
Fetullah-Tayyip savaşları masayı devirmeden, masa altından vurulan tekmelerle sürüyor.
Masayı devirmek ikisinin de işine gelmiyor zira üzerinde paylaşılan ziyafet büyük. Lakin masaya tarafların dışarıdan davet ettiği misafirler sadece nitel değil nicel bir sorun yaratmaya başladı. Tayyip Erdoğan'ın sağlığı ile ilgili üç vakte kadar netleşmesi beklenen mevzular ile Cumhurbaşkan lığı takvimi, Ortadoğu oyunu bu kavganın takvimini zorluyor.
Fetullah Gülen'in Tayyip Erdoğan'dan, Açık İstihbarat'ın bile esirgemediği "geçmiş olsun" dileğini esirgemesi bu savaşın resmi ilanıydı.
Bu ilanı Zaman gazetesinde yazılan manidar yazılar destekledi.
Küresellerin kanatlar arasında savaşında bir kanada yaslanıp İsrail'e dayılanan Erdoğan'a karşı; İsrailsevici Fetullah'ın bu savaşta en önemli hamlesi geçenlerde geldi.
İlker Başbuğ tutuklandı.
İlker Başbuğ şaşırmakta haklıydı.
"Bana teşekkür edeceklerine tutukluyorlar"
ifadesi, görevi döneminde Tayyip Erdoğan'la çok yakın çalışmış bir kurmayın içine düştüğü durumu doğru analiz edememesinden kaynaklanıyordu.
İlker Başbuğ'un tutuklanması, Genelkurmay ile "şiir gibi" çalışan Tayyip Erdoğan'ı zor durumda bırakan bir hamle olarak tarihe geçti.
Tayyip Erdoğan benzer bir hamleyle, Aziz Yıldırım tutuklandığında karşı karşıya kalmıştı.
Erdoğan'ın Aziz Yıldırım'ın tutuklanması karşısında içine düştüğü şaşkınlığı daha önce;
"İkinci Dolmabahçe Vakası: Erdoğan - Aziz Yıldırım Ne Görüştü?"
başlıklı yazımızla duyurmuştuk.
Fetullah İlker Başbuğ tutuklanması ile Tayyip Erdoğan'a yargı üzerinden vurduğu hamleyi ikiledi.
Bu hamlelere Tayyip Erdoğan'ın yine yargı üzerinden cevap vermemesi beklenemez. Bu savaşta "bağımsız yargımız" karşılıklı hamleler için ideal zemin.
Ve bu hamleyi yapmak için, Fetullah'a karşı açıkca cephe almış ve bu alandaki tavırları sembolleşmış isimlerin yargılandığı (Hanefi Avcı, Ahmet Şık, Nedim Şener) OdaTV davası üzerinden bir hamle şaşırtıcı olmazdı.
İlker Başbuğ'u tutuklatanlara karşı Hanefi Avcı'nın serbest bırakılması, Tayyip Erdoğan'ın cemaate karşı bir hamlesi olarak kayda geçerdi.
Bunun üzerine bir de Nedim Şener, Ahmet Şık gibi isimlerin bırakılması ile otoriterleşmekle suçlanan Tayyip Erdoğan medyanın ağzına bir parmak bal çalma imkanına kavuşacaktı.
Fakat bu aşamada bu olası hamle boşa çıkarılmışa benziyor.
Nazlı Ilıcak'ın kulağına bir şeylerler fısıldandı ve Nazlı Ilıcak, OdaTV davasında serbest bırakılacakları konu alan bir yazı yayınladı.
Bu yazıda Nazlı Ilıcak, Ahmet Şık, Nedim Şener ve Müyesser Yıldız'ın da aralarında bulunduğu isimlerin serbest bırakılacağını yazdı.
"Ergenekon" sürecinde paralel mahkemelerin arka planda aldığı kararların, sahne önündeki mahkemeler tarafından uygulandığı şüpheleri bütün somut göstergeleri ile ortadayken, Nazlı Ilıcak'a bu şekilde malum olması yadırganamaz.
Esas konu, Nazlı Ilıcak'ın bu yazı ile deşifre ettiği olası hamlenin sekteye uğrayacak olması.
OdaTV davasında bir tahliye kararı alınacaksa da, bu yazı sonrası bu kararın verilmesi daha da zorlaştı. Mahkeme "bağımsızlık" görüntüsünü kurtarmak için en azından bu kararı erteleyecektir.
Erdoğan'ın, cemaatin İlker Başbuğ hamlesine karşı yapacağı yargı hamlesini bekletmesi gerekebilir.
Vatandaşların piyon, bürokratların at/kale/fil/vezir olduğu bu satranç oyununda masanın iki ucundaki şeytani aklın kralları karşı karşıya.
Şeytani aklı okuyamayanlar ise şaşkın şaşkın, mahkeme önünde "ama hakim bey ben vallahi demokrasiye bağlıyım" diye savunma vermekte.
Hayırlı savunmalar.
Açık İstihbarat, 11 Ocak 2012