İhanetin Taraf'ı olmak ve/veya Çankaya'daki "Taraf'lı Hakem" hangi hakem?! / Hayrullah Mahmud ÖZGÜR

İhanetin Taraf'ı olmak ve/veya Çankaya'daki "Taraf'lı Hakem" hangi hakem?! / Hayrullah Mahmud ÖZGÜR

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Ara 17, 2012 10:37

İhanetin Taraf'ı olmak ve/veya Çankaya'daki "Taraf'lı Hakem" hangi hakem?!

“Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.” (M. Kemal Atatürk)
“Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.” (M. Kemal Atatürk
“Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir” (M. Kemal Atatürk)
“Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlakıyla donanmış basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir.” (M. Kemal Atatürk)
“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.” (M. Kemal Atatürk)
“Meclis, konuşma ve basın hürriyetlerini kısan kanunlar yapamaz.” (ABD ANAYASASI)
“Basın hürriyeti kalkarsa, vicdan, eğitim, konuşma hürriyetleri de kalkar.” (F.D.ROOSEVELT)
“Basın hürriyeti, öteki hürriyetlerin emniyet sübabıdır; diktatör hükümetlerden başka hiçbir kuvvet onu kısamaz.” (George Mason)
“Bizi idare edenler, hükümetler ve gazetelerdir.” (Wendel Phillips)
“Gazetesiz bir hükümet idaresine, hükümetsiz bir gazete idaresini tercih ederim.” (T. Jefferson)
“Üç gazete, beni yüz sancaktan daha çok korkutur.” (Napoleon)
http://www.kalbimcity.net/basin-ile-ilgili-sozler.html

…………………….

