
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “Ergenekon Davası”nın 11 Aralık 2009 günkü duruşmasında sözlü açıklamalarda bulundu. Perinçek'in konuşmasının özetini aşağıda sunuyoruz.
Neşemiz yerinde sayın başkan ve sayın üyeler! Türkiye büyük çözümlerin eşiğinde! Davamız açısından da tertibin sorgulanmasına geçilmiştir. Bu bizim şahıslarımız açısından değil Türkiye açısından önemlidir. MİT İstanbul eski bölge başkanı Cevat Özdeş, Ergenekon operasyonu olmasaydı Kürt açılımı olamazdı diyor. Amerika hesabına konuşuyor. Çok önemlidir.
Artık tertip, tertibin kanıtları ortaya çıkmaktadır.
Savcılara teşekkür ediyorum. Osman Yıldırım’ı çok güzel sorguladılar. Çözdüler.
Size çok anlamlı bir soru arz edeceğim.
Niye aynı savcılar Osman Yıldırım’ın gizli tanık ifadesini, sanık ifadesini alırken böyle sorgulamadılar.
Yalanın ortaya çıkması üç soruyla olur. Niye bu sorguyu orada yapmadılar?
Yetenekleri var, anlamlı sorular sordular hukuki bilgileri var… Neden bu yetenekleri Mart 2008 de göstermediler. Neden o zaman Osman’ın yalanlarını saptamadılar?
Böyle binlerce yalancı ihbarcı yargının önüne gelir ve ciddiye alınmaz. Binlerce insan birbirini ihbar eder, yalan söyler, iftira eder… Ama ciddiye alınmaz.
Türkiye’ye karşı Amerikan planları çerçevesindeki kuvvetler var! Böyle olunca bu yalanlar yargının önüne getirilmiştir. Bu savcıların da tertibin içinde olduğunu gösterir.
Bu davanın içine Danıştay davası da katıldı. İddianamenin başına maktul, müşteki diye Danıştay da ölen yaralanan hâkimlerimizin adları yazıldı. Savcılar buna alet oldular. Mahkemenizde o iddianameyi kabul ederek çok büyük hukuki hata yaptı.
Geldiğimiz noktada tertip amacına ulaştı.
Kürt açılımının amacı Türkiye’ye barış değil kan getirmekti. Türkiye’ye devrim dayatılıyor. Türkiye’ye parçalanma dayatmak demek devrim dayatmak demektir. Bunun için süreci neşeyle okuyorum. Biz krizden korkmuyoruz.Çünkü Türkiye bu krizden devrimle çıkacaktır!
Yalanlar apaçık ortaya çıkmıştır!
Osman Yıldırım, ilk sorgu gününde benimle ilgili şeyler söyledi. Ben onlarla hiç karşılaşmadım. Tesadüfen tuvaletten çıkarken Osman Yıldırım ile karşılaştım. Birkaç subayın ve 7-8 askerin önünde tek bir cümle söyledim kendisine “SEN GİZLİ TANIK OLAMAZSIN” dedim. Sonra yalan haberler yazıldı yok ifadeni değiştir demişim. Bu yalanlardan korkmuyorum. Ben artık hiçbir şeyden korkmuyorum. Beni hiçbir şey korkutamaz. Ben Namık Kemallerin, Mustafa Kemallerin geleneğinden geliyorum Hiçbir şeyden korkmuyorum. Hele yalanlardan hiç korkmuyorum.
Türk Milleti sizden Danıştay katillerinin hızla cezalandırılmalarını istiyor. Tertipçilerin barikatı burada kurulmuştur.
İstanbul Mahkemesi, Danıştay saldırganlarının cezalandırılmalarını engelleme tertibine seyirci kalamaz.
Peydahlanan yalancı tanıklarla, ahlak dışı yöntemlerle sonuca varılamaz. Bu tertipçilerin yöntemidir. Gerçeğe savaş açanlar çöplüklerden adam toplarlar. Tarihte gerçeği arayan bütün bilim admaları, devrimciler hiçbir zaman Tuncaylara, Osmanlara, Ali Yiğitlere, Ümit Sayınlara dayanmamıştır. Kanıt seçmek kişinin ahlakına göre olur. Dürüstler dürüst kanıtlara, sahtekârlar sahte kanıtlara, çöplükten toplanan kanıtlara dayanırlar. Sizin önünüze çöplükten toplanan kanıtları getirmişlerdir. Şengal Atasagun vd dinlensin diyoruz. Ama itibar edilmeyip, mahkeme çöplerle boğulmaktadır. Aylarca Tuncay Güneyde debelenildi. Yalan olduğu biline biline… Sonra Osman da debeleniliyor.
Yeni CMK Mahkemelere çok fazla inisiyatif tanımaktadır.
Sayın Heyet,
Herkes hakikati ararken kendine yakışan kanıtlar bulur. Kendinize yakışan kanıtlar bulun. Kem aletle kemalat (olgunluk) olmaz. Kem aletle sorumluluğu iddia makamının üstüne atamazsınız. Çöp yığınını elinizin tersiyle itmeliydiniz. Şimdi itmelisiniz. Karanlık araçlarla aydınlığa ulaşılamaz. Adil yargıçlar hep dayandıkları kanıtlarla güven vermişlerdir. Senin kanıtın ne neye dayanıyorsun. “Ben Tuncaylarla, Osmanlarla Türkiye’nin aydınlarını yurtseverlerini yıllarca zindanlarda çürüttüm”… Kem aletleri bırakalım. Savcılara da bunu öneriyorum. Çöpten toplanan kanıtlar derhal terk edilmelidir. Mahkeme bu leş yığınını elinin tersiyle itmelidir.
