Eğitim Tarihine Girecek Bir Gerekçeli Karşı Oy / Mahiye MORGÜL

Eğitimci Yazar

Eğitim Tarihine Girecek Bir Gerekçeli Karşı Oy / Mahiye MORGÜL

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Ağu 21, 2013 16:15

Eğitim Tarihine Girecek Bir Gerekçeli Karşı Oy

1.sınıf Hayat Bilgisi kitabına açtığım iptal davasında böyle bir karar çıktı:

“Eğitimci yazar olan davacının, vatandaş olarak geniş anlamda dava ehliyetinin olduğu kanaatiyle…”

İdare Mahkemesinin verdiği “ehliyetsizlik” kararına konulmuş bu muhalefet şerhi, eğitim tarihine girecek örnek bir gerekçedir.

İlk incelemede verilen kararın özeti şuydu:

“Davacıdan: Davacı ile dava konusu işlem arasında kişisel, güncel ve meşru bir menfaat ilişkisini ortaya koyan bilgi ve belgelerin istenilmesine” şeklinde oybirliğiyle bir karar çıkmıştı.(16.4.2013)

Cevabında şunu demiştim:

Ankara (…) İdare Mahkemesi Başkanlığına,

Ben; bir eğitimci ve yazar olarak, katıldığım ulusal ve uluslararası sempozyumlarda çocukluk çağı eğitimine yönelik Müzik ve Drama Pedagojisi alanlarında bildiri ve atölye çalışmaları sunan, kitapları İngilizce, Rusça ve Özbekçe’ye çevrilmiş bir eğitimci olarak, ülkemizde Sınıf Öğretmenliği, Anasınıfı Öğretmenliği ve Müzik Öğretmenliği bölümlerinde Müzik ve Drama kitapları ders kitabı olarak okutulan, eğitim yazıları yerel, ulusal ve uluslar arası basında yer alan bir eğitimciyim.

Ara kararınızda, yürütmenin iptalini istediğim ders kitabında gördüğüm pedagojik ve bilimsel yanlışların ne gibi kişisel mağduriyet yaratacağı hususunda açıklama yapmam istenmektedir;

İptal davası açabilmem için doğrudan herhangi bir hakkımın muhtel olması şartı yoktur, menfaat ihlali yeterlidir. Yeni neslin zihinsel gelişimini engelleme ve eğitimin seviyesini geriye düşürme gibi zararlarla, gelecek neslimin menfaati ihlal edilmektedir.

Özel olarak belirtmeliyim ki, beş yıl kullanım süresi olan bu kitabın kaldırılmaması halinde yakında okula başlayacak olan torunlarım ve yeğenlerim bu kitabı okumak zorunda kalacaktır. Ayrıca belirtme gereği duyuyorum; bir eğitimci yazar, bütün çocukları düşünerek kitaplarını yazar, kendi çocuklarını değil; bu bağlamda her çocuk benim de torunumdur.

Anayasadan kaynaklanan sosyal devlet işlevinin eğitimle yerine getirilmesi, bilimdışı yazılmış bir kitapla mümkün görülmemektedir. Bu bağlamda, bana, aileme ve gelecek nesillerime yansıyacak olan menfaat ihlali söz konusudur.

Gereğini saygılarımla arz ederim./3.5.2013


Mahkemenin son kararı:

“….. Davanın ehliyet yönünden reddine… 30 gün içinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere 23.5.2013 gününde OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.”

3 kişilik mahkeme heyetinde bir hâkim “davanın ehliyet yönünden reddi” şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmadı ve gerekçesini kararın altına yazdı:

Karşı Oy: 2012-2013 ders yılında İlkokul 1.sınıf öğrencilerine dağıtılan Hatice Dalkılıç ve Necla Gölge yazarlı “Hayat Bilgisi 1, Ders ve Öğrenci Çalışma Kitabı (1.Kitap)” isimli ders kitabının, içerisinde pedagojik yanlışlıklar olduğundan bahisle dağıtımına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; eğitimci yazar olan davacının, vatandaş olarak geniş anlamda dava ehliyetinin olduğu kanaatiyle çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.” (İmza; Üye Hâkim B.Ö.)

