Erdoğan'ın şok Kürt raporu!

MHP lideri Bahçeli Erdoğan'ı RP İstanbul İl Başkanı iken hazırladığı raporla vurdu.

MHP lideri, Başbakan Erdoğan'ın RP İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde hazırladığı Kürt sorunu raporundan 'Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvuru yöntemi iflas etmiştir. Bu çatışmada devlet safında görünmemeliyiz' sözlerini okuyarak, Erdoğan'dan 'gerçek kimliğini' açıklamasını istedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK terörü ve Kürt sorunu konusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sert eleştirilerde bulundu.

Bahçeli, Erdoğan'ı RP İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde hazırladığı Kürt sorunu raporundan 'Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvuru yöntemi iflas etmiştir. PKK ile devlet çatışmasında devlet safında görünmemeliyiz' sözlerini okuyarak, Erdoğan'dan "gerçek kimliğini" açıklamasını istedi.

Bahçeli, Erdoğan'ın 18 Aralık 1991 tarihli raporunda, "Biz siyasi parti olarak resmi ideolojiyi sorgulamalıyız. Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvuru yöntemi artık iflas etmiştir. Devlet terörünü de kınamalıyız. PKK ile devlet çatışmasında devlet safında görünmemeliyiz. Bunun için devletin PKK'yı bölücü, terörist ve ayrılıkçı olarak nitelendiren söyleminden uzak durmalıyız" dediğini kaydetti.

GÜL'E ELEŞTİRİ

Barzani yönetimiyle ilişki kurulmasını ihanet olarak değerlendiren Bahçeli, bu sürecin PKK'nın affı ve Öcalan'ın serbest kalmasıyla sonuçlanacağı savunarak, "Başbakan'ın bu yaklaşımı turuncu tavizdir. Geri adımdır" dedi.

Bahçeli, dün MHP grup toplantısında 60. Frankfurt Kitap Fuarı'nın açılışı için Almanya'ya giden Gül'ün Der Spigel dergisine yaptığı açıklamada, "Geçmişte Kürtlere ayrımcılık yapıldı" sözlerinin kabul edilemeyeceğini söyledi.

Geçmişi suçlayıcı ifadelerin Gül'e yakışmadığını belirten Bahçeli, "Biz Cumhurbaşkanı'ndan kendi geçmişimizi şikayet etmek yerine, açılışını yaptığı kitap fuarının alt katında açıkça sergilenen bölünmüş Türkiye haritalarına müdahale edecek cesaret ve iradeyi göstermesini beklerdik" diye konuştu.

ORG. BAŞBUĞ'A DESTEK

Bahçeli, AKP zihniyetinin besleyip alkışladığı işbirlikçi çevrelerin, milliyetçilik ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) yönelik örtülü derin bir operasyon başlattıklarını savundu.

İsim vermeden Taraf gazetesinin askeri bilgi ve belgeleri yayımlayıp şantaj yaptığını öne süren Bahçeli, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un "Herkes yerini bilsin, doğru yerde dursun" sözlerine de atıfta bulunarak "Genelkurmay Başkanı'nın beyanatı, bizim için malumun yüksek sesle ve yerinde bir ilamıdır" dedi.

ERDOĞAN'IN AİLE FOTOĞRAFI

Açıklamanın "TSK'nın nasıl yalnız bırakıldığının göstergesi" olduğunu savunan Bahçeli, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın Başbuğ'a verdikleri destek mesajlarının da ıskalanmış ve inandırıcılıktan uzak olduğunu savundu.

"Biz doğru yerdeyiz" diyen Başbakan'ın çizdiği aile fotoğrafında askerin yeri olmadığını öne süren Bahçeli, "Ortada boy gösterdiğiniz bu tabloda sağınızda 'kardeşim' dediğiniz Barzani ve Talabani, solunuzda konutlarda ağırladığınız bölücüler ve pazarlık yaptığınız Kandilciler, hemen arkanızda ise boyun eğdiğiniz çuvalcılar yer almaktadır" diye konuştu.

