Cumhuriyet Tarihimizde 10 Ağustos 1919: Halide Edip'in Atatürk'ten Amerikan Himayesinin Kabulünü İstemesi/ Prof.Dr.Cihan DURA

Cumhuriyet Tarihimizde 10 Ağustos 1919: Halide Edip'in Atatürk'ten Amerikan Himayesinin Kabulünü İstemesi/ Prof.Dr.Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Ağu 09, 2018 10:03

Cumhuriyet Tarihimizde 10 Ağustos 1919: Halide Edip'in Atatürk'ten Amerikan Himayesinin Kabulünü İstemesi

Tarih 10 Ağustos 1919… Halide Edip bir mektup yazarak, Atatürk’ten, Amerikan mandasının (himayesinin) kabulünü istiyor. Atatürk bir yandan işgalcilere, Vahdettin Hükümeti’ne, iç isyanlara göğüs gererken, bir yandan da yabancı himayesi isteyen aydınlarla uğraşmak zorunda kalmıştır.

Bir kitabımdan, bu konuyla ilgili bazı pasajları aşağıya alıyorum.

-İstanbul edebiyatında Kuva-yı Milliye’nin adı nedir biliyor musunuz? “Haydut çeteleri...”. Aydın sınıfından öyleleri vardır ki, nereden baksanız ‘hain’dir; düşmandan para ve nimet dilencisidir. Bir kısmı da İngilizlere sığınmaktan başka çare olmadığına ve Anadolu direnişinin bizi İngiliz yardımından yoksun bırakacağına inandıklarından, ‘hainlik’ derecesinde davranışlarda bulunmuştur.

-İstanbul'un "vatansever ve milliyetçi" sayılan aydınları, varını yoğunu yitirip bitirmiş ve tükenmiş bir ülkenin, itilâf devletlerinin muazzam ordu ve donanmaları karşısında hiçbir şey yapamayacağı düşüncesindedir. Bunlar arasında "İngilizler güvenilir dosttur" diyen Rauf Orbay, "İngilizlere karşı asla döğüşülemeyeceği" kanısında olan Nurettin Paşa vardır. Fevzi Paşa -başlangıçta- ulusal kurtuluş hareketini bir “sergerdeler hareketi” olarak görmektedir. Bâzı yerel kongrelerde güçlü devletlerin himâyesi istenmiştir. Halide Edip gibi bir kısım millîciler de Amerikan mandası taraftarıdır. Oysa İngiltere yıllarca önce, "Türkiye'yi mahvedinceye kadar savaşa devam" kararı almıştı. ABD Başkanı Wilson "Türkiye haritadan silinmelidir" diyebiliyordu. Kurtuluş Savaşımızın öncü liderlerinden sâdece Atatürk'le Kâzım Karabekir, başından beri silahlı direnmeyi savunmuştur.

-Kimi aydınların imzalarını taşıyan tarihî bir belge... Bu belge 1918’deki iç çöküşün ne kadar derinlere gittiğini gösterir. Türkçesi yok edilmiştir. İngilizcesi Amerikan Dış İşleri Bakanlığı arşivinden sağlanarak, Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi’nde yayınlanmıştır. Dilekçedeki ilk imza Halide Edip’e aittir. Sonra sırasıyla Yunus Nadi, Ahmet Emin, Velid Ebuzziya, Celal Nuri, Necmettin Sadak gibi adlar görülüyor. Bu dilekçe Türk Wilsoncular Birliği adına 5.12.1918 tarihinde ABD Başkanı’na gönderilmiştir.

Belgede Türkiye’deki dinler ve ırklar sorununun çözümlenmesi için Amerika’dan yardım istenmekte, kendilerince kabul edilecek bir sistemin despotluğa dönüşeceği görüşü dile getirilmektedir. Bu sebeple kendi milletleri; belirli bir zaman için, yabancı bir devletin yönetimi altına sokulmalıdır. Millet geri kalmıştır, bir süre eğitilmelidir. Koşullardan ibretlik olanlar şunlar:

-Maliye, tarım, sanayi, bayındırlık, eğitim bakanlıklarının her birine bir Amerikan baş müsteşarı getirilecektir. Bunlardan kurulu bir Amerikan komisyonu gerekli reformları yapacak, bütün çalışmaları düzenleyecek ve yönetecektir.