Küresel aksta akıntının yön’ünün değişmesi kapsamında, “balık”lar ve “karınca”lar yer değiştiriyor.
Med & Cezir?!
Bu anlamda, sıcağı sıcağına medyatik bir enstantane:
Taraf’ta deprem!
Muhalif (!) Ahmet Altan istifa etti’rildi!
http://haber.gazetevatan.com/Haber/499703/1/Gundem
http://dunya.milliyet.com.tr/taraf-in-zombilesmesi/dunya/dunyayazardetay/16.12.2012/1642421/default.htm
http://www.medyaradar.com/haber/gundem-90528/kilicdaroglu-ahmet-altani-aradi-neler-soyledi.html
http://www.medyaradar.com/haber/gundem-90533/arinc-gazetecilerin-iceride-tutulmasindan-uzuntuluyuz.html
Neden, niçin, niye?!
Elcevap:
Ahmet Altan’ın ve/veya Altan sülalesinin AKP & Gülen iktidarına bakışını iki döneme ayırmak mümkün!
Defne Joy Foster’ın ölümüne sebebiyet vermeden önceki dönem, yani BOP’eşbaşı AKP’den yana taraf oldukları, TSK’ya karşı düzenlenen asimetrik saldırının merkezi, medyatik zıplama taşı olarak kullanıldıkları dönem, DJF öldükten sonraki dönem…
Kaldı ki, Defne Joy Foster öldükten sonra, AKP’nin içinde yaşanan “Çankaya Savaşları” kapsamında Altan Ailesi’nin de arka planı değişti; Gül, Gülen, Gökçek cenahı tarafından avlandı!
(Hatırlayın, Erdoğan’ı hedef alan Stratfor operasyonu da bu medya üzerinden yapıldı!)
22 Temmuz 2007’den ve/veya Gül, Çankaya’ya iliştirildiği günden bu yana “Özenle Saddam’laştırılan”, Esad’laştırılan Kaddafi’leştirilen Erdoğan’a karşı, “zaman içinde” muhalif (!) hale dönüştürüldü Taraf!!
Yani Taraf hala BOP’un oyuncağı idi yalnız “muhalefet” adı altında artık TSK’ya, Atatürkçüler’e, Silivri’ye değil, manşetten Erdoğan’a saldırmaya başlamıştı.
Gül’e, Gülen’e, Gökçek’e dair yine tek kelime yok’tu!
Altanlar’ın muhalefet anlayışları, kişisel çıkarları ile birebir bağlantılı!
(Konjonktüre göre demokrat pozisyonlar (!) belirleyen balık hafızalı basın (!) hatırlamasa da, Çetin Altan’ın, Erdoğan’ın elinden aldığı ödül, o ailenin muhalefet düzeyini de gazetecilik çapını da ortaya koymaktadır. Atatürk Türkiyesi’ne attıkları iftiranın mürekkebi hala ıslak’tır, yaş’tır!)
Demem o ki:
Yüz yıllık hesaplaşma bağlamında, “Avanak Demokratlar” her dönem vardır.
Bunlar ağır romantik ve kendi özlerine aşık’tırlar!
Kendilerine sen’sin diyen siyasi iktidarlara koltuk değnekliği yaparlar!
Hakikatlerden uzaktırlar, kendileri öttükleri için sabah olduğunu sanan şaşkınlardandırlar.
Genelde “yetenekli” eski sol’cu kaşar liberal’ler arasında çıkar bu tipler!
Bu yüzden de, art niyetli siyasi organizasyonlar tarafından kolaylıkla kullanılırlar!
Demem şu ki:
Hitler’in nasıl bir Göbbels’i varsa, BOP’eşbaşı AKP’nin de bir zamanlar Altan’ları vardı!
Yaşanan sıcak günün hülasası şudur:
“Avanak Demokratlar”, “Karşı devrimci AKP & Humeyni ittifakı” Taraf’ından, benzeri tarihte birçok kez yaşandığı üzere, bir kez daha, kağıt mendil ve/veya tuvalet kağıdı gibi kullanıldılar, sonra da çöpe atıldılar!
Duyduğunuz Altan’ların üstüne çekilen sifon’un sesidir!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22166941.asp
“Neo Humeyni süreci” adım adım devam ediyor!
Amaca giden yol’da karşı devrimciler, “turkuaz” hedef’lerine çok yaklaştılar!
BOP’eşbaşı AKP, gerçek liberallerle aralarına çok uzun zaman önce mesafe koymuştu, şimdi de “avanak demokrat” ya da “liberaller”i kullanıp, kullanıp üstüne sifon çekiyorlar!
Mehmet Altan, Ahmet Altan’dan sonra şimdi sırada hangi ak saçlı Altan vardır dersiniz?!
Sözün özü:
“Almanya’da, Naziler komünistleri içeri attı.
Sesimi çıkarmadım!
Çünkü Komünist değildim.
Sonra Yahudileri içeri tıktılar.
Bu kez de sesimi çıkarmadım.
Çünkü Yahudi de değildim!
Derken sıra sendikacılara geldi.
Hala susuyordum!
Çünkü sendikacı da değildim.
Sonunda beni de götürdüler.
Ama sesini çıkaracak kimse kalmamıştı!”
Kıssadan Hisse:
Laik olmak demek adam olmak demektir “Hocam”, adam olmak!
Bu kapsamda, Hitler & Humeyni’den Altan sülalesine uzanan çizgide “Avanak Demokratlar”ı anlatan zaman tünelinden birkaç enstantane daha…

……………………..

Avanak Demokratlar?!

