
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay karargahında düzenlediği basın toplantısında sözlerine sabah saatlerinde Diyarbakır Licede yaşanan ve 9 askerin şehit olduğu olayla ilgili değerlendirmelerde bulunarak başladı. İşte Başbuğun açıklamaları:
Bu toplantıya maalesef biraz evvel üzücü bir olayla başlıyoruz. Her zaman ifade ediyorum. Türkiye aslında terörle yaşayan bir ülke. İşte 2 gün evvel İstanbulda yaşadıklarımız. Bu sabah Diyarbakırda olan olay
Bu sabah Diyarbakır bölgesinde, Lice Genç yolu üzerinde, yol emniyeti için, çünkü daha sonra oradan bir hareket vardı, bir tank ve bir zırhlı personel taşıyıcı görevlendirildi. Yol emniyetini sağlamak üzere Bölgeye geldikten sonra, olayın olduğu yerde, önce tank aynı yerden geçiyor, ardından da ABDlilerden aldığımız zırhlı personel taşıyıcı geçiyor. O sırada maalesef bir patlama olayı oluyor. Bu patlama sonucunda elbette yüreğimizi yakan 9 vatan evladını kaybettik. Şehit oldu. 9 personelimizin 2si uzman diğerleri normal erdir.
Şimdi zırhlı personel taşıyıcı hepinizin bildiği gibi ismi zırhlı. O taşıtın altında da 4 4,5 cm kalınlığında zırh var. Bu araca bu kadar önemli bir etki yaptığına göre, elbette olayla ilgili detaylı bir yorum yapamayız, incelenecek, bilgileri size sunacağız. Şu anda Ordu Komutanı da olay mahalline gitti.
Önemli olan şey şu. Zırhlı taşıtın altında 4 4,5 cm kalınlığında zırh var. Böyle bir olay olduğuna göre patlayıcı çok güçlü. Bizim ilk değerlendirmemiz bunun el yapımı bir patlayıcı olduğu. Diğer patlayıcılar da olabilir fakat çok güçlü bir patlayıcı. Patlayıcı düzeneğini de söylememiz doğru değil, ancak bize gelen bilgiye göre bu büyük bir ihtimal uzaktan kontrollü ya da kablolu
Kaybettiğimiz 9 vatan evladımıza ben rahmet diliyorum. Tabi büyük bir acıdır. Türk milletine de başsağlığı diliyorum. Ancak şu da var ki terörle mücadelede karamsarlığa yer yok. Karamsarlığa girerseniz kaybedersiniz.
TOPLANTI 90 DAKİKA SÜRECEK
Nisan ayında yapacağımız toplantılar hakkında bilgi vermiştik. Bugün toplantı amacıyla buradayız. Ben bugün bu toplantı süresinin 90 dakika yani 1,5 saat olmasını düşündüm, planladım. Sizlerin de herhalde katkılarıyla yapacağımız bu iletişim toplantısını 90 dakikada tamamlarız.
Bugünkü toplantıyı ağırlıklı olarak sizlerin sorularını alarak, bu sorulara cevap vermek şeklinde yürütmeyi düşünüyorum. Dolayısıyla başlangıç olarak çok büyük bir açıklama yapmayı düşünmüyorum.
ERGENEKON SORUŞTURMASINDA BULUNAN MÜHİMMAT VE SİLAHLAR
Ancak sorularınızı almadan evvel bir konu üzerinde açıklama yapmayı uygun buluyorum. Konu da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında bulunan silahlarla ilgili. Bu silahlarla ilgili gerek kamuoyunun gerekse medyanın haklı olarak bilgiye ihtiyacı var.
Bulunan mühimmat Şimdi konuyu doğruyu temele oturtabilmek için, sağlıklı değerlendirmeler yapabilmek için silahla mühimmat arasındaki farkı ortaya koymak gerekir. Herhalde silahı tanımlamaya gerek yok. Tabanca, tüfek, top, havan gibi şeyler
Burada silahın önemli olan noktası şu. Her silahın üzerinde mutlaka o silaha ait stok numarası vardır. Yani aynı numaraya haiz iki tane silah olmaz. Birinci önemli nokta bu. İkinci önemli silah envantere girdikten sonra çıkana kadar uzun süre kullanılan bir malzemedir.
