
Başbakan Erdoğan’ın darbe sonrası Mısır’da meydana gelen olaylarda ölenlerle ilgili söylediği şu ifadeler dikkatlerden kaçmış gözüküyor:
“Şahadete inanmış olan bu insanlar, er veya geç Mısır'da bu demokratik haklarının neticesini de kazanacaklardır diye düşünüyorum. Batı, demokrasi testinden geçmek istiyorsa bunu anlamak durumundadır.”
Mısır’da, Mursi’nin sandıktan çıkan iradesine biz de saygılıyız ve biz de sivillere karşı silahlı güç kullanılmasına şiddetle tepki gösteriyoruz.
Ancak Mısır’da sadece halkın iradesinin tecellisini isteyen sivil tepkiler yok, “devletin asker ve polisine karşı yapılan silahlı saldırılar” da var.
Karakollar, askeri tesisler, devlet kurumları İhvanı Müslimin’e bağlı gruplar tarafından saldırıya uğruyor. Devlet de haklı olarak kendini savunuyor.
Erdoğan, demokrasi için, demokratik hakları için silahlı ve silahsız sokağa dökülen ve ölen herkesi şehit ilan etti!
Oysa sandıktaki haklarının tecellisi için devletle savaşıp ölenler şehit olmaz. Şehitlik, halkın iradesinin tecellisi için değil HAKK’ın iradesinin tecellisi için ölenlere verilen sıfattır.
Tamam, Mısır’da bir darbe oldu, bu çok kötü oldu. Ama darbe oldu diye Türkiye’nin dünyayı ayağa kaldırması, bağırıp çağırması, demokrasi paranoyasına girmesi, Mısırla ilişkileri donma noktasına getirmesi ve daha vahimi çatışmalarda ölenlere şehitlik payesi verip “batılılar bilsin ki Mısırlılar şehit ola ola demokrasiyi hâkim kılacaklar” diye kükremesi kendi hanemize gol atmaktan başka bir şey değildir.
Darbeciler nihayetinde birkaç ay sonra seçim yapacaklar, ülke yeniden demokrasiye geçecek.
Türkiye’ye ne oluyor?
“Şahadete inanmış Mısırlılar demokratik haklarının neticesini kazanacaklardır, batı bunu böyle bilsin” gibi ölümü ve şiddeti körükleyen ifadeler bir başbakana yakışmıyor.
Tekrar söyleyelim:
Demokrasi için şehit olunmaz.
Vatan için, namus için, toprak için, bayrak için, şehit olunur ama “sandıktan sen çıkmadın ben çıktım, sen beni devirdin, ben devrilmeyi kabul etmiyorum” tartışmalarını körükleyen bu tartışmalardan “şehit” çıkaran başbakan sadece biz de var.
Bir başbakan, Eski Yunandan gelen bir yönetim biçimi için insanları şahadete teşvik eden konuşmalar yaparken yanında hiç mi din uzmanı yoktu?
Daha net söyleyelim bir kişi “ben demokrasi için savaşıyorum der ve savaşta ölürse şehit olmaz, olamaz.”
Sayın başbakan!
“Dimos Kratos” için ölen şehit olmaz!
Üstelik Mısır Anayasasının 1. Maddesi Mısır’ın bir şeriat devleti olduğunu yazar. Yani Müslüman Kardeşler bir şeriat devletine karşı ayaklanmış durumdalar.
Erdoğan, Mısır’a yönelik olarak her gün gerginliği tırmandıran, şehitten, kandan zaferden bahseden açıklamalar yaparak, bu ülkenin içişlerine karışarak daha çok kan dökülmesine alt yapı hazırlıyor.
Mısır’da zaten iki ay içinde parlamento seçimleri yapılacak. Dokuz ay içinde de yeni Anayasa hazırlanacak.
Suriye’de “kahraman kardeşlerim” diye isyancılara destek veren başbakan, Mısır’da da “demokrasi şehitleri” diye Tahrir’i kızıştırıyor.
Türkiye eskiden “üstün diplomatik gücü ile” bilinirdi, şimdi ise Nusra ile El Kaide ile “kahraman isyancılar” söylemleri ile Mursi’nin silahlı taraftarlarına derdiği destekle biliniyor.
Ve sonunda da dünyada hiç kimsenin dinlemediği, herkesin istihza ettiği bir stratejik derinlikte boğulmaya doğru adım adım gidiyor.
Demokrasi ve şehitlikmiş!
Vah vah!
Muharrem BAYRAKTAR, 23 Ağustos 2013