William Carr, “Hitler” kitabında şöyle der:
“Almanya felaketinin nedeni, sadece Hitler’in yaptıkları değil, bizim de bir Hitler yaratışımızdı. Hitler, Alman halkının, kendi kaderinin tek hakimi yaptığı ve kaderini, kendi isteğiyle ellerine teslim ettiği adamın adıdır!”
CHP lideri Deniz Baykal da, devrim şehidi Kubilay’ın, Menemen’deki 75’nci ölüm yıldönümü etkinliklerine katılmak için İzmir’e giderken; uçakta, gazetecilere, şu hatırlatmayı yapma ihtiyacı hissediyordu:
“İran’da, Humeyni iktidara gelirken, komünistlerle İslami güçler arasında demokrasi, insan hakları ve özgürlükler temelinde bir birliktelik vardı. İran’da da tıpkı Türkiye’de olduğu gibi liberallerin desteğini almıştı Humeyni. Tıpkı II’nci Cumhuriyetçilerin, liberallerin çeşitli gerekçelerle AKP’yi desteklemeleri gibi!..”
Nitekim...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bir hayli hararetli geçen “bütçe görüşmeleri” sırasında, Meclis kürsüsünden Başbakan Erdoğan’a bu anlamda şöyle sesleniyordu:
“Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol! Başbakan hangi Başbakan? ‘Anıtkabir’de sap gibi duruyorlar’, diyen mi, Hikmetyar’ın önünde diz çöken mi, Anıtkabir’de saygı duruşunda bulunan mı?”
Erdoğan ise Baykal’ın bu sorusuna şu cevabı veriyordu:
“Bu olay 1986’nın olayı. O zaman onların verdiği mücadeleyi herkes alkışlıyordu. Şimdi farklı bir safha geçti. Şimdi o safta, desteklemiyorum. Değiştim, değişerek geliştim!”
İşte bu anlamda zaman tünelinden birkaç flu kare...
Erdoğan’ın “değişerek gelişme”sini yansıtan, “kendi sesi”nden birkaç düşünce fotoğrafı:

BUKELEMUN SİYASET

“Elhamdülillah şeriatçıyız!” (21.11.1994, Milliyet)
“Yılbaşına karşıyım!” (19. 12. 1994, Sabah)
“Ben tekkeye değil dergaha gittim!” (22.01.1997, Gözcü)
“Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok!” (12.05.1994, Hürriyet)
“10 Kasım’da yaygara kopartıldı!” (14.11.1994, Hürriyet)
“İçki yasaklansın!” (1.05.1996, Hürriyet)
“İstanbul’u Medine yapacağız!” (Akis)
“Bütün okullar İmam Hatip yapılacak!” (17.09.1994, Cumhuriyet)
“Ben İstanbul’un İmam’ıyım!” (8.01.1995, Hürriyet)
“Milli Piyango zulümdür!” (29.09.1994)
(.............)
Erdoğan’ın izinden gittiği belli olan Hitler ise “Kavgam” adlı eserinde şöyle der:
“Ekseriyet hiçbir zaman bir şahsın yerine kaim olamaz. Ekseriyet, ahmakları olduğu kadar alçakları da temsil eder. Saman dolu yüz kafa, nasıl ki hiçbir zaman bir akıllı kişiye eşit olamazsa, yüz korkak adamdan hiçbir vakit kahramanca bir karar beklenemez. Devlet bir gaye değil, bir vasıtadır!”
Erdoğan’ın da benzer sözleri vardır.
“Demokrasi amaç değil araçtır” der.
Bu tarz düşünceler ileri süren Hitler de, Erdoğan gibi sandıktan çıkmıştır.
Partisi, kendisine Başbakanlık yolunu açan, 6 Kasım 1932 seçimlerinde, yüzde 33.1 oy almıştı! Ancak, alınan bu oylar, halkın çoğunluğunu temsil etmiyordu.
Önce, General von Scheicher, Başbakanlığa getirildi.
Başarılı olamadığı için bir başka partinin desteğini alan Hitler, 30 Ocak 1933’te Cumhurbaşkanı Hinderburg tarafından Başbakanlık’a atandı
Bizde ise Erdoğan, Cem Cengiz Uzan’ın zamansız kurduğu GP’nin aldığı oy oranı ile Meclis’te neredeyse “mutlak iktidar”ı yakaladı.
Her “ihtilal” önce evlatlarını yermiş!
AKP merkezli “Anadolu İhtilali”nde de öyle oldu!
Erdoğan, Başbakanlık koltuğuna oturunca, ilk olarak Uzan İmparatorluğu’nu yerlebir etti.
Ardından da “5020 Sayılı Yasa”nın verdiği güçle, dümeni Atatürk Türkiyesi’ne doğru kırdı.
Yani...
GP’nin “bilinçsiz katkı”sı ile Erdoğan, halkın çoğunluğunun istemediği ve hatta nefret ettiği bir parti iken, seçim sistemimizin demokratik olmaması sayesinde, Anayasa’yı değiştirecek bir güç ile tek başına iktidar olmayı başarabildi.
Bu durumda, egemenliğin, kayıtsız şartsız Türk milletinde olduğunu iddia etmek mümkün mü?!
Ki...
1933 yılına gelinceye kadar Almanya’da kamuoyu, Nazi’lerin iktidarını normal karşılayacak biçimde hazırlanmıştı.
O günlerin Almanya’sında, Hasan Cemal gibi yazarların savunduğu yaygın düşünce şöyleydi:
“Madem demokrasi var; seçmen iradesine saygı göstermek şart! Bir kere de bu partiye şans verelim. Hitler değiştiğini söylüyor. Hem bu ülkede yasalar var, kurumlar var; hele hele ordu var!”