Şimdi bu soruşturma kapsamında bulunan silahlara baktığımızda 45 adet silah bulunduğunu görüyoruz. Bu silah kapsamını ortaya koyduktan sonra birinci önemli olan noktayı açıklıyorum: Soruşturma kapsamında bugüne kadar bulunan veya yakalanan 45 adet silahın hiçbirisi TSK envanterine değildir, TSKya ait değildir. Elbette kamuoyumuz, medyamız bu kavramları bilmediği için, 45 silah bulundu doğru ancak hepsinin numarası var, baktığımızda bulunan silahların hiçbirisi TSKya ait, envanterinde bulunan silah değildir. Bunu özellikle net olarak açıklıyorum. Bunun doğru anlaşılmasını da özellikle istirham ediyorum.
Kime aittir? Ayrı konudur. Bazıları, subayımızın üstünde bulunan silahlar, kendi silahlarıdır. Bunların kaynağı nereden gelmiştir, nereden alınmıştır ancak yargı sonunda belli olacaktır. Bizi ilgilendiren konu TSKya ait olup olmadığıdır. Çünkü bize ait olması durumunda çalındığını gösterirdi. Şimdi burada bayanlar da var. Türklüğün de şeyidir silahın çok ayrı bir yeri vardır. Silahlar ile TSK arasında bağ kurulmaya çalışılıyor bu doğru değil.
MÜHİMMATLAR
İkinci konu mühimmat. Lav, el bombası, tüfek bombası vb hepsini ifade etmeye gerek yok. Mühimmat ne demektir? Mühimmat bir kere kullanılır, ikinci kez kullanılma olanağı yok. Bir sefer kullanırsınız biter. Mühimmat sarf malzemesidir. İşin belki en zor noktalarından bir tanesi, her mühimmatın üzerinde sadece kafile numarası vardır. TSK örneğin diyor ki bana 6 bin lav üret diyor. TMO 6 bin lav üretiyor ve hepsine aynı numara veriyor. Şimdi bu çok önemli çünkü bulunan mühimmatın nereden çıktığını bulmamız için önemli.
Basın mensuplarına boş bir lav gösteren Başbuğ, Korkmayın bu boş lav demesi salonda gülüşmelere neden oldu.
Mühimmat bir kez kullanılacak. Şimdi bu bir lav. Kullanılmış bir lav. Bunu bir kez kullandıktan sonra bir daha içine roket koyma imkanınız yok. Bu lavı bir kez kullandığınızda 30 cm zırhı delersiniz.
BAŞBUĞDAN KRİTİK SORU
Boş lavı ne yaparsınız. Ya eğitimde kullanırsınız, ya da imha edilir genelde. Şimdi Beykoz Poyrazköyde kazılar yapıldı. Bu kazıların birinde 5 tane boş lav paketlenmiş olarak kazıda bulundu. Gömülmüş Şimdi bu boş lavın kullanılma olanağı yok, kullanamazsınız. Ben de bunu soruyorum. Acaba bunu yapanlar, gömenler bu 5 tane boş lavı niye gömdüler. Ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Açık söyleyeyim. Hiçbir işe yaramaz. Paketlenmiş de...
Bu Beykoz'daki arazı Milli Savunma Bakanlığı'na ait değildir. Bir vakfa aittir. Statüsü ikinci derecede kara askeri yasak bölge statüsündedir. O doğru. İkinci derece kara askeri yasak bölgelere sadece yabancılar giremez. Kimler giremez? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes girer. Hatta TC vatandaşı buradan imar izni alabilirse, burada bina da yapar, oturur da.

Önemli olan diğer bir husus, bu üretilen MKEde üretilen tüm ürünler TSK envanterine girmiyor. Bazıları Emniyet Genel Müdürlüğümüze gidiyor. Örnek el bombası, lav, hafif silah mühimmatı, aydınlatma fişeği, bubi tuzakları Sadece TSKnın envanterine giren silah değil. Sakın yanlış bir yorum yapmayın. Bulunan malzeme şuradandır buradandır demiyorum. Ancak bilgi sunuyorum, olayın karmaşıklığını gösteriyorum. Örneğin bulunan mühimmatın kayıtlı olduğu gruba baktığımızda bir kısmı TSKya bir kısmı da Emniyete gitmiş.
TSKNIN TÜRKİYEDE GÖMÜLÜ HİÇBİR SİLAH VE MÜHİMMATI YOKTUR
Deniliyor ki bulunan mühimmatın bir kısmı TSKnın Özel Kuvvetler Komutanlığına ait olabilir. Bunun net cevabını veriyorum. 1986ya kadar TSKnın özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığına ait Türkiyede gömülü silah ve mühimmatı vardı. 1986da alınan karar çerçevesinde bu silah ve mühimmatın tümünün toplatılarak depolara konulmasına karar verildi ve bu işlem 1988 yılında tamamlandı. Bu şu demektir TSKnın Türkiyede hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur.
