Aslında Fehmi Koru ve Şamil Tayyar haklıdır. Kırk yıldır yeşil sermaye soygununa göz yummuş Alman makamlarının birden bire tavır değiştirmesi, Görecelik Teorisine uygun olarak olaya Milli Görüş, ya da AKP cephesinden baktığınızda pekala bir komplo olarak gözükecektir. Peki ama, Alman makamları neden tavır değiştirmiştir? Yeşil sermaye suçlarına göz yummaktan gerçekten vazgeçmiş midir? Bu sorulara bulunacak doğru cevap bundan sonraki gelişmelerin yönünü saptamamıza yardımcı olabilir.
Yeşil sermaye ile Milli Görüş hareketi arasında organik bir bağ olduğunu bilmeyen kalmadı. Milli Görüş deyince de, ne kadar biz gömlek değiştirdik deseler de, ilk akla gelen AKPnin ileri gelenleridir. Almanyada yalan dolanla para toplayan dinci patronların AKP ileri gelenleriyle tam bir uyum içinde hareket ettikleri sadece kamuoyuna yansıyan omuz omuza verdikleri pozlardan değil, yeşil sermaye mağdurlarının verdikleri ifadelerden de anlaşılmaktadır.
Almanya soğuk savaş döneminde ABD tarafından ortaya atılan komünizme karşı yeşil kuşak oluşturma projesine doğu batı olarak bölünmüş kendi özel konumundan dolayı desteklemiştir. Bu kapsamda Milli Görüşün yasadışı yollarla para toplamasına da göz yummuştur.
SSCBnin ve onun önderliğindeki Doğu Blokunun dağılması ve de iki Almanyanın birleşmesiyle Almanların komünizm korkusu sona erse de, Almanya Milli Görüş hareketini yakın döneme kadar yükselen radikal İslama karşı bir panzehir olarak görmeye devam etmiştir. Ayrıca Türkiyedeki liberal çevreler Alman kamuoyunu, Milli Görüşün iktidardaki kolu AKPnin muhafazakar demokrat bir parti olduğuna ikna etmiştir. Ancak gelinen noktada Almanya, AKPnin Anadolu halkını olduğu kadar, Almanyadaki Türkleri de gittikçe daha İslamcı bir çizgiye doğru ittiğini görmüştür.
Milli Görüş denetimindeki Türk dernekleri Alman makamlarından sadece türbana özgürlük istemekle kalmamış, Türk kızlarının beden eğitimi dersinden muaf tutulması, kız öğrenciler için ayrı sınıflar oluşturulması, bu sınıflara sadece bayan öğretmen atanması gibi Almanların tüylerini diken diken eden taleplerde bulunmuşlardır. Karşılanan her talebi yeni talepler izlemiş, bu gerici talepler Almanyadaki liberal çevreler tarafından bile Almanyanın kendi iç barışına tehdit olarak algılanmaya başlanmıştır. Almanlar, İslamcı derneklerden gelen gerici talepler karşılandıkça Almanyanın seküler eğitim sisteminin sınırlarının zorlandığını, hatta ihlal edildiğini fark ettiler.
Almanların AKPye bakışının değişiminin diğer bir nedeni, AKPye destek veren ABD ile Almanyanın çıkarlarının çatışmaya başlamasıdır.
Almanya Avrupada ABD karşıtlığının en yüksek düzeyde olduğu ülkelerden biridir. Alman kamuoyu ABDnin saldırgan tutumundan rahatsızdır. Newyorkta ikiz kulelere yapılan 11 Eylül saldırısından sonra Alman kamuoyu ABDnin Afganistanda başlattığı askeri operasyona sempati duymuş, ancak bu operasyonun ardından gelen Irakı kan gölüne çeviren işgal ve işgal gerekçelerinin uydurma olduğunun anlaşılması, Alman kamuoyunun ABDye duyduğu sempatiyi hızla eritmiştir.
Alman halkı çevre konusunda dünyanın en duyarlı halklarından biridir ve çevre dostu bir enerji kaynağı olarak gördükleri Rus doğalgazından vazgeçmek niyetinde değildir. Ayrıca Almanyanın Batı Avrupanın enerji üssü olmak istediğini de biliyoruz. Rusya ile ticaret hacmi 40 milyar doları geçmiştir ve daha büyük boyutlara ulaşması her iki ülkenin de ortak arzusudur. Almanya, Rusya ile arasında gelişen ticari ve siyasi ilişkilerini, ABDnin Rusya karşıtı politikalarına kurban etmek istememekte, ABD yanlısı İngiltere, Fransa ve İtalyadan farklı olarak ABD ve Rusya arasında bir denge politikası oluşturmaya çalışmaktadır. Fransa, İngiltere ve ABDnin Almanyayı Ortadoğudan ve Kafkasyadan uzak tutmaya çalıştığını da biliyoruz. Yeni kurulacak denge sayesinde Almanya bu bölgelerde daha etkin olmayı ummaktadır.
Almanya, bir taraftan Ortadoğuda ve Kafkaslarda ABD ajanlığına soyunan, diğer taraftan İslamcı Müslüman Kardeşler çizgisini benimseyen AKPnin iki milyon üzerinde Türkün yaşadığı Almanyanın hem iç barışına, hem dış politikasına zarar vermekte olduğunu görmüştür.
Almanyanın dünya tahtıravellisinde Rusya, Çin ve Hindistanın oluşturduğu bloğa doğru hafifçe kayışı bu bloğun şu anda yerden kesik olan ayaklarının yere değmesine, bu arada Türkiye, Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerde bir altüst oluşa neden olabilir. Özellikle Rusyadan doğal gaz akışının önünde engel gibi duran bugünkü Ukrayna yönetiminin Rusyayla daha ılımlı ilişkiler içinde olacak yeni bir yönetimle yer değiştirmesini Almanya destekleyebilir.
Kırk yıl boyunca büyük bir rahatlık içinde yüz binlerce insanımızın herkesin gözü önünde pervasızca soyulduğu olaylarla ilgili Almanyanın elinde AKPyi yerle bir etmeye yeterli belge olmaması söz konusu bile olamaz. Küçük bir üfleyişle AKPnin ampulunu söndürmeye muktedir bir ülke olarak Almanya Fehmi Koruya ve Şamil Tayyara korkulu rüyalar gördürmekte, AKP yönetiminin ise kimyasını bozmaktadır.
Türkiyedeki Deniz Feneriyle ilgili belgeleri karartmak belki mümkün olabilir, ancak Almanların elindeki belgeler ortaya dökülürse en şanlı liberallerin bile AKPyi savunacak hali kalmaz.
Almanyada görülen, ana merkezinin Türkiye olduğu Alman mahkemesi tarafından karara bağlanan Deniz Feneri davasının sandığımızdan çok daha önemli olduğunu bize hatırlattığı için Fehmi Koruya ve Şamil Tayyara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Odatv.com