Güvenlik sadece askerin işi değil / Armağan KULOĞLU

Güvenlik sadece askerin işi değil / Armağan KULOĞLU

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Haz 03, 2017 18:14

Güvenlik sadece askerin işi değil

Güvenlik politikalarındaki değişim ve demokratik sistem, siyasetçilerle askerlerin koordinasyon içinde bulunmasını zorunlu kılmakta, güvenliğin kapsamı artık askeri olmayan boyutlardaki tehlikelere de hazırlıklı olmayı gerektirmektedir. Bu nedenle güvenliğin yönetim ve çalışma kadrolarında, askerlerin yanında yetişmiş sivillere de ihtiyaç duyulmaktadır.

Bilinen dengeler değişti

Sınırlar değişmekte, ulus devlet yapıları zorlanmaktadır. Bölgesel istikrarsızlık ve çatışmaların hâkim olduğu bir güvensizlik ortamı oluşmuştur. Küreselleşmeyle, ekonomi ve güvenlik birbirinden ayrılmayacak şekle girmiştir.

Yeni güvenlik konuları; uluslararası terör, siber güvenlik, doğal kaynaklar, enerji, teknoloji, doğal felaketler, küresel ısınma ve devlet dışı aktörlerin yarattığı risklere kadar uzanmaktadır. Askeri olmayan boyutlar da güvenlik kavramı içine girmiştir.

Bu yeni ortam, askerler tarafından yürütülen pek çok güvenlik ve savunma rolünün, artık siviller tarafından da üstlenilmesi ihtiyacını beraberinde getirmiştir.

Yeni güvenlik ortamında Türkiye

Türkiye, küresel güçlerin menfaatlerinin kesiştiği yerdedir. Bu güçlerin ortak yanı, ülkeleri içeriden ve dışarıdan sarmalamak, ulus devlet yapılarını kontrol ederek, güç kullanımlarını ve siyasi iradelerini ipotek altına almaktır.

Küreselleşmenin hedefi ulus devletlerdir. Devletin denetimi kaybetmesi veya paylaşması, ülkeyi diğer güçler tarafından alınan kararlardan ve tehditlerden koruyamaması demektir. Ulus devlet anlayışını kaybeden devletler, sadece gelişememek ve dünyada söz sahibi olamamakla kalmaz, aynı zamanda teknolojik devrimin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de kaybederler.

Küreselleşmenin varlık ve egemenliğe olan tehditlerine karşı koymak, ulus devlet anlayışını muhafaza etmekten geçer. Bizim ulus devlet anlayışımız, ırkçılığa dayanmayan ve Atatürk Milliyetçiliği olarak anılan Türk Milletini esas alır. Ancak bu anlayışımız maalesef tehdit altındadır.

Türkiye'de güvenlik anlayışı

Bulunulan coğrafya, jeopolitik durum, tehditler ve yaşananlardan dolayı güvenlik politika ve stratejileri, bugüne kadar daha çok askerlere bırakılmıştır. Bu durum doğal olarak silahlı kuvvetlerin güvenlik üzerindeki etkinliğinin artmasını da beraberinde getirmiştir. TSK'nın güvenlik konularındaki etkinliği, bu sefer de ülke siyaseti üzerinde baskı unsuru olarak algılanmıştır.

Sözde askeri vesayet olarak algılanan bu durumu değiştirmek için hem AB, hem de ABD kullanılmış, cemaat tarafından kurgulanan kumpaslar, TSK üzerinde kontrol sağlama düşüncesiyle yönetim tarafından desteklenmiştir.

Ancak yetişmemiş sivil kadrolar, gelişen güvenlik anlayışında birçok zorlukla karşı karşıya kalmaktadır.

Güvenlikte sivil kadro ihtiyacı

Günümüzün güvenlik ihtiyaçları, sivillerin de konuya ortak olmasını gerektirmekte, silahlı kuvvetlerin sivil kontrolü de bilgili olunmasını zaruri kılmaktadır. Ancak silahlı kuvvetlerin demokratik/sivil kontrolüyle, yönetimi arasındaki çizgi doğru çizilmelidir.

Güvenlik konusunda yetişmiş ve kalıcı sivil kadro ihtiyacını yeni kurulan MSB üniversitesi karşılayabilir. Ancak subay ve kurmay subay yetiştirilmesi kuvvet komutanlıklarına ve Genelkurmay Başkanlığına bırakılmalı, üniversitede, kapatılan "Savunma Bilimleri Enstitüsü", "Savunma Araştırmaları Enstitüsü", "Millî Güvenlik Akademisi" ve benzeri akademik kuruluşlar bulunmalıdır. Burada, hem askerler, hem de ihtiyaç duyulan siviller lisansüstü eğitim almalıdır.

Eğitim gören sivillerin, başta MSB, Dışişleri Bakanlığı, gerekli diğer bakanlıklar, hatta Genelkurmay Başkanlığı'nda görevlendirilmeleri ve yönetici kadrolarda da yer almaları sağlanmalıdır. Bu durum, süreklilik, koordinasyonda kolaylık ve yönetimde bilinçli hareket etme imkânı sağlayacaktır.

Güvenlik konularında birçok eseri bulunan Doç. Dr. Sait Yılmaz'ın, bu yazıyı hazırlarken de esinlendiğim son kitabı "Uluslararası Güvenlik", iyi bir müracaat dokümanı olmasının yanında, yeni güvenlik anlayışına da ışık tutmaktadır.

Armağan KULOĞLU, 3 Haziran 2017
oakuloglu@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x