Biz bir yıldır bazı faaliyetlere başladık.
1- El bombaları ve lav önemli mühimmat. Onun için bizim her el bombasına ve lava özel numara vermemiz lazım. Ama silinmemesi lazım. Bunu yaparsak bir yerde bir hata olursa onu bulmamız çok kolay olur. El bombaları ve lavlara özel numara verilmesi işlemi yapıldı. Bu numaraların yerini bulsalar bile silme imkanları olmayacak. Elbette dolu el bombalarına yazma imkanımız yok. El bombaları ve lav mühimmatının kafile numara sistemi değişti.
2- Örneğin herhangi bir yerde silah ve mühimmat bulunduğunda, Ankaradan Kuvvet Komutanlığından o kafile hangi birimdense nokta denetleyicisi gönderiyoruz. Diyoruz ki yarın hemen uçakla gideceksiniz, o mühimmatın kayıtlı olduğu birime ulaşıp kontrol edeceksiniz. Ayrıca her olaydan sonra birimlerden resmi rapor alıyoruz. Bu iki sistemi yaklaşık 1 yıldır çalıştırıyoruz. Şimdi alınan rapor sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizim kayıtlarımıza göre mühimmat eksiğimiz gözükmüyor. Bu mühimmat o zaman nereden geldi. Bu sorunun yanıtı ya Irak, maalesef bize her açıdan problem olan Irakın kuzeyinde sokakta neredeyse uçaksavar silahını bile çantasına koyar getirirsiniz. Diğer kaynak, iç güvenlik harekatımızda bazı güçlüklerimiz var. Operasyona çıkan bir birliğin, operasyondan sonra üzerindeki mühimmatı tam olarak kontrol etmeniz mümkün değil. Eğitimlerde yapıyoruz, boş kovanları toplatıyoruz. Ancak operasyonlarda bunu yapabilir miyiz? Bunun için mühimmat sarf malzemesi dedim. Şimdi biz sarf malzemesinin daha üst komutanlar tarafından imzalanmasını getirdik. Bu güvensizlik değil. Eskiden örneğin bir komanda tugayında görev yapan, bunu bir simge olarak görüyordu. Operasyona girdiğinde el bombasını saklıyor, köyüne gidince de bu el bombası diye gösteriyordu. Bunlar yaşandı. Şimdi bunlar çok çok alt seviyelere çekildi.
3- Çok önemli olan son nokta ise şu her bulunan mühimmat veya silah söz konusu olduğu anda hiç gecikmeksizin Silahlı Kuvvetler olarak, ismi geçenlerle ilgili her iddia üzerine biz askeri yargı sistemini çalıştırıyoruz. Şu ana kadar bu konuda askeri soruşturma açılmayan hiçbir konu yoktur. En son iki örnek vermek gerekirse bir yarbaya ait silah ve mühimmat bulunma iddiasında, o yarbay ile ilgili olarak askeri yargı tarafından soruşturma açılmıştır. Bu Poyrazköyde bulunan silahlarla ilgili de iddialar yöneltilen kişilerle ilgili hemen soruşturma açılmıştır.
YARGININ KARARINI SABIRLA BEKLEYELİM
Bu mühimmat kimler tarafından ne amaçla gömüldü diye bize soruyorlar. Bu sorunun muhatabı herhalde ben değilim. Bu sorunun muhatabı yargıdır. Yargının bunların kimler tarafından ne amaçla yapıldığını ortaya çıkarmasını bizler de bekliyoruz. Bu konuda sabırlı olmamız gerekiyor. Çok sabırsızlık var. Yargının süre olarak da yavaş işlediğini kritik edebilirsiniz, ancak bu konuda yapacak bir şey yok. Hepimize düşen görev yargının görevini yerine getirmesin beklemektir.
SORU CEVAP BÖLÜMÜ
Bir kafileden bahsettiniz. Bunun 3 bin tanesinin Emniyet tarafından alındığını söylediniz. Acaba Poyrazköyde bulunan mühimmat arasında Emniyete ait olan var mı?
Poyrazköy ile ilgili raporlar yeni geldi. Orada bulunan mühimmatla ilgili net dökümler yok. Ama madem sordunuz, mesela orada dolu bulunan bir lav var. Bu lavlardan bir tanesi TSK envanterinde yok.
BAŞBUĞDAN ERGENEKON İSMİNE TEPKİ
Ergenekon Soruşturması ile ilgili 2. iddianame ortaya çıktı. Burada TSK ile ilgili sayılabilecek, eski komutanların içinde bulunduğu iddialar var. Büyükanıtın selefi Özkök tanıklık yaptı. Genel olarak düşünceniz nedir? Nasıl bir dava olarak bakıyorsunuz? Geçmişte olan olayları ortaya çıkartabilir mi?
