Demokrasi geliyor!

Demokrasi geliyor!

İletigönderen Başkomutan » Çrş Ara 30, 2009 12:11

Demokrasi geliyor!

İKTİDAR yanlısı köşe yazarı, televizyon veya internet yorumcuları yazıyorlar; “Daha fazla demokrasi, askerin sistemdeki etkisinin azaltılması gereklidir. Bu olanlar da bunu sağlayacak sancılardır.” Kasap bıçağı ile operatör neşterini, mezbahane ile ameliyathaneyi karıştırmak bu olsa gerek... Diğer yandan kabul etmek gerekir ki askere vurulan her darbe AKP oylarını artırıyor, AKP’lileri keyiflendiriyor.

Askerde dayak yemişten, subay akrabasına gıcık olanına kadar herkes mutlu... Ancak gerekçe “Daha fazla demokrasi...” Bizler ise militarist durumuna düşürülüyoruz. Halbuki biz başka bir gerçeğin de gözden kaçırılmamasına dikkat çekiyoruz; Bu iktidar demokrat değil, kullanılıyor ve gidişat sadece seçim sandığı olan bir demokrasiye doğrudur.

Türkiye’nin istisnasız tüm kurumlarının reforma ihtiyacı var. Türkiye’de gerçek bir demokrasi için sistem yeniden kurgulanmalı ve kurulmalıdır. Buna Anayasa gibi temel kurumlarda, Siyasi Partiler Kanunu gibi önemli yasalarda, Yargı, TSK gibi önemli kuruluşlar da dahildir. Sorun demokrasi operasyonunun nasıl yapılacağı ile ilgilidir. Bu iş kurumları kavga ettirerek, arkaya yabancı veya ne oldukları belli olmayan güçler alınarak yapılamaz. Bu iş “Sıra bizde!” mantığı ile asla başarılı olamaz...

Daha somut konuşalım

AYNI anda sistem değişikliği, devlet reformu, Ermeni açılımı, Azerbaycan kapanımı, Kürt açılımı, Alevi açılımı, Afganistan açılımı, AB tam üyeliği, ekonomik sistem reformu, ekonomik bağımsızlık, enerji bağımlılığını aşma operasyonlarını ve toplum mantalitesinin değişimini yapamazsınız. Bunların bir kısmı birbiriyle bağlantılıdır ama bazıları da çelişkilidir.

Sistem değişiklikleri ve temel reformlar plan ve program gerektirir. Devletin veya iktidar partisinin böyle bir planından ben haberdar değilim. Daha doğrusu yok. Temenniler dışında bir şey yok. Peki, bu olanlar ne? İşte beni korkutan, sıkıntıya sokan da bu... Bize ait bir değişim planı yok ama birilerine ait olan planlar var. Özellikle Okyanus ötesi kaynaklı planları, çalışmaları hepimiz en azından zaman zaman duymuş veya okumuşsunuzdur. Bunlar bizim değil başkalarının menfaatleri düşünülerek hazırlanmış ve uygulanmakta olan planlar. Bizim iktidarlar buna alet ediliyor veya kullanılıyorlar.

Kurumsal ve toplumsal bir güven ve uzlaşma aranmıyor. Beni de endişelendiren bu... Siz endişelenmiyor musunuz? Endişelenmiyor iseniz, kusura bakmayın teorik demokratlarımızdansınız ve gerçeklerden haberiniz yok demektir. Çok fazla iyi niyetlisiniz.

Türkiye’nin en fazla bükülmeye çalışılan, en fazla casusun dolaştığı, en fazla dezenformasyona (yanıltıcı bilgi) maruz olan ülke olduğunu unutuyorsunuz demektir. (Bunlar demokratikleşmemiz için bahane değiller, ama yabana atmamamız gereken konular)

Bir başka yönden

Bir başka yönden de endişelerimi sizinle paylaşayım; Okullaşma düzeyimiz ilkokul 4’üncü sınıf. Gelir dağılımımız ise çok çok bozuk. Toplumun yüzde 20’si toplam gelirin yüzde 50’sine sahip... Açlık sınırında 1 milyon, yoksulluk sınırında yaşayan 18-20 milyon vatandaşımız var. Demokrasi kültürümüz ise çok geri. Bu koşullar altında ne kadar demokrat olabileceğimizi bekliyorsunuz? İktidarın gelir dağılımını düzeltme çabası var mı?

Peki, demokrat olmayanların, demokrasiyi içselleştirmemiş olanların, herkesi hukuka aykırı dinleyip sıkıştırmaya çalışanların gerçek demokrasiyi getirmeleri mümkün mü?

