Genelkurmay Başkanı’nın yapması gereken savunma değil hücumd

Genelkurmay Başkanı’nın yapması gereken savunma değil hücumd

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Eki 29, 2009 14:35

Genelkurmay Başkanı’nın yapması gereken savunma değil hücumdur!

Nazım GÜVENÇ

Kurduruluş amacı orduya darbe olan Taraf gazetesi öncülüğünde Türk Silahlı Kuvvetleri “darbe hazırlığı içinde” iddiasıyla 12 Haziran’da başlatılan medyatik linç kampanyasının birinci devresi bir aydan biraz fazla bir süre geçtikten sonra yatışmış, hele Ağustos ayında tamamen dinmişti. Kampanyanın görünürdeki hedefi (Dursun Çiçek) alt edilememiş, orduya karşı psikolojik bir üstünlük sağlanamamıştı. Tersine. O süreçten ordu yaralı da olsa üstün çıkmıştı.

Kuşkusuz bunda en büyük pay, sağlam duran ve kurumu kararlılıkla savunan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a aittir. 12 Haziran’da ortaya atılan ve altında Deniz Piyade Kıdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek’in imzası bulunan “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” adlı kâğıdın, bir fotokopi ve dolayısıyla her türlü sahtekârlığa elverişli olduğunun ortaya çıkması üzerine hukuksal bir değerinin olmadığı anlaşılmıştı.

İş o noktada kaldı. Söz konusu “fotokopi” hukuksal olarak bir değer taşımıyordu ama eğer bunun o sırada bir türlü ortaya çıkartılmayan “aslı” da uydurma ise (ki Başbuğ, buna da işaret etmişti) bunun üzerine gidilmesi gerekirdi. 30 Ağustos’a kadar gidilmemesi anlaşılır da Eylül ayı içinde de gidilmemesi ve Ekim ayı ortasında Aydınlık dergisinde doğrudan Baş vekil’i hedef alan telefon kayıtlarının yayınlanması bu fotokopinin bu kez güya “ıslak imzalı aslı”nın ortaya atılmasıyla sonuçlanmıştır.

“Açılım”ın yürütülüş tarzı ve içeriğine ordunun karşı olması üzerine açılıma mola verip “ilkin ordunun işini bitirmek” üzere bu kampanyanın devreye sokulduğu da düşünülebilir (nitekim “açılım saçılım” süreciyle ilgili tüm konular medyanın gündeminden düşmüş yerini “orduya hücum” kampanyası almıştır). Yine de biz asıl nedenin bu olmadığı; açılım kampanyası gündemde olmasaydı da Ekim ortasında başlayan bilek güreşinde “işte belgenin aslı” hamlesi yine yapılırdı kanaatindeyiz.

Dikkati çeken nokta bu kez hedefin tırmandırılmış olmasıdır. Aydınlık’ın yayınladığı ve gerçekliği tartışılamayan belgelerde (şimdilik 2 ses kaydı) doğrudan hedef Erdoğan’dı. Bu kez “irtica ile mücadele belgesi”nde fotokopiden güya aslına terfi söz konusu olduğu gibi hedef de Albay’dan Genelkurmay Başkanı’na terfi etmiştir! (Rastlantı mı?)

Dikkate almaya değer çok önemli ikinci bir gelişme de, tartışmalar üzerine, ikinci bir belgenin aynı kanaldan servis edilmesi ve bu kez önceki Genelkurmay Başkanı’nın hedef tahtasına oturtulmasıdır. Bunun anlamı şudur: Bir, “aslı” dedikleri belgenin de sağlam olmadığının farkında olan taraf Genelkurmay Başkanına yem uzatmaktadır:

Orgeneral Iğsız’ı, Albay Çiçek’i, ve emekli Orgeneraller Büyükanıt ile Saygun’u harca; biz de senin üstüne daha fazla varmayalım. “Çiçek belgesinin aslı / faslı tartışmasını” da kapatalım! Elbette kefil olamayız ama Başbuğ’un bu zokayı yutmayacak kadar aklı başında biri olduğu kanısındayız.

Peki ne yapmak gerekiyor?