Bir kere isim zikrediyorsunuz. Özel ismin zikredilmeyeceğine dair mahkeme kararı var. Bu davanın özel isimle anılmayacağına yönelik mahkeme kararı var. Var mı yok mu? İşimize geldiği zaman evet, gelmediğinde hayır olmaz. Benim bildiğim ilgili mahkeme dosya numarası verir dosyaya. Özel isimle bir davanın anılması doğru değil.
14 Nisanda yaptığım konuşmada dedim ki; biz TSK olarak elbette demokratik rejime bağlıyız ve saygılıyız. Kimsenin de tereddütte olmaması lazım. Bir diğer husus demokrasinin elbette en vazgeçilmez temel noktalarından bir tanesi de yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüdür.
Mevcut yargı sistemimize hukuk düzenimize zarar verecek davranışlardan kaçınılması lazım. Biz TSK olarak yargıya, hukuk sürecine saygılı olmaya azami derecede dikkat ediyoruz. Genel kapsamda biz TSK olarak her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi düşüncesindeyiz. Hukuka, hukuk sistemimize, sonuna kadar güvenmek mecburiyetindeyiz. Başka alternatifi yok.
Bunları söyledikten sonra herhalde yorum yapmamı beklemezsiniz. Ancak madem sordunuz bazı konularla ilgili düşüncelerimi de paylaşmak isterim.
ERGENEKON'DA TSK'YI RAHATSIZ EDEN KONULAR
1- Biz bi kere dedik ki mahkeme kesin kararı verinceye kadar herkes suçsuzdur. Hukuki terimi de herhalde masumiyet karinesi. Bunu da ilk kez biz gündeme getirdik, terim olarak. Şimdi soralım bu yürütülen soruşturma kapsamında masumiyet karinesine uyuluyor mu? Ben soruyorum cevap da vermeyeceğim.
Bunlar beraat edebilir. Ne olacak verilen kişisel zararlar? Medya olarak siz de kendinizi lütfen sorgulayın.
2- İkinci konu soruşturmanın gizliliği ilkesi. Bu ilke Türkiyede gerçekten var mı yok mu? En önemli olan noktadan bir tanesi. Bu soruşturmanın ve yargılamaların yapılırken kurumların saygınlığına da zarar verilmemesi lazım. Mecbur kaldım bu örneği vereceğim. Şimdi bu Poyrazköyde bulunan mühimmat ve silahlar bir televizyonda kaç dakika gösterildi. 50 dakika. Sürekli gösterilen bant 6 7 dakika. 10 sefer haberi geçiyorsunuz ve kurumlarla alaka kuruyorsunuz. Bu bir haber midir evet haberdir. Ama bunun 50 dakika, defalarca verilmesinin amacı nedir? Ben de bunu soruyorum. Haklıyım da. Haksızsam konuşalım. Bu kurumlara acaba zarar vermiyor mu? Bunun amacı acaba habercilik midir yoksa kamuoyunda korku yaratmak mıdır? Verilen haberle acaba kamuoyunda bir karamsarlık kötümserlik yaratıyor muyuz?
3- Bir itirafçının konuşmaların 5 gün yayımlıyor arka arkaya. Bu bir haber midir? Kurumsal bir bağ ilişkisi kurulmaya çalışılıyor. Elbette haber verilecektir, ancak veriliş şekli, süresi, kamuoyunda yaratacağı etki de göz önüne alınmalıdır.
4- Diğer bir konu. Türkiye her sabah acaba kimin ses bandıyla karşılaşacağımız bir ülke oldu. 1- Bu ses kayıtları legal mi? 2 Bu kayıtlar doğru mu? Böyle nereye gideceğiz? Bu da bizi rahatsız ediyoruz.
5- Sordunuz söylüyorum. 2 iddianame var. İkincisinde 1993te Bingölde meydana gelen olayla ilgili bir gizli tanığın ifadesi var. Kimdir, ne kadar güvenilir? Beyanı iddianamede yer almış. Peki güzel bu gizli tanığın verdiği ifadeyle, olan olay ile suçlanan kişiler arasında bağ kurmanız gerekir. Ama o yok.
6- Bu konuda son söyleyeceğim konu. Bazı olayların sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandığını görüyoruz. Tabi yan dosyalarını incelemedik ama bu durum insanı düşünme noktasına sürüyor. Belki benim genel ifade edebileceklerim bunlar.
