Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

Genel & Güncel Konular

Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Eyl 27, 2009 13:52

Resim

15 dakikalık dev(!) zirvede Obama konuştu, Erdoğan ise ‘evet’ diyerek onayladı

BAŞBAKAN Erdoğan’ın “Açılımı dostlarımıza anlatacağız” diyerek gittiği ABD’de Başkan Obama ile bir araya geliş şekli ve süresi, muhalefetin ve saygın diplomatların sert tepkisini çekti: Bu sürede ancak direktif alınır!

Seslenip yanına çağırdı (Gel Tayyibim, gel :) )

OBAMA, Pittsburgh kentinde gerçekleştirilen G-20 zirvesine katılan liderleri uğurlarken, Başbakan Erdoğan’a seslendi. Bu şekilde başlayan Obama-Erdoğan görüşmesi tam olarak 15 dakika sürdü.

Neler görüşülmüş neler!

ANADOLU Ajansı’na göre bu sürede şunlar konuşulmuş: Açılım, Orta Doğu’nun bölgesel sorunları, İsrail-Filistin, Irak-Suriye, Karabağ, Azerbaycan, Ermenistan ile yaşanan normalleşme süreci...

Kişi başına 3 dakika 45 saniye

ERDOĞAN ile Obama, Türkiye saatiyle 00.32’de bir araya gelip 00.47’de ayrıldı. Kabaca bir hesapla 2 lidere de 7.5 dakika süre düşüyor. Ancak çevirmen de bu sürenin en az yarısını alacağından Obama ve Erdoğan’a 3 dakika 45’er saniye kalıyor. Ve AA’ya göre 2 lider bu sürede bölgesel tüm sorunları ele almayı başarıyor!

CANAN ARITMAN:
Reçete almıştır!


Çevirmenlerin süresini düşün, Erdoğan 15 dakikada ancak “Yes sör” demiştir. Olsa olsa hazım için reçete almıştır!

Hazım reçetesi almış olabilir

Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Obama’nın 15 dakikalık görüşmede, Kürt açılımı, Orta Doğu, Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan gibi önemli konuları konuştuğunun açıklanması siyasilere espri konusu oldu. CHP İzmir milletvekili Canan Arıtman, Başbakan Erdoğan’ın ABD Başkanı Obama ile 15 dakika süren görüşmesinde ancak “Yes Sör” diyebileceğini söyledi. 15 dakikalık görüşmede tercümeyle geçen zaman dilimleri de çıkarıldığında ancak birkaç dakika görüşülebileceğini bu süre içinde de ancak ABD Başkanı’nın direktiflerini onaylayabileceğini ifade eden Arıtman şöyle devam etti:

Yol haritası çizilmiştir

“Bunun bir görüşmeden çok, ev ödevi konusunda son direktifleri alma şeklinde olduğunu öngörüyorum. Başbakan’a ABD tarafından verilen Ermeni açılımı ve Kürt açılımı konusundaki ev ödevinde, yol haritası çizilmiştir. Başbakan da herhalde bunları kabul ettiğine dair tek kelimeyle ’yes sör’cevabı vermiştir. Açılımları nasıl hazmettireceğine dair bir yol haritası daha almıştır.”

İNAL BATU:
Çok ayıp oluyor!


‘Obama ile görüştü’ demek çok ayıp. Bu sürede bir şey konuşulmaz. Bu tamamen bir propaganda, poz vermek...

Propaganda için poz verdiler

Emekli Büyükelçi İnal Batu, ise ” bu sürede hiçbir şey konuşulamaz ancak fotoğrafçılara poz verilir “ dedi. Basında çıkan ’Obama ile görüştü’gibi haberleri ” ayıp oluyor “ diye değerlendiren Batu, şunları kaydetti: Ayaküstü konuşmak gibi bir şeydir bu. Önemli olan Türk kamuoyuna ’bizim Başbakanımız Obama ile görüştü’mesajı vermek. Hiç önemi olmayan bir şeydir. Bu konuları konuşmaya saatler gerekiyor. Ama en az bir yarım saat 45 dakika olması lazım. Bu tamamen bir propaganda, poz vermektir başka bir anlamı yoktur.

