
Devlet Bahçelinin söylemi için de aynı ifade kullanılabilir, ama Meclisteki eylemleri, sözlerini değersiz kılıyor.
Baykal, 2002de şunları söylemişti:
Türkiye bir ırk, kafatası, kan devleti değil, yurttaş ve bilinç devletidir. Farklı etnik kökenden olunabilir. Bunun önemi yoktur. Başkentimiz Ankara, resmi dilimiz, eğitim dilimiz Türkçedir. Bu, temeldir, bunu herkesin içine sindirmesi gerekiyor. Bu demek değildir ki toplumumuzu oluşturan çeşitli etnik kesimlerin, kendi anadilleri engellenecektir, güçlük çıkarılacaktır. Böyle bir şey olamaz. Devletin görevi, etnisiteyi teşvik etmek değildir. Etnisite gerçektir, özendirilmesi gereken bir şey değildir. Etnik dillerin kullanılmasını, öğrenilmesini, bunlarla yayın yapılmasını sağlamak bir kamu hizmeti değildir. Kamu hizmeti haline getirirseniz, altından kalkamazsınız. Bugün o başlar, yarın öbürü başlar. Benim görevim Türkçe öğretmek, daha Türkçe öğretmeyi başaramamışım.
* * *
Baykal, Haziran 2004te TRT-3 ve Radyo-1den yerel dil ve lehçelerde yayına başlandığında da devletin bu işe karışmasının yanlışlığını bir kez daha vurgulayıp, devletin görevinin, ortak bir dil öğretmek olduğunu hatırlatmış, ardından, Bunun bir müsamere havasında sürdürülmesi kabullenilemez demişti.
Şimdi müsamere bitti. Artık küresel senaryo oynanıyor!
TRT 6 kararı verildiğinde de Baykal, 70 milyonun parasının sadece bir kesimin etnik talepleri doğrultusunda harcanması doğru değildir. Devletin bir kurumunun bir etnik çabaya destek olur konumda ortaya çıkması çok yanlıştır. Bu bizim devlet olarak temel anlayışımıza terstir. Bizim anlayışımıza göre, devlet etnik kör olmalıdır dedi.
* * *
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, görevi devralırken, Kimse Türkiyeden belirli bir etnik gruba kültürel alanın dışında, siyasal alanda grupsal düzenlemeler yapmasını demokratik istekler aldatmacasıyla gizleyerek, isteyemez ve bekleyemez demiş, Üniter devletin bölgecilik ve ırkçılık yapılmamasının, azınlık yaratılmamasının garantisi olduğunu belirtmişti.
Türkiyede devlet eliyle Kurmançi lehçesinin Diyarbakır ağzı yaygınlaştırılıyor, bırakın azınlığı, bir millet dili yaratılıyor. Sonra, üniter ve milli yapıya zarar vermeyecek tedbirlerden söz ediliyor.
Kültürel kimliklerin tanınmasının, Abdullah Öcalan projesinin bir parçası olduğunu geçen gün belgelemiştik. Bu proje, millet kimliğini değiştirmeyi öngörüyor!
Keşke, askerler, bölücübaşının idam edilmeme kararında olduğu gibi Biz tarafız, görüş beyan edemeyiz deseydi!
* * *
Peki neden böyle oldu?
Çünkü Baykalın kısa bir süre önce söylediği gibi ülke etkin dirençlerini kaybetti. Son gelişmeler, Baykalın şu sözlerini doğrulamıştır:
-Söz konusu olan Türkiye ve PKKdır. Türkiyeye yönelik PKKnın projeleridir. O projelere zemin kazandırmak, onların önünü açmak, o doğrultuda Türkiyede bir açılımı gerçekleştirmek söz konusudur. Buna karşı herkesin dikkatli olmasını istiyorum. Ve üzüntüyle görüyorum ki bu konulardaki direnç, Türkiyede belli çevrelerde ciddi şekilde kırılmıştır.
-Bu olumsuz gelişme karşısında da artık umut hiçbir yerde değildir, milletin kendi elindedir. Halkın kendi siyasi tercihindedir. Türkiyedeki ulusal bütünlüğümüzü, iç barışımızı, anayasal kimliğimizi tehdit edebilecek bu tür arayışların önü sistematik bir biçimde açılmaya başlanmıştır. Bu gelişme karşısında en sağlam dayanak, halkın, milletin bu gidiş karşısında takınacağı tavırdır.
Arslan Bulut