Darbe Var, Darbecik Var (1-3) / Rifat SERDAROĞLU

Darbe Var, Darbecik Var (1-3) / Rifat SERDAROĞLU

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Eyl 21, 2016 13:25

Darbe Var, Darbecik Var -1

Bademler için, herhangi bir kalkışmanın, demokrasi dışı bir eylemin darbe sayılması için, ucunun kendilerine mutlaka dokunması şarttır. Onlara dokunmayan “Darbe” ister silahlı, ister silahsız olsun, darbe sayılmaz. Bu olay onlar için bir fırsattır. Hemen ortama uyum sağlanır ve durumdan nasıl yararlanılacak onun planları yapılır. Daha net anlatabilmek için şu soruyu sormam gerekir;
1960 Darbesi olduğunda Erdoğan henüz 6 yaşında idi. 1971 Darbesi olduğunda 17 yaşında idi! Hadi bu iki darbe sırasında çocuk olduğu için, “Darbe Karşıtı” bir söylemini duymamıştık. Ama 1980 Darbesinde 26 yaşındaydı ve Milli Selamet Partisi İstanbul Gençlik Kolları İl Başkanı idi. Kenan Evren’in darbe gerekçesi olarak gösterdiği, Hilafet Sancağının açıldığı, İstiklal Marşı okunurken yere oturulduğu meşhur Konya Mitingine otobüslerle adam taşıyan kişi idi, Erdoğan! Yani siyasi bir kişiliği vardı. 1980 darbesinden sonraki birkaç yılın basın özetlerini tarayın, Erdoğan’ın darbe karşıtı tek söylemini bulamazsınız.

Bulamayacağınız diğer bir konu ise, Erdoğan’ın “İslam Dini kullanılarak” yapılan dolandırıcılıklara ömrünün hiçbir döneminde karşı çıkmadığıdır. Erdoğan’ın ağzından taaa İnönü zamanını tenkit eden çok söz duyabilirsiniz ama “İşçi Şirketleri”, “Yimpaş”, “Deniz Feneri”, “Bosna’ya Yardım paralarının dolandırılması”, “Süleyman Mercimek”, “Selametköy Projesi”, “Adil Düzen Üniversitesi”, YA DA Yayıncılık ve Dağıtım AŞ” gibi her biri on binlerce Müslümanın dolandırıldığı hırsızlık olaylarına karşı çıkışını da duyamazsınız, göremezsiniz!

Siyasal İslam’ın Darbelerle dansını ve Bademlerin gerçek yüzlerini Türk Gençliğine ve genç Savcılara anlatabilmek için 28 Şubat- 17/25 Aralık-15 Temmuz’da yaşanan olayların Darbe mi, Darbecik mi olduğuna üç gün süreyle bakalım istedik. Umarım sizleri sıkmayız…

Darbecik ismine gelince;
17 Temmuz 2007 de Erdoğan seçim öncesi televizyona çıkmıştı. Karşısında dört gazeteci vardı. Ruşen Çakır, Kadir Çöpdemir, Tayfun Talipoğlu ve biri daha! Kadir Çöpdemir soruyor; “Sayın Başbakan, sizin mali durumunuz belli. Nasıl oluyor da oğlunuz koskoca bir gemi alabiliyor?”
Yanıt; “Bir kere Gemi var, Gemicik var! 500 bin dolar peşin verdiniz mi sizde bu gemiciklerden alabilirsiniz!”
Erdoğan’ı çok iyi araştıran biri olarak o zaman şunu demiştim; “Yahu arkadaş, sen siyasete girmeden evvel, bırak 500 bin doları, 1000 doları bir arada gördün mü?” İşte o Gemicik bu gün için “Darbecik” olarak karşımıza çıkıyor. Bizde bu Darbeciklerin en eğlencelisi olan, 17/25 Aralık ile başlıyoruz!

