Kutadgu Bilig'e teşekkürler...
Bu karanlık günlerde AYDIN İNSAN ŞEHİT HABLEMİTOĞLU'NU BİE KEZ DAHA HATIRLAMA VE ANMAMIZA VESİLE OLDUN.
M.İ.T. VE DİĞER İSTİHBARAT BİRİMLERİNİN İLGİLİ RAPORLARI
Dr. Necip Hablemitoğlu / KÖSTEBEK /
http://www.hablemitoglu2002.cjb.net Fethullahçı imamların ellerindeki "İstihbarat Evrakı" içinde yer alan, ekleriyle birlikte 65 sayfadan oluşan tek M.İ.T. Raporu'nda, bu yasadışı yapılanma hakkında değerlendirmeler yapılırken, tek cümleyle bile olsa, Emniyet teşkilâtı içindeki ya da kendi içlerindeki kadrolaşma tehlikesinden söz edilmemektedir:
"... Başarılı dış açılımların gelecekte, güçlü bir yapılanma ve destek ile içte yönetimi ele geçirme amacına yönelik olduğu düşünülmektedir. Örnek olarak, lider F. Gülen'in cemaat üst yöneticilerine hitaben Haziran 1995 ayı içerisinde yaptığı bir konuşmada, 'Türkiye'nin şu an demokrasiye ihtiyacı olduğunu, 15 yıl sonra ise, cemaatin kendi sistemini kurabileceğini' söylemesi, bu görüşü doğrular mahiyettedir.
... Gülen Grubunun yurtiçi ve yurtdışındaki eğitimi ile bunu destekleyen finansal faaliyetleri, Türk Cumhuriyetlerindeki uygulamaları, diğer dini grupların aksine bugün laik Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk'ü savunur görünmesi, zaman zaman aydın ve yurtsever kişilerin de beğenisini kazanmaktadır .
Ancak, barışçı ve devletle uzlaşmacı bir tutum içinde yandaşlarını eğitim ve okumaya teşvik eden, okumuş, çalışkan ve devlet kademelerinde görev almaya hazır nitelikte elemanlar yetiştiren, zaman içerisinde dev bir organizasyonu gerçekleştiren, bu organizasyonu idame ettirmenin yanısıra geliştirebilen ve bu nedenle yakinen kontrol altında tutulması gerekli görülen F. Gülen Grubunun;
Kısa vadede; devlet kademeleri ve Türk Silâhlı Kuvvetleri bünyesinde kadrolaşma çabalarını arttıracağı ve ayrıca halihazır çizgisini değiştirmeyerek, uzlaşmacı tavır ve uygulamalarını aynı çerçevede sürdüreceği,
Orta vadede; uzlaşmacı ve barışçı politikasını değiştirerek, uzun vadeli amacı olan şeriata dayalı bir Türk İslam Devleti kurulması için ilk girişimlerini başlatabileceği, bu maksatla alışılmış tutum ve uygulamalarında, devlet ve toplumun kabul edebileceği dozajda yoklamalar yaparak esas amaca ulaşacak zamanı belirleyeceği,
Uzun vadede; diğer İslamcı grupların aksine kendi yetiştirdiği inançlı fakat iyi eğitilmiş kişilerle, özellikle üst düzey bürokratik makamlar dahil, yönetimde kesin söz sahibi olacak şekilde devletin tüm organlarında kadrolaşabileceği,
Kadrolaşmanın sağlayacağı avantajı da kullanarak, kendisine amaçları doğrultusunda en büyük engeli teşkil eden Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sızabileceği,
Uzlaşmacı politikasıyla ve aynı zamanda sağlayacağı dış destekle Türkiye'deki tüm tarikat ve mezhepleri eylem birliğine yönelterek, birleştirici bir dini lider durumuna gelebileceği, bu aşamadan sonra;
Kendi partisini kurarak veya ele geçirdiği bir siyasi partiyi destekleyerek, siyasi iktidarı ele geçirebileceği ve son aşamada;
İktidarda esas amacı olan şeriat devletinin temellerini atarak Türkiye Cumhuriyeti'ne uzun vadede bir tehdit olacağı değerlendirilmektedir.
