Hedefte Başbuğ ve Baykal - Nazım GÜVENÇ

Hedefte Başbuğ ve Baykal - Nazım GÜVENÇ

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Ara 24, 2009 22:25

Hedefte Başbuğ ve Baykal

Türkiye’de 2009 yılının sonu itibariyle siyasal durumu tek bir cümleye sığdırmaya çalışsak ve “vatanın birlik ve bütünlüğü tehdit altında; tabanda toplum, en tepede devlet ise görülmemiş bir gerginlik içinde; patlamaya 5’den de az var” desek acaba gerçek durumu ne kadar sadıkane yansıtmış oluruz?

Galiba bu saptamanın eksiği var ama fazlası yok. Hükümet ve Cemaat, iliklerine kadar nefret dolu oldukları 1923 Cumhuriyeti devletinin işini bitirmek için bir yandan dizginleyemedikleri bir sabırsızlık içindeler. Millî devletin simgelerine bile dayanamıyorlar. Henüz bayrağı değiştirmeye kalkışmadılar ama bazı resmî belgelerde ay yıldız’ın konumunu, ölçülerini değiştiriyorlar. Futbolda millî takımın kırmızı-beyaz renklerini türkuaza döndürmeye yeltendiler, tepkiler üzerine (şimdilik) vazgeçtiler. Ve en taze örnek: Cumhurbaşkanlığı simgesinin yasayla belirlenmiş formatını (renklerini) cumhur reisinin zevcesinin keyfine göre ve oldu bittiyle değiştirmeye koyuldular. Tepkiler üzerine Köşk’ten yapılan açıklama: ikisini de kullanacağız; bazen [Batı’ya giderken] eskisini; bazen [Doğu’ya giderken] yenisini kullanacağız oldu!

Anlayacağınız, şimdilik orijinaline katlanıyorlar! 1923 Cumhuriyeti’ni nihayet tamamen çökerttiklerinde, sadece coğrafyasını, yapısını, rejimini değil doğal olarak her şeyini, adını, bayrağını, ulusal simgesini, ulusal renklerini de değiştirecekler, kendilerine benzetecekler. Gün sayıyorlar, sabırsızlıkları ondan.

Bu yolda, önlerinde aşmaları gereken iki büyük tepe var. İsterseniz henüz ele geçiremedikleri iki önemli, stratejik kale de diyebiliriz. Biri: asker. Türk Silahlı Kuvvetleri. Öbürü: sivil. Cumhuriyet Halk Partisi.

Elbette devletin yargı erkini henüz tamamen ellerine geçiremediler; onun sıkıntısını yaşıyorlar. MİT ve Emniyet henüz tamamen F tipileşemedi. Medyada bir iki vatansever gazete kaldı. “Tarafsız” medya organlarında henüz gerilla gibi direniş mücadelesi veren kuvayı-milliyeci birkaç köşe yazarı henüz susturulamadı. MHP, Saadet Partisi, İşçi Partisi gibi direnen millî odaklar var. Dahası AKP içinde bile özellikle tabanda vatanseverler var; artık susmayan, hele “açılım-saçılım” tezgâhının ülkeyi nereye götürdüğünü, kimlere ve nelere alet edildiklerini görüp dehşetle irkilenler var. (Son günlerde bu il başkanları görevlerinden alınıyorlar, yerlerine “açılım-saçılım” yanlısı, hainliğe itirazsız biat edecek adamlar getiriliyor.) Toplumda örgütsüz, dağınık, birbirinden kopuk fakat isyan dolu bir ruh halinin dışa vuran tepkileri var. Türk bayrağı asmak, Ne Mutlu Türküm Diyene sloganına sarılmak masumluğundan giderek PKK yandaşı şehir eşkıyası serserilerin saldırılarına karşı silahlı karşı koyuşa dek uzanan öfke dozu tırmanan bir tepki bu. Ve buna bir de son sıralarda baş gösteren sosyal patlamalar ekleniyor.