-17/25 Aralık 2013 te, Erdoğan’ın 4 Bakanı “Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet” sebebiyle kendiliklerinden istifa etmediler mi? Bunları FETÖ mü istifa ettirdi?
-TOKİ Bakanı Erdoğan Bayraktar TV canlı yayınında “Ben ne yaptıysam, Başbakan Erdoğan’ın emriyle yaptım. İstifa edecek biri varsa o da Başbakan Erdoğan’dır demedi mi? TOKİ Bakanına bu sözleri FETÖ mü söyletti?
-700 Bin liralık saati Zafer Çağlayan’ın koluna FETÖ mü taktı?
Utanma duygusunu tamamen yitirmiş Egemen Bağış’a çikolata kutusunda milyon dolarları FETÖ mü gönderdi?
-Banka Genel Müdürü denen bir sepetin evinde, ayakkabı kutularında 5,5 milyon avro yakalanmadı mı? Bu paraları Genel Müdürün evine FETÖ mü koydu? Para başkalarının parası ise, daha sonra Genel Müdür parayı faiziyle birlikte niçin geri aldı? Parayı FETÖ mü geri aldırdı?
-Bakan çocuklarının evlerine, milyonlarca dolar-avro parayı FETÖ mü koydurttu?
-Bakan çocuğu, aylık kirası 20 Bin Avro olan evde otururken, bu çocuğa FETÖ mü kefil oldu?
-Doğru, gerçek oldukları ve montaj olmadıkları Adli Tabip Kurumunca belirlenen ve belgelenen ses kayıtlarındaki Başbakan Erdoğan ve Bilal Erdoğan’ın “Sıfırlama Konuşmalarını” tüm dünya dinlemedi mi? Bu konuşmalar dünya televizyonlarındaki komedi şov programlarında kullanılmadı mı?
-Binali Yıldırım’ın kayınçosu, otel bahçesinde avanta dolar demetlerini çantaya tıkıştırırken Polis kamerasına yakalanmadı mı? Bunu da mı FETÖ yaptı?

17/25 te olan şudur;
Erdoğan-FETÖ işbirliği, menfaat anlaşmazlığı yüzünden bozulunca, FETÖ’ de AKP’nin kirli çamaşırlarının sadece bir kısmını ortaya saçıverdi.

17/25 Aralık 2013, Üst akılları aynı, (Biri Eşbaşkan, diğeri CIA elemanı) menzilleri aynı (Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmak) (Menzillerinin aynı olduğunu Erdoğan söyledi) olan iki adet organize suç örgütünün kapışmasından başka bir şey değildir…

Not; Çok kısa bir zaman sonra 17/25 olaylarını örttüklerini zanneden, cübbelerini AKP’nin ayakları altına seren Savcılar ve Yargıçlar da yargılanacaklardır. İstihbarat, Emniyet Teşkilâtları ve Bürokrasi içinde, sadece Türk Devletinin emrinde olan vatan evlâtlarının ellerindeki belgeleri teker-teker gerçek Bağımsız Türk Yargısına teslim edeceğiz…

Sağlık ve başarı dileklerimle.

Rifat SERDAROĞLU, 20 Eylül 2016
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Darbe Var, Darbecik Var (1-3) / Rifat SERDAROĞLU

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Eyl 21, 2016 13:29

Darbe Var, Darbecik Var -2

Siyasal İslam’ın günümüzdeki temsilcisi Bademlerin “Darbelerle Danslarını” 28 Şubat 1997 ile anlatmaya devam edelim. Bademlere göre, 28 Şubat İslam Dinine karşı yapılmış ve yüzbinlerce insanı mağdur etmiş bir darbedir! Türk Milletinin kendilerine verdiği “Orgeneral” rütbesi ile yetinmeyip, gözleri zengin sofralarında ve NATO yüklenicilerinin gönderdiği hayat kadınlarında olan şapşirik paşalara göre ise 28 Şubat Postmodern bir darbedir!