AVANAK DEMOKRATLAR

Oysaki, totaliter bir rejim kurmak için “mutlak çoğunluğa” dahi gerek yok!
Almanya, İran ve Türkiye örneklerinde görüldüğü gibi halk ılık suda bıcı bıcı yapan kurbağalara dönüştürülmüşse, sistemi “gaflet uykusu”ndan uyandırmak bazen zor, hatta imkansız!..
Hitler’in Propaganda Bakanı Göbels, günlüğüne bu anlamda şu notu düşmüştür:
“Sayıların ne önemi var? Devlette efendiler artık biziz!”
Günün moda deyimi ile “siyasetin fındık kurdu” ya da “politikanın fındıkkıran”ı, modern zamanların Propoganda Bakanı Cüneyd Zapsu’nun da, AKP sandıktan fırladıktan sonra, “Türkiye artık bizden sorulur!” diye kamuoyuna vaz’ettiği, Göbels’inkine benzer sözleri vardır; dinleyende “Deja vu” yani “Ben bunu daha önce yaşamıştım” hissi uyandıran!..
Ve...
Son olarak...
Lenin, AKP iktidarından nemalanan “sözde aydın”lar için “Avanak demokratlar” tanımlamasını yapar.
Ardından da şöyle der:
“Bu tür tatlı su demokratlarını önce kullanın, işiniz bittikten sonra atarsınız!”
30 Aralık 2005 tarihli Sabah Gazetesi’nin manşetinden aynen yansıtıyorum:
Ali Kırca sordu: Cumhurbaşkanı olmayı düşünüyor musunuz?
Erdoğan cevap verdi: Gün ola harman ola!
Ve Erdoğan’ın yıllar öncesinden ifşa ettiği Köşk’e çıkmakla ilgili hayali:
“Cumhurbaşkanı’nın İmam Hatip’li olacağı günler yakındır!” (5.02.1996, Akit)
Üst üste binen bu sözler insanda, “Acaba, Erdoğan gerçek niyetini saklıyor mu?!” düşüncesini uyandırıyor.
Belki de, şu tarz bir yaklaşım daha doğru bir tanımlama olacaktır:
“Erdoğan önce niyetini söylüyor, sonra inkar ediyor, ardından niyetini gerçekleştirmek için avanak demokratların desteği ile hedefine doğru emin adımlarla ilerliyor!”
Kaldı ki, Almanya yıkıldığında, Hitler rejiminin iki numaralı adamı Göring, Nürenberg Savaş Suçları Mahkemesi’nde kendini şu kelimelerle savunuyordu:
“Biz halka gerçeği söylemiştik, sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara başvuracağımızı açıklamıştık. Halk bizi bilerek seçti, bizi istedi. Bizi yargılayamazsınız!”
Erdoğan da ilerde benzer bir cümle kurarsa, tatlı su demokratları ne diyebilir ki?!
Bu bakımdan “Avanak demokrat” niyetine kullanılmak istenen, başta Ali Kırca olmak üzere, Atatürk Türkiyesi’nin kazanımları ile gününü gün eden herkese önemle hatırlatırım!
Dikkat!
Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz!
http://newsgroups.derkeiler.com/Archive/Soc/soc.culture.turkish/2005-12/msg00821.html