BARZANİ İLE TEMAS İHANETTİR

Erdoğan'ın, PKK'ya yataklık eden, maaş bağlayan Barzani yönetimiyle ilişki kurmasını ihanet olarak değerlendiren Bahçeli, bu sürecin PKK'nın affı ve Öcalan'ın serbest kalmasıyla sonuçlanacağı iddia etti. Erdoğan'ı sinsi yıkım projesinin taşeronu olarak niteleyen Bahçeli, "Başbakan'ın bu yaklaşımı güncel tabiri ile bir turuncu tavizdir. Tam bir geri adımdır" dedi.

AYAKLANMA PROVALARI

Bahçeli, yurdun çeşitli belgelerinde meydana gelen olayları da "hayasızca tahrik" ve "ayaklanma provaları" olarak nitelendirdi.

Erdoğan'ın MHP'ye yönelik "tabela partisi" eleştirileri için, "öfke nöbeti" değerlendirmesi yapan Bahçeli, Erdoğan ve bütün tahriklere rağmen milliyetçi hareket ve ülkücü gençliğin Türkiye'yi felakete sürükleyecek bir kavganın içinde olmayacağını, bu oyunu mutlaka boşa çıkaracaklarını söyledi.

ÜZÜMLERİ GERİ ÇEVİRDİ

Bahçeli, Manisa teşkilatının getirdiği üzümleri, "Başka partilerin yaptığı gibi buraya getirmeyin, TBMM'nin müstahdemlerine dağıtın" diyerek geri çevirdi.

Bahçeli, MHP Manisa Milletvekili Mustafa Enöz başkanlığındaki heyetin üzüm sektörünün sorunlarına ilişkin hazırladığı raporu alarak gereğinin yapılacağı sözünü verdi. Üzümler dışarıda partililerce kapışıldı.



Kaynak

Yanılmıyorsam Erol BİLBİLİK zamanında bu raporu çok dile getirmişti. Bu "Devlet" bunu yeni mi keşfediyor¿? Tutmuş bir de Abdullah'a tavır takınıyor; Gül'ü gül gibi seçtiren kendisi değilmiş gibi...

Şimdi asıl kendisi açıklasın gerçek kimliğini.

ram'a sonuna kadar katiliyorum.o ucubeyi bizim basimiza cumhurreisi yapan bu yalaka agizli bohcali once bunun hesabini versin sonra konussun.ayrica kuzey iraktaki muteahhitlerin cogu hangi kokenden bir bakin bakalim.soyleyim mhp.kaynak sedar akinan bir programinda aciklamisti.hepsinin ici coruk kokusmus bunlarin senide kullanip atacaklar bohcali hic uzulme...

Kürtler, Erdoğan’a neden el vermiyor

Eskiden Kürt meselesi ve ondan türeyen terör, Güneydoğu kelimesiyle birlikte anılırdı.

Olaylar daha ziyade “Olağanüstü Hal Bölgesi” içinde cereyan ediyor, Türkiye’nin diğer yörelerine fazlaca bulaşmıyordu. Artık bu dönem geride kalmıştır. 1983’den beri bu köşede, daha çok ekonomi ağırlıklı yazılar yazmama rağmen herhalde yirmiden fazla Kürt meselesi ile ilgili yorum kaleme aldım. Daha ilk yazılarımda bu hareketin etnik temelli bir “ülkeyi bölme” projesi olduğunu vurguladım. “Ya ver kurtul, ya vur kurtul” ibaresi bana aittir. Bu deyişi babamın zaman, zaman kullandığı Kürtçe “ya herro, ya merro” özdeyişinden türetmiştim.

