Güner Yüreklik
- Siz 30 yıldır sürgünde yaşıyorsunuz. Daha önce, Şah döneminde de 14 yıl Almanyada sürgündeydiniz. Toplam 44 yılınız ülkenizden uzakta, Almanyada sürgünde geçti. Oysa Şahın ülkeyi terk etmesine yol açan İrandaki büyük halk ayaklanmasına liderlik yapmış, yıllarca özlemini çektiğiniz özgürlüğe ve demokrasiye kavuşmak üzereydiniz. Ama olmadı ve elde etmek üzere olduğunuz bir zaferi mollaların emrine teslim ettiniz. 16 Ocak günü İran Şahı Rıza Pehlevi ülkeyi terk ettikten sonra, 30 Ocak günü Humeyni, Paristeki sürgünden Tahrana geri döndü ve 9 Subat günü de İslam Cumhuriyetini ilan ederek ülkeyi yeni bir diktatörlüğün peşine taktı. Şimdi o günleri anımsadığınızda neler hissediyorsunuz ve bu tarihi yenilgiden ne gibi dersler çıkarıyorsunuz?
- Bu duyguları anlatmak çok zor. Ama insanı kahreden, acı veren duygular olduğunu söyleyebilirim. Sizin de belirttiğiniz gibi, 25 yıllık bir diktatörlükten sonra hedefe ulaşmak üzereydik. Hatta, Şahın ülkeyi terk etmesiyle hayalini kurduğumuz zafere ulaşmıştık da. Ama bir anda her şey değişti ve ben tekrar ülkeyi terk etmek zorunda kaldım. Bu benim yaşamımın çok acı bir dersi oldu. Ne olup bittiğini, elde ettiğimiz bir zaferi kıl payı nasıl kaçırdığımızı anlamamız yıllar sürdü. Sonunda gerçekleri kabullenmek zorunda kaldık ve bu tarihi yenilginin gerçekçi bir muhasebesini yaptık. Şimdi yeniden, Şah döneminde olduğu gibi elimdeki bütün olanaklarla demokrasi mücadelesi veriyorum.
'Çıkardığım dersler'
- Mollaların diktatörlüğüne son verebilecek misiniz? Umudunuz var mı? 1979daki yenilgiden ne gibi dersler çıkardınız?
- Şahı devirdikten sonra iktidarı mollaların ele geçireceğini hiç düşünmemiştik. Her şey çok çabuk değişti. Bunda bir dizi rastlantının da büyük rolü oldu. Bir devrimin gidişatını rastlantıların da belirleyebileceğini öğrendim. Eğer, gerçekleri görmeyen bir ütopi ile hareket ederseniz başarıya ulaşamazsınız. Örneğin bu, yaptığımız önemli bir hataydı. Hepimiz o zaman daha çok gençtik, tecrübesizdik. Kafalarımızdaki ütopi, ayaklanmadan sonra sosyalist bir İran kurmaktı. Oysa bu ütopinin gerçeklerle ilgisi yoktu. Başta biz solcular, o zamanki İran halkını, İran halkının yapısını tanımıyorduk. Şah diktatörlüğünü karşımıza almıştık, başka bir şey düşünmüyorduk. Halk ne düşünüyor, onların beklentileri, ihtiyaçları neler, bunları pek dikkate almamıştık. Kısacası İran halkını tanımıyorduk. Halkın beklentilerine, taleplerine cevap vermeyen, bunları dikkate almayan bir devrimin başarıya ulaşması imkânsız. Halkın sadece bir kesiminin istemleri doğrultusunda hareket ederseniz bu da başarıya ulaşamaz. Sonra, şiddet uygulayarak bir hedefe ulaşılacağına da inanmıyorum artık. Şiddet yoluyla kurulan rejimlerin kalıcı olmadığını tarih gösterdi bize. Önemli olan halkın aydınlatılmasıdır. Aydınlanma olmadan toplumsal kalkınma, demokratik ilerleme de olmaz. Halkı toplumsal değişikliklerin gerekli olduğuna inandırmak ve bu doğrultuda halkla birlikte uzun süreli bir mücadele vermek gerekiyor. İşte 1979 yenilgisinden çıkardığım dersler bunlar.
Şah'ı deviren halk mollaları da devirecek'
- İran İslam Cumhuriyetinin 30 yıl ayakta kalmasını neye bağlıyorsunuz?
- Savaşlara ve dış güçlerin, başta ABDnin, savaş-yaptırım tehditlerine.. 1980de ABDnin direktifi ile Saddam Hüseyinin İrana saldırmasıyla başlayan ve 8 yıl süren savaş, Humeyninin yerini daha da sağlamlaştırdı. Onun için Humeyninin kendisi bu savaş için Allahın lütfu derdi. Milyonlarca İranlı genç, bütün millet, bu savaş için seferber oldu, molla rejiminin baskıları ikinci plana itildi, hatta unutuldu. Savaşa ya da molla rejimine karşı çıkan on binlerce İranlı ise derhal idam edildi. Yani savaş, bir yandan İran halkının mollaların peşinde bütünleşmesini sağladı, diğer yandan molla rejimine karşı olanların savaş bahane edilerek yok edilmesine hizmet etti.
- 30 yılını tamamlayan mollalar sizce daha ne kadar iktidarda kalırlar? Umudunuz var mı?