Eğer bunlar doğru olsaydı, Türkiye’yi dolu-dolu 11 yıl yöneten AKP-FETÖ işbirliği talimatıyla açılan 28 Şubat Davaları sonucu, hiç olmazsa 1 (BİR) kişinin cezaevinde olması gerekmez miydi? Erdoğan-Gülen talimatıyla açılan bu davalar sebebiyle bugün cezaevinde olan kimse yoktur. Ne bir siyasetçi, ne de bir asker!

Algı yaratmakta, yalan söylemekte ve doğruları çarpıtmakta çok usta olan Bademlere göre;
-15 Temmuz sonrası, Erdoğan Başkanlığında toplanan MGK’nun aldığı “Olağanüstü Hal” kararı, Anayasal bir kurum olan MGK’da alındığı için demokratik ve geçerlidir.
-Ama 28 Şubat 1997’de Demirel Başkanlığında toplanan ve “İrticayı Önleme” kararlarının oybirliğiyle alındığı MGK toplantısı, antidemokratiktir ve geçerli değildir! Niye acaba?
*Ayıcık; “Bu sene dağda armut bol olacak” demiş! Niye diye sormuşlar;
“Canım öyle istiyor” demiş!

-Bademlere göre, Erbakan liderliğindeki Fazilet Partisinden ayrılmak ve AKP adıyla bir parti kurmak, demokratiktir ve geçerlidir!
-Ama Erbakan’ın kucağına düşmüş DYP’de, parti içi mücadeleyi sonuna kadar verip sonuç alamayan bizlerin, Refah Yol Hükümetini, Siyasi İslamcıların ve “bihaber Çillerin” kafalarına geçirmemiz antidemokratiktir ve geçerli değildir!

-Bademlere göre 15 Temmuz sonrası, haklarında hiçbir yargı kararı bulunmayan ve TBMM de süresi içinde onaylanmadığı için “Yok Hükmünde” olan OHAL kararnameleriyle (45. 484 kırk beş bin dört yüz seksen dört) kişinin işlerinden atılmaları, on binlerce insanın ne ile suçlandıklarını bilmeden hapse atılmaları, insanların mallarına el konulması demokratiktir, doğrudur ve geçerlidir!
-Ama TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunun raporuna göre, Anayasa Mahkemesi kararları ve yasalara uymadıkları gerekçesiyle 28 Şubatta işten atılanların sayısının sadece (3.527 üç bin beş yüz yirmi yedi) olması, antidemokratiktir, doğru değildir ve geçersizdir!

-Bademlere göre gençliğimizi ilim ve aydınlıkla buluşturacak, onları dünyadaki muhataplarıyla yarışacak hale getirecek olan 8 Yıllık kesintisiz eğitim, antidemokratiktir ve geçersizdir!
-Ama 7 (Yedi) yaşındaki çocuklara zorla Arapça öğretmek, sıkmabaşı ilkokullara kadar indirmek, okullarımızı tarikat ve cemaatlerin emrine vermek, çocuklarımızı ortaçağ karanlığına atacak eğitim sistemini uygulamak demokratiktir ve geçerlidir.

Değerli Okurlar;
28 Şubat 1997 de MGK da alınan kararları tek-tek daha önce yazdım. İsteyen bulabilir. Bu kararların altına bugün dahi imzamı atarım. Ne yazık ki, ne bu kararları alan Hükümet, ne o zamanın medyası bu kararlara yeteri kadar sahip çıkamadı ve halkımıza gerçekleri anlatamadı. 28 Şubat kararları oybirliği ile alınmıştır. Erbakan’ın da Çiller’in de alınan kararları imzalamaları için en ufak bir baskı yapılmamıştır. Yapıldıysa bu güne kadar konuşmazlar mıydı? 28 Şubat’tan bir hafta sonraki Bakanlar Kurulunda, 28 Şubat kararlarının tamamı tüm Bakanlar tarafından (Abdullah Gül dâhil) imzalanmış ve uygulama talimatları verilmiştir. Erbakan Hükümeti bu kararları uygulamış ve 28 Şubat’tan tam 3,5 ay sonra 18 Haziran’da istifa etmiştir.