Peter M. Senge'nin '5'nci Disiplin' adlı kitabında 'bir kurbağanın kaynar suya konması durumunda sıçrayıp çıkmaya çalışacağı, ılık bir suya konması durumunda ise korkmadığı için kaçmayacağı ve yavaş yavaş ısıtılması halinde de sersemleyerek haşlanmayı bekleyeceği örneğine yer verilmektedir. F. Gülen izlediği strateji ile hedefine bu örnekte olduğu gibi ağır ve kararlı yaklaşan bir görünüm sergilemektedir.
Grup, imkân ve kabiliyetleri, yaratılan taban, teşkilatlanma, gençlik kesiminde etkinlik, kaliteli eğitim, finansman, yurtdışına açılma gibi yönlerden incelendiğinde, ana doğrultularda devlet benzeri bir yapılanma içinde olduğu, içte ve dışta misyonerlik benzeri bir çalışma tarzı benimsediği görülmektedir. Bu itibarla, grubun, ülkemizde belirli bir vadede devleti ele geçirmek ve kendi islami anlayışı içinde bir düzen oluşturmak amacıyla faaliyet gösterdiği, bunda da önemli mesafeler aldığı söylenebilir.
Teklifler:
Geniş bir organizasyon ile taraftar kitlesine sahip, aynı zamanda eğitilmiş ve yönetime hazır kadroları bulunan F. Gülen ve grubunun oluşturacağı tehdidi önlemek amacıyla;
Teşkilat yapısı ile lider kadrolarının belirlenerek, takip edilmesi,
Kısa vadede şirket ve kuruluşlarının vergi denetiminden geçirilmesi, bu kuruluşların kontrol altında tutularak, Cumhuriyetimize yönelik bir hareket girişiminin başlandığına ilişkin emarelerin tespit edilmesi halinde, uygun bir şekilde tasfiye yoluna gidilmesi,
Örgütün malı olmayan fakat hibe yoluyla örgüte destek sağlayan şirket ve kuruluşların, kontrol altında tutulması,
Vakıf ve derneklerinin, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün haricinde, özel surette takip ve kontrol edilmesi,
Okullarındaki müfredat uygulamalarının sık sık denetlenmesi,
Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmasını önlemek üzere;
Her sene uygulanan önlemlere karşı aldıkları yeni tedbirler tespit edilerek, askeri okullara öğrenci sokma girişimlerinin engellenmesi,
Muvazzaf personel, bunların aileleri ve askeri öğrencileri elde etmek için yaptıkları girişimlerin engellenmesi maksadıyla gerekli tedbirlerin alınması,
Örgütle ilişkisi tespit edilen personel ve askeri öğrenciler hakkında tüm Türk Silahlı Kuvvetleri çapında müşterek uygulama yapılması,
Devlet organlarında kadrolaşmasının ve ayrıca örgüte çeşitli yollardan destek sağlayan, halen devlet kadrolarında görevli bulunan personelin, bu konudaki girişimlerinin önlenmesi, aynı zamanda bu personelin tasfiye/pasifize edilmesi,
Dergah ve benzeri yerlerin kapatılması,
Yasal yayınlar haricindeki video ve teyp kasetleri, broşür, risaleler vb. gibi propaganda malzemesinin dağıtımının önlenmesi,
Diyanet İşleri Başkanlığı ve TRT'de yayınlanacak din öğretisi programlarında, örgütün dine ilişkin uygulamalarındaki çarpıklıkların üstüne gidilmesi,
F. Gülen ve grubu hakkında elde edilecek her sansasyonel nitelikli bilginin, özellikle dinci kesimin yayın organları başta olmak üzere geniş bir kampanyayla tüm medyada afişe edilmesi,
İrticai faaliyetlere karşın, iptal edilen 163'ncü maddenin oluşturduğu boşluğu dolduracak bir kanun çıkartılması,
Gülen'in özellikle ABD'deki temas ve girişimleri hakkında bilgi edinilerek, gerekli tedbirlerin alınması,
Yurtdışı temsilciliklerinin kontrol altına alınarak, zararlı faaliyetleri tespit edilenler hakkında gerekli işlemlerin yapılması maksadıyla diplomatik temaslarda bulunulması, uygun mütalaa edilmektedir" (51).
