Dik duruşuna kurban olduğumunun...

Dik duruşuna kurban olduğumunun...

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Oca 31, 2009 23:53

“Napoleon’s Haemorrhoids” (Napolyon’un Basuru) adlı kitaba göre; İmparator basurdan mustaripmiş.

Bonaparte’ın doktorları, basurunu tedavi için, hergün bir kavanoz dolusu sülük kullanırlarmış. Şişen basur memeleri sülüğe emdirilince Napoleon rahatlar, oturabilir, at binebilir hale gelirmiş.

Napoleon’u Avrupa’nın hakimi yapabilecek Waterloo Savaşı’ndan bir gün önce sülük kavanozu kaybolunca, koca imparator mabadının acısından atına binememiş. At binemeyince de askerleri, kıt’aları denetleyememiş. Ordu denetlenemeyince de, Fransızlar basur ve sülük(süzlük) yüzünden savaşı kaybetmişler. Yazarı Phil Mason’ın yalancısıyım.

Dik duruşuna kurban olduğumuz, kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi padiş...pardon Başvekilimiz de,

kimbilir hangi bilinmez rahatsızlıkları nedeniyle, Davos’ta ‘öfke’ başlıklı hitabet sanatıyla (!) fiili durum yaratınca(sı), ‘Haywaa! Kavanoz kayıp galiba’ diye panikledik.

a)Sülük kavanozu kaybolmuş da olabilir,

b)Milli Görüş tabanının, Gazze mitinglerinde Numan Kurtulmuş’un etrafında toplanması kaşıntıya neden olmuş, tabana bir mesaj sallama arzusu doğmuş da olabilir,

c)Davos toplantısından önce, Dışişleri sıkı uyarılar/taktikler verirken, hiyerarşik olarak kendinden alt düzeydeki Büyükelçi, Müsteşar gibi memurlardan talimat almak şişirilmiş egosuna ağır gelmiş de olabilir,

d)Etrafındaki -kendisini kısıtlanmış hissettiren- Dışişleri görevlilerine bir tepki olarak, verilen metnin tamamen dışına çıkılmış, İsrail’e görünümü altında Türk Dışişleri’ne tepki geliştirilmiş de olabilir,

e)Hepbiri.

Arkaplanında her ne var ise, Kasımpaşa-Davos maçını izleyince, Başvekilimiz ve eşleri Başbayan Ham’fendi’ye haksızlık yaptığımızı idrakle, kendilerini ‘Yüzyılın 100 Büyük Düşünürü’ listemizde Homer Simpson’dan yukarı çıkarttık.

Shimon Peres’e ‘İndir lan o elini!’ ayarı verdikten sonra ‘Aslında eleştirim moderatöreydi’,

‘Shimon Peres sizi aradığında kendisine ne söylediniz?’ diye soran mikrofonlara da ‘Bunun cevabını da yarın veririz artık’ buyurdular amma, sabahın üçünde bedava metroya doldurulup havaalanına taşınmış evlâd-ı fâtihan kendisini Davos fatihi ilan etmişti bir kere. ‘Tavrım moderatöreydi’ açıklamasını duymadılar bile.

Türkiye’de esip gürledin mi ‘Helal olsun!’ istimi arkadan illâki gelir. Siyasetçinin hamı da bunu “Ahali çaldığımı çırptığımı biliyor ama helâl etti” diye yorumlar.

Başvekilimiz Davos’ta hızlarını alamayıp, Misak-ı Milli sınırlarına girer girmez de Hariciye kökenli vekillere muhtelif ayarlar verdiler.

“Ben monşer değilim. Çekirdekten (Y.N. kabak çekirdeği) siyasetçiyim. Monşerlerin adetini bilmem, bilmek de istemem.”

“Emekli diplomatların anladığı dilden konuşmam”

“Kendi başbakanına kumpas kuran monşer eskisi siyasetçiler istemiyoruz.” buyurdular.

Dik duruşuna kurban olduğumuz Başvekilimiz Recep Beyimiz’in, ‘Monşer’i ‘halktan kopuk, elitist’ anlamlarında kullandığını varsayıyoruz. Zira, kendileri Obama’ya da “Kimsesizlerin kimsesi ol, eziğin güçsüzün yanında ol” tavsiyesinde bulunacak kadar merhamet timsali, halkın yanında siyasetçidirler.

“Tarım ürünlerinin değerini düşürdün. Çiftçiyi toprak işleyemez hale getirdin” diyerek Başvekil’e 2 Lira’lık tazminat davası açan çiftçinin çifti çubuğu elinden gitmiş, traktörüne bile ipotek konulmuş ama, olsun o sayılmaz.

“Ananı da al git” dediği vatandaşın da anasından emdiği sütü kulağından çıkarttırdılar ama, o da sayılmaz.

Kendileri de eşleri Ham’fendi de, göz pınarlarında Svarovski kristaller gibi gözyaşları her an akıtılmaya hazır, duygu med-cezirleri yaşamaktadırlar.

Boş vakitlerinde eğlenmez huzurevi gezer, sadaka dağıtır, Adı Recep, Tayyip, Erdoğan ya da Sümeyye olan bebekleri pişpişlerler. Verdiği gemicikler pardon nimetler için Allah’a hamd eder, ibadet ederler.

Monşer ve elitist dediğin ise; hayatında müzik de olsun, dans da olsun, içki de olsun, yoga da olsun, reiki, haiku, ikebana, sushi de olsun, insan gibi yaşayalım ister. Oysa -yedi yıldızlı otellerde brandayla gizlenmiş tatiller yapan, bilmem kaç bin dolarlık saatli- Recep Bey’e göre, zâlimane, halktan kopuk hareketlerdir bunlar.