Şimdi gelelim Bademlerin 28 Şubat ile ilgili GERÇEK DUYGULARINA… Bademlerin bu dünyada en fazla önem verdikleri olay PARAdır! Bunların kolunu kesin, tıkları çıkmaz. Ama tek kuruşlarını alın dünyayı başınıza yıkmak için uğraşırlar. O zamanlarda, “Sıfırlama”, “Havuz Medyası” “Bakanların dolar-avronun önüne yatmaları”, “ayakkabı kutularında milyonlarca dolar”, “Gemicik” olayları henüz düşünülmediğinden, Siyasal İslam’ın en kolay para kazanabildiği iki yol vardı;
-Kurban Derileri toplayıp, satmak!
-Sayıları on binleri bulan kaçak kurslar açıp, gariban Müslümanların hem paralarını hem de imanlarını çalmak!

28 Şubatta Siyasi İrade Kurban Derilerini toplama yetkisini Türk Hava Kurumuna verdi. İllegal kuruluşların ve şahısların kurban derisi toplaması yasaklandı. Kaçak kursların tamamının denetimi ve açılma izni Milli Eğitim Bakanlığına devredildi. Kaymakamlar bu konuda uyarıldı!

İşte Bademleri çıldırtan 28 Şubat gerçeği bunlardır. İnanın bu kadar basittir. Darbelere karşı olacak, karşı koyacak kişilerin öncelikle DEMOKRAT olmaları gerekir. Siyasal İslam’da şartsız itaat (biat) vardır. Biat’ın olduğu yerde demokrasinin adı bile söylenmez. Bu yüzden Bademler asla ve asla demokrat olamazlar, genlerinde tartışma kültürü yoktur.

Peki, 28 Şubat nedir:
28 Şubat Türk Devletinin ve Türk Siyasetinin, emperyalist devletlerin desteklediği “Ilımlı İslam” politikasına ve Türkiye Cumhuriyetinin “Federe İslam Devletine” dönüştürülmesine karşı çıkışıdır… 28 Şubat kararlarını uygulanamaz hale getirip, içimizdeki hainlerin de katkısıyla çökerten emperyal devletler, daha sonra AKP Projesini uygulamaya koydular ve bu günlere gelindi. Gerisini yarın anlatalım mı?

Sağlık ve başarı dileklerimle.

Rifat SERDAROĞLU, 21 Eylül 2016
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Darbe Var, Darbecik Var (1-3) / Rifat SERDAROĞLU

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Eyl 22, 2016 13:48

Darbe Var, Darbecik Var -3

Geldik mi 15 Temmuz’a? Geldik, geldik! 15 Temmuz’u iyice anlamak için, Türkiye’yi yönetenlerin neler yapabileceklerini çok net gösteren bir olayı sizlere hatırlatmak isterim.

Yer; Dışişleri Bakanlığı Makam Odası. Tarih; 27. 03. 2014
Toplantıya Katılanlar; Dışişleri Bakanı Davutoğlu (Emekli Başbakan)-Genelkurmay ikinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler (şimdi Jandarma Genel Komutanı)-MİT Müsteşarı Hakan Fidan- Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu (şimdi Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi)
-Davutoğlu; “Başbakan (Erdoğan) Süleyman Şah Türbesi bu konjonktürde bir imkân gibi değerlendirilmeli” dedi.
-Fidan; Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim. Süleyman Şah türbesine bile saldırtırız.
-Yaşar Güler; Orada (Suriye’de) silaha değil, mühimmata ihtiyaç var.
-Fidan; 2 Bine yakın TIR malzeme gönderdik!