Bu raporun, konuyla ilgili olarak eleştirilecek pek çok yönü bulunmaktadır. Şöyle ki:
1. Yasadışı fethullahçı yapılanma, Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından hem iç ve hem de dış tehdit odağı konumundadır. Oysa, M.İ.T. raporunda bu konuya gerekçeli vurgu yapılmamıştır. Hatta, raportörlerin, bu yapılanmaya -hayranlık demeyelim- pek olumsuz bakmadıkları da, bazı atıflarından anlaşılmaktadır: "Ancak, barışçı ve devletle uzlaşmacı bir tutum içinde yandaşlarını eğitim ve okumaya teşvik eden, okumuş, çalışkan ve devlet kademelerinde görev almaya hazır nitelikte elemanlar yetiştiren, zaman içerisinde dev bir organizasyonu gerçekleştiren, bu organizasyonu idame ettirmenin yanısıra geliştirebilen ve bu nedenle yakinen kontrol altında tutulması gerekli görülen F. Gülen Grubunun ..." ya da "... Başarılı dış açılımların gelecekte, güçlü bir yapılanma ve destek ile içte yönetimi ele geçirme amacına yönelik olduğu düşünülmektedir" ya da "... Gülen Grubunun yurtiçi ve yurtdışındaki eğitimi ile bunu destekleyen finansal faaliyetleri, Türk Cumhuriyetlerindeki uygulamaları, diğer dini grupların aksine bugün laik Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk'ü savunur görünmesi, zaman zaman aydın ve yurtsever kişilerin de beğenisini kazanmaktadır" veya "... ancak, barışçı ve devletle uzlaşmacı bir tutum içinde yandaşlarını eğitim ve okumaya teşvik eden, okumuş, çalışkan ve devlet kademelerinde görev almaya hazır nitelikte elemanlar yetiştiren, zaman içerisinde dev bir organizasyonu gerçekleştiren, bu organizasyonu idame ettirmenin yanısıra geliştirebilen ve bu nedenle yakinen kontrol altında tutulması gerekli görülen F. Gülen Grubunun..." M.İ.T. raportörleri, yasadışı bir oluşum için, terminolojideki organize suç şebekesi, yasadışı örgüt, cemaat, tarikat ya da benzeri sıfatları kullanmak yerine, "Kitap Grubu", "Kadınlar Grubu", "Müzisyenler Grubu", "Tiyatro Grubu" gibi, düzeyli ve fonksiyonel bir oluşumu çağrıştıran bir sıfatı, "Fethullah Gülen Grubu"nu kullanmayı yeğlemektedirler. Bu tercih bile, en iyimser ve kuşkucu olmayan yorumla, raportörlerin, mevcut tehlikeyi tam anlamıyla algılayamadıklarını, konularını tam olarak "öğrenememiş olduklarını" ortaya koymaktadır.
2. Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün hazırlamış olduğu sözkonusu Fethullah Gülen Raporu'nda, "Fethullah Gülen'in bu hususta bir hayli yol aldığını inkâr etmek mümkün değildir. Son zamanlarda ordu, polis ve MİT teşkilâtları arasına sızma faaliyetlerine ağırlık verdiği bilinmektedir" denilmektedir (52). Aynı şekilde, geçmişte M.İ.T. içine sızma faaliyetlerinde fethullahçılara destek veren iki eski M.İ.T yöneticisinden söz edilmektedir. Bunlardan biri, ağırlıklı olarak fethullahçılara ait bir kanalda yayınlanan televizyon programlarında boy göstermekte ve her fırsatta eski kurumunu eleştirmektedir. Diğeri ise, sığındığı A.B.D.'nden eski kurumuna eleştiri ötesinde hakaretler yağdırmaya; kendi internet sitesinden dezenformasyon kapsamındaki gizli bilgileri ve belgeleri deşifre etmeye devam etmektedir (53). Aynı kişi, fethullahçılarla organik ilişkisini el'an sürdürmeye devam etmektedir (54). Tüm bunlar bir rastlantı olarak değerlendirilemezse, M.İ.T.'in içine geçmişte sızdığı anlaşılan fethullahçı kadrolara yönelik özel bir çalışma yapılıp yapılmadığının da sorgulanması gerekir. Konunun bir diğer önemli tarafı ise, Ankara Emniyet Müdürlüğü raporunda fethullahçıların M.İ.T. içine sızma faaliyetlerinden söz edilirken; M.İ.T. raporunda ise, Emniyet Teşkilâtı içindeki, deyim yerindeyse duyma engelli sultanın bile duyduğu fethullahçı kadrolaşma hakkında bir tek cümleyle bile bahsedilmemesi düşündürücüdür. Örneğin, Jandarma Genel Komutanlığı 23'ncü Jandarma Sınır Komutanlığı'nın "Hizbullah Terör Örgütü ve Diğer İrticai Faaliyetler" başlıklı raporunda bile, bu tehlikeli olguya atıfta bulunulmaktadır (55). Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendi içindeki fethullahçı unsurları, yılda iki kere Yüksek Askeri Şura kararları ile temizlediği; buna karşılık Emniyet Teşkilâtı'nda hiçbir savunma önlemi alınamadığı ortadayken, M.İ.T.'nın bu konudaki duyarsızlığını hangi gerekçeye dayandırmak gerekir?
3. Rapordan da açık biçimde anlaşılacağı üzere, M.İ.T., Fethullahçı yapılanma sistemini çözememiştir; sistemin işleyişi hakkında bilgi sahibi olmadıkları, masabaşında hazırlanmış olduğu anlaşılan klişe çözüm önerilerinden ortaya çıkmaktadır. M.İ.T.'nın soruna çözüm önerilerinden kaçını uygulamaya soktuğunun ve kaçından sonuç alındığının sorgulanması gerekmektedir. Örneğin, bugüne kadar fethullahçı yapılanma içinde yer alan kaç şirket ve kuruluş M.İ.T. yönlendirmesiyle özel vergi denetlemesinden geçirilmiş; kaçı tasfiye edilmiştir? Teşkilât yapısı ve lider kadroları gerçekten belirlenmiş midir? Belirlenmişse, yasadışı örgütün yasal yönden dağıtılması için ilk ve tek fırsat olan Ankara 2 No.lu D.G.M. Başkanlığı'na bu listeler ve diğer deliller ulaştırılmış mıdır? Ulaştırılmamış olması, M.İ.T.'nın Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi ile bağdaşmakta mıdır? Örgütün malı olmayan fakat hibe yoluyla örgüte destek sağlayan hangi şirket ve kuruluşlar, kontrol altında tutulmaktadır? Kaç şirket ve kuruluş hakkında gereği yapılmıştır? Vakıf ve derneklerinin, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün haricinde, özel surette takip ve kontrol edilmesi, elbette son derecede önemlidir; ancak bugüne kadar yasadışı yapılanmaya ait kaç vakıf kapatılmış ya da en hafifinden "rahatsız" edilmiştir? Aksine, yasadışı bu yapılanmanın dezenformasyona dayalı operasyonları ile eşzamanlı-bütünlük arzeden M.İ.T. raporları sözkonusudur (56).
