Erdoğan: "Polis rejimin güvencesidir"

Genel & Güncel Konular

Erdoğan: "Polis rejimin güvencesidir"

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Haz 29, 2009 14:39

Başbakan: Polis rejimin güvencesi

Başbakan Erdoğan, “Emniyet teşkilatımız hem demokrasinin hem hukuk sisteminin hem de daha genel anlamda rejimin sarsılmaz bir güvencesi, adeta bir sigortasıdır” dedi.

“Ergenekon operasyonları” nedeniyle çeşitli iddialara muhatap olan polise sahip çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Emniyet teşkilatının hem hukuk sisteminin, hem demokrasinin, hem de daha genel anlamda rejimin sarsılmaz bir güvencesi ve adeta bir sigortası olduğunu söyledi.

Başbakan Davutpaşa’da yapımı tamamlanan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Eğitim ve Kongre Merkezi’nin (PEKOM) açılışını yaptı. Burada yaptığı konuşmada Osmaniye’ye vali olarak atanan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’a hizmetlerinden dolayı teşekkür eden Erdoğan, Emniyet teşkilatının rejimin güvencesi olduğunu söyledi.
Erdoğan şöyle konuştu:

“Emniyet güçlerimiz bugün dünyanın birçok ülkesinde barışa katkı sağlıyor. O ülkenin polis teşkilatlarına tecrübelerini aktarıyor. Bu noktada emniyet güçlerimize milletçe gurur duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Emniyet teşkilatımız hem demokrasinin hem hukuk sisteminin hem de daha genel anlamda rejimin sarsılmaz bir güvencesi, adeta bir sigortasıdır. Türkiye’nin demokratikleşme ve insan hakları noktasında kaydettiği tarihi nitelikteki ilerlemeye polis teşkilatımız çok hızlı bir şekilde uyum sağladı.

Özellikle çetelerle, mafyayla, hukuk dışı örgütlenmelerle mücadele noktasında emniyet teşkilatımız son dönemde çok kararlı bir mücadele yürütüyor. Elbette bundan rahatsız olanlar çıkabilir. Emniyet güçlerimizin kararlılığı karşısında çıkarları zedelenenler, altlarından zeminleri kayanlar olabilir.
Bu çevreler emniyet güçlerimizi yıpratmak için karalama kampanyaları da yapabilir. Çetelerin, mafyaların, hukuk dışı örgütlerin avukatlığına soyunanlar ve bu avukatlığı üstlenenler, emniyet güçlerimizin arasındaki koordinasyonu bozmak için suçla mücadele azmini gölgelemek için akla hayale gelmeyen ithamlarla emniyet güçlerimize saldırabilirler.”

‘Polis siyasete çekilmesin’
Teşkilatın, demokrasi ve hukuk çerçevesinde görevlerini yerine getirdiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Özellikle siyasetçilerin bilerek ya da bilmeyerek alet oldukları bu yıpratma tavrından bir an önce vazgeçmelerini gönülden arzu ediyorum. Emniyet güçlerimizi hiç kimse siyasetin içine çekmemeli. Hiç kimse onları siyasi istismar aracı olarak kullanmamalı” dedi.


Kaynak



’Rejimin güvencesi polis’ sözleri tartışma çıkardı

Erdoğan’ın, "Emniyet teşkilatımız genel anlamda rejimin sarsılmaz güvencesidir" sözleri hem Özal’ın başbakanlığı döneminde sarf ettiği, "Darbeleri önlemek istiyorsanız polis teşkilatını güçlendirmelisiniz" çıkışını hatırlattı hem de hukukçu ve siyasileri böldü.

"Bu sözler yargıyı, TSK’yı safdışı bırakmak anlamına gelir" diyen de var, "Emniyet teşkilatı iç huzuru temin etmekte başarısız olursa orada demokrasiden bahsetmek mümkün değildir" diyen de. İşte, çeşitli görüşler.

Karşı çıkanlar

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Polis Eğitim ve Kongre Merkezi’nin açılışında sarfettiği "Emniyet teşkilatımız hem demokrasinin, hem hukuk sisteminin hem de daha genel anlamda rejimin sarsılmaz bir güvencesi, adeta bir sigortasıdır" sözleri, yeni bir tartışma başlattı.

Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal da, Başbakanlığı döneminde, "Darbeleri önlemek istiyorsanız polis teşkilatını güçlendirmelisiniz" demiş ve kendilerinin de bunu yaptığını söylemişti. Erdoğan’ın çıkışı, zihinlerde Özal’ın yorumunu canlandırdı. Erdoğan’ın değerlendirmesi konusunda, Türkiye’nin önemli bazı hukukçu ve siyasilerinin görüşleri şöyle:

Rejimin değil huzurun sigortası

Sabih Kanadoğlu (Yargıtay Onursal Başsavcısı): "Rejimin güvencesi Emniyet’tir demek doğru bir tanımlama olmaz. Evet, güvenlik, huzur, mal varlığı, canına kadar bunlar için güvencedir. Ama rejim dediğiniz zaman olay yön değiştirir. Aslında rejimin güvencesi her şeyden önce diğer organlardır. Aynı organların emrinde olan, yürütmenin emrindeki bir emniyeti, güvenlik güçlerini rejimin güvencesi olarak tanıyorsanız, yargıyı bir tarafa bırakıyorsunuz, Silahlı Kuvvetleri de dışarıda bırakıyorsunuz. O zaman yorumlama zorluğu var. ’Polis huzurun güvencesidir’ denirse, hepimiz iştirak ederiz. Ama rejimi yürütmenin emrine verirsek güvence altına girmez, güvencesiz duruma gelir."

Ali Rıza Öztürk (CHP Mersin Milletvekili): "Güvenlik güçleri yürütmeye bağlıdır. Demokrasinin, rejimin güvencesi yargıdır. Polis ne kadar anayasal bir kurumsa Türk Silahlı Kuvvetleri de öyledir. Yürütmeye bağlı kurumlardan birini sistemin güvencesi, sigortası görmek doğru değil. Anayasal tüm kurum ve kurallar sistemin güvencesidir. Bir bütün olarak yasama, yürütme ve yargıdır. Hukuk devleti ilkesinin egemen olduğu yönetimlerde asıl olan yargıdır. Bana göre yargı, kuvvetler ayrılığı ilkesinde bir adım önde, eşitler arasında birincidir. Başbakan’ın sözleri demokrasi açısından kıt bir anlayıştır."

Kanunla verilmiş yetki değil

Ahmet Ersin (CHP İzmir Milletvekili): "Anayasal veya yasal temeli yok; Başbakan’ın kişisel bir yorumu. Hukuken demokrasinin temeli yasama, yürütme ve yargıdır. Bunun dışında demokrasiyi koruyup kollayan veya demokrasiye temel olan başka bir kurum yok. Emniyet, İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir kurum ve siyasi yönlendirmelere de çok açık. İktidardaki partiye hizmet etme eğiliminde olan bir kurum. Çünkü genel müdürünü ve yöneticilerini iktidar atar. Kanunla verilmemiş yetkiyi böyle tanımlamak uygun değil. Kaldı ki bugünkü durumda emniyetteki cemaat kadrolaşması Başbakan’ın söyleminin tersini gösteriyor."

’Bu aklından geçen’

Behiç Çelik (MHP Mersin Milletvekili): "Sayın Başbakan, emrindeki kurumların görev ve yetkisiyle ilgili yeterli bilgiye sahip değil. Sık sık pot kırıyor. Bu da kurumlar arası çatışmaya zemin hazırlayabiliyor.Emniyete böyle bir görev tanımlaması aslında aklından geçen bir düşünceden ibarettir. Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda rejimi korumakla alakalı herhangi bir hüküm geçmez. Böyle hareket etmek milli güvenlikle ilgili kurumların kıskançlığına yol açar. Polise rejimle ilgili olmayan bir görev yıkmaya çalışırsanız, o zaman devletin temelleri sarsılır. Emniyet teşkilatımıza da yazık edersiniz. Umuyorum ki, emniyetin değerli yöneticileri bu tür misyon yüklemelere kendilerini kapatır ve yasalarda çizilen çerçevede dururlar."

Destek verenler Polisin başarısı rejimi de korur

Saffet Arıkan Bedük (Eski Emniyet Genel Müdürü): "Ülke içinde huzur ve güvenin temin edilmesi, milletin hak ve menfaatlerinin korunması ve demokrasinin işler hale gelmesinde tabii ki polisin başarısı fevkalade etkili olmaktadır. Böylece ülkede herhangi bir açılıma, yeni rejim arayışına da imkan kalmayacaktır. Emniyet teşkilatı iç huzuru temin etmekte başarısız olursa orada demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Başbakan’ın konuşmasını bu bağlamda değerlendiriyorum, Silahlı Kuvvetler’le karşı karşıya getirme anlamında yorumlamıyorum."