31 Aralık 2005
Hayrullah Mahmud


…………………..

Son centilmen?!

‘Orman kanunu nedeniyle Cumhurbaşkanı ile çatışacak deniyordu. O ise gayet güzel bir barış ilan etti. ‘Ekim’e kadar Parlamento’yu açmıyoruz’ dedi. Tayyip Bey, gerilimci değil. Neticede hedefine gidiyor, ama diyalog açıcı, gerilimi durdurucu bir yaklaşım içinde duruyor. Mesela uyum paketlerinde çok başarılı oldu.’
Bu sözler ayniyle vaki!..
Tayyip Erdoğan’ın akıl hocası Korkut Özal’a ait...
8 Eylül 2003, Pazartesi tarihli Radikal’de Neşe Düzel’le yaptığı söyleşide Özal, Erdoğan’ın Türkiye’yi ele geçirme stratejisini farkında olmadan deşifre ediyor...

AÇIĞA DÜŞMEK
Bu anlamda bir başka fotoğraf:
‘Yalnız, bir yerde hata yaptık. O da, büyük silah ve teçhizat alımının ardından teknik düzeyde eleman alımına gidildi. O silahların bakımını yapacak kadro alımı için çok yoğun bir talep oldu. O yüzden de önceden yaptığımız gibi, ciddi bir araştırma yapamadık. Alınan elemanlar, sıkı bir denetime tabi tutulamadı. Humeyni’nin eylemi başladığında, ordu yönetime el koyma kararı aldı; ama, ne tank, ne tüfek, ne de uçakları kullanabildi. Silah gücünün hemen hepsi, teknik düzeydeki adamlar tarafından iş görmez hale getirilmişti. Bu yüzden bizler de bir şey yapamadık.’
Bu sözler de ayniyle vaki!..
Aynen, Korkut Özal’ın söylediği türden...
İran’dan Türkiye’ye kaçan, üst düzeydeki bir komutan, adının yazılmaması kaydıyla, o dönem Yeni Asır’da çalışan arkadaşımız Erol Yaraş’a anlatmış...
O söyleşiyle ilgili olarak Yaraş bana, ‘Komutan çok üzgündü, adının çıkması halinde adresinin saptanıp, öldürülmesinden endişe ediyordu’ demişti.

ÇİÇEĞE BAKMAK
Nitekim...
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 74. yıldönümü münasebetiyle verdiği resepsiyonda, SABAH’ta manşet olan, yukarıya aldığım sözlere paralel şu anısını aktarmıştı:
‘Bana öyle şeyler anlattılar ki, dayanamayıp sordum:
‘Peki, siz hiç böyle bir irticai gelişmenin farkında olmadınız mı?’
İranlı komutan şu cevabı verdi:
‘Sayın general, devamlı bir çiçeğe bakarsanız, o çiçeğin büyüdüğünü göremezsiniz. Örneğin, bir gülün nasıl açtığını bile fark edemezsiniz. İşte bizde de öyle oldu.’
Bu sözlerine karşılık susmak istedim; ancak, üsteleyince sordum:
‘Peki, hiç mi kavrayamadınız, algılayamadınız?’
Bu kez şöyle bir cevap verdi:
‘Biz onların, her gün hiç fark ettirmeden, ama yavaş yavaş, santim santim, sanki yeni bir şey olmuş gibi getirip ortaya koydukları dini şeyleri, halkımızın temiz duyguları diye düşündük. Sonuçta böylesine bir durumla karşılaşacağımızı hiç tahmin etmedik. Ama baktık ki, her geçen gün halkımızın temiz duygularından kaynaklandığını zannettiğimiz dini ve masum istekler gibi görünen şeyler, irticanın ta kendisiymiş.’
Komutan böyle tarif edince, ‘Demek ki, siz görevinizi yapmamışsınız’ dedim. Ardından da sordum; ‘Peki, fark ettiğinizde, yani Humeyni için Tahran’da 500 bin kişiyle miting yapılmaya başlandığında da mı fark etmediniz?’
Komutanın verdiği o cevap, hiçbir zaman kulaklarımdan silinmedi.
Bana şöyle dedi:
‘Sayın general fark ettik... Fark ettik ama iş işten geçmişti’...’