MUHTEŞEM BULUŞMA!

Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Obama rekorlar kitabına girecek bir ilke imza attı.
İki lider, G-20 zirvesinin ardından yaptığı 15 dakikalık görüşmede ’dünyayı’ konuştu!..

KRONOMETRE

Görüşme süresi: 15 dakika
Obama’ya düşen süre: 3 dakika 45 saniye
Erdoğan’a düşen süre: 3 dakika 45 saniye
Tercümanlara düşen süre: 3 dakika 45’er saniye
Görüşülen konular: Kürt açılımı, Orta Doğu, Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan

Haber:Sümeyra YILMAZ

ABD’nin Pittsburgh kentinde David L. Lawrence Convention Center’da yapılan G-20 zirvesine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zirvenin sonunda ABD Başkanı Obama ile bir araya geldi. ABD Başkanı Obama, zirveye katılan liderleri uğurlarken Başbakan Erdoğan’ı yanına çağırarak 15 dakika görüştü.

Ermenilerle açılıma devam edin

Türkiye saati ile 00:32’de başlayıp, 00:47’de biten görüşmede, Kürt açılımı, Orta Doğu’da yaşanan sorunlar, İsrail-Filistin, Irak-Suriye ilişkileri ile Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan konuları ele alındı. Anadolu Ajansı’nın haberine göre Türkiye ve Ermenistan arasında son dönemde yaşanan gelişmeleri olumlu bulduklarını ifade eden Obama, iki ülke ilişkilerinin gelişmesinin bölge açısından da önemine vurgu yaptı.

Obama Karabağ’ın önemini biliyormuş

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ihtilafın da görüşmede gündeme geldiği, Başbakan Erdoğan’ın, ABD, Rusya ve Fransa’dan oluşan Minsk Grubu’nun bu süreçte daha etkin yol almasının işi kolaylaştıracağı görüşünü ifade ettiği öğrenildi. Başkan Obama’nın, Yukarı Karabağ’ın, sorunun çözümü için kritik önemini bildiğini Başbakan Erdoğan’a ilettiği belirtildi. Ayrıca görüşmede Başbakan Erdoğan’ın, G-20 zirvesindeki organizasyondan dolayı Obama’ya teşekkür ettiği ifade edildi.


YENİÇAĞ Gazetesi
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

İletigönderen Ram » Pzr Eyl 27, 2009 14:36

Neden öyle diyorsunuz¿? Süpermen bir kitabı 10 saniyede okumuyor mu¿? Hem o da açılıma destek vermiş. "Huzur bozucuları" da bir nefeste yere serecekmiş. Fakat bu Baykal yok mu bu Baykal, elinde Ergenekon'un Agharta'dan getirttiği kriptonit taşıyla geziyor.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

İletigönderen MansurSah » Pzr Eyl 27, 2009 17:15

Niye öyle diyorsunuz canım; Mustafa Balbay, 10 yıllık notları 4.5 saniyede tuttuğuna göre, 15 dakikada iki "başkan" neler neler konuşur.
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Re: Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

İletigönderen sessiz sedasız » Pzr Eyl 27, 2009 20:14

hiç değilse ayak üstü lafladık iki dakka der insan.milleti ne kadar keriz yurduna koyuyor da ortadoğu kaarabağ açılım cart curt hepsini 15 dakkada konuştuk diyor akıl alır gibi değil...aldı emirleri 2 dakkada geldi.zaten mürid anlayışıylada yetiştiği için söylendiği gibi neden nasıl soruları olmadan başı önde tamam efendim diyerek ayrılmıştır konuşmadan...
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Re: Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