Anayasal tüm kurumlar sistemin güvencesidir

Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı): "Gerek Türk Silahlı Kuvvetleri, gerek Emniyet hakkında böyle ifade kullanılması normaldir. Hepimizin can güvenliği, mal güvenliği bir bakıma güvenlik güçlerince sigortalanmıştır. Bunun Anayasa’da yazılı olması gerekmez. Yürütmenin görevlerinden biri de asayişi, güvenliği sağlamaktır. O aynı zamanda teşkilatı onurlandırıcı bir ifadedir. Bu bağlamda söylediyse gayet doğru."

İstihbaratçı demeciyle başladı

Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın da dahil olduğu, ’polisin darbe sigortası’ olmasıyla ilgili tartışma 11 yıl önce dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’nun sözleriyle gündeme gelmişti. "Post-modern darbe" olarak adlandırılan 28 Şubat döneminde bazı operasyonlarıyla askerlerin hedefi olan Orakoğlu, "Asker Türkiye’de artık darbe yapamaz, 167 bin polis ve 7 bin özel tim görevlisi var, askerin polisi de yanına alması gerekir" demişti. Bu sözler önce isim verilmeden Emniyet’ten üst düzey bir istihbaratçıya atfen yazıldı. Tartışmalar büyüyünce bu sözlerin Orakoğlu’na ait olduğu açıklandı.


Kaynak
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

İletigönderen evimnet » Prş Tem 02, 2009 15:59

Bunların rejim dedikleri şey HÜKÜMETLERİDİR..... Polis gücü dünyanın tüm ülkelerinde VATANDAŞI korumak için kurulmuştur, maalesef bizim gibi kukla ülkelerde ise hükümetleri korumak için kurulurlar ....
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar vasfı, büyük uygarlık yeteneği, bundan sonraki gelişimi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. (Mustafa Kemal ATATÜRK-1933, Ankara)
Kullanıcı küçük betizi
evimnet
Üye
Üye
 
İletiler: 24
Kayıt: Pzr Şub 08, 2009 16:20

İletigönderen maydonos » Çrş Tem 08, 2009 18:16

Polis devletinin ayak sesleri
Topbaş'tan İstanbullular'a 'çok gizli' bilgi: 'Her yanınız polis dolu olabilir.'

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, sivil emniyet güçlerinin, yolcu tarzında değişik zaman ve mekanlarda, güvenliği sağlamak için otobüslerde, raylı sistemlerde, vapurlarda ve diğer toplu taşıma araçlarında her daim bulunduklarını bildirdi.

Topbaş, 41 ülkenin İstanbul başkonsolosları ile Feriye Lokantasında kahvaltıda bir araya geldi. Basın mensuplarının görüntü almasına izin verilen kahvaltı sonunda Topbaş, Osmanlı döneminde ziyafetlere, yemek davetlerine çağrılan misafirlere ev sahibinin teşekkür niyetiyle “diş kirası” denilen bir hediye sunduğunu belirterek, konuklarına “Eskimeyen İstanbul” adlı kitabı hediye etti.

Toplantı sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Topbaş, başkonsoloslar ile daha yakın ve sıcak temas sağlamak amacıyla bir araya geldiğini ifade ederek, konuklarıyla İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi.

Kadir Topbaş, bir soru üzerine, Çin'in İstanbul Başkonsolosu'nu da kahvaltıya davet ettiklerini, ancak başkonsolosun daha önceden gelemeyeceğini bildirdiğini kaydetti.

Bir gazetecinin, “Levent-Maslak metro seferleri saat 17.00'de sona eriyor ve seferler arasında da 11 dakika var. Ne zaman düzelecek?” sorusu üzerine Topbaş, Şişhane-Taksim ile 4. Levent-Sanayi Sitesi hattını çok ileri teknolojiye göre yaptıklarını, New York metrosundaki çalışmaları takip ettiklerini anlattı.