İşte bu karar tarihi bir karardır.

Bütün eğitimci yazarları ve aydınları bu kararın arkasında durmaya davet ediyorum. Bu şerhi koyan hâkimi yürekten alkışlayalım. Böyle yürekli hâkimlerin elini güçlendirmek için dava sayısını artıralım.

Bu arada, ders kitaplarına iptal davası açabileceğimizden insanların haberi yoktu, bu yolu açmış olduk. Velilerin buna cesaretlendirilmesi için aydınımıza iş düşüyor.

"Ders kitaplarına bir dava da sen aç" kampanyası başlatabiliriz. “Ben varım” diyenler benimle iletişim kursunlar.

Daha önce, 1.sınıf Ders ve Çalışma Kitabı için, bilim dışı olduğu savıyla İdare Mahkemesinde açtığımız iptal davasında ehliyetsizlik görülmemiş, bakanlığın savunması istenmiş, gelen savunmadan sonra oybirliğiyle “bilirkişi incelemesi yaptırılmasına” karar verilmiştir. Bu dava doğru yönde seyrediyor. Bu kararı veren hâkimleri de alkışlayalım. Her iki karar tarihi önemdedir.

Değerli okurlarım,

Hayat Bilgisi(1) ve Türkçe Okuma Yazma Öğreniyorum(1) kitapları için İdare Mahkemesinin kararını temyize dilekçe verdim. Bu dilekçeler bu aşamaya kolay gelmedi, arşivinizde bulunsun, buraya koyuyorum.

…..

Danıştay Başkanlığına sunulmak üzere,

Ankara (…) İdare Mahkemesi Başkanlığına,

İlkokul çocuklarında giderek artan sayıda görülen disleksi(salaksı) hali, eğitim bilimcilerin dikkatini kullanılmakta olan ders kitaplarına yöneltmiş, kitaplar Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerince de mercek altına alınmıştır.

Program Geliştirme kürsüsünde görev yapan değerli eğitim-bilimci Prof.Dilek Gözütok, bilim dışı ders kitaplarını kamuoyuna duyurmak üzere 3.8.2013 tarihinde Ankara’da tarafımdan düzenlenmiş olan basın toplantısına bizzat katılarak şunları söylemiştir:

“Ben Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde Program Geliştirme profesörüyüm. 20 kişilik bir grupla bu kitapları değerlendirdik. Bu grupta eğitim psikologları, müzik, sanat, Türkçe öğretimi, ilköğretim, çeşitli okul öncesi ve sınıf öğretmenleri var. 20 kişilik grupla bu çalışmayı yaptık. Çalışmamız yayınlanmak üzere.

Önerilerden bir tanesi de ‘Bu kitapların içinde psikiyatristlerin de olduğu bir grup tarafından incelenip çocuklarımız üzerindeki psikiyatrik etkilerinin araştırılması’ diye bir önerimiz var. Henüz yayınlamadık ama yayına hazır.

Gerçekten çocuklarımıza okuttuğumuz zaman sonuçlarına katlanmamız gereken kötü materyaller bunlar. Hepimizin dikkatini çektiği için de Mahiye Morgül hocamızı kutluyorum.”


Basın açıklamasının tamamı için: https://www.youtube.com/watch?v=TKwPZAEPxxk

……

Yapmış olduğum basın açıklaması metnini dilekçeye ekliyorum.

Dosyayı Danıştay Başkanlığına göndermeniz ricasıyla gereğini arz ederim. /20.8.2013

…….

Bir diğer İdare Mahkemesinde Türkçe(1) kitabı için açtığım davada “ehliyetsizlik” gerekçesiyle Danıştay yolu açık olmak üzere red kararı verilmiş, ancak öğrencilerin ve velilerin dava açabilecekleri belirtilmişti. Danıştay’a yazdığım temyiz dilekçemde, öğrencilerin ve velilerin neden fiilen dava açamaz olduklarını anlattım.