- Tabii ki var. Ama bu kez daha ihtiyatlıyım. Her şey bir anda olmuyor. Zamana ihtiyaç var. Halkıma güveniyorum, Şahı deviren bu halk mollaları da indirecektir. Yeter ki İran dış güçler tarafından sürekli savaşla, yaptırım uygulamayla tehdit edilmesin. İran tehdit edildikçe mollalar iktidardaki yerlerini daha da sağlamlaştırıyorlar. Ama İranda son yıllarda mücadele veren sivil toplum kuruluşları çok önemli mesafeler katettiler. Ben halktan gelen, halkla bütünleşmiş bu hareketin başarılı olacağına inanıyorum.
Mollaların iktidarını beklemiyorduk
- Humeyni devrimi bekleniyor muydu?
- Hayır, kesinlikle beklenmiyordu. 70li yılların ortalarından itibaren İranda Şaha karşı bir hareket başlamıştı. Ancak bu hareket işçi-köylülerden ya da yoksul-fakir halktan gelmiyordu. Tam tersine, petrolden zengin olmuş bir tabakadan veya zengin olma umutları besleyen orta sınıftan geliyordu. Bunlar iktidarda söz sahibi olmak istiyorlardı. Her şeye kendi karar veren Şah rejimi, bu sözünü ettiğim kesim için bir engeldi. Onlar daha da zengin olabilmek için eşitlik, demokrasi talep ediyorlardı. Şaha karşı halk ayaklanması böyle başladı.
İlk protestolar öğrencilerden, aydınlardan geldi. O dönemde hareketin İslamcılarla yakından uzaktan hiçbir ilgisi yoktu. Başlangıçta, 1953te CIA tarafından düşürülen Musaddıkin başlattığı ulusalcı hareketin bir devamı gibiydi.
Paris'ten özgürlükçü açıklamalar yapıyordu'
Tam da bu Şaha karşı hareketin güçlendiği bir sırada, durduk yerde, hiçbir neden yokken bir gazete, kimsenin tanımadığı Humeyni hakkında, kendisini yerden yere vuran, hakaretler yağdıran, İslami inançlarla alay eden bir haber yayımladı. İlk kez Humeyni adı bu gazete sayesinde duyuldu. Humeyni o günlerde Irakta sürgünde yaşıyordu. Gazete bu haberi yayımlayınca İranlı Şiiler ayaklandılar. Neden, kimin direktifi ile bu gazetenin Humeyni aleyhine böyle bir haber yayımladığı bugün hâlâ anlaşılmış değil.
- İranlı Şiiler ayaklanınca ne oldu?
- İran Şahı, Saddam Hüseyinden Humeyniyi sınır dışı etmesini istedi. O da Şahın bu isteğini yerine getirdi. Hiç beklenmedik bir şekilde Fransa Humeyniye politik sığınma izni verdi. Humeyni Parise yerleştikten sonra yaptığı açıklamalarla da bir anda dünya basınının odak noktası oldu. İşkencelerin sona ermesi, gizli servisin kaldırılması, İrana demokrasinin gelmesi, kadınlara eşit haklar verilmesi gibi herkesin şaşkınlıkla karşıladığı açıklamalar yapıyordu. Bütün dünya Humeyniyi konuşur olmuştu. İranlı solcuların veya aydınların büyük bir kısmı Humeyniyi desteklemeye başladılar. Humeyni modern, demokrat bir din adamı olarak görülüyordu.
İşte bu gelişmelerle birlikte İrandaki İslami kesim ön plana çıkmaya, Şaha karşı ayaklanmada öncü rolü oynamaya başladı. İrandaki binlerce din adamı camilerdeki vaazlarında halkı Şaha karşı ayaklanmaya katılmaya, isyana çağırdılar. Bu arada Humeyninin kendi sesinden kasetleri de kaçak yollardan sık sık ülkeye sokuluyor, bu kasetler bir anda binlerce camiye dağıtılıyordu. Camiler parti merkezlerine dönüşmüştü ve çok iyi organize olmuşlardı. Şaha karşı ayaklanan diğer güçler, Humeyni yandaşları kadar organize ve disiplinli değillerdi.
Humeyni ve yüz binlerce molla artık Şaha karşı ayaklanmada itici ve belirleyici güç haline gelmişlerdi. Dizginler onların eline geçmişti. Biz ise hâlâ Humeyninin demokrat bir din adamı olduğuna inanıyor, Şah devrilsin yeter diyorduk.
PORTRE / BAHMAN NİRUMAND
1936 Tahran doğumlu. Orta ve yükseköğrenimini tamamlaması için 14 yaşında Almanyaya gönderildi. Liseyi bitirdikten sonra Alman Dili ve Edebiyatı, Felsefe öğrenimini yaptı, 1960ta İrana geri döndü, Tahran Üniversitesinde doçent olarak çalışmaya başladı. Şah rejimine karşı eylemleri nedeniyle 1965te ülkeyi terk etti, Almanyaya geldi. Almanyadaki 68 öğrenci hareketinin öncülerindendi. Rudi Dutschke ile sonradan Kızıl Ordu Fraksiyonunu (RAF) kuran Ulrike Meinhofun yakın arkadaşıydı.1979da Şah yıkılmadan kısa bir süre önce tekrar İrana gitti ve son 1.5 yılı yeraltında olmak üzere toplam üç yıl İranda kaldıktan sonra, bu kez molla rejiminden kaçarak yine Almanyaya sığındı. İrandaki Molla Rejimi, siyasal İslam, ya da Körfez Savaşı üzerine çok sayıda kitabı yayımlandı. Kitaplarından biri İranda Soluyor Çiçekler adıyla Türkiyede Belge Yayınlarından çıktı.
CUMHURİYET