Taksim-Levent metro hattının 4,5 dakikaya göre yapıldığını belirten Topbaş, “Ağustos ayı içinde kesintisiz Şişhane'den Atatürk Sanayi Sitesi'ne daha sık aralıklarla gidebilecek. Elektromekanik sistemleri o zamanki teknolojiye göre yapmışlar. Ben bir gün tesadüfen bir belgesel izlerken New York metrolarındaki zaman aralıkları ile ilgili çalışmayı görmüştüm. Arkadaşlarıma incelettim. Onu burada uygulattık ve başarıyı yakaladık” diye konuştu.

Topbaş, yıl sonuna kadar bütün entegrasyonun tamamlanacağını ve 70 saniye aralığına kadar inme imkanı olabileceğini ifade etti.

Metronun iki parçalı çalışmasının problem yarattığını belirten Topbaş, “Entegrasyon tamamlandığında kesintisiz gitmesi halinde biraz daha uzatılacak. Uç nokta olduğu için mesai saatlerini biraz daha aşan bir düzenleme yapılacak. 06.00-21.00 saatleri arası Ağustosta başlayacak” dedi.

“1246 MİNİBÜS BAŞKA HATLARA KAYDIRILDI”

Kadir Topbaş, şu anda metro hatlarındaki çalışmaların yerin altında yoğun şekilde devam ettiğini belirterek, Kadıköy-Kartal hattının kazı birleşimi ile ilgili çalışmayı kamuoyuna tanıtacaklarını bildirdi. Topbaş, “Yer altında İstanbul'un ulaşımını çözmek adına çok ciddi çalışmalar yapılıyor” diye konuştu.

Metrobüsün devreye girmesiyle 1246 minibüsün E-5'ten başka hatlara verildiğini kaydeden Topbaş, şöyle konuştu:

“Bu hatlarda zaten minibüsler, metrobüs devreye girince tercih edilmez hale gelmişti. Mağdur olmamaları için başka hatlara verildi. Mağdur edilmemeleri için çalışılıyor. Daha farklı yöntemler var. Kentte otobüs sayısını artırırken minibüsleri de otobüs şeklinde sisteme dahil edecek projeler var. Arzu ettiğimiz, insanların daha çok toplu taşıma araçlarını kullanmaları. Kaliteli, konforlu ve güvenli bir ulaşım sistemine erişilmeli. Yaşayan bir sistemde her attığınız adım, sonucu istediğiniz gibi vermiyor. İstanbul'daki gelişmeler oldukça başarılı. Ama daha çok işimiz var.”

Topbaş, bir gazetecinin, “Özellikle 01.00-06.00 saatleri arasında çalışan metrobüs şoförlerinin güvenlik sorunu konusunda bir önlem alacak mısınız?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Hem içte hem dışta gizli kameralar olması için çalışmalar var, emniyet ile birlikte çalışılıyor. Sivil emniyet güçleri, otobüslerde yolcu gibi bulunmakta. Buna göre tedbirler alınıyor. Sivil emniyet güçleri, yolcu tarzında değişik zaman ve mekanlarda, güvenliği sağlamak için otobüslerde, raylı sistemlerde, vapurlarda ve diğer toplu taşım araçlarında her daim bulunuyorlar. Her daim bunları tespit eden, kayda alan, gerektiği zaman müdahale edecek insanlar var.”

AA
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen MansurSah » Çrş Tem 08, 2009 19:49

Polis, Demokrasinin, Erdoğan'ın Tanımıyla "Güvencesi" midir Yoksa Tanım Gereği "Doğal Düşmanı" mı?

Başbakan Erdoğan, "Emniyet teşkilatımız hem demokrasinin hem hukuk sisteminin hem de daha genel anlamda rejimin sarsılmaz bir güvencesi, adeta bir sigortasıdır" dedi.

Polisin, rejimin güvencesi falan olmadığı zaten bildiğimiz, çok yazılan söylenen, aşikar bir durum. Yapılan eleştiriler hep "hayır öyle değil / hayır rejimin güvencesi askerdir / hayır hayır esas Türk Gençliğidir" yönünde oldu. Ben bu eleltirilerden farklı olarak, meseleye rejimden çok demokrasi açısından bakıyorum ve "demokrasinin bekçisidir" sözünü yalnızca "hayır değildir" diye eleştirmiyorum; daha sert olarak, "hayır tam tersidir; çünkü polis demokrasinin önünde engeldir, demokrasiyi kısıtlayıcıdır" diyorum.