-Adliye reformu için, Amerikan müsteşarın uygun göreceği uluslardan seçilecek uzmanlardan bir kurul oluşturulacaktır.

-Jandarma ve polis işleri, bir Amerikan genel müfettişine ve onun seçeceği memurlara bırakılacaktır.

-Türkiye’nin her ilinde, görevi; yerel yönetimde reform yapmak olan bir Amerikan baş müfettişi ile ona bağlı uzmanlar bulunacaktır.

-Yerel yönetim, her ilin gelişmesi için Amerikan yardımıyla yürütülecektir.

-Amerikan yönetimi 15-20 yıl sürecektir. Yönetilmesi istenen Türkiye’nin sınırları barış konferansında belirlenecektir.

F. R. Atay aydınlarımızın bu girişimini şöyle değerlendiriyor: “Koca Osmanlı İmparatorluğu’nun son aydınlarının, hem de koyu milliyetçi aydınlar kuşağının son sözü buydu. Paris’te Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmak isteyenler için, gerekçe olarak yalnızca bu belge yeterliydi. Sınırlarımızı bile, bizi uygar saymayanların keyfine bırakıyorduk. Kendi kendimizden kurtulmak istiyorduk.”

-İsmet Bey (İnönü), Halide Edip (Adıvar) ve Refet Bey (Bele) de içinde olmak üzere birçok yurtsever, Anadolu’da kurtuluş savaşı verilebileceğine inanmıyor, Amerikan mandası altına girmekten başka çıkar yol görmüyorlardı.

-Atatürk Nutuk’ta [1991: 50-79] manda (himaye) konusunu ayrıntılı şekilde anlatır. Aşağıya Halide Edip’in mektubuyla ilgili kısmı özetleyerek sunuyorum.

Halide Edip’ten aldığım 10 Ağustos 1919 tarihli mektup:

“Fransa, İtalya ve İngiltere; taksimden pay kaçırmamak amacıyla, Türkiye üzerindeki Amerikan mandasının (himayesinin), Senato’ca kabul edilmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar.

Biz İstanbul’da geçici bir Amerikan mandasını en az zararlı çözüm olarak görüyoruz.

Paramız, uzmanlık ve gücümüz yok. Dış borçlar politik tutsaklığı artırıyor. Yeni bir yaşam yaratamıyoruz. Yeni Türkiye’yi, gerçek bağımsızlığı ile, ancak Amerika’nın yeteneği yaratabilir. Dâvâmızı dünyaya karşı savunmak için, güçlü bir devletin yardımını istemeliyiz. Onurumuzdan özveride bulunacağız.

Avrupa korkusu aydınlarımızı düşündürüyor. Çok tehlikeli bir dönemdeyiz. Hükümet Milli Mücadele’yi durdurmak için kuvvet göndermeye, İngilizleri kandırmaya çalışıyor. Bütün bunlar ve bölüşülüp çözülme korkusu karşısında, Amerika’ya başvurmayı zorunlu görüyoruz.

Macera ve boğuşma dönemi geçmiştir. Gelecek için kalkınma ve birlik savaşını açmalıyız. Sizin, Rauf Bey’le birlikte, ülkemiz için yarınları görerek çalışmanızı bekliyoruz.”

__________________

Kaynak: Cihan Dura, Düşmanı Çağırdılar Satıldık Uyanın, İleri Yayınları, İst., 2005, ss. 410-416

NOT: Konfüçyüs’ün bir sözü vardır, “bir insanda her kaliteyi arama” der. Hayat düsturu yapılacak sözlerdendir, insana çok şey kazandırır. Bu özdeyişe göre düşünürsek, Halide Edip’i “manda istedi” diye toptan reddemeyiz. Onun edebiyatımıza, Türk milletine olan büyük hizmetlerini, İstiklal Savaşımıza katkılarını bir kalemde silip atamayız. Aksine takdir edeceğiz. Hatasından ders alacağız, iyi yönlerini ise örnek alacağız. Toplayıcı olacağız, Türk milletine hizmet edenleri, asıl iyi yönleriyle değerlendirip bağrımıza basacağız.

Prof. Dr. Cihan DURA, 9 Ağustos 2018
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x