Bu konuşanlar ve konuştuklarının dinlendiğinin farkında bile olmayan 4 kişi var ya, işte bunlar bir araya gelince, bu organizasyona DEVLET deniyor. Siyasi İrade var, Bürokrasi var, Asker var, İstihbarat var! Türk Devletini bu kafada adamlar yönettiği sürece, devletin bulaştığı her olaya, 15 Temmuz dâhil şüpheyle bakılır. Devlet denen aygıta hükmeden bu adamlar, isterlerse insan yok edebilirler, isterlerse, patronlarının dilediği gibi kullanabileceği çakma bir darbe de düzenleyebilirler! Hadi canım, o kadar da olamaz diyeniniz mi var? Ülkesini, savaşa sokmak için bombalatacak kadar gözü dönmüş insanların bunu yapmayacağını nasıl garanti edersiniz ki?

15 Temmuz’a giden yolda, en önemli işaret fişeği, Davutoğlu’nun aniden görevden alınmasıdır. Davutoğlu, ne Erdoğan’a ne de diğer Bakanlara benzer. Davutoğlu’nun para ile vurgun ile soygun ile bir ilgisi yoktur! 14 Temmuz’da Başbakanlık koltuğunda Binali değil de Davutoğlu oturuyor olsaydı, 15 Temmuz diye bir olay olamazdı, çünkü tertip anında duyurulurdu! Davutoğlu’nun Başbakanlıktan uzaklaştırılması bu sebeptendir!

Şimdi beraberce düşünelim;
Başbakan yapılan Binali Yıldırım’ın en birincil özelliği nedir? Erdoğan’a şartsız biat etmek! İstanbul Belediyesindeki görevinden bile Müfettiş kanalıyla kovulmuş biridir Binali Yıldırım. Hollanda’da oğluna kurduğu Zeeland Shipping adlı şirket bu yıl 100 Milyon Avrocuk zarar etmiş durumda. Binali’nin oğlunda ne kadar çok para var ki, 100 Milyon Avroyu tınmıyor bile! Bakın Binali’nin oğluna Bilal’i görün, Bilal’e bakın Binali’nin oğlunu görün. Tıpkısının aynısı! Bir şirketi zarar etmekten kurtaramayan birine, beceriksiz demeyeceğiz de ne diyeceğiz? Yani gitti “Yarım biatçı” Davutoğlu, geldi “Tam biatçı” Binali. İşlemin birinci kısmı tamam mı? Tamam.

Şimdi bir de 15 Temmuz silahlı kalkışması sırasında insanlarımızın üzerine ateş eden alçaklara bakalım! Bunların büyük bir kısmı, 11 yıl Türkiye’yi beraberce yöneten Erdoğan-Gülen ortaklığının adamları değil mi? Bir kısmı ise devlet istihbarat örgütünün taşeronları arasındaki Sedat’ın adamları olabilirler mi?

Bir de, karmakarışık İstanbul trafiğinde, köprünün bir tarafı kapalıyken anında tankların ve askerlerin yanında biten ve şehit olan adamların kimliklerine bakalım! Bunlar o yoğunlukta, köprüye uçarak mı, yoksa metrobüs ile mi getirildiler? Bunlar, “SADAT” adlı kuruluşun üyesi midirler? Orada eğitim aldılar mı? Kaçı İstanbul’daki AKP’li belediyelerde, AKP’nin yan kuruluşu olan vakıflarda çalışıyordu? Böyle bir olay için kaç kez eğitim çalışması yaptılar? (Bu konuda geniş bir çalışma yapılmaktadır. Sadat-Sedat ortaklığı bu araştırmaya dâhildir) Hangi geri zekâlı darbeci, gece boş olan TBMM yi bombalar ve yaptığı darbeyi baştan bitirir? Burası Süleyman Şah türbesi mi? Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşuyor? Darbe olur da, başı olmaz mı? Kim bu darbenin başı? Kim bu darbenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı? Nerede darbeyi düzenleyen siyasi kişiler?

Daha yanıtlanması gereken onlarca haklı soru var! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tutuklamaya giden SAT Komandolarının (!) yol kenarındaki bakkala, Erdoğan’ın kaldığı adresi sormaları gibi! MİT’in 15 Temmuz günü ve gecesi tam olarak ne yaptığını bilmediğimiz gibi!