4. Okullarındaki müfredat uygulamalarının sık sık denetlenmesine yönelik öneri, fethullahçı yapılanmanın hala anlaşılamamış olmasının bir göstergesidir. İzlenmesi gereken, bu okulların müfredat programı değildir; M.E.B. Müfredat Programı'na, sistemli sapmalarla birlikte genellikle uyulmaktadır. Esas izlenmesi gereken, yurtlarda ve ışıkevlerde yürütülen "kamp eğitimi"dir. Yüzbinlerce öğrenci, buralarda zihinsel tasalluta uğramakta; Atatürk ilke ve devrimlerine karşı, Cumhuriyetin tüm değerlerinden nefret eden şeriatçı kimliğini buralarda kazanmaktadırlar. M.İ.T. bugüne kadar kaç fethullahçı yurduna ya da ışıkevine operasyon gerçekleştirmiş ve kaçını kapattırmıştır?
5. Her sene uygulanan önlemlere karşı aldıkları yeni tedbirler tespit edilerek, askeri okullara öğrenci sokma girişimlerinin engellenmesi; muvazzaf personel, bunların aileleri ve askeri öğrencileri elde etmek için yaptıkları girişimlerin engellenmesi maksadıyla gerekli tedbirlerin alınması; örgütle ilişkisi tespit edilen personel ve askeri öğrenciler hakkında tüm Türk Silahlı Kuvvetleri çapında müşterek uygulama yapılması, gibi önerilerin yaşama geçirilmesinde, M.İ.T.'nın, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hangi katkısı sözkonusu olmuştur ve de olmaktadır? Devlet organlarında kadrolaşmasının ve ayrıca örgüte çeşitli yollardan destek sağlayan, halen devlet kadrolarında görevli bulunan personelin, bu konudaki girişimlerinin önlenmesi, aynı zamanda bu personelin tasfiye/pasifize edilmesi, diye öneri getiren M.İ.T., bu konuda bir tek olumlu adım, olumlu örnek gösterebilir mi?
6. Dergah ve benzeri yerlerin kapatılması, önerisi ise yapılanma hakkındaki bilgisizliğin bir başka tezahürüdür, diğer tarikatlarla karıştırılma sözkonusudur. Fethullahçıların dergahı, tekkesi, zaviyesi yoktur; onların kolej adını verdikleri okulları, vakıfları, dernekleri, şirketleri, yurtları, ışıkevleri bulunmaktadır ve hepsi de -ışıkevleri dışında- yasal boşluklardan yararlanan, kâğıt üzerinde yasal kuruluşlardır.
7. Yasal yayınlar haricindeki video ve teyp kasetleri, broşür, risaleler vb. gibi propaganda malzemesinin dağıtımının önlenmesi, bir öneri olarak raporda belirtilirken, bu konuda bugüne kadar ne mesafe alındığının da ortaya konulması gerekmektedir. Sözkonusu yayınlar, yasadışı yapılanmaya ait kitabevlerinde, kırtasiyecilerde ve yayınevlerinde serbestçe satılmaya devam etmektedir.
8. Diyanet İşleri Başkanlığı ve TRT'de yayınlanacak din öğretisi programlarında, örgütün dine ilişkin uygulamalarındaki çarpıklıkların üstüne gidilmesi, önerisi hakkında bugüne kadar ne yapılmıştır? Fethullahçılık, bugün sadece Türkiye'nin geleceğini, devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliğini, laik hukuk ve ulusal eğitim sistemini değil, gerçek İslam dinini de tehdit etmektedir. Allah ile kul arasına hiç kimseyi sokmayan bir din adına, din tüccarı şarlatanlar, samimi inançlı milyonlarca insan arasında aleni faaliyet gösterirken, Diyanet İşleri Başkanlığı, bunlar hakkında bir tek cümle bile olsa eleştiri getirmemekte, mücadele vermemektedir. TRT'de yayınlanan din programları da ortadadır. Tüm bu olumsuzluğun giderilmesinde, öneri sahibi M.İ.T. ne yapmıştır ya da ne yapmaktadır?