Böyle bir ortamda, Cemaat, diğer yandan, orduya karşı işbirliği içinde tertip üstüne tertip tezgâhlıyor. Müthiş bir bilgi kirliliği var. Ama sis, duman arasında şu nokta net bir şekilde göze çarpıyor: Hedefte Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ var. Ne yapıp yapıp o’nun istifası isteniyor ve bunu sağlamak üzere Başbuğ’u zorda bırakacak her türlü tertibe başvuruluyor. Başbuğ’dan kelle isteniyor. Yalanlarla, sahte belgelerle suçladıkları, bir kısmını içeri aldıkları genç subaylara ek olarak üst rütbeli başka komutanları içeri almak çabasındalar.

Başbuğ, buna yeşil ışık yaksa T.S.K. içindeki tüm otoritesi sıfıra iner ve aynen Talat Aydemir’inki tarzında birtakım girişimlerin, direnişlerin freni boşalır. (Hükümet de, Cemaat de bunu bekliyor, hatta aslında diliyor.) Başbuğ, kelle vermedikçe tersine direndikçe bu kez doğrudan o’nu hedef alan, istifasını isteyen medyatik linç kampanyalarına gaz veriliyor. Her iki halde de T.S.K.’nin sarsılacağı, zayıf düşeceği açıktır ve istenen de budur zaten.

Aslında Başbuğ’un emekliye ayrılmasına şunun şurasında sekiz ay kaldı. Ama güdülen amaç: Başbuğ üzerinden tüm T.S.K.’ni yoğun bir baskıyla sindirmek, devletin üç aşamada parçalanmasına seyirci bir hale dönüştürmek. Aynen SSCB Kızıl Ordusu’nun devletin göçüsüne (beceriksiz bir müdahale girişimi dışında) seyirci kalması gibi. Türkiye’de istenen de bu.

Yıkılması istenen sivil hedef için CHP dedik. Bilindiği gibi, Aleviler ve Alevicilik üzerinden tezgâhlanan bölücülük oyunu Onur Öymen’e karşı açılan medyatik linç kampanyasıyla çirkin yüzünü gösterdi. CHP, bir yandan, Sarıgül kullanılarak dışarıdan kuşatılmaya, oyu bölünmeye çalışılıyor; fakat diğer yandan asıl yine Aleviler ve Alevicilik kullanılarak içinden bölünmeye, daha doğrusu ele geçirilmeye çalışılıyor. Bu kez hedefte doğrudan Baykal yok. Ama o da kelle vermeye itiliyor. Asıl hedef Baykal’ı “güya demokrat, güya solcu ve halkın desteğine sahip” yeni isimlerle kuşatmak. Kurultay hazırlıkları bu yönde sürdürülüyor. Baykal’ı kuşatması öngörülen ve o’nun yerine kurulmak için can atan kişiler de biliniyor. Zaten medyada kimin kime oynadığı, yatırım yaptığı da gözlerden kaçmıyor.

CHP içindeki bu oyunu tezgâhlama çabası içinde olanlar hükümetten bağımsız elbette. Ama başarıya ulaşırlarsa, iki aşamada CHP’nin başında da birçok bakımdan Erdoğan’ın kopyası bir adam olur. Böyle bir heves var. Erdoğan nasıl AKP içinde Kürtçü – İslamcı sentezi gerçekleştirdi ise, CHP içinde de Kürtçü-Alevici sentezi bir yapı oluşturulur. Zaten bu hevestekilerin bir ara açıkça dillerine doladıkları “Kemalistler” partiden ayıklanır, en azından etkisizleştirilirler.

Toparlayacak olursak hedef: Başbuğ’u da, Baykal’ı da bulundukları kurumlarda etkisizleştirmek ve bu kurumları başkalaştırmaktır. Devletin iki kurucusundan CHP başkalaştırılmış; TSK kuklalaştırılmış bir Türkiye’de üç aşamalı yıkım planının yolu ardına dek açılmış olur.

Yaşadığımız şu günleri bu perspektiften değerlendirmek yanlış olmaz kanısındayız. Saptamamızın “Patlamaya 5 var” kısmını bir sonraki yazıda ele alacağız.

Kaynak: Nazım GÜVENÇ - Bizim Anadolu Gazetesi, 25 Aralık 2009


TürkCelil
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x