Danıştay Başkanlığına Sunulmak Üzere,

Ankara (…) İdare Mahkemesi Başkanlığına,

Bir eğitimci yazar olarak bilim dışılığına itiraz ettiğim ders kitabından yaşadığım toplumun zarar görmesi benim de zarar görmem demektir.

Bu kitapların sonuçlarını disleksi(salaksı) nesiller olarak görmemiz kaçınılmazdır. Disleksi hali görülen çocuklar kendini koruyamaz, onları korumak da bizim sorumluluğumuzdur. Kaldı ki, disleksi olmuş nesillerin bizzat bana, yaşlılığımda sağlık, sağlıklı çevre, mühendislik, yöneticilik gibi pek çok hizmet alanında zarar olarak geri döneceği açıktır.

Sosyal hukuk devletinde yaşayan bir Türk vatandaşı olarak hukuktan böyle bir durumda yaralanmayı beklemek en doğal hakkımdır sanıyorum.

Öte yandan, söz konusu bilim dışı ders kitaplarına harcanan para, ödediğim vergilerin yerinde kullanılmadığını gösterir. Bu anlamda payıma düşen kadar maddi zarar gördüğümü düşünüyorum. Ancak maddi talebim yoktur, yeter ki torunlarımın zihinsel fiziksel ve ruhsal gelişimlerini örseleyecek kitapları önleyebileyim.

Red kararında ileri sürülen “…’gelecek nesillerinin menfaatinin ihlal edildiği’ belirtilerek görülen davanın açıldığı, buna göre menfaati ihlal edildiği öne sürülen öğrenciler veya bu öğrencilerin velileri tarafından da dava açılmasının mümkün olduğu…” ifadeden hareketle, belirtmeliyim ki:

Birincisi; disleksi gibi bir sonuçtan sonra, kendisine verdiği zararı algılayamayacak hale gelen 8-10 yaşındaki çocuktan buna sebep olan kitaplara dava açmasını beklemek çocuğa haksızlıktır.

İkincisi; velilerin dava etmesini beklemekse, aileler öğretmene göre tavır belirlemektedir. Öğretmeni buna izin vermez, çünkü veliyi kendisinin yönlendirdiği anlaşılırsa işinden olur korkusu vardır. En ilgili veli bile, ders kitabına dava ederse öğretmenin bundan zarar göreceği endişesini duyar. Dışarıdan kitap alan öğretmenler soruşturma geçiriyorken, dışarıdan alınmış kitaplar okulda gizli saklı kullanılıyorken, devlete karşı gelmekle eş sayılacak bir tutumla bozuk kitaplara dava etmek kolay değildir. En ilgili veli, muhtemelen merkezi semtlerde oturandır, hem kendi işini hem çocuğunun öğretmenini riske atmadan, başka kitap kullandırarak çocuğunun göreceği zararı önleme yolunu seçmektedir. Bu yol daha baştan çocuğu ikiyüzlü davranmak zorunda kalan insanların ortasında bırakmaktadır. Bu kadar sert ilişkilerin kurulduğu bir ortamda dava açmak velinin kolayca göze alacağı şey değildir.

Velilerin ders kitaplarına olan güvensizliklerini basit bir sokak anketiyle (isimsiz anketlerle) belirlemek mümkündür. Ancak veliden dava etmesini beklemek ailelerin yaşadığı çaresizlikten habersiz olmaktır.

Disleksi başvurusuyla özel eğitim kurumlarına gelen çocukların veli profiline baktığımızda da bunların devletle kavgalı olmama geleneğine sahip munis insanlar oldukları görülür. Bu arada belirtmekte fayda görüyorum, aynı ders kitaplarını kullanan az görme engelli çocukların eğitildiği özel eğitim kurumlarında da öğrencilerde disleksi hali yaygın olarak görülmeye başlamıştır. Buralarda çalışan öğretmenler durumun farkındadır.