Recep Bey’in Gazze konusundaki hassasiyeti de, her grubu, kitleyi olduğu gibi, Gazze’yi de ancak “kendi çıkarı ölçüsünde” sahiplenmek şeklinde tezahür etmektedir.

Deniz Feneri gibi onlarca din tüccarı vakıf/dernek Gazze için para toplamaktadır. Nihayetinde Recep Bey, Hazine yardımı kısıtlanmış bir partinin Genel Başkanı’dır.

Devlet’in işleyiş düzenine makul bir süre içinde (yaklaşık yedi yıl) uyum sağlayamayınca ‘azınlık/zencilik’ psikolojisine sığınmış, oradan kendisine türlü mağduriyetler yaratmıştır.

Bu -kendi yaratmaları- zenci psikolojisi balonunun bir ucundan saplanan çubuk, öte uçta ‘Hariciye’ noktasından çıkmaktadır ki “Kabile reisi değilim. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım” tafrası, Peres’e ya da dış dünyaya değil ülke içine yöneliktir.

Başvekilimiz; ‘Sevilmeyen gelinin yerıyişı şerp şürp eder’ misali, bir türlü tam kontrolu tesis edemediği kurumlarla yakın ilişkiye girdiğinde yürüyüşü değişmekte, şerp şürp etmektedir. Yabancı dil bilmemenin verdiği hırçınlık da üzerine eklenince, ‘Diplomatım teres, muhatabım Peres’ şeklinde yapılmıştır bir harekettir Davos gafı...

Recep Bey, Dilber Koçarslanlı misali lafı ortaya kodu, ister Peres, ister İsrail, ister moderatör, ister Dışişleri, isteyen alur gideer beğenmeyen bırakup gaçar...

Ama fil unutur Kıymet unutmaz! 2007 Kasım’ında Kızılcahamam kampında, mesir macuncu Bülent Arınç “Dışişleri’ne memur alımında yeni bir sistem getirilmeli. Bu Hükümete ayak uyduracak kimselere ihtiyaç var. Yeni Türkiye’nin vizyonuna uygun kişilerle donatalım.” demiş idi de, yazarınız ‘Gönül ferman dinlemez Apti Paşa’dan g.. ister’ vecizesini hatırlayıp ohaa felan olmuştu yane.

2007 seçimlerinden evvel Bursa mitinginde de; Başvekil Bursa’dan birinci sırada aday Onur Öymen’i kast ederek “Baykal buraya aday olarak bir monşer göndermiş” buyurmuşlardı da, cevabını Büyükelçi Öymen’den almış idiler; “Bravo! Başbakan Fransızca da öğrenmiş. Fakat ben yine onun bildiği dilden konuşayım. Ya Habibi, sen bisküvi ticareti yaparken, ben Kıbrıs Harekatı’nda Şube Müdürü’ydüm.”

Davos hezeyanı, tam da telefon dinlemede Başvekil’in atama yetkisinin iptalinden sonraya denk getirilmiş bir RTE klasiğidir. Bir ihtimal 12. Erguantanamo dalgasında emekli Büyükelçilere paça kasnak dalınacak olmasının habercisidir.

En çok da “Adam sandık eşşaaa, alnıma deydi daş....” diyen, Akepe’ye oy verdiğine pişman seçmene seçim öncesi lolipopudur.

Uluslararası ilişkilerde yarattığı karadeliği yamamak da yine beğenmediği Monşer’lere düşer.

---

Yazıyı göndermek üzereydim ki, Başvekil’in ‘önündeki Atatürk örneği’nden bahsetmesi beyanı haber oldu. Psikobiyografisine şunu eklemek gerek: Kendisini Atatürk’le karşılaştırmak gibi patolojik bir ruh hali içinde (bu bir ayrı yazı konusu).

---

Atatürk Anadolu’yu gezerken bir kasabada sigarası biter. Yanındakilere “Bir cigarası olan var mı?” der.

Subaylardan biri çok şık, gümüş bir tabakayla sigara ikram eder.

Atatürk gümüş tabakayı çok beğenir ama eline alıp evirip çevirince üzerindeki Rusça yazıları görür. Subayın tabakayı Rus esirlerden aldığını anlar, içinden bir sigara alır, geri verir.

Subay Ata’nın tabakayı beğendiğini görünce hediye etmek için ısrar eder.

Atatürk elinin tersiyle uzatılan tabakayı iter, “Kalsın çocuk!” der, “İstemez, kalsın!”

---

Asalete, zarafete, inceliğe, kültüre, sanata, dürüstlüğe, evrensel ahlaka, insanca yaşamaya cihat açmış, sömürgecinin elinde oyuncak, paranın esiri olmuş basiretsizlerden devlet adamı olursa, at şeyinden de gramofon iğnesi olur.

Kıymet Nadir Bindebir

http://www.gazeteport.com.tr/YAZARLAR/NEWS/GP_379362
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

İletigönderen İlteriş » Pzr Şub 01, 2009 1:03

Cok surukleyici bir yazi olmus, bir nefeste okudum, cok yaratici, sagol zafercem.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Gazete Köşe Yazarları

İletigönderen jamesB07 » Pzt Şub 02, 2009 17:25

En çok da “Adam sandık eşşaaa, alnıma deydi daş....” diyen, Akepe’ye oy verdiğine pişman seçmene seçim öncesi lolipopudur. of ya bu soz tamda AKPyi ve 7 yildir Turkiyede yaptiklarini cok guzel ozetliyor! bu sozu bulup burada tam
yerinde kullanana saygilar!.
Kullanıcı küçük betizi
jamesB07
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Pzr Eyl 28, 2008 2:39


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x