Danıştay katilini DANIŞTAY GAZİSİ yapılıyor. Türkiye buna izin vermez. Türkiye’nin kaderi sizin elinizde değil. Siz yanlış yaptınız, çöplük kanıtlarını esas aldınız diye batmaz. Sizin yapmadığınızı Türkiye yapar. Katili, Danıştay gazisi yapıyorsunuz. Allahın askeri diye diye… Sorumluluklarını yerine getirin.
Taleplerim var. Ama bu talepler zulmün devamına gerekçe yapılmasın. “Şu kâğıt da gelsin” denilmesin.
Dürüstleri sevmiyorsunuz. Ahlaksızlar el üstünde. Çürük, çarık, yalancı insanlara dayanılıyor. Poliste savcılıkta söylediklerim hep doğru çıktı. Savcıların iddiaları yalan çıktı.
Ben hiçbir şeyden döndüm mü?
Ben İşçi Partisi’nden topladığınız onbinlerce sayfadan birine benim değil dedim mi?
Bir tek telefon görüşmesinden döndüm mü kanunsuzdur dedim mi, hepsi benim dedim.
Yalana sahtekârlığa değil, dürüstlüğe değer verin.
Yaltaklanan yalan söyleyen tertibe alet olanlara değer vermeyiniz.
Dürüst olanlara, doğruluğa itibar edin.
Bakın Ümit sayın için telefonda ne demişim? Yalan söyler demişim.
Ben yalana karşı göğsümü siper ederim. Benimle ilgili olmayan yalanlara da itiraz ettim. Çünkü bunlar Türkiye’nin geleceğiyle ilgilidir. Danıştay benim şahsımla ilgili değil ama Türkiye ile ilgili. Hâkim bana diyor ki size ne? Bana ne olur mu, saldırı Türkiye’ye? Kendimizi nasıl siper etmeyiniz, kendimizi Danıştay bombasının önüne nasıl atmayız?
Taleplerime geliyorum:
2006 yılına kadar Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nda bulunan Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, halen Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Emniyet Müdürü Sayın Sabri Uzun, “Ergenekon” denen örgüt ile 14 Haziran 2001 günü tanıştığını belirtmektedir.
Daha önce duruşmalarda Tuncay Güney Mülakatı ve ekli bilgilerin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na ulaştığını Mahkemenize belirtmiştim ve talebimi 09.06.2009 günlü dilekçeyle yazılı olarak da sunmuştum (Ekli). Emniyet Genel Müdürlüğü, yazılan yazılara olumsuz cevap yazarak, Mülakat metni ve eklerini bugüne kadar göndermedi.
Sayın Sabri Uzun’a yazı yazılarak.
Tuncay Güney Mülakatı ve eklerinin, görevli bulunduğu dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na ulaştırılıp ulaştırılmadığının,
14 Haziran 2001 günü tanıştığını belirttiği bilginin ve olayın ne olduğunun,
Mektubunda belirttiği “oluşum” hakkındaki bilgilerin,
Ergenekon soruşturması hakkında saptadığı bütün gerçeklerin sorulmasına,
Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun’un mektubu eklenerek, yeniden bir yazı yazılması yoluyla Tuncay Güney Mülakatı ve eklerindeki kasetlerin İstihbarat Dairesi’nde bulunduğu belirtilerek yeniden istenmesini talep ediyorum.
İkinci talebim:
Daha önce üniversitelerin Anıtkabir ziyaretinde “Ordu Göreve” pankartı açan ekibin başındaki kimselerin SüperNATO’nun kışkırtıcı elemanları olduğunu, 16 Ekim 2000 günlü bir yazı ve ekleriyle Başbakanlığa bildirdiğimi belirtmiş ve Başbakanlık Özel Kalemi’nin alındı makbuzunu Mahkemenize sunmuştum. Başbakanlığa iki defa yazıldı. Alındı makbuzunu sunduğumuz evrak başbakanlıkta kaybolmuş. Tayyipler gelmiş evrak kaybolmuş.
Aynı yazı ve eklerini bir buçuk ay sonra 29 Kasım 2000 tarihinde Cumhurbaşkanlığı’na da sundum.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne bir yazı yazılarak, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in 29 Ekim 2000 günü Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu yazı ve eklerinin istenmesini talep ederim.
Sayın Başkan,
Bu dava bir tertibin gizli tanıklarla korunması aşamasına gelmiştir. Osman Yıldırım gizli tanık! Burada tiyatro mu oynuyoruz? Evcilik gibi mahkemecilik mi oynuyoruz? Tiyatro gibi aynı oyunca bir sahnede uşak rolünde diğer sahnede dedektif rolünde… Olur mu böyle şey. Birbirimize yalan söylememize gerek yok. Mahkemeler yalan söyleme yeri değil.
Siz Ümit Sayın olayında doğrusunu yaptınız. Neden gizli tanık yapılır. Yaşamını korumak için. Şimdi Osman’ın gizliliği mi kaldı. Açığa çıktı güvenlik sorunu da kalmadı.
Sizin uygulamanızı esas alarak söylüyorum. Ümit Sayın uygulamanızı söylüyorum.
Açığa çıkmıştır. Gizli tanığın ilk uygulamasıdır. Artık şu gün Osman Yıldırım’ın sorgusunun kimliğinin açığa çıktığı da gözetilerek hem “Sanık Osman Yıldırım” hem de “Gizli Tanık 9” sıfatıyla tamamlanması gerekir.
Bu dava bitirilmek üzere kurulmamıştır. Zaten devrim olacak! Ben burada devrim olacak dedim. Onlar beni küçük düşürmek için Perinçek iki ay sonra devrim olacak dedi diye yazdılar. Kirlenen toplumlar, devrimlerle hamama girer temizlenir!
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.as ... haber=2151