İletigönderen kush » Pzr Eyl 27, 2009 23:43

Vallahi Obamanin bu kadar hayvansever oldugunu bilmiyordum. Koca bir dünya lideri dünya da bu kadar sorun varken bir kucak köpegine(!) bu kadar cOOOk zaman ayirmasi beni cok mu cOOOOK duygulandirdi. Bizim fino da ama da sevinmis haaaa. Nasil da kabariyor sahibinden 15 dakkikalik ilgi gördüm diye ;) Ehhhh yapar artik sahibine bir kiyak. Bize de bu durumda aglanacak halimize gülmek kaliyor :x . Uyan ey türk ulusu uyan artik. Neyi bekliyorsun ?
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Obama ile 15 dakikada ne konuştu?

İletigönderen Türk-Kan » Sal Eyl 29, 2009 20:45

Obama ile 15 dakikada ne konuştu?

Ah yesinler sizin yalakalığınızı, ah sevsinler ince ince Erdoğan’a yağ yakmanızı. Yani siz küçük küçük atıyorsunuz diye herkes yiyecek öyle mi? Sizler yağ yakarken milletin midesi bulanmayacak değil mi? Yapmayın yahu. Sevgili okurum, Tayyip Erdoğan’ın ABD’de yaptığı temaslar ve bizim basının yaptığı haberlerden söz ediyorum ve tabi bizim basının içler acısı durumundan. Artık tamamen resmi gazeteye dönüşmüş durumdalar.

Sondan başlayarak başa gidelim. Erdoğan ile Obama, Pittsburg’da 15 dakika görüşmüşler. Şimdi 15 dakikayı ikiye bölün. Zira Sayın Erdoğan “one minutes” ve “excuse me. Hı how are you” dışında başka İngilizce kelime bilmediğinden mutlaka tercüman aracılığıyla konuştular. Yani 7,5 dakika Erdoğan ile Obama’ya öteki 7,5 dakikayı da simültane tercüme yapan tercümanlara ayırmak gerek. Bunun ilk 2,5 dakikasını da “nasılsın iyi misin ile çoluk çocuk nasıl, oğlan hangi yeni şirketi kurdu” gibi sorulara ayırırsanız geriye beş dakika kalır. Bu beş dakika içerisinde iki lider, Ermenistan sınırı açılımı, Orta Doğu barışı ve Kürt açılımı konularını ele almışlar. İsterseniz geçin ayna karşısına deneyin bakalım, kendi kendinize neler söyleyip ne kadar cevap alabileceksiniz her konusuna 1,5 dakika ayırdığınız Türkiye’nin gündemini meşgul eden iki önemli konuya.

Bizim gazeteci taifesi Erdoğanların Pittsburg’da ev sahibi Obama tarafından karşılanışı üzerine de senaryolar yazdı. Orada da NTV idi sanırım aklımda yanlış kalmadıysa, Erdoğan, Obama ile vücut diliyle anlaştı gibi bir şeyler söylendi. Sevgili çocuklar, anladık yağ yakacaksınız ama bunu da çok fazla abartmadan şöyle ustaca yapın yahu. Erdoğan, Obama çiftinin yanına tercümansız çıktığı için “ben var seni sevmek” gibi Türkçe’yi tarzanca konuşunca yabancıların daha kolay anlayacağını sanmak gibi genel bir anlayışa sığınıp el kol hareketleriyle sessiz film oynayınca siz de olayı samimi karşılaşma sandınız değil mi?

Peki, hiç izlediniz mi, Sarkozy ile Obama çiftinin bir araya gelişlerini, Sarkozy’nin karısına Obama’nın sarılışının Bayan Obama’nın gözlerinde yarattığı şimşekleri, Berlusconi’nin Bayan Obama’ya yaklaşması üzerine yapılan esprileri. Bunlar vücut dili falan değil, ağızdaki bildiğimiz dili kullandılar. Birbirlerine espriler yaptılar. Uluslararası sorunları da hiç biri ayaküstü çözmeye teşebbüs bile etmedi, adam gibi masa başına oturup, zaman ayırarak sorunlarını halletmeye çalıştılar. Bu da bizi herkesin ne kadar ciddiye aldığını ortaya koyuyor. Herkes bizi ve sorunlarımızı ayaküstü geçiştirmeye çalışıyor.

