
Dillerinin altındaki baklanın bir parçasını ağızlarından kaçırdılar.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, “Resmi dil tartışmasız Türkçe’dir. Ama Kürtçe eğitim de olabilir. Üniter yapıya zarar vermez” deyiverdi.
Kürtçe eğitim üniter yapıya zarar vermezmiş!
Bugün ya da yarın, “Üniter devlet esastır. Eyalet sistemi üniter yapıya zarar vermez” derlerse şaşırmayın.
Çünkü, gidiş oraya doğru...
Ucu açık “Kürt açılımı”nın nasıl bir mecraya akıtılmak istendiğinin farkında mısınız?
Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’ın, görüşlerinden çark ettikleri izlenimi veren “üniter devlet” vurgusu yapmaları; “tek devlet, tek bayrak, tek millet”ten söz etmeleri kimseyi yanıltmasın.
Tehlike geçmedi, aksine artarak devam ediyor.
“Tek devlet, tek bayrak, tek millet” tamam da, “tek dil” nerede?
“Her bedeli ödemeye hazırız” diyenler, gözlerini karartmışa benziyor.
Kendilerinin ödeyeceği bir bedel yok aslında. Sonuna kadar gidecekler ve bedeli millete ödetecekler.
*
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Kürt açılımı” ile ne yapmak istediklerini -büyük ihtimalle- bugün açıklayacak.
Ve Sayın Başbakan’ın ifadesiyle “dağ fare doğurmayacak”.
“Biz demokratik bir açılım gerçekleştirelim derken, sadece doğu demiyoruz, sadece batı demiyoruz, sadece kuzey veya güney demiyoruz, bu ülkeyi topyekûn ele alıyor, nerede bir insani sıkıntı varsa devlet orada olsun, o sıkıntıyı gidersin diyoruz.”
Sayın Başbakan’ın “Ulusa Sesleniş” konuşmasındaki bu sözlerinin altını lütfen çizelim ve “Kürt açılımı”nın alel acele “Demokratik Açılım”a neden dönüştürüldüğünü iyi düşünelim.
Açılımdan “Eyalet sistemi” çıkarsa, gerekçeleri hazır:
“Sadece Kürtleri değil, bütün ülkeyi düşündük.”
“Kürt Açılımı”nın tartışıldığı şu günlerde, Bölge İstinaf Mahkemeleri’nin kurulmasını öngören “Yargı Strateji Reformu” taslağının gündeme getirilmesi de sebepsiz değil.
CHP Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, istinaf mahkemeleri için “Eyalet sistemine geçişin işaret fişeği” diyor.
*
“Yol haritası” cezaevi yönetimi tarafından incelenmekte olan İmralı sürüngeni Abdullah Öcalan’ın isteği ne:
“Bağımsız devlet kur deseler kurmam, federasyon da kabul etmem.”
İmralı sürüngeni de Türkiye’nin eyaletlere ayrılmasını istiyor. Tıpkı DTP gibi...
Türkiye’yi bölmenin değil, paramparça etmenin en kestirme ve pratik yolu...
Bu pratik yolun akıl hocalığını ise Avrupa Birliği yapıyor.
Hatta akıl hocalığı yapmakla yetinmiyor, “En kısa sürede hayata geçirin” dediği Bölge İstinaf Mahkemeleri’nin bugüne kadar temeli atılan dokuz binasının finansmanını da karşılıyor.
“Milli Birlik Projesi” dediğiniz “Kürt açılımı” bu mu?
Buna dense dense, bir kerecik olsun “Ne mutlu Türk’üm diyene” demeye yüreği yetmeyenlerin kendilerini büsbütün dağıtması denir.
Sırrı Yüksel CEBECİ, 31 Ağustos 2009