Bunu kötü anlamda söylemiyorum. Türk Polisiyle -hele ki polisin şu andaki özel durumuyla ilgili- olarak da, söylemiyorum. Daha temelde, kavramsal olarak, felsefi manada, "polis" gücü için söylüyorum.

Çünkü rejim ne olursa olsun, velev ki gerçek demokrasi yada velev ki komünizm, diktatörlük, herhangi birinde polisin, birinci görevi iktidar sahibinin iktidarını halka karşı korumak, ikinci görevi de halk içinde asayişi sağlamaktır.

İktidarı halka karşı korumak için, eşyanın tabiatı gereği demokrasiye zıt, faşizan önlemler almak durumundadır.
Asayişi sağlamak için de kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlamak zorundadır ki bu da demokrasiyle taban tabana zıttır.

Bu iki görev, esasında "kötü" değildir, "denge" için gerekli bir unsurdur. Polisi bu durumda, tahterevallinin, faşist tarafına oturmuş, demokrasiyi -hiç istemese de- ortadan kaldırmak niteliğinde, görevi gereği var gücüyle basıtran bir "kolluk kuvveti sınıfı" olarak nitelendirebiliriz.

"Öğrenciler olmasa maarifi ne güzel yönetirdim" diyen zamanın Milli Eğitim Bakanı gibi, mesela her akşamdan sabaha kadar sokağa çıkma yasağı olsa, polis de asayişi ne güzel sağlardı. Hiçbir muhalif kimse hapis dışında kalmasa da herkes Silivriye tıkılsa, hiçbir politik yayın yapılmasa, iktidarı korumak da, polis için ne kadar kolay olurdu. Herkesin telefonu, evi ve arabası her an dinlense, hatta beynimizi okuyan çipler taşısak, suç oranı ne kadar azalırdı, yani polis, anayasal görevini ne kadar başarılı yapmış olurdu.

2005 yılından gerçek bir örnek: "Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, İngiltere`de gözaltı süresinin 28 güne çıkarıldığını anımsatarak, Türkiye`de de gözaltı süresinin uzatılmasının polisin çalışmalarını daha rahatlatacağını söyledi." Kaynak: http://www.tumgazeteler.com/?a=1252738

Ancak denge için, tahterevallinin diğer ucunda yani demokrası tarafında da akademisyenler, sanatçılar, aydınlar, düşünürler olmalıdır. "Aydın" sözcüğünden artık gına geldiğinden, "münevver sınıfı" olarak niteleyeceğim bu unsur da

1- İktidarı devamlı sorgulamalı, kılı kırk yarmalı; molla, proleterya yada sermaye, hangi temele dayanıyor olursa olsun, iktidarın, beraberinde güç ve otoriteyi ve ister istemez faşizan davranışları getireceği bilinci ile, iktidara her an eleştirel yaklaşmalı ve gerektiğinde -ki genelde gerekir- iktidara karşı olmalı.

2- Kişisel hak ve özgürlükleri sonuna kadar savunmalı.

Özetle münevver sınıfı da tahterevallinin diğer tarafında, sonsuz demokrasi için bastırmalıdır.

Bu iki unsur, aşikar ki

i) Dengelendiğinde, asayiş içinde güzel bir demokrasi yaşanır,
ii) Polis ağır basarsa demokrasi kaybolur, polis devletine dönüşülür, faşizm hakim olur,
iii) Münevver sınıfı ağır basarsa, çok geniş demokrasiyle birlikte, iktidarın koltuğu sallanır.

Türkiye gündemine has olarak

iv) Satılmış aydınlar, gazeteciler -hele ki Taraf Gazetesindeki komiser gazeteciler-, tahterevallinin karşı tarafına geçip polisten çok polisçilik oynarsa, gerçek demokrat münevverler hapse atılır, başbakanlıktaki zat, polisi, rejimin ve demokrasinin güvencesi ilan edebiliyor hale gelir.

Netice itibariyle, Polis,

1- Rejimin değil (tüm yönetim şekillerinde) iktidarın güvencesidir. İktidar eğer mevcut rejimden yanaysa polis rejimi koruyan güçlerden biri haline gelir; iktidar eğer mevcut rejime karşıysa, polis de, rejimi yıkmaya çalışan güçlerden biri haline gelir.

2- Toplum içinde kendine biçilen asayişi sağlama görevinden dolayı demokrasinin güvencesi yahut savunucusu değil, -eşyanın tabiatı gereği- tam tersi, demokrasiyi kısıtlayıcı bir güçtür.