Şu ana kadar Başbuğ ve doğal olarak elbette T.S.K. sadece resmen “kendilerini savunmak”la, tertiplere (atamalar sürecinde) direnmekle yetindiler. Bilgi Destek birimini yeniden yapılandırmak ve köstebeklere, casusluk etkinliklerine karşı ek önlemler aldılar.

Gerekliydi ama yetmezdi ve yetmediği görülmüştür.

“İrtica ile mücadele planı” hazırlamak -o belge değil- elbette ordunun görevleri arasındadır. Bunda birinci hedefin Cemaat olması doğaldır. Bunu Cemaat de bildiği için, o kendi imali uyduruk belgeyle işin içine kurnazca hükümeti de oturtmuş ve olayın “irtica ile mücadele” değil “hükümete darbe” içeriğine bürünmesini öngörmüştür. Nitekim medyaya servis de “Gülen Cemaatini ve AKP Hükümetini bitirme” planı olarak yapılmıştır! Bu yolla Cemaat, hükümeti de arkasına almaya ve hedefte sanki kendisiyle birlikte hükümet de varmış gibi yaparak hem güçlü bir destek hem de arkasını sağlama almaya, daha açıkçası TSK ile Hükümet’in kendisini harcayarak uzlaşmalarını önlemeye çalışmıştır.

Bu oldu bitti de o gün kendi açısından haklı olarak “tavşana kaç, tazıya tut” konumundaki Baş vekil bugün bir adım öne çıkmıştır. Yine de Büyükanıt adının ve o’nunla ilgili bir “belge”nin sonradan servise konduğunuda gözden kaçırmamak gerekir. Genelkurmay Başkanı, ordunun başıdır. “Darbe” gibi bir niyeti olmadığını defalarca belirtmiş ve silah arkadaşlarına da kefil olmuştur. Hilmi Özkök’ten sorulmayan hesabın şimdi Büyükanıt’tan, hele kendisinden sorulmak istenmesinin; üstelik yıllardır ağızlarda sakız edilmiş ama on yıldır girişimde bile bulunulmamış “darbe”nin hesabının sorulmaya kalkılmasının (!) “demokrasiyi savunmak”la ilgisi olmadığı besbellidir.

Amaç: orduyu fiilen felç etmek, silahsızlandırmak, sivil hükümetin emrinde şimdiki YÖK gibi bir F tipi biat kurumuna dönüştürmek ve 1923 Cumhuriyeti’ni yıkmakta en çok korktukları kaleyi düşürmektir. Bu olursa, hedefte CHP’nin olduğu son ihbar mektubunda işin içine Genelkurmay kadar CHP’nin de katılmasından bellidir.

O zaman TBMM aynen şimdiki o çok imrenilen Pakistan Meclisi gibi “tek sesli” hale gelecek ve memlekette nihayet “sivil gerçek demokrasi” kurulmuş olacaktır!!! Bu durumda Başbuğ’a düşen sadece kendilerini, T.S.K.’ni korumak için değil aynı zamanda bugün hüzün içinde yıldönümünü kutladığımız 1923 Cumhuriyeti’ni yeniden ayağa kaldırmak üzere kendi ilgi alanına giren zeminlerde, keza kendisine ateş açılan çeşitli mevzilere karşı alçak sesle değil yüksek sesle karşı hücuma kalkmaktır.

Oyunu, çevrilen dolapları tüm kamuoyuna açıkça duyurmak ilk yapılacak iştir. Belgenin neden uyduruk olduğunu kanıtlarıyla sergilemek bununla birliktedir. İkincisi, hukuk zemininde hücuma kalkmaktır. Taraf ve ona ayak uyduran medya düpedüz suç işlemektedir! Bunun üstüne gidilmelidir. Üçüncüsü, T.S.K.’ne karşı kim savaş açmışsa ipliğini pazara çıkartmaktır. Bunlar olmayacak şeyler değil; yeter ki kiminle / kimlerle birlikte hareket edeceğinizi, psikolojik savaşı yürütmesini doğru belirleyin.

Bizim Anadolu Gazetesi, 29 Ekim 2009


TürkCelil
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x