New York’ta korumalar çatışması konusunda bazı sızan haberler, dedikodular var.

Bunlardan en akla yakın birine göre iklim konferansında Obama’nın konuşmasını kaçıran Erdoğan’ın, Obama’ya otelden çıkarken yaklaşıp iltifat etmek istemesinden kaynaklanmış olabileceği belirtiliyor. Biliyorsunuz başkanlar kamuya açık alanlarda arabalarına binerken keskin nişancıların görüşünü kesme amacıyla çadır kurulur ve arabaya girişte hedef yok edilir. Erdoğan’ın bu çadıra girmek istemiş olabileceği ve Secret Service’in oradan uzaklaştırmaya çalışması nedeniyle itişmenin gerçekleştiği ileri sürülüyor.

Ha unuttum bir de yerden Türk bayrağı alma şovu var. Yahu kardeşim sen o bayrağa ve o bayrak için ölenlere içeride sahip çıkmayacaksın sonra dışarıda aynı one minutes olayında olduğu gibi tribünlere gösteri yapacaksın. İnsaf ve el insaf. Erdoğan ayağının tozu ile Atatürk Havaalanında bir basın toplantısı ile gene geri adım attı. Hem açılım hem de öteki konularda aydınlattı bizleri. Bizce Erdoğan ve hükümeti Türkiye’nin geleceğini yeteri kadar karartmış durumda ama sesini çıkaracak adam kalmadı piyasada.

Bu yazıyı yazarken Doğan Medya Grubunda önemli değişimler olduğunu öğrendim. Milliyet gazetesinin başından Sedat Ergin alındı, yerine Vatan gazetesinden Tayfun Devecioğlu getirildi. Devecioğlu’ndan boşalan Vatan’daki yere de bu kez Mehmet Tezkan getirildi. Bana, ne hikmetse bu yer değiştirmeler Dinç Bilgin’in yıkılışını ve Sabah Grubunun çökmesini hatırlattı. Sabah gazetesi göçerken de başında Tayfun Devecioğlu genel yayın yönetmeni olarak bulunuyordu, ATV’nin başında da Mehmet Tezkan. Güngör Mengi de Milliyet’e başyazar olacakmış. İnşallah bu gazetelerin kaderi de Sabah Grubu gibi olmaz. Siz buna tesadüf mü dersiniz? Bilemem.


Savaş SÜZAL, 29 Eylül 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Erdoğan, Obama'ya nasıl haddini bildirdi?

İletigönderen Türk-Kan » Sal Eyl 29, 2009 21:06

Erdoğan, Obama'ya nasıl haddini bildirdi?

BOP Eş Başkanı Tayyip Erdoğan, önce ‘Kürt açılımı’, sonra ‘Demokratik açılım’, ardından ‘Milli Birlik Projesi’ olarak adlandırdığı malum ‘yıkım projesi’ ile ilgili ‘son rötuşları’ yaptırıp, uygulamaya geçirmek için gerekli ‘taktikleri’ aldıktan sonra, nihayet Türkiye’ye döndü.

Washington’a iner inmez, daha önce kendisini ‘cesaret’ ve ‘liyakat’ madalyaları ile onurlandıran Yahudi lobilerinin kapısına yüzen Erdoğan ( :arrow: Tayyip'in ABD'de ilk teması Musevi temsilcilerle!), Pittsburg kentindeki G-20 zirvesi sırasında, ayak üzeri ABD Başkanı Barack Obama ile de yaklaşık ‘15 dakika’ süren bir görüşme yapma fırsatı buldu.

Erdoğan, görüşmede Mister Obama ile neler konuştuklarını şöyle açıkladı:

- “Bölgesel sorunları ele alma fırsatı bulduk. Nükleer silahların yayılmasını engellemeyi konuştuk. Dünya bunlardan kurtulsun istedik.”