Ders kitaplarından benzer şikâyetlerin artması üzerine Ankara Eğitim Bilimleri Fakültesi Program Geliştirme öğretim üyesi Prof.Dilek Gözütok başkanlığında 20 kişilik bir grupla bu yıl okutulan ilkokul kitapları incelenmiş ve rapor olarak yayına hazırlanmıştır.

Söz konusu raporda, “Bu kitapların, içinde psikiyatristlerin de olduğu bir grup tarafından incelenip çocuklarımız üzerindeki psikiyatrik etkilerinin araştırılması” önerilmiştir. Rapor Prof.Gözütok tarafından basına açıklanmış, “Gerçekten çocuklarımıza okuttuğumuz zaman sonuçlarına katlanmamız gereken kötü materyaller bunlar” şeklinde durumun vahameti özetlenmiştir.

Kısaca:

Emekli bir Eğitimci-Yazar olarak, her çocuğu kendi torunlarımla eş görmek durumundayım.

Dosyanın Danıştay Başkanlığı’na iletilmesi için gereğini arz ederim.


Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 20 Ağustos 2013
mahiye@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Eğitim Tarihine Girecek Bir Gerekçeli Karşı Oy / Mahiye MORGÜL

İletigönderen Noyan Umruk » Prş Ağu 22, 2013 12:38

ŞU MEKTEPLER OLMASA…
Dr. Noyan UMRUK
II. Meşrutiyet döneminde iki kez Maarif Nazırı olan Emrullah Efendi, eğitim tarihimizin önemli şahsiyetlerinden. O’nun “İlmin, devlet himayesinde elit bir kadro yetiştirilerek yukarıdan aşağıya geliştirilebileceğini” ileri süren “Tûbâ Ağacı Nazariyesi” yıllarca siyaset ve eğitim hayatımızın önemli tartışma konularından birisini oluşturmuş.
Ne var ki; Emrullah Efendi asıl şöhretini, şaka olarak söylediği “Şu mektepler olmasa, maarifi ne güzel idare ederdim” sözcüklerine borçlu.
Şaka olarak söylenmiş bu sözler, ne yazık ki zamane iktidarınca toplumsal yaşamın her alanında dehşetli ciddiye alınmış durumda…
Örneğin ekonomide…
Üretimsiz, Ar-Ge’siz, özgün teknolojisiz sanayi,
İthalatsız olamayan ihracat,
Sınırsız cari açık,
Eşitsiz bölüşüm,
“Kör tuttuğunu halleder” misali kayıtsız maliye,
İhalesiz kaynak kullanımı,
Eş, dost, yandaş, akraba-i taallukatı abat eden özelleştirmeler,
Ciddi sağlık sorunları ile karşılaşıldığında parasızsan nah sağlık,
İşsiz gençlik,
Sendikasız emekçi,
İş güvenliğinden yoksun çalışma yaşamı,
Tarım’ sız topraklar,
Ve de samansız inekler…

Ya siyaset ve kamu yönetimi…

Milletsiz devlet,
Katılımsız demokrasi,
Fütursuz ve denetimsiz iktidar,
ABD ’siz, cemaatsiz, tarikatsız yani bir türlü bağımsız olamayan bir siyasi yapı,
Muhalefetsiz siyaset,
Takipsiz kalan bel altı hayâsızlıklar, siyasi tasfiye operasyonları
Dirayetsiz, inisiyatifsiz kamu yönetimi
Sayıştay ’sız, denetimsiz mali yönetim,
Sınırsız örtülü ödenek,
Ve de topraksız vatan…

