
TRT-I, devletin kanalı. Kuruluş amacı, tarafsız bir şekilde halkı aydınlatmaktır. Bu amaç daha önceleri şüpheli idi, şimdi buharlaştı. Tarih, 26.04.2010, Enine Boyuna adlı program, konusu ise siyasi şiddet. Daha çok açılım sürecinde siyasi liderlere yönelik saldırılar konuşuluyor. Aynı kalıplar ve paslaşmalar üzerinden bir ders yapılıyor. Ders yapan ekibe göre siyasi şiddetin nedeni, değişen dünyada olup biteni okuyamayan milliyetçi çevrenin kullandığı hainlik kodu. Ekip, konunun etrafında dolaşıyor. Çünkü amaç, siyasi şiddeti konuşmak değil. Kendi gibi düşünmeyen ve kaygıları olan bir fikri ve siyasi çevreyi aşağılamaktır.
Ekip belki farkında değil, ancak şiddetin asıl nedeni işte bu dil ve bakış açısıdır. Bütün söylem, ‘biz değişen dünyayı anlıyoruz, fakat ötekiler dünyayı okuyamıyorlar’ önermesi üzerine kuruluyor. Böyle bir ifade kendi gibi düşünmeyeni tanımlama ve aşağılama biçimidir.
Eğer fikri birikiminize güveniyorsanız ‘açılımlar ve siyasi şiddet üzerine’ tarafsız bir programda buluşalım. Bakalım ‘değişime ihtiyacı olan Türkiye iç bütünlüğü sağlayarak dışarıda nasıl bir rol alacak’ ve bu rolün adı ve içeriği ne olacaktır? Sistem altı olmaya kendini şartlandırmış ve ona hizmetkârlığa soyunmuş bir dini-politik anlayışın üstlendiği vassallık rolü bu ülkeye nasıl bir katkı sağlayacaktır, bunu tartışalım. Var mısınız?
Milliyetçilik şiirsel dekor haline gelmiş kalıplarla düşünme biçimidir, saplantısına eklediğiniz ‘biz değişen süreci okuyoruz, milliyetçiler bu süreci okuyamıyor’ sözü bir çeşit delilik ve kendine tapınma biçimidir. Böyle bir çıkarım şiddeti eleştirme adına şiddet mimarlığına soyunmaktır. Programda kullanılan dil, bir siyasi lidere yumruk atmaktan daha ağır ve tehlikelidir. Şiddetin mimarları şu gerçekleri saklıyorlar: Eğer bir siyasi-dini söylem mensupları kalkar, TSK kendi mensuplarını öldürüyor derse, teröristi meşrulaştırır ve ona karşı mücadele edeni aşağılarsa, şehit ailelerini baskı altına alır, diğerine ortamı sonuna kadar açarsa, belirtilen programda olduğu üzere devletin kurumlarını ve araçlarını farklı düşünen insanlara karşı kullanırsa, parmağını uzatarak birilerini suçlu ilan ederse şiddete zemin oluşturur. Bu zemini oluşturan şiddetin babası ve mimarıdır.
Siyasi şiddet ile ırkçılık arasında bir bağlantı vardır, tespiti doğrudur. Fakat gönderme yanlış ve amaçlıdır. Bu ülkenin tarihinde milliyetçilik, tarihin ve kültürün yorumudur. Egemen güçlere karşı verilen mücadelenin adıdır. Türk Milleti’ne mensup olma şuuru ırkçılık değildir. Fakat ‘Kürt Sorunu / açılımı’ demek ırkçılıktır. Irkçılığı reddettiğini söyleyenlerin kabile ve aşiret boyutunda ırkçılık yapmaları farklı bir amacın gizlendiğini kanıtlar.
Şiddetin sebebi Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘iç düşmanlar’ algısına dayanmaktadır görüşüne gelince, başka bir delile gerek yoktur. Zira ekipten birisi devletin kanalında şunu söylüyor: Türkiye’de resmi ideoloji, şoven ideolojisidir. Bir diğeri ise şöyle buyuruyor: “Milli devlet, şiddetin üretiminde önemli bir role sahiptir. Milliyetçilik ve laiklik ile bütün farklılıkları yok ettik.” Bu mantığa göre dini ve siyaseti özel dile çevirmek özgürlüktür. Özgürlük ise kabilecilik ve aşiretçiliktir. Zaten uzun süredir, resmi söylem de budur.
Asıl önemli olan husus TRT’de böyle bir programın yapılmasıdır. Doğrudan bir siyasi görüşün propagandasını yapan ve diğerlerini aşağılayan bir program siyasi şiddeti konuşuyor. Ne çelişki! Sahi, RTÜK hangi işlere bakıyor? Büyük bir ihtimalle o da kabileci ve aşiretçileri eleştirenleri fişliyordur! Evet, siyasi şiddetin mümbit zemini böyle bir ortamdır. Bakmayın siz, şiddet mimarlarının şiddet numarası çekmesine!
Nadim MACİT, YENİÇAĞ, 30 Nisan 2010