9. F. Gülen ve grubu hakkında elde edilecek her sansasyonel nitelikli bilginin, özellikle dinci kesimin yayın organları başta olmak üzere geniş bir kampanyayla tüm medyada afişe edilmesi, önerisinin bugüne kadar somut bir sonucu, maalesef sözkonusu değildir. Örneğin, fethullahçıları kamuoyu nazarında sıfıra indirecek çok önemli bir kasedin, M.İ.T. arşivinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kaset, bugüne kadar yasadışı yapılanmayı izleyen araştırmacılar tarafından ele geçirilememiştir. Fethullah Gülen, 1995'de İstanbul'da Bölge İmamları ile yaptığı özel bir toplantıda, demokrasiye en fazla 15 yıl daha katlanacaklarını, sonra kendi sistemlerini egemen kılacaklarını söylemiştir. M.İ.T., sansasyonel nitelikli bilgiyi içeren bu kasedi, bir şekilde afişe etme beceri ve iradesinden yoksun mudur ki, hem öneride bulunacak ve hem de gereğini yerine getirmekten kaçınacaktır?
10. "İrticai faaliyetlere karşın, iptal edilen 163'ncü maddenin oluşturduğu boşluğu dolduracak bir kanun çıkartılması; Gülen'in özellikle ABD'deki temas ve girişimleri hakkında bilgi edinilerek, gerekli tedbirlerin alınması; yurtdışı temsilciliklerinin kontrol altına alınarak, zararlı faaliyetleri tespit edilenler hakkında gerekli işlemlerin yapılması maksadıyla diplomatik temaslarda bulunulması, uygun mütalaa edilmektedir" de, bugüne kadar bu yasadışı yapılanmaya hangi darbe vurulmuştur? Yurtdışına yasadışı yollardan para kaçıran "fahri konsolosların" tutuklanması ve yargı önüne çıkarılması; yurtdışındaki zararlı örgütlenmenin önlenmesi; mevcut örgütlerin mürit yöneticilerinin etkisizleştirilmesi; Fethullah Gülen'in A.B.D.'deki temas ve girişimleri konularında Dışişleri'nin ve Ankara 2 No.lu D.G.M.'nin bilgilendirilmesi konusunda neler yapılmış, hangi mesafeler katedilmiştir? Örneğin, Başbakan Bülent Ecevit'in fethullahçılar hakkındaki kanaatini değiştirecek hangi somut bilgi ve belgeler sunulmuştur, kendisine? Bağlı olduğu Başbakanı'nı bile ikna edemeyen bir ulusal istihbarat örgütü, tüm Türk kamuoyunu nasıl bilgilendirip doğru yönde yönlendirecektir ki?!.
Tüm bu olumsuzluklar karşısında, Fethullah Gülen, büyük bir rahatlıkla ve basın aracılığı ile Türkiye'ye şu mesajı göndermiştir: "Devleti ele geçirmek her vatandaşın hakkı" (57). Gerçekten de adıgeçen şahıs, bu dosyada anlatılan zaafları ile hangi istihbarat örgütümüzden çekinecektir ki, böyle bir demeç vermesin!.. Özetle, bu pervasızlığa yolaçan örnekleri artırmak mümkündür. Biraz eskiye gidecek olursak, M.İ.T.'nın Susurluk Raporu'nda Fethullah Gülen'in adının tam 5 sayfalık bir bilgi notuyla, 59 kişilik bağlantılı isim listesi içinde yeraldığını görürüz. (58). 17.12.1996'da Başbakanlığa teslim edilen sözkonusu raporda, M.İ.T.'nın Susurlukla bağlantılandırdığı işadamları, mafya bağlantılı ülkücülerin, politikacıların, emniyetçilerin, askerlerin ve de M.İ.T. mensuplarının arasında Fethullah Gülen'in adına da yer verilmesi, bağımsız irade göstermek açısından bu kuruluşumuz adına son derecede önemlidir. Bu gelişmeye ilk tepki veren kişi, üzerinde yorum yapmaya bile gerek kalmayacak biçimde hemen herkesin bir fikir sahibi olduğu Mesut Yılmaz olmuştur: "Türkiye'de kanunsuz işlere karışacak en son kişi Fethullah Gülen'dir. Adının M.İ.T. listesinde yer almasını şaşkınlık ve üzüntüyle karşılıyorum" (59). Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, listede Fethullah Gülen'in adının yeralmadığını açıklarken, Fethullah Gülen de, adının listeye sonradan eklendiğini iddia etmiştir. Ne var ki, dönemin M.İ.T. Müsteşarı Köksal Sönmez, TBMM Susurluk Komisyonu önünde, geri adım atmayarak rapordaki bilgilere sahip çıkmıştır.