Uygulamaya da bakalım; mevcut uygulama demokratikleşme yönünde mi yoksa totaliter bir hegemonya kurulması yönünde mi daha fazla emareler taşıyor?
Kimse üç kuruşluk menfaati veya takım tutma psikolojisindeki siyasi hırsı ile kendini kandırmasın. Birileri bizi bileğimizden tutmuş büküyor.

Seferberlik Tetkik Dairesi’nin basılması, arama yapılması, ertesi gün aramanın yenilenmesi demokrasi yolunda bir adım gibi görünüyor veya gösteriliyor ya, keşke öyle olsa... Keşke kontrgerilla ile mücadele ediliyor olsa... Daireyi kurduranlar kim, bastıranlar kim, hiç mi görmüyorsunuz? İki yıl sonrasını düşünemiyor musunuz?Daha önce olanlar için “Ülke bağırsaklarını temizliyor” yorumu yapanlar, ülkeyi bilmem ne yaptıktan sonra “açılım” ile böldüler, şimdi de “demokrasi” getiriyorlar! İnanıyor musunuz?


BÜLENT KUŞOĞLU / Tercüman
30.12.09
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Demokrasi geliyor!

İletigönderen Soroscular DISARI » Cmt Oca 02, 2010 0:00

Yigit Bulut ve Ece Temelkuran 2009 un yeni maasli satiliklarindan bakalim 2010 da kimi kaybedecegiz, ama ters donusum tepkilerde giderek artacak ve forumlar, platformlar buyuyecek ve guclenecek bunlarin ustesinden gelecegiz
Kullanıcı küçük betizi
Soroscular DISARI
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Cum Oca 01, 2010 23:34

Re: Demokrasi geliyor!

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Eki 25, 2010 19:56

Demokrasimizin büyük yalanları...

Genç demokrasimizde olmazsa olmaz sayılan, dokunulması tabu sayılan bazı kurallar vardır. Bunları değiştirmeyi gündeme dahi getiremezsiniz. Böyle bir konuyu gündeme getirdiğinizde en hafifinden faşist olmakla suçlanırsınız.

Halbuki bu kuralların demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Çoğunun var edilişi antidemokratiktir. Ama bu kurallar öylesine yerleşmiştir ki, halkımız bunları demokrasinin temel taşları zannetmekte ve hiç tartışmaya açmamaktadır.

Bu gün bu büyük demokrasi yalanlarından birkaç tanesine değineceğim.

1) SİYASİ PARTİLER İTTİFAK YAPAMAZ KURALI!

1957 seçimlerinden önce Türk siyasi tarihinde ilk defa, muhalefet partileri güç birliği oluşturmaya çalıştılar. İşte “İttifak yapılamaz” kuralı 1957 seçimlerinden önce icat edildi.

Sonuç ne mi oldu?

1957 seçimlerine katılım % 76.6 oldu.

DP oyların % 47.3 ünü alarak 419 Milletvekili çıkardı,
CHP “ % 40.6 sını alarak 173 “ “
CMP “ % 7.05 ini alarak 4 “ “
HP “ % 3.78 ini alarak 4 “ “.

Geniş bölge çoğunluk sistemi böyle bir sistemdi. 1950 seçimlerinden önce DP, Nispi sisteme geçişi talep etmiş fakat CHP reddetmişti. 1950 yılından sonra CHP, Nispi sisteme geçilmesini istedi bu kez iktidarı ele geçirdiği için DP reddetti.

CHP, sonunda siyasi partiler ittifakı ile bu seçim sisteminin yarattığı eksik temsili aşmaya çalıştığında da DP derhal bir yasayla, “Siyasi Partiler İttifak Yapamaz” kuralını hukuk sistemimize soktu.

54 yıldır da devam ediyor. Ne kadar demokratik bir kural değil mi!...

2) ÖNCE HER İLE BİR MİLLETVEKİLİ VERİLMESİ KURALI!

12 Eylül 1980’e kadar milletvekili sayısı nüfusa göre belirlenirdi. Yani, milletvekili sayısı 550 mi, evet.

Ülke nüfusu, 550’ye bölünür ve her il sahip olduğu nüfus sayısına göre milletvekili çıkarırdı.

12 Eylül askeri darbesinden sonra “Kurucu Meclis” oluşturuldu. Bu gün demokratlığı kimselere bırakmayan bir çok “sahte demokrat”, darbecilere müracaat edip esas duruş gösterdiler ve bağlılıklarını arz ettikten sonra darbeci paşaların seçtiği “Paşavekili” olarak çalıştılar. Bunlardan biri de bu günün hızlı demokratı Kamer Genç idi.

Kamer Genç’in çalışmaları sayesinde kurucu meclis, dünyada hiçbir ülkede benzeri olmayan, “önce her ile bir milletvekili” kuralını siyasi sistemimize soktu.
Bu sisteme göre, 550 milletvekilinden öncelikle 81 tanesi her ile birer tane dağıtılıyor, kalan 469 milletvekili de nüfusa göre dağıtılıyor.