O KAFA
Bu sözler, ‘Atatürk Türkiyesi’nin neden bu konuda hassas olması gerektiğini anlatıyor... Ortada ‘entelektüel’ diye dolaşıp, ‘Dinciler de iktidara gelse ne olur?’ diye geçmişte fetva verenlerin, nasıl bir kış uykusunda olduklarını net bir şekilde ortaya koyuyor...
Ki...
Hasan Hüseyin Ceylan da yine SABAH’ta yayınlanan, ‘İmam Hatip Lisesi mezunları Harp Okulları’na girebilseydi, dünya yeniden kurulacaktı. Kanun çıksaydı, biz 1979 yılında Harp Okulu’ndan mezun olacaktık. Bugün Binbaşı Hasan Hüseyin Ceylan, Albay Tayyip Erdoğan olacaktı’ sözleriyle niyetlerini çok önceden açık seçik ortaya koymuştu.
Bu bakımdan, hukuk devletinin temel mantığı ortadadır.
Kanun varsa uygulanır.
İşlevini yitirmişse, iptal edilir, yenisi hazırlanır...
Eğer, ‘Benim zihniyetim bu!’ diyen...
Devleti temellerinden yıkıp ümmetçiliği yaymak isteyenlere, yargı önünde hak ettikleri ceza verilmezse...
Aynen, o İranlı generallerin anlattığı gibi, Türkiye için de iş işten geçmiş olur...
Tercih, bu ülkenin geleceğiyle ilgiliyse...
Bu ülkede yaşayan, Atatürk’ün kurduğu Türkiye’nin devamını isteyen herkes, elini taşın altına koymak zorundadır.
‘Son centilmen’in de bu gerçekleri göz önüne alarak hareket etmesi gerekmez mi?!
Çünkü, başka Türkiye yok!..
Çünkü, İslam’ı demokrasi ile bağdaştırabilen başka Batılı ülke de yok!..
Çünkü, irticanın yol haritası ortada!..

Star, 16.09.2003
Hayrullah Mahmud

http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/07/buyuk-kurt-mavras-veveya-gulun-akiti.html

…………………….

Mesnevi’den!