Adalete ve Bağımsız! Yargıya gelince,

Hukuksuz, adaletsiz yasalar,
Meşruiyetsiz bağımlı siyasi mahkemeler,
İnsafsız tutukluluklar, vicdansız tutukluluk süreleri,
Hayâsızca çakma CD’lere dayandırılan yargılamalar,
Beceriksiz “Sehven” telefon operasyonları,
Bilirkişisiz yargı süreçleri,
Dinlenmeyen, kaale alınmayan müthiş, fakat yararsız savunmalar,
Osman’ımlar hariç tanıksız ya da tanığı dinlenmeyen sanıklar,
İzleyicisiz duruşmalar,
Ve de sonuç: Die Welt’in manşeti “ Göstermelik davalar, vicdansız hesaplaşmalar.” Kısaca yargısız infaz…

Ulusal güvenlik ve diplomasi için uzun söze ne hacet…

Mehmetçiklerimizin başına çuval geçirilmesine tepkisiz bir iktidar,
Amiralsiz donanma,
Sahipsiz denizlerimiz ve denizaltı zenginliklerimiz,
Pilotsuz jetler,
Çiçeği burnunda teğmeninden orgeneraline korumasız askerler,
Terörist komutanlar, teröristsiz bölücü terör,
Başına Osmanlı tuğlası düşmüş basiretsiz bir nazır,
Diplomatsız diplomasi,
Müttefiksiz, sınırları kevgire dönmüş bir Türkiye…
Ne idüğü belirsiz binlerce terörist sığınmacı ve kaçakçılar,
Ve de sonuç: Çaresiz ve onursuz uluslar ilişkiler ve ulusal güvenlik politikaları…

Perişan edilen milli eğitim…

Kararsız, içeriksiz, “millî ’siz”, yazboz tahtasına dönüştürülmüş, “ben yaptım olducu”, her yeni gelen bakanın bir öncekini topa tuttuğu, paramparça bir eğitim sistemi,
“İşçisin sen işçi kal!” düsturu ile eşitsiz ve canına okunmuş parasız eğitim,
Bilimsiz, çocuklarımızda disleksi (öğrenme özürü) yaratan ders kitapları,
Matematiksiz ilköğretim,
Klasiksiz liseler,
Din dersleri hariç öğretmensiz seçmeli dersler,
Sayısız, kalitesiz ve sessiz üniversiteler,
Sporsuz gençlik, kitle halinde dopingli milli sporcular,

Gelelim muhteşem medyamıza ve gündelik yaşamımıza…

İlkesiz, gazetecisiz medya,
Birbirinin kopyası, tek merkezden yönetilen “Habersiz” kanallar,
Ülkenin bölünmesinin ne kadar iyi bir şey olduğunu her akşam beyinlere kazımaya çalışan uğursuz açık oturumlar,
Her derde deva, “her bi şeyi bilen” sevimsiz bazı nöbetçi yorumcular,
Akılsız akil adamcıklar,
Teksas usulü gelişen, plansız, meydansız, parksız, yeşilsiz, AVM ve sefertası gibi gökdelenlerle tıkış tıkış doluşturulmuş, beton yığınına dönüşmüş ya da eciş bücüş yapılaşmış siluetsiz çirkin kentler,
İnsansız meydancıklar,
İnsafsızlaştırılan kolluk güçleri,
Fütursuz palalı, sopalı paramiliter saldırganlar, failsiz cinayetler,
Kıllı, kılsız “her şey içinde” taşımalı mitingler,
Güvensiz iletişim, yatak odalarına kadar dinlenen telefonlar,
Sanatsız toplum,
Sayısız çocuk,
Tezahüratsız maçlar,
Rakısız balık…

Ohhh… Suyundan da koyun… Böyle bir ülke ne rahat idare edilir değil mi? Nargile serbest nasıl olsa, yakın nargilenizi, sürdürün sefanızı, idare-i maslahatınızı… Size bir şey söyleyeyim mi? Size benden bir kıyak… Sonbaharda mektepleri de açtırmayın…

AYDINLIK G, 18.08.2013
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1067
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39


Şu dizine dön: Mahiye MORGÜL

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x