
Artık ağlanıp sızlanmanın, ‘mağdurları’ oynamanın bir getirisi olmadığı iyice anlaşılmaya başlandı ya, hazretin hırçınlığı ondan. ‘Düne’ saldırdı olmadı, ‘bugüne’ kafa attı işin içinden çıkamadı; elde kala kala ‘çılgın’ olarak tabir ettiği ‘deli saçması’ projeler kaldı. Mevcut tablo, sandıkta AKP’yi ‘bir sürprizin beklediğini’ iyiden iyiye ortaya koyuyor.
Alay ettikleri, ciddiye almadıkları, ‘ırkçılık’ve ‘mezhepçilik’ üzerinden vurmaya çalıştıkları rakiplerin her şeye rağmen güç kazanması bütün hesapları alt üst etti.
Hükümetin başı, işte bu tablo nedeniyledir ki beti benzi atmış bir halde ‘çıkış yolu’ arıyor; bulamayınca da azarlıyor, fırçalıyor; ama nafile.
Millet, ‘Küçük Emrah’ görüntüsü altında yatan ‘despot çehreyi’ yeterince tanıdı. Ağzını açana hışımla yürüyen ve “Sus sen bilmezsin, provokatör, darbeci!” yaftası yapıştıran zihniyet için artık deniz bitti.
Bakkallık günlerinden kalma alışkanlıkla ‘gelir’ ve ‘gideri’ toplayıp sonuca baktığında, hem memleketin hem de kendisinin nereye sürüklendiğini görüyor.
Lakin ihtiras kötü bir duygu, kafayı toparlamaya izin vermiyor.
***
Alabildikleri en yüksek oy oranını, kurgusu sınır ötesinde yapılan ‘malum ayak oyunlarına’borçlu olduğu herkesin malumu.
Zira, o dönem vatandaş, İmralı canisi ile yapılan müzakerelerden bihaberdi. Mahdumların ‘hancık’, ‘hamamcık’, ‘gemicik’ sahibi oldukları bilinmiyordu. ‘Açılım’ihanetinin hangi boyutlara ulaşacağı konusunda insanlar bir fikir sahibi değildi. “Benim 75 Kürt milletvekilim var” böbürlenmeleri henüz tedavüle sokulmamıştı.
Başları sıkıştığında ‘başörtüsüne’ sığındılar, rahatlayınca ‘bu meselenin sadece yüzde 1,5’u ilgilendirdiği’ vecizesini yumurtlamaya başladılar.
El hasıl ‘köprülerin’ altından çok sular geçti. Bazen farkında olmadan, bazen de bilerek ‘hangi değirmene’ su taşıdıklarını itiraf ettiler.
Suret-i Hak’tan görünüp kardinallerden ‘seçim duası’ istemeleri, ‘başpapazlar’ ile kol kola girmeleri, adı sanı unutulmuş ‘cemaatsiz’ gayrimüslim tapınaklarını ihya etme girişimleri, ‘oyun içindeki oyunun’ kısmen deşifre edilmesini sağladı.
Yüzde 90’ı vesayet altındaki medyaya rağmen millet gerçeği öğrendi.
***
Evet, bir yerde haklı çıktı, “Muhtar bile olamaz” dediler ama “bakanların başı” oldu, ülkeyi ‘köy muhtarı’ edasıyla yönetmeye kalkıştı.
“Türkiye büyüyor”, ‘milli gelir 10 bin doları aştı“, ”ekonomik krizler bize vız gelir tırıs gider“ deyince millet, aslında ne söylemek istediğini çok iyi anlıyor; insanların gözlerinin önünden ‘cipler’, ‘villalar’, ‘yatlar’, ‘gemiler’, yurt dışında açılan ‘gizli hesaplar’ geçiyor.
Cumhuriyetin ilk gününden bugüne kadar her şeyi kaşımayı maharet sayıyorlar da, kendilerine iktidar yolunu açan ‘ağabeylere’ gıkları çıkmıyor.
Ne garip tesadüf; ama millet, bu garip tesadüfün arkasındaki ‘projeyi’ artık yemiyor.
Zihinleri iğdiş etmeye yönelik kirli tezgahların geri tepmesi, aslında bu ‘tesadüfün’ geç de olsa kafalara dank ettiğinin en büyük işaretlerinden biri.
Her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesap eden ‘oyun kurucu’, milletin ferasetini dikkate almama gafletine düşmüş olmalı.
E, boşuna dememişler, ”Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner“ diye.
Hesabın ‘döndüğü’ noktadayız.
***
Hazret, bir seçim dönemini ‘gömleği’sırtından atarak, öbürünü ‘asker’ ve ‘başörtüsü’ istismarı yaparak, bir diğerini ‘demokrasi’, ‘istikrar’ yalanıyla atlatarak bugünlere kadar geldi.
Lakin, bu dönem takındığı ‘çakma milliyetçi suret’yüzünde pek bir iğreti duruyor.
Millet ister istemez soruyor:
- “Ne o beyzade, artık 36,5 millet lafını ağzına almaz oldun. Hayırdır inşallah?”
İsrafil K. KUMBASAR, 26 Eylül 2013
israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr