
Dikkatinizi çekti mi bilmem ama geçen gün çok enteresan bir haber vardı. Buna göre Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in başına gelen ”Esrarengiz kaza” ile ilgili yürütülen soruşturmada savcılık MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazı yazarak Bitlis’in ölümüne ilişkin tutulan raporlar ve tutanakların gönderilmesini istemiş. Onlarda cevap göndermişler!
Lakin gelen cevaplar sonucunda anlaşılmış ki Eşref Bitlis’in şüpheli ölümünü MİT ve Emniyet aslında hiç araştırmamış. Her iki kurumda bu konuda ellerinde sadece “Rutin bilgiler” olduğunu belirtip, gerekçe olarak da Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın
Bitlis’le ilgili zaten soruşturma yaptığı ve “Takipsizlik” kararı verdiği hatırlatılmış.
Ne var ki ben bu yanıtlara hiç şaşırmadım. Çünkü bu kurumlar bugüne kadar –özellikle suikast olaylarında- hangi dişe dokunur bilgiyi, veriyi ilgili makamlara sunmuşlardır? Aydınlatılmasına yardımcı oldukları bir “Vaka” var mıdır? Siz –özellikle bir dönem- silsile halinde suikastlar yaşayan bir ülkenin konuyla ilgili ilk elden birimleri olun ama bunların biri bile doğru düzgün aydınlanmasın ya da sürüncemede kalsın. Bravo doğrusu!
Oysa adı geçen kurumlar, topluma karşı “Her şey kontrolümüz altında”, “Bu ülkede bizden habersiz sinek bile uçamaz” duygusunu ve sahte güvenlik hissini vermede birbirleriyle yarışmışlar, basına sızdığı kadarıyla bilmem kimin yaşadığı aşklara dair en son dedikoduları, magazin bilgileri bile saptayıp raporlamışlar (Pardon “Etüt”lemişler!) ve afra tafralarından geçilmemiştir.
İş aydınları, yazarları, muhalifleri izlemeye gelince milim şaşırmayan ve hiçbir şey “Kaçırmayan” bu birimler ülkenin başına gelen en önemli olaylarda bir “Not” dahi tutmamışlar. Eğer Bitlis’in ölümü araştırılmayacaksa daha ne araştırılır ki bilmem? Güleyim bari!
O zaman adama sormazlar mı? Siz bu ülkede “Turşu kurmak” için mi varsınız? “Varlık gerekçeniz” ne? Eşref Bitlis olayı üzerinde ise durum hepten vahimdir. Bu ülkenin bir komutanı oldukça “Şüpheli” (Bence şüphe yok!) ve sözüm ona bir “Kaza”da hayatını kaybedecek, ortalık türlü iddialarla sallanacak ama siz kılınızı bile kıpırdatmayacaksınız. Pes doğrusu!
Hadi ”Emniyet”i bir ölçüde anlarım. Ama MİT’i anlamam kesinlikle mümkün değildir. Siz bu ülkeye yapılan operasyonları deşifre etmekle yükümlü “Asli” kurum olun ama o ülkenin başına gelebilecek en önemli olaylardan birini araştırmayın. Herkes “Takipsizlik” kararı verse bile siz “Refleks” olarak bunu yapmak zorundasınız. Sizi diğer kurumlardan ayıran özellik bu.
İşinize geldiğinde herkesi ve her şeyi araştırıyorsunuz ama üzerinde “Gizli suikast” olma ihtimali yüksek bir olayı araştırmıyorsunuz. İzahı mümkün değil!
Hal böyle olunca insan karamsarlığa kapılmadan edemiyor. “Ya Rabbim…” diyor kendi kendine “Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Sen mi bize bazı şeyleri çok gördün yoksa biz mi kullanmasını bilemedik? Günahımız neydi de esirgedin?..”
Demek ki bu ülkenin güvenlik ve istihbarat ile sorumlu birimleri aslında bunları araştırmakla yükümlü değillerdir. O zaman bence sayın savcılar bir de Devlet Su İşleri (DSİ), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ya da Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) yazı yazsınlar. Şanslarını birde oralarda denesinler. Belki onlarda olabilir!..
Atilla AKAR, 16 Ekim 2012