Gazetenin ve ona koşut tavır içerisindeki vakfın başına gelen musibetlerin tamamı, yeni kadroların yayın biçimi olarak klasik Cumhuriyet ekolünün dışına taşmalarından.
Yollarını şaşırdılar...
Cumhuriyetçi, Atatürkçü, ilerici ve demokrat olmayı bıraktılar, hak ve hukuku, yasaları ve adaleti dışladılar.
Zaman kaybetmeden de bu değerleri, terör belasını başımıza saran yeşil ve kırmızı terör örgütlerinde bulduklarını ima etmeye başladılar...
* * *
Yaptıkları, terör çetelerine arka çıkmaktan başka bir şey değildi. Kamu düzeninden sorumlu olan yasa uygulayıcıları elbet de bu duruma izin veremezdi; harekete geçildi, soruşturma açıldı...
Makul şüphe kapsamında olup da sağlığı içeride kalmaya engelli olanlar, Aydın Engin ve Hikmet Çetinkaya, adli kontrol şartıyla bırakıldı, diğerleri yallah içeri...
* * *
Durum, hiç kuşkusuz üzücü...
Cumhuriyet, terör örgütleri destekçisi diye suçlanacağı yayın çizgisinden uzak durmayı becermeliydi...
Beceremediler...
* * *
Çok zor günler yaşayan ülkemizde basın, ulusal varlığımıza göz koyanlardan yana tavır içerisinde olursa sadece kendi geleceğini değil, ülkenin geleceğini de tehlikeye atmış olur...
Cumhuriyet, yayın biçimiyle maalesef bunu yaptı...
Gazetenin yönetimini ele geçiren, hikmeti kendinden menkul yeni yetme bir kadro, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile aynı yaşta olan gazeteyi kökünden koparmaya kalktı...
* * *
Eski Cumhuriyet'in çilekeş Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Balbay, gazetenin geçirdiği evrimi anlatmaktan sarfınazar etmedi ve Yeni (!) Cumhuriyet'in yayın çizgisinin nereye geldiğini şu tek cümleyle gözler önüne serdi:
-Cumhuriyet'te FETÖ'cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmamız yasak...
* * *
Cumhuriyet, Mustafa Balbay'ın sözlerinden de anlaşılıyor ki haklarında soruşturma açılan yeni kadrosu yüzünden hiçbir dönemde itibar etmediği bir konuma, anlayışa ve yayın çizgisine taşınmış ve orada prangaya vurulmak istenmiş...
* * *
Dileğimiz o ki köklü bir basın kuruluşu olan Cumhuriyet, bir an önce boğazını sıkan yeni kadrosundan kurtulur, sahip olduğu ve sonuna kadar da uğrunda mücadele vereceği ulusal çizgisinden sapmadan haberciliğini sürdürür...
Kafasını bir yere mi vurdu
---------------------------------
PAZAR sabahı yola çıkan ve Boğaziçi Köprüsü'nden geçmek isteyen araç sahipleri, trafiğin yürümediğini gördü...
15 Temmuz Şehitler Köprüsü de denilen İstanbul'un bu ilk köprüsü, kentin önemli bir trafik yoğunluğunu kaldırıyordu. Bu defa öyle olmadı, köprü iki yönlü olarak trafiğe kapatılmıştı...
Meraklılar araçlarından inerek nedenini araştırdı...
Meğer yurttaşın biri belindeki silahı çekmiş, köprü trafiğini iki yönde de kesmişti...
Nedeni de bilinmiyordu, çünkü elinde silah olduğu için kimse yaklaşıp "Hooop hemşehrim hayırdır" diyerek yurttaşın sıkıntısının ne olduğunu soramıyordu...
Biri polisi aradı, bir diğeri cankurtaranı...
* * *
20 dakika sonra bu gibi durumlara müdahale eden müzakereci polis ekibi geldi. Ekipteki polislerin biri sosyoloji, bir diğeri psikoloji okumuştu; eli silahlı yurttaşla konuştular, 9 dakika sonra yurttaş teslim olmayı kabullendi...
Eylem de bitti...
Şunu söylemek istiyorum; bu ateşli ve kesici silah politikamızı değiştirmez, yasaları yeniden gözden geçirmezsek bu, sıradan bir olay olarak kalır ama Allah muhafaza beterin beteri yaşanır, nice canlar gider...
* * *
Çok şaşıracaksınız ama söylemeden geçemeyeceğim; Cumhurbaşkanımızın başdanışması Şeref Malkoç silah konusunda bakın ne diyor:
-15 Temmuz sonrası herkesin silah edinmesi kolay hale getirilmeli.
Bu, bir başdanışmanın görüşü. Üstelik
Malkoç bir hukukçu; her türlü silahın kontrol altına alınmasını isteyeceğine, herkesin kolayca beline bir silah indirmesinden yana tavır koyuyor...
Ne dersiniz, başdanışman bey kafasını bir yere mi vurdu acaba!
Demokrasiyi boğazlamak
---------------------------------------
HDP Meclis Grubu ve MYK'sı bundan böyle Meclis Genel Kurulu'na katılmayacaklarını ve komisyon çalışmalarında da yer almayacaklarını açıkladı...
Bu, bölücü terör çetesinin destekçisi olan partinin, parlamento dışına düşmesi anlamına gelmektedir.
Bu durumda Meclis aritmetiği bozulmuş sayılabilir...
Anayasa, Partiler Yasası, Seçim Yasası ve Meclis İçtüzüğü bu durumda ne yapılması gerektiğini herhalde işaret ediyor olmalılar.
59 HDP'linin Meclis'te olmaması vekil sayısının yüzde 10'una tekabül ediyor. Bu durumda herhalde farklı bir uygulama ve anlayış ortaya çıkacak...
Merak ediyorum, bakalım daha neler yaşayacağız...
Yaptıkları, terör çetesine arka çıkarak salt demokrasiyi gölgelemekten ibaret değil, Meclis'i terk tavırlarıyla da demokrasiyi boğazlamaya çalıştıkları bir vakıa...
Siyasal tarih, demokrasi katillerini de mutlaka yazacaktır!
KOCAMAN SÖZLER
----------------------------
GÜLÜN dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin gülü var diye sevinelim. (GOETHE)
Ergun KAFTANCI, 7 Kasım 2016
ergunkaf@gmail.com