Oysa ABD semalarını mekan tutan ‘minik kuşun’ bize ulaştırdığı bilgiler, hiç de öyle demiyor.
İddialara göre, Erdoğan ile Obama arasındaki görüşme şu biçimde gelişti:

* * *
    - “Hi Mister Tayyip, My dear friend. Ben var sizi gördüğüme çok sevinmek.”

    - “Sağolasınız Sir. How are you, ne var you? New York’taki bazı üsul hataları dışında, ben var ziyaretimden çok memnun kalmak.”

    - “İyi, iyi. Kusura bakmayın, vaktimiz çok az. O yüzden bir an önce asıl mevzuya girmek isterim. Geçen yıl Ankara’yı ziyaretim esnasında, hükümetinizin dört önemli konuda açılım yapmasını istemiştim. O konularda hangi adımları attınız?”

    - “Kürt açılımını uzun bir süre önce tartışmaya açtık. Kamuoyunun yapacaklarımıza hazır olmasını sağladık. Üzerinde uzmanlarınız ile son rötuşları yaptıktan sonra icraata geçeceğiz. Irak’ın kuzeyi ile başlatmış olduğumuz diyalog, diplomatik ilişki düzeyine ulaşmış bulunuyor. İsviçre’nin önderliğinde parafe ettiğimiz Ermeni protokolü ile ilgili Ekim ayı içerisinde ilk imzayı atıp, hemen ardından TBMM’ye sevketmeyi planlıyoruz. Ruhban Okulu’nun açılışı ile ilgili hazırlıklar son aşamaya gelmiş bulunuyor. Merak etmeyin, her üç konuda da gerekeni yapıyoruz Sir. Ama ol deyince hemen olmuyor. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki hazmetmek, hazmettirmek gerekiyor.”

    - “Ama siz var çok yavaş olmak Mister Erdoğan. Önümüzde bir İran problemi var. Ama siz hâlâ basit bir iki sorunun üstesinden bile gelemiyorsunuz. Yılbaşına kadar size süre. Bu meseleleri hallettiniz hallettiniz, yoksa siz var deliğe süpürülmek.”

    - “Sağlık reformu ile başınızın büyük bir belada olduğunu biliyoruz Sir. Biz bu meseleyi çözdük. Eğer isterseniz size de....”

    - “One minute! Siz var fasülyenin kurusunu sevmek? Gelelim şimdi şu İran meselesine...”

    - “?..”
* * *
Sonra mı?

Araya giren ‘CIA’ elemanlarının yaptığı parazitler yüzünden görüşmenin ne şekilde sonuçlandığını bilmiyoruz.

Ama Obama’nın önce ‘korumaları’ aracılığıyla burnunu sürtüp, daha sonra ‘masonların’ kullandığı malum tokalaşma biçimi ile karşıladığı Tayyip Erdoğan’ın eline yeni bir ‘talepler’ dosyası tutuşturduğundan adımız kadar eminiz.

Amerika’da ‘tam yedi gün’ boyunca önüne konulan talimatları ‘hazmetmeye’ çalışan Tayyip Erdoğan, Ankara’ya döner dönmez yine o bildik taktikle bombayı patlattı:

- “Bakıyorum da uluslararası medya sürekli İran’ı konuşuyor. Ortadoğu’da nükleer silahı olan ülke var, örneğin İsrail. Kaldı ki Gazze’de fosfor bombaları kullanıldı. Bu ne? Kitle imha silahı. Bunlar niye hiç masaya gelmiyor? Yatıyor kalkıyoruz İran.”

Bomba, olup bitenler karşısında hâlâ başlarını kuma gömmüş olan çirkin suratlarda “Davos Fatihi yine bildiğini okuyor” şeklinde yankılandı.

Obama ise sadece gülümsemekle yetindi.