Azrâil’den Kaçan Adam


Hz. Süleyman’ın hüküm sürdüğü devirlerde, bir adam koşa koşa saraya gelerek, Hz. Süleyman’ın huzuruna çıkar. Benzi sapsarı, korkudan tir tir titrer bir halde, Süleyman Aleyhisselâmdan kendisine yardım etmesini ister.
Hz. Süleyman bu adama sorar: “Ne oldu sana böyle? Seni bu kadar korkutan şey nedir?”
Adamcağız nefes nefese: “Azrâil bana öyle öfkeli baktı ki, canımı alacağından korktum. Koşup sana geldim.”
Hz. Süleyman, “Peki, benden isteğin nedir?” der.
Adamcağız, “Ey canları koruyan adaletli padişah! Senin hükmün rüzgâra geçer, emret de
beni Hindistan’a götürsün. Belki o zaman canımı kurtarırım” der.
Süleyman Aleyhisselâm rüzgâra, adamı istediği yere bırakmasını emreder.
Rüzgâr adamı Hindistan’ın iç taraflarında bir yere uçurarak bırakır.
Ertesi gün divan kurulur ve herkes Hz. Süleyman Aleyhisselâmın huzurunda toplanır.
Hz. Süleyman Azrâil’e, “Dün bana bir adam geldi. Kendisine öfkeyle baktığını söyledi. O müslümanı evinden barkından, çoluğundan çocuğundan uzaklaştırmak için mi
öyle baktın? Sebebi nedir?” der.
Azrâil, “Ey Süleyman! Ben ona öfkeyle değil, şaşkınlıkla baktım. Çünkü Cenâb-ı Hak bana, o kulumun canını bugün Hindistan’da al” diye emir buyurmuştu.
Ben de o adamı burada görünce şaşırarak kendi kendime, “Bu adamın burada ne işi var? Yüzlerce kanadı olsa Hindistan’a varması çok zor” dedim. Onun için adama tuhaf ve şaşkınlıkla baktım. Fakat Hindistan’a gittiğim zaman adamı orada buldum ve vazifemi yerine getirdim” diyerek Hz. Süleyman’ın sorusunu cevaplar.
Kıssadan Hisse: İnsanlar ihtiraslarına kapılarak yoksulluktan ve ölümden korkarlar. Halbuki bütün dünya işlerimizi ölüm gerçeğini kabullenip, göz önünde bulundurarak yapmalıyız. Kimden, neyi
kaçırıyoruz? Allah’tan kaçabileceğini düşünmek büyük bir cahillik değil midir?
Nokta.

………………….

Ve…
Son olarak…
Hayatı yanılgılarını yazmakla geçmiş, operatif kalem Hasan Cemal’in sözleri ortada:
“Madem demokrasi var; seçmen iradesine saygı göstermek şart! Bir kere de bu partiye şans verelim. Hitler değiştiğini söylüyor. Hem bu ülkede yasalar var, kurumlar var; hele hele ordu var!”
Hitler rejiminin iki numaralı adamı Göring’in, Nürenberg Savaş Suçları Mahkemesi’nde kendini savunduğu sözler de:
“Biz halka gerçeği söylemiştik, sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara başvuracağımızı açıklamıştık. Halk bizi bilerek seçti, bizi istedi. Bizi yargılayamazsınız!”
“Avanak Demokrat” Altan ailesinin BOP’eşbaşı AKP & Gülen iktidarı tarafından nasıl kullanıldığı da!
Demem o ki:
Durum Analiz?!
Gül, Gülen, Gökçek, BOP’un mayınlı arazisinde “Saddam’laştırılan Erdoğan”ın üzerinden operasyon yapıyor!
Demem şu ki:
Amaca giden yol’da Erdoğan’ı mayınlı arazideki “Eşek” niyetine kullanıp, Gül, Kılıçdaroğlu üzerinden yol’larına devam etmek istiyor!
http://www.gazeteciler.com/medya-kosesi/kilicdaroglu-akpyi-stvde-bombaladi-41180h.html
2012 güz vakti, “AKP” adı, Erdoğan niyetine kullanılıyor!
Gül, karşı devrimci ak CHP’nin başı Kılıçdaroğlu tarafından korunuyor, kollanıyor!
Sözün özü:
Gördüklerinin yarısına duyduklarının hiçbirine!
Sadece ter akıtmak yetmez, neyi neden yaptığını da bilmek şarttır!
Netice:
Gordion Düğümü Final?!
1 numaralı Taraf’lı Hakem Abdullah Gül sorunsalı!
Ezcümle:
Laik olmak demek adam olmak demektir Ahmet Altan, adam olmak!
Nokta.


Hayrullah Mahmud ÖZGÜR, 16 Aralık 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x