Değerli Okurlar;
Komedi filmi izlemeyi sever misiniz? İstanbul’un yoğun trafiğinde tanklar kilometrelerce ve saatlerce yürüyecek, Boğaz Köprüsünü tek yönlü olarak trafiğe kapatacaklar! Uçaklar-Toplar-Ağır Silahlar hazırlanacak ve belli yerlere konuşlandıracaklar, büyük bir askerî hareketlilik yaşanacak ve bundan ne MİT Müsteşarının, ne Genelkurmay Başkanının, ne Emniyet Genel Müdürünün haberi olmayacak ha! Haberleri olmadığı kabul edilse bile, bundan büyük bir görevi ihmal olabilir mi? 15 Temmuz Darbe girişimi, bu üç kamu görevlisinin ihmali yüzünden oldu ise, bu üç kamu görevlisi niçin ve hangi sebepten dolayı hala görevlerinde durmaktadırlar? Bu üç kamu görevlisi hala görevlerinde olduğuna, mitinglere ve dış gezilere devlet adına katıldıklarına göre, 15 Temmuz Darbe girişiminin, Türk Milletine karşı kurgulanmış bir KUMPAS olduğunu söylemek doğru olmaz mı? Biz kendi imkânlarımızla bu soruları araştırıyoruz, sorguluyoruz. Bu ve benzerleri sorular aydınlatılmadıkça, 15 Temmuz hep karanlıkta kalacaktır. Fakat ayın 14’ü gibi parlayan ve saklanamayacak kadar açık olan bir gerçek var ki, o da şudur;
FETÖ’yü ve diğer Tarikat ve Cemaatleri, Türk Devletinin en hassas birimlerine sokan yerleşmelerine izin veren, Bakanlıkları bunlar arasında pay eden, bu hainleri darbe yapacak güce eriştiren Erdoğan ve AKP Hükümetleridir. FETÖ, bir suçluysa bunlar bin defa suçludurlar…

Yaa Badem efendiler, devlet yönetmeyi siz belediye encümenini yönetmek mi sandınız? Hiçbir şey saklı kalmaz, kalmayacak! Hesap vereceksiniz…

Not; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 25 Temmuz 2016 tarihinde Akar-Fidan-Lekesiz hakkında yinelediğim suç duyurusuna, hala bir yanıt alamadım. Anayasa’ya göre Savcılık bana yanıt vermek zorundadır. Savcılık suç işlemektedir. Kimse Anayasa ve yasalardan üstün değildir. Hatırlatırım…

Sağlık ve başarı dileklerimle.

Rifat SERDAROĞLU, 22 Eylül 2016
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Darbe Var, Darbecik Var (1-3) / Rifat SERDAROĞLU

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Prş Eyl 22, 2016 19:12

Olağanüstü ve yaşamsal bir güncellik, ulusal ve toplumsal bir geçerlik, tüm bir somutluk, tam bir nesnellik, derin ve çok değerli bir bilimsellik, gerçek ve üstün bir yurtseverlik içeren ve biçimde üç ayrı ama özde tek bir üçüz bütün oluşturan MUHTEŞEM bir analiz ve sentez. Türkiye' yi,Türk ulusunu ve Atatürk ordusunu bugünkü korkunç duruma ve felakete itmiş ve düşürmüş olan FETÖ ve AKP ortaklığı ve kavgası,ihaneti ve melaneti nedeniyle sorulan ve sorulması gereken tümüyle haklı, doğal ve yasal sorulara, süreçlere ve olgulara yanıt veren ve yanıt arayan MÜKEMMEL bir yazı. Her yurttaş tarafından görülmesi ve gözden geçirirlmesi son derece yararlı ve gerekli. Yazarı çok değerli ve sevgili Rifat SERDAROĞLU' na yürekten tebrikler, sonsuz teşekkürler, içten sevgiler, derin saygılar ve en iyi dileklerle. Gönül Pınar Atacı, 22.Eylül.2016, 20.08
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x