
Dışarıdan da desteklenen iç tehdit iki ayrı yönden geliyordu. Bunlardan biri tuhaf bir virüstü. Erkistandaki bazı insanların beynine yerleştirilen bu tuhaf virüs, yerleştiği beyinlerde kimlik bunalımına yol açıyordu. Yüzyıllardan beri bilinen kimliğin yerini tuhaf kimlikler almaya başlamıştı ve bu yeni kimlikler Erkistan topraklarında hak iddia ediyorlardı. İşin tuhafı, bulaşıcı virüsün hızla yayılması ve Erkistanın yönetici beyinlerine kadar sıçramasıydı.
İkinci tehdit daha da tuhaftı; öldürücü bir elektrik akımı, yıllardan beri kendini gizleyerek genç beyinlere akmıştı. Akımın girdiği beyinler, Tanrının verdiği akıl ve aklın ürettiği bilim yerine Tanrıdan aldıklarını iddia ettikleri bir programı koymuşlar ve çevrelerinde bulunanları ona göre programlamaya başlamışlardı. Bu sabit programın zamanla gelişen ve sayıca artan mensupları ülkenin her tarafına yayılmışlar ve belli başlı köşe başlarını tutmuşlardı. Erkistanın üniversiteleri, okulları, yurtları artık onların ellerindeydi. Çok uzaklardan yönetilen özel bir grup, güvenlik ve yargı içine de girmiş; yayılan virüslere karşı duran güçleri göz altına alıp tutuklayarak direniş ve kurtuluş ümitlerini de yok etmeye başlamıştı.
Erkistan nasıl kurtulacaktı?
Bütün ümitler kırılmak üzereyken hiç kimse bir yerlerde bir takım hazırlıklar yapıldığının farkında değildi. Özel bir bağışıklık sistemi dolayısıyla hiçbir virüsün nüfuz edemediği bir yapı vardı Erkistanda. İnsanların bu yapıdan haberi vardı var olmasına ama bağışıklık sistemini kimse bilmiyordu. Göz göre göre ülkenin parçalanmasına ve yok olmasına razı olunamazdı; yapı, duruma el koymaya karar verdi ve el koydu.
Erkistan, bir hasta gibi ameliyat masasına yatırıldı. Görüldü ki virüslerin yol açtığı hasarı gidermek için kısa süreli bir tedavi yeterli değildir. Nitekim daha önce de benzer operasyonlar yapılmış; netice alındığı zannedilerek hasta kendi hâline bırakılmış; fakat bu defa virüsün daha süratle yayıldığı tespit edilmişti. O hâlde uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç vardı. Vücuttaki virüs merkezlerinin tamamı kurutulmalıydı. Virüsü kurutulamayan organlar feda edilmeliydi. Ve en önemlisi bağışıklık sisteminin hastaya da uygulanmasıydı. Özellikle, hastayı yeniden ayağa kaldıracak olan taze uzuvların bağışıklık sistemiyle donatılması gerekiyordu.
Bağışıklık sisteminin formülü aslında çok basitti: Akıl, bilim ve Erkistan bilinci. Erkistanın tarihi, dili, edebiyatı, kurucu felsefesi ana okulundan üniversiteye kadar ruhlara ve zihinlere yerleşecekti. Bununla donanmış beyinler, dünyanın her yerinde üretilmiş bilim, teknik ve sanatı da öğreneceklerdi.
Bağışıklık sistemi sayesinde virüslerden korunmuş olan yapı, durumu ve çözümü bu şekilde tespit etti ve işe koyuldu. Erkistanın tarih, dil ve edebiyatını, kurucu felsefesini çok iyi bilen uzmanlardan bir heyet oluşturdu. En yetenekli genç beyinler tespit edilip bilim ve sanata yönlendirildi. Şimdi Erkistanda göğüsler ilerde, başlar dik, coşkulu marşlar söyleniyor ve insanlar geleceğe ümitle bakıyor.
Ahmet B. Ercilasun
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_hab ... ityaz=7134