
(APO+ BDP+KCK+DTK)= PKK diye bir denklem yazsak yanlış bir tanım mı yapmış oluruz, yoksa malumu mu ilan etmiş oluruz?
Bunlara bölgedeki Sivil Toplum Kuruluşlarının(!) büyük kısmını eklemek gerek.
Kürtçü-Bölücü örgüt yetiştirdiği militanlarını sırayla buralarda eğitir, bir kişi aynı anda çok sayıda STK’ nün üyesidir. Buralarda eğitimden geçenlerden en becerikli olanlar önce Yerel Yönetimlere sonrada TBMM’ye taşınır.
TBMM’ye taşınacaklarda aranan olmazsa olmaz şart ise, kişinin ya toprak ağası ve çok varlıklı olması ya da kalabalık aşiret sahibi olmasıdır. Son günlerde Ahmet Türk’ün barış yemeği ve Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak’ın oğlunun düğünündeki görüntüler ne demek istediğimi gayet iyi anlatacaktır. Kazan kazan pişirilen ve yerlerde yenilen yemekler, kol kola horon oynamalar, havaya boşaltılan keleşler(Kalaşnikof) ve ürkek, korkak sinmiş gözlerle ağalarının yüzüne dahi bakamayan insanlar, sadece hizmet etmek ve doğurmakla görevli köleler gibi çalışan kadınlar…
Şimdi, PKK terör örgütünün yan kuruluşlarından biri olan KCK davasını ibretle izliyoruz. Sanki binlerce masum insanımızı katleden terör örgütüne yardım ve yataklık etmiş kişiler değil de suçsuz, günahsız özgürlük savaşçıları yargılanıyor. Avrupa’da PKK tarafından beslenen, gidiş geliş yol paraları dahi örgüt tarafından karşılanan sözüm ona “İnsan Hakları Savunucuları” yine başroldeler.
Eski militan Cengiz Çandar, Başbakan Erdoğan’ın abisi Hasan Cemal ve bilumum Kürtçü liberaller tam takım hazırlar. Özellikle, Kürtçü-Bölücülerin önde gelen savunucularından olan bu iki “eski tüfek gazeteciye” sormak gerek; Nedir bu KCK? Efendim, bunlar PKK’nın şehir temsilcileri imiş, siyaset yapıyorlarmış, teröre bulaşmamışlar filan… Peki polis baskınlarında ele geçirilen silahları, yapılan eylemleri, cebine para konulup dağa gönderilen gençleri, örgüte haraç vermeyen insanların infaz edilmelerini, belediye binalarında yakalanan patlayıcıları nereye koyacağız? Bunlarla mı siyaset yapılacak?
Terör örgütü AKP’yi ve Başbakan’ı zaten korkutup sindirmiş, istediğini söke söke alıyor. Baksanıza; Beyler için 500 kişilik yeni duruşma salonu yapıldı, savunmalarını “Kürtçe” yapmak istiyorlar. Mahkeme başka davaya bakmayacak ve devamlı olarak bu dava ile ilgilenecek.. BDP tarafından istenen ve AKP Hükümetine dayatılan bu insanların derhal serbest bırakılmalarıdır.
Diyarbakır’da yaşanacak olan Habur’da yaşanan Adalet rezaletinin benzeri olacaktır.
Bir kez daha bu vatan için canlarını veren aziz şehitlerimizin ve kolu bacağı mayınla kopmuş, PKK kurşunu ile sakat kalmış gazilerimizin yakınlarının ve Türk Milletinin yürekleri dağlanacaktır…
Hala gerçekleri görmemekte direnip AKP’ye oy verenlerin ülkemizin bölünmesinin kapısını açacak olan “Demokratik Özerkliğe” destek vermiş olacaklarını ve büyük vebal altında kalacaklarını bilmelerini isterim..
PKK terör örgütü ve APO’nun barış için istediği şartlardan biri de “Hakikatler Komisyonu” kurulmasıdır. Onların ifadelerine göre, çatışma döneminde işlenen faili meçhul cinayetleri araştırmak üzere böyle bir komisyon kurulmalıdır.
Ben de böyle bir komisyonun kurulmasını şiddetle istiyorum. Bu komisyon öncelikle; köylerimizi basıp bebek ve yaşlı vatandaşlarımızı kimlerin öldürdüğünü bulması gerekir.
Ayrıca, amacı bölge insanına hizmet etmek olan ve sadece bu sebeple bölgede bulunmuş olan, doktor, hemşire, sağlık memuru, öğretmen, mühendis, ebe, imamların kimler tarafından katledildiğinin bulunması komisyonun öncelikli görevlerinden olmalıdır.
İnsan kayıplarımız ve katilleri belirlendikten sonra bombalanan barajların, petrol boru hatlarının, yakılan okulların, yıkılan devlet dairelerinin, yok edilen iş makinelerinin dökümü çıkarılması ve bunların ülke ekonomisine kaça mal olduğu ve yine bu ihanetin kimler tarafından yapıldığı tespit edilmelidir.
Tüm bunlar acilen yapılmalıdır. Çünkü AKP şimdi veya büyük olasılıkla seçimlerden hemen sonra bu eylemleri yapan katilleri af etmek zorunda kalacaktır. Bu af olayı ise, AKP ile APO arasında yapılmakta olan görüşmelerde ortaya çıkacak doğal sonucu olacaktır.
PKK terör örgütü tarafından genç yaşlarında şehit edilen binlerce vatan evlatları ve gazilerimiz ne olacak?
Şehitlerimiz ve Gazilerimiz, AKP’yi hiç ilgilendirmiyor. Bu ülkenin Başbakanı şehitlere “Kelle” , PKK terör örgütünün eli kanlı başkanına “Sayın” diyebiliyor ve ne AKP Milletvekillerinden ne de AKP’ye oy veren insanlarından birinden dahi ses çıkmıyorsa, “Hakikatler Komisyonunun” derhal hayata geçirilmesi şarttır.
Bu arada kömür, yiyecek paketi, para karşılığı oyunu AKP’ye veren vatandaşlar için bir sözüm var…
“Bir tarafa kömür, makarna, avanta para koy, diğer tarafa vatan bütünlüğü, şehitler, gaziler, bayrak koy; Durmak yok yolmaya devam, oylar AKP’ye…”
Yazıklar olsun…
Birde, AKP’yi muhalefete düşürecek tek çözüm olan “Merkez’de toparlanmayı” bilerek gerçekleştirmeyen, kişisel koltuk hırslarını vatan sevgisine tercih eden ve Atatürk Türkiye’sinin çağdaş yüzünün yaralanmasına sebep olan Demokrat Parti yöneticilerine ve Genel Başkan Cindoruk’a da binlerce kez yazıklar olsun…
Rifat SERDAROĞLU, 20 Ekim 2010