
AKP’nin sunduğu Anayasa değişikliği teklifleri devleti ele geçirme projesinin finalidir.
Amaç bellidir ve yargının çatı kurumları ele geçirilmeye çalışılıyor.
AKP değişiklik paketi ile şunları hedeflemektedir:
-Anayasa Mahkemesi’nin ele geçirilmesi.
-HSYK’nın fethedilmesi.
-AKP’ye karşı kapatılma davası açılabilmesinin önüne geçilmesi.
-TSK’yı, ele geçirilecek yargının cenderesine sokmak.
Evet değişiklik paketinin esası bu 4 maddedir, diğer 20 küsür madde ise sos veya tatlandırıcı ya da başka ifade ile referandumda halkı manipüle amacı ile taslağa alınmıştır.
Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yeni oluşum yapısı dikkatle incelendiğinde görülecek olan şey, kazara bu teklifin geçmesi yani kabulü durumunda bu iki kurumun RTÜK misali yüzde yüz AKP’nin emrine gireceğidir.
Öyle çünkü Anayasa Mahkemesi’nin yeni oluşumunda Abdullah Gül ve AKP, Meclis grubuna yetki veriyor ki bunun anlamı 12 yıl süreyle bu mahkemenin malum zihniyetin güdümüne girmesi anlamına geliyor.
Keza HSYK’da Adalet Bakanı ile Müsteşarı yine yön veren ve belirleyen konumdadır. Bu itibarla HSYK yapısını belirleyecek olan fiilen Bakan ve Müsteşarıdır.
Bazıları diyecekler ki efendim bugün AKP var yarın başkaları olur.
Hayır öyle değil.
Bugün dizayn edilecek Anayasa Mahkemesi 12 yıl hükümran olacak, dolayısı ile yarın iktidar değişse bile AKP’nin bu mahkemede sultası devam edecek yani yarın AKP’lileri Yüce Divan’da bu mahkeme muhakeme edecek. Buradan hareketle de AKP’nin yarına dönük olarak kendilerine hakim ayarlamak istediklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kanaatimize göre AKP’nin kurduğu oyun şöyledir:
AKP iktidar olma imkanlarını yani gücünü kullanıp Anayasa değişikliği paketini referanduma gidecek şekilde TBMM’den geçirmeye çalışacaktır.
Bu şekilde işsizliği, yoksulluğu, Kürt ve Ermeni açılımı fiyaskolarını unutturup ülkeyi soyut bir demokrasi tartışmasının içine taşıyacak.
Referandum sonrasında ise kemikleşme olacağından bunu sandığa yansıtmak için sonuç ne olursa olsun seçime gidecek!
AKP’nin Anayasa değişikliği atağı, gündemi örtmek, kendine hakim ayarlamak ve kapatılma davasının önüne geçmek içindir.
AKP bu süreçten sonra oyunu artıramayacağını gördüğü için mevcudu korumaya çalışarak seçime ulaşmaya çalışacak.
Diyeceksiniz ki mevcut oyu, tek başına iktidara yetmez!
Doğrudur ve AKP bunu gördüğü için Mustafa Sarıgül ile Tansu Çiller formüllerini yedekliyor.
2007’de ısrarlı taleplere rağmen Aydın Menderes’i milletvekili adayı yapmayan Erdoğan bugün, Aydın Bey’i evinde niye ziyaret ediyor ve Tansu Çiller’e habire neden telefon açıyor sanıyorsunuz? Keza ordu komutanlarını bile terörist ilan edebilecek güce erişen Tayyip Erdoğan’ın, Şişli Belediye Başkanı olan Mustafa Sarıgül’e yol vermesi, ona dokunamadığı ve gücü yetmediği için mi sanıyorsunuz?..
AKP’nin hesabı bu ama Allah’ın da bir hesabı var!
Göreceksiniz AKP referandumda boğulacak!
KUR’A...
Prompter Başbakanı!
Bir Başbakan ya da bir siyasi parti lideri neredeyse bütün konuşmalarını nasıl olur da prompter aracılığı ile yapar? Yahu Başbakan dediğiniz kişinin, ülkenin en iyi yetişmiş, en bilge adamı olması gerekmiyor mu? İnsanlar onu öyle olduğu için seçmiyor mu? Üç söz edecek birikimi olmayan bir kişi, nasıl başbakanlık koltuğuna oturur? İyi, madem prompterle bu işler oluyor o zaman Başbakanları kur’ayla seçelim, nasıl olsa Başbakanın donanımlı olmasının bir anlamı yok... Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Başbakanlık aynen böyledir. Nerede konuşması gerekiyorsa, önüne iyi kamufle edilmiş yazılı bir metin konuyor. Okuduğu kendine ait görüşleri değil, zira öyle olsa onları okumaz kendi ifade eder... Son olarak sinemacılarla yaptığı konuşma, pardon okumayı gördünüz, hayatında bir tane Yılmaz Güney filmini seyretmiş değil, Yılmaz Güney uzmanı gibi ahkam kesiyor... Diyeceksiniz ki prompterden konuşmasa, her konuşması skandala sebep olacak, iyi ki prompter var! O da doğru ama o zaman Erdoğan’a prompter Başbakanı demek gerekmiyor mu?
FARK...
Başbuğ viraj mı alıyor?
Önce bir hakkı teslim edelim, Ruhat Mengi sorduğu sorularla gazetecilik bağlamında on üzerinden on almayı hak etmiştir çünkü açıklıkla ifade etmeliyim ki bu kadar açık ve net soruları Ankaralı gazeteciler bilinçaltı alışkanlıkları nedeniyle soramazdı. Başbuğ Paşa’nın cevaplarına gelince; Orgeneral Başbuğ, Saldıray Paşa bağlamında inandırıcıydı lakin aynı şeyi bilirkişi konusu için söyleyemeyiz. Başbuğ bu konuda viraj almaya çalıştı ama tam olarak ikna edemedi. Keza Albay Çiçek konusunda tatminkar olamadı. Çankaya’daki zirve sonrası oluşan hava ve yayılan söylentileri tam olarak dağıtamadı. Bildiğimi açıklarım resti ya da beyanı noktasında inandırıcı olamadı. Olumlu yanı, TSK’nın mağdur edildiği mesajının verilmesiydi.
GERÇEK...
Fadime’ye iftira ve dinci alçaklık!
Neymiş efendim Fadime Şahin ajanmış, dahası aslında baş örtülü ve inançlı falan değilmiş, pavyonda çalışıyormuş da 28 Şubatçılar onu menfaat karşılığında kullanmışlarmış! Kim diyordu bunu? Dindarlar değil, dinci bezirganlar! Peki gerçek böyle mi? Bakın AKP karşıtı değil AKP destekçisi Sabah gazetesi, Fadime Şahin’in çalıştığı fabrika çıkışında başını örttüğünü yazdı. Demek ki Fadime Hanım iftira edildiği gibi pavyonda çalışmıyor ve baş örtüsünü hâlâ bağlıyormuş! Durum bu ise yapılan o iftiralar ne olacak? Yoksa o bezirgan güruh kul hakkından muaf mıdır? Belli ki Müslümanlığı patentinde gördükleri için kendilerine öyle bir ayrıcalık tanıdılar... İşte bunların gerçek yüzü budur... Hem merak ediyorum, Fadime’ye saldıran dinciler 28 Şubatçıların üstüne gidilmesi için niye kampanya yapmıyorlar? Washingtondaki efendileri istemiyor diye mi?
Sabahattin ÖNKİBAR, 23 Mart 2010, YENİÇAĞ