1990’lı yıların başındaydı. Dönemin Kürt milletvekilleri The Marmara otelinde gazetecilerle bir toplantı tertiplemişti. Benim dâhil olduğum sohbet çemberinin odağında uzun boylu bir milletvekili duruyordu. Kendinden çok emindi. Her soruya tepeden bakarak cevap veriyordu. “Terörün sebebi, devletinin uyguladığı baskılardır” diyor, örnekler veriyordu. “Baskı kalksın, terör biter” diyordu. Laf, lafı açtı ve sonunda çözüm Kürt özerk bölgesinin kurulmasına geldi. Gazetecilerden biri “Eer Güneydoğu’da ayrı bir Kürt devleti kurarsanız, nasıl geçineceksiniz?” dedi. Milletvekili gerildi ve sert bir ses tonuyla, “Şu, Kürtleri, Kürtlerden fazla düşünme, bize ağabeylik taslama tavrınızı terk edin. Bırakın da kendi başımızın çaresine, kendimiz bakalım. Çobanlık yapar yine geçiniriz, siz merak etmeyin” dedi. Ben de, “Çözüm olarak gördüğünüz Kürt Özerk Bölgesi kurulması, biri bölge sınırlarını gösteren haritanın çizilmesi, diğeri de buna bağlı etnik temizlik olmak üzere iki büyük soruna yol açar” dedim.

Sovyetlerin çökmesi üzerine ABD’nin dünya aleme ilan ettiği bir “Yeni Dünya Düzeni” (New World Order) var. Buna göre, bir ulus devlet içinde yaşayan etnik bir halk, demokratik yolla bağımsızlık isteyebilir. Eğer bu halkın, siyasi örgütlenmesi ve bağımsızlık davasını demokratik, yani halk oylaması ile gerçekleştirmek istemesi yasaklanırsa, o halkın ayaklanma hakkı doğar. ABD ve AB bu ayaklanmayı destekler. Demokratik yollar açık ise, ABD ve AB etnik ayaklanmaları desteklemez.

Bir zamanlar “her sosyalist, Kürtçü; her Kürtçü, sosyalisttir” özdeşliği geçerliydi. PKK Marksist bir örgüttü. Bayrağında orak çekiç resmi vardı. Bu bitti. AKP’nin tartışılmaz önderi Erdoğan ise, iktidara gelmeden önce de “etnik esaslı bir bölünme olsa bile, İslam çimentosuyla ülke bütünlüğünün korunacağını” düşünüyordu. Hâlbuki tek devlet, tek milletle yaşar. Ne komünizm, ne İslam, ne de bir başka din, “ulus bilincinin” yerine geçemez. Bugün Erdoğan, Kürtlere istediklerini verebilecek tek isimdir. Başbakan’ın başlattığı açılımın içi doludur ve mesaj şudur: Ey Kürtler! Size Yeni Dünya Düzeni’ne uygun olarak istediğinizi vereceğim. Ama bunun için önce terörü durdurup, analarımızı ağlatmaktan vazgeçmeniz şarttır. Aksi takdirde ben bu açılımı Türklere pazarlayamam. Kürtler, Erdoğan’ın bu teklifini tam kabul etmediler. Çünkü “Türk realitesinin” Erdoğan’ı bile aşacağından korkuyorlar. Demir tavında dövülür deyip, uluslararası rüzgârlar yön değiştirmeden açılan kapıdan geçip, bir an önce sonuca gitmek istiyorlar.

Son Söz: En kötü aldatma, kendini aldatmadır.


Ege CANSEN, 31 Temmuz 2010

Aslında başbakan,cumhurbaşkanı ve kadrolarının hepsinin geçmişi belli.Bu insanların geçmişteki yönleri ve faaliyetleri kesin bir şekilde bilinmeseydi zaten dışarıdan destek bulamazdılar.

Ayrıca 2002 seçimlerinden önce star tv de günlerce ana haber bülteni saatinde Cumhuriyet için son 40 gün Cumhuriyet için son 19 gün diye programlar yapıldığı halde akp ye oylar verildi.Bugün 8 yıl sonra bütün televizyonlarda aynı konuları görmek çok üzücü.8 sene evvel star tv nin yaptığının ne kadar ileri görüşlü ve tehlikeli olduğunu görenler hemen Uzan ailesini yok ettirdiler ve o sesi kestiler.Bugün aynı ses çok daha fazla ve değişik yerlerden kendiliğinden çıkmaya başladı.
Cem Uzanların yolsuzlukları varsa elbetteki önemlidir fakat amaç yolsuzluk değildi.