İsrafil K.KUMBASAR , 29 Eylül 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

İletigönderen Hayyan » Çrş Eyl 30, 2009 2:17

Konuşanın davos şovmeni one minute tayyip olduğunu göz önüne alınca ülke sorunlarınıda 15 dkda konuşması doğaldır çünkü ona göre burası bir ülke değil sömürü alanı.
Bu maskenin altında etten daha fazlası var.Bu maskenin altında bir fikir var ve fikirler kurşun geçirmez!..
V For Vendetta
Kullanıcı küçük betizi
Hayyan
Üye
Üye
 
İletiler: 99
Kayıt: Prş Eyl 17, 2009 19:53
Konum: TÜRKİYE !

Re: Eşbaşkan talimatlarını ayaküstü aldı...

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Eyl 30, 2009 16:49

Hamdullah Efendi’nin Amerika Sergüzeşti

Gördüm. Arabasını beyaz bir brandanın içine saklamışlardı. Etraftaki Siykrıt Sörvis elemanlarına aldırış etmedim. Yürümeye devam ettim. Onunla başbaşa görüşmeden, eli elime değmeden, kendimi o kalabalıkta bîçâre ve müdâfaasız hissedecektim.

Bir kelime İngilizce bilmiyordum, lâkin lisan uzmanım yanımdaydı ben hâlimi Osmanlıca arz edecektim, o İngilizce diline tercüme edecekti.

Başkan’la sevişirdik, ama bugün ön sevişmeyi kısa tutmak niyetindeydim. Toplantıdan evvel ikindiye yetişmekliğim lâzımdı.

Lakin ne olduysa o dakikada oldu. İzbandut cüsseli korumalar yolumuzu kesti. Bizim âdemleri itip kakmaya başladılar. Bir tanesinin elini tutup arkaya büktüm; “Van minüt lann!” dedim “Van minüt!”. “Şunun şurasında iki kelâm edip, bi resim çektirip gideceğiz.”

Kısmetten çıkmış göte uçkur neylesin! Nasip, kısmet değilmiş, Başkanla toplantıdan önce muhavere edemedik.

Toplantıda, orada bulunmaktan bahtiyarlığımı beyân eden bir nutuk irâd eyledim. Lâkin havuç suyunu fazla kaçırmışım, üzerinize afiyet bağırsaklarım mülâyemet çayı içmiş gibi idi. Nutkumu kısa kestim.

Neyse ki toplantıdan sonra O... O... bana el etti, “Yaklaş” dedi, “What is your problem buddy?”

Başbaşa görüşmemiz kısa sürdü, lâkin verimkârdı.

Sırasıyla; Kürt Açılımı>Demokratik Açılım>Ulusal Birlik Projesi>Kardeşlik Projesi dediğimiz poroceyi sordu. Dedim “Adını “Biz Varken Son Osmanlı Ölmez ve Amerika Kanka Porocesi” olarak değiştirirsek, kapsama alanı genişler.” Başkan “Münâsiptir” dedi.

Geçende yaptığım hissî, ahâlinin gönül tellerini titreten konuşmamdan bir pasaj arzettim. Heyecandan ezberim şaştı, bazı hatâlar yapmışım. Şöyle demişim;

“Biz artık Botan Çayı’nı da satmak, Zap suyunu kurutmak, Dicle, Fırat gibi barışa kalleşliğe akmak istiyoruz. İstiyoruz ki Munzur dağlarında hep birlikte altın çıkaralım. Cudi Dağı’nda yedi cüceleri, Ağrı Dağı’nda Ermeni çiğdemleri dermek istiyoruz. Ülkemin yedi coğrafyasından derilmiş çiçekleri…” derken “Okey…okey!” dedi, susturdu.

Dedi “İmralı Kuşcusu’nun bile şüpheleri var. Açılım mı satış mı tuzak mı sahtekârlık mı emin değilim diyor. Ne iş?”