Not 1: Bu arada "Polis", "Münevver"in katili olan sermaye sınıfının garip oğlunu hala bulamadı.
Not 2: Muzaffer İzgünün "1 Mayıs Polis Bayramı" eserini, konuyla ilgili olarak şiddetle tavsiye ederim.

Fatih Özaydın
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Re: Erdoğan: "Polis rejimin güvencesidir"

İletigönderen the holocaust » Pzt Tem 27, 2009 10:57

erdoğan bu gidişle herkezin beşine bir polis takacak. stalin dönemindeki sovyetler gibi.
bu girişimler askerin otoristesini zayıtlatmak içinmi. anlamak mümkün değil.
polis devleti kurulmaya çalışıyor
Kullanıcı küçük betizi
the holocaust
Üye
Üye
 
İletiler: 16
Kayıt: Pzt Tem 27, 2009 10:41

Re: Erdoğan: "Polis rejimin güvencesidir"

İletigönderen KILICINRUHU » Pzt Tem 27, 2009 12:03

Bazı zamanlarda yeterince medeni davranamıyorum.Fikirlerimi küfürsüz dile getiremiyorum.Bu da o anlardan birisi en iyisi yorum yapmayayım ben.Artık o kadar net ifade ediyorlarki kendilerini hala neden baştalar anlamıyorum.
Bu memleket,tarihte Türk'tü,halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
Resim
Kullanıcı küçük betizi
KILICINRUHU
Üye
Üye
 
İletiler: 49
Kayıt: Pzt Tem 06, 2009 16:59

Re: Erdoğan: "Polis rejimin güvencesidir"

İletigönderen İlteriş » Pzt Tem 27, 2009 12:30

Arkadaslar, olayi yanlis degerlendirmissiniz. Polis devleti filan degil kurulmak istenen, F-tipi devlet kurulmus durumdadir. Eger Turk Silahli Kuvvetleri, f-tipi orgut tarafindan polis teskilatinda oldugu oranda ele gecirilmis olsaydi emin olun, Tayyip'ten sunu duyacaktiniz: "Asker rejimin guvencesidir".

Yani kissadan hisse, yeni kurulmus olan Ilimli Islam Cumhuriyeti Rejimi'ni F-tipi orgutun ele gecirdigi polis koruyacaktir. Mumkunse F-tipi polis, kendisine yonelik onlem almasi muhtemel, ve Ataturk Cumhuriyeti'ni savunan her bireyi ve kurumu cesitli yontemlerle tasfiye edecek, kadrolarini dagitacak ve HILE, DESISE VE IFTIRALARLA KURDUGU BU ESERINI KORUYACAKTIR!

Her gun daha fazla iftira ve asilsiz suclamalarla, Ataturkcu ve genel olarak yurtseverler sindirilecek, yerine, henuz neye evrilecegi belli olmayan F-tipi devletin kurumlari, bir daha kazinmasi imkansizlasincaya kadar KOKLESECEKTIR.

Gec kalinmis degildir, daha guclu egitim projeleri ve elini cebine atmalarla bu ulke kurtulur, aksi durumda, Turk adiyla kurulan son Turk devleti yikilacaktir, yerine ne konacaktir, onu bugunden kestirmek guctur. Ama acikcasi, o gunleri hic merak etmiyorum, o asamaya varmamasi icin herkes cevresinden baslayarak bilinclendirme faaliyetlerine hiz vermelidir. Egitim seferberligi baslatilmalidir. Hatta, ozgur dusunceli, cemaate bagli olmayan Turk gencleri bir araya gelip lise ogrencilerine sistemli bir sekilde ozel dersler vermek suretiyle, onlarin elini ayagini F-tipi kapilardan kesmeli ve ailelerinin birikimlerinin, sermayelerinin ve en onemlisi cocuklarinin F-tipi orgutun eline gecmesine engel olmalidir. Verilecek ozel dersler dershanelerin yerini tutacak kalitede olmalidir. Bu verdigim ornek uzun soluklu bir mucadelenin sadece bir asamasidir. Insanlarimiz artik birseyler yapmak gerektigine ikna olmuslardir. Bu riza, dogru faaliyetlere yonlendirilmelidir. Yeni kurulmus olan rejimin isyankar unsurlari Kemalistler olacak ve yeniden o taht sahiplerinin tahtlarini baslarina gecireceklerdir!
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x