Fethullahçı yapılanma ile yasal mücadele konusunda görev ve yetkilerinin gereğini yerine getirmeyen istihbarat birimleri arasında değerlendirilen M.İ.T.'nın, elbette ki gizli yürüttüğü ve elde ettiği bilgi ve belgeleri kamuoyuna açıklaması, kurumsal reklama gitmesi düşünülemez ve de beklenemez. Ancak, M.İ.T., sadece topladığı bilgi ve belgeleri tasnif eden salt bir arşiv dairesi de değildir; gereğini yerine getirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Fethullahçılar, artık salt bir dinsel cemaat olmaktan çıkmış; yabancı istihbarat servisleri ile ilişki halinde bir taşeron örgüte dönüşmüştür. Bir başka ifadeyle, konunun kontr-espiyonaj yönü, yadsınamayacak bir olgu olarak ortaya çıkmıştır. Bunun da Türkiye'deki tek muhatabı, Milli İstihbarat Teşkilâtı'dır. Mesut Yılmaz'ın söylemleri doğrultusunda, kurumun bunca yıllık teamüllerini bir kenara bırakarak "kürtçe anadilde eğitim ve yayın" konusunda alışılmamış açıklamalarla görüş bildiren halihazırdaki M.İ.T. Müsteşarı Şenkal Atasagun, fethullahçı yapılanma konusunda da aynı "açıklığı" pekala gösterebilirdi, göstermesi gerekirdi. M.İ.T. Müsteşarı'nın görevinin, Batılı istihbarat servislerinde olgunlaştırılan kampanyalarla Türkiye'yi köşeye sıkıştıracak, ulus-devleti parçalamaya yönelik istem, söylem ve kampanyalara -gerekçesi hiç önemli değil- olumlu görüş vermek yerine; bu kampanyaları organize etmek üzere Türkiye'ye gelen dost ve müttefik ülke istihbaratçılarını izleme ve etkisizleştirme, kısaca kontr-espiyonaj faaliyetlerinin gereğini yerine getirmek olduğunu, bu konunun uzmanları çok iyi bilmektedirler. Ama bu olmamıştır. Tıpkı, Türkiye'de 1983'den bu yana yasadışı faaliyet sürdüren Alman vakıflarına örtülü destek veren 6 Kasım 2001 tarih ve 15998 sayılı "Çok Gizli" M.İ.T. raporunda olduğu gibi (60). Tıpkı, aşağıdaki basın açıklamasıyla, Türkiye'nin en büyük iç ve dış tehdit odağı olan fethullahçıları küçümseme, tehlikesiz gösterme, basite indirgeme çabasına girmesi gibi: "FETHULLAH'TAN BİR DÖNEM BANA SÖZ ETTİLER. İŞTE KASETLERİNİ SEYRET, ETKİLİYOR, ÖNEMLİ ŞEYLER SÖYLÜYOR, DİYE. SEYRETTİM, AĞLAYAN, SÜMÜK ÇEKEN BİR ADAM" (61)...