“Merak buyurmayınız”
dedim. “Ona da, herkese de hazmettiririz. Siz Güneydoğu’ya 100 bin, Sabiha Gökçen Havaalanına da 42 bin Amerikan askerini yığdınız mı kimsenin gıkı çıkamaz.”

Dedi ki “Nasıl hazmettireceksin 142 bin Amerikan askerini?”

Dedim “Telâşa mahal yok. Ahaliye; Askerlerin psikolojisi bozulmuş. Tatile gönderileceklermiş. Nereye gitmek istersiniz diye oylama yapılmış, Türkiye çıkmış dedik.”

O mübârek Başkan “Aferin” dedi, bâş-ı âlimi okşadı. Adana Havaalanını ‘Kentsel Dönüşüm’ numarasıyla nasıl genişlettiğimizi, tapulu evleri bile yıktığımızı anlattım.

“Güzeeel” dedi, “İncirlik’e 13 kilometre o havaalanı.”

Dedim “Medeniyetinizin âşık ve hayrânıyım. Osmanlı’ya sadrâzam olacağıma şurada keten helva, mesir macunu satsam razıyım.”

Dedi “O da olur, sabret.”

“Bir manzûme okuyayım, çok güzel okurum” dedim. “Kısa olsun” dedi. Vakti yokmuş. Bir kıt’a okudum;

Bu kârhanede bir nebze itibârım yok benim
Ne varsa cümlesi senindir bu Gülistan’da
Ne kudret-i iktidâr, ne ilâhî şefaat
Bu kârhânede senden başka hâmim yok benim


Bizim tercüman (maaşallah) manzûmeyi pek güzel tercüme etti. Sanırsın lisân-ı mâderzâdı İngilizcedir. Başkan önce mütebessimâne, efsûnlanmış dinledi, sonra oturduğu yerde büküldü, katıla katıla gülmeye başladı, gözlerinden inci dânesi yaşlar döküldü. Hislendi vesselâm.

Akşam yemekte, perhizkârlığımızı bildiklerinden, şarap kadehim leb â leb elma suyu doluydu. Lâkin, ihtiyâtı elden bırakmayıp kadehe ağzımı değdirmedim. O kalabalıkta alkol değmemiş bardak istemek münasip olmazdı.

“Hey yavrum Hamdullah!” dedim kendi kendime, “Sen ki tarhananı içip, delik pabuçları sürüyerek mektebe giderdin, şimdi altınların, elmasların üzerinde kuluçkaya yatmaktasın. Kimlere neleri hazmettirdin yedi yılda. Şu oturduğun sofralara bak, gidinin Hamdullahı! Nerdeeen nereye!”

Memlekete avdet edince, Amerika seyahatinin sûretlerini (görsel mi diyorsunuz?) getirdiler. Rûhevâz eşim; Misis Obama, Madam Bıruni ve sâir eşlerin yanında Kafkas folklor ekibinden fırlamış gibiydi. Entarisinden kumaş esirgenmemişti. Diğer hatunlardan farklıydı. Farklılığımız zenginliğimizdi nihâyetinde. Hiç bir siyasetçi, şahsi servet konusunda elimize su dökemezdi nitekim.

Yalnız, bugünlerde birşey nazar-ı dikkatimi celbetmeye başladı. Yurtdışında “Acaba burada da bir Türk var mı” diye düşündüğüm zaman, bir anda bir vatandaşımız karşıma çıkıyor. Lâkin, insan Türkiye’deyken bu kadar çok Türk’e rastlamıyor.
Laz var, Boşnak var, Arnavut var, Kürt var, Ermeni var... Türk yok!
Acaba diyorum, olmayan bir halkın adını şeytsek mi yani... Hani yeni bir açılım, devletin adından Türk kelimesinin şeydilmesi felân... Erken mi olur?

Tuh! Oradayken aklıma geleydi sorardım Başkana.


kiymetnadirbindebir@gmail.com

Kıymet Nadir BİNDEBİR - 27 Eylül 2009, Bağımsız Gündem
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

cron

x