Böylece ancak bir milletvekili çıkaracak nüfusa sahip Güneydoğu ve bazı Doğu illerimiz 2 milletvekili çıkartıyor.

Büyük illerde 100- 120 bin oyla bir milletvekili seçilirken, küçük illerde örneğin Şırnak’ta 12-15 bin oyla bir milletvekili seçilmektedir. Daha da vahimi haksız bir şekilde elde edilen bu milletvekillerinden bazıları açıkça terör örgütünün temsilciliğini yapmaktadırlar.

Bu günkü sistem yanlıştır, bu anayasamızın temsilde adalet ilkesine aykırıdır.

Niçin 120 bin kişinin oyu, 12 bin kişinin oyu ile eşit olmaktadır? Bu sahtekarlığı demokratik rejimin neresine sığdıracağız?

Bu nedenle bu demokrasi yalanından da vazgeçip, 550 milletvekilinin doğrudan nüfusa göre dağıtılması esasına geçmeliyiz. Hatta ideal olanı “Dar Bölge” sistemini benimsemek olacaktır…

3) ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OYLAMASI GİZLİ OY’LA YAPILIR!

Turgut Özal, iktidarının en parlak döneminde sürekli olarak gündemde olan, darbe yönetiminin koyduğu “siyasi yasaklar” meselesini kökünden halletmek istedi. Siyasi yasakların kaldırılması ile ilgili anayasa değişiklikleri ile birlikte, anayasa değişikliklerinde gizli oy kuralını getirtti. Zira, hür dünyanın gözü önünde darbenin koyduğu yasağa “evet” demek demokrasiye uygun düşmeyecekti ve gerek ANAP’ta gerekse SHP’de eski kadrolarla yakın bağları olan siyasetçiler vardı. Bunlar da açıkça “evet” diyemezlerdi.

Bu yeni düzenleme mantıksızlıklarla dolu 1982 anayasasına yeni bir mantıksızlık ekledi.

Milletvekilleri Cumhurbaşkanını ve TBMM Başkanını seçerken “Gizli OY” kullanırlar. Bunun mantığı bu kişilerin seçildikten sonra kendisine oy vermeyen milletvekillerine tavır almamaları içindir ve doğrudur. Fakat Anayasa değişikliği gibi hayati konuda seçmen, vekilinin nasıl oy kullandığını bilmek hakkına sahiptir. Ayrıca ne 1924 anayasasında ne de 1961 anayasasında, anayasa değişikliklerinde “gizli oy” kuralı yoktur…

TÜRKİYE’DE SEÇİM SONUÇLARINDA HİLE OLMAZ!

AKP Hükümeti önce seçmen kütüklerinin yazılmasını, Yargı denetiminin dışına çıkardı.

Sonra dışarıdan müdahaleye açık, başka ülkelerde hatalı bulunup kovalanan bir programı, “Seçsis” adı verilen bir sistemi kabul etti.

Her seçimde, her referandumda seçmen sayıları ve nüfus artışları tartışmalı oldu ve insanlarımızın çoğu her sonucu şüphe ile karşıladılar.

AKP tüm bu değişiklikleri parlamentoda yaptı. Muhalefet Partilerinin bu çirkin oyunu nasıl fark etmediklerini bilemiyorum!...

Şimdi yapılması gereken şudur;

Tüm muhalefet Partileri bir araya gelmelidirler ve aldıkları şu kararların AKP tarafından kabul edilip, beraberce yasalaştırılmadığı takdirde, önümüzdeki ilk genel seçimi tüm muhalefet partilerinin,

“BOYKOT” edeceklerini imza altına almalıdırlar. Burada da öncülük görevi CHP’ye düşmektedir.

*Seçim Barajı, AB standardına çekilmelidir.

*Seçmen kütüklerinin denetimi yeniden Yüksek Seçim Kuruluna verilmelidir.

*Dünyaca denenmiş, dıştan müdahaleye kapalı ve her siyasi partinin denetleyebileceği ve Türk Milletinin gönlünü rahatlatacak bir yazılım programına derhal geçilmelidir.

*Yüksek Seçim Kurulu, seçim sonuçları ile birlikte, tek tek sandık sonuçlarını da açıklamalıdır. Bunun için gereken altyapı derhal yerine getirilmelidir…

Gördüğünüz gibi, demokrasinin vazgeçilmez kuralları sayılan bir çok kural aslında fevkalade antidemokratik ve art niyetli amaçlarla siyasi hayatımıza girmişlerdir.

İşin en acı tarafı, siyasetçilerimizin çoğunun bunları bilmiyor ve ilgilenmiyor olması!...


Rifat SERDAROĞLU, 19 Ekim 2010, egedesonsoz.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 10 konuk

x