Onun dışında yargı süreci devam ediyoruz. Bu sürece saygılıyız. Bizler de bu süreci takip edip izleyeceğiz ve yaşayacağız.
- Emekli generallerimiz de TSKnın bir mensubu olduğu için. Sayın ÖZkökün de ifadesi alındı. Bunun bilgisi sizde var mıydı, sonradan mı öğrendiniz?
Şimdi 2. iddianameyi eğer incelediyseniz bu konunun tetkik edildiğini görüyoruz. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı emekli Org. Hilmi Özkökün ifadesine tanık olarak başvuracağı görünüyor. Ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu soruşturma neticesinde hangi sonuca gelir bunu bilemem.
- 14 Nisanda Devlet dağ kadrolarının dağılmasını sağlayacak yasal değişiklikler yapmalıdır dediniz. Bu değişiklikler neyi kapsıyor? Af konusunda görüşünüz nedir? Aynı gün Atatürkün Türkiye halkı kavramını kullandınız. Kürtleri bu kavramda nereye oturtuyorsunuz. DTPnin yerel seçimleri Kürdistan haritası ortaya çıktı yorumunu nasıl karşılıyorsunuz?
Hukuk süreci ile ilgili başka soru var mı? diyen Başbuğ Evet yanıtını alınca, Önce bunu tamamlayalım dedi. Gazeteciler şu soruları sordu:
- Bu davanın temel konusu TSKnın bir darbe yapma hazırlığı içinde olduğu veya birilerinin TSKyı darbe yapmaya yönlendirdiği 4 tane emekli paşa darbe yapamaz Siz darbe yapmaya hazırlanan birimlerin olup olmadığına yönelik bir soruşturma yaptınız mı? Birandın da söylediği günlüklerden yola çıkarak ayrı bir çalışma var mı?
- Yasal sürece saygınızı ifade ederken, bir taraftan da TSK ile olay arasında kurulan bağın ortaya çıkması için çalışmaları yürüttüğünüzü söylediniz. Sözleriniz sürece dahil bir takım şüpheleriniz olduğunu ortaya koyuyor. Endişelerinizi devletin ilgili birimlerine, örneğin Cumhurbaşkanlığına taşıdınız mı?
- TSK yıllardır PKKyla mücadele ediyor. Soruşturmada terör örgütünü Ergenekonun kurdurduğu ve yönettiği iddia edildi. Sizler terörle mücadele ederken buna bir yaklaşımınız oldu mu, ilişkilendiriyor musunuz, böyle bir şey mümkün mü?
- Biz haberleri yaparken tabi insan olarak etkileniyoruz. Kişisel fikirlerimiz de oluşuyor. Silah ve mühimmatlar bulundukça halkın da tepkilerini alıyoruz. Ciddi bir endişe de ortaya çıkıyor. Şunu diyenler tabi ki var: Bu silahlarla darbe mi yapılır? Şunu diyenler de var: Bu silahlarla ülkede kaos yaratılır. Siz nasıl düşünüyorsunuz? Bu silahlar ülkeyi kaos ortamına sürükleyecek kadar tehlikeli mi?
BAŞBUĞ'UN YANITI
Şunu ifade edeyim sonra da cevapları vereyim. Burada bu kelimelerin kavramların tartışılması bile bizi rahatsız ediyor. Biz TSK olarak demokrasiye bağlıyız. Dolayısıyla TSK bünyesinde mevcut demokratik rejime aykırı faaliyette kimse bulunamaz, barınamaz. TSK olarak biz demokrasiye, demokratik rejime ve hukuk devletine bağlıyız. TSK bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz. Buna da müsaade etmeyiz. Bu konulara ilişkin olarak şu anda TSKnın kendi bünyesinde böyle bir sorun yoktur. Bu soruna yönelik herhangi bir araştırma inceleme ihtiyacı da yoktur.
Diğer konu medyada çıkan günlükler Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıta bu soru soruldu. Büyükanıt o gün demişti ki Genelkurmay Başkanlığının elinde bununla ilgili hiçbir belge yoktur Ben de bu cümleyi bugün aynen tekrarlıyorum.
Endişeler dediniz. Yargıyla ilgili değil daha ziyade konunun basına yansıyan bölümleriyle ilgili düşüncelerden bahsettim.
PKK ile öbür örgüt arasındaki bağ iddianamede ve gizli tanıkların konuşmalarına dayanarak ortaya çıkıyor. Bu yüzden benim yorum yapmam zor. Şimdi bağ kavramında 1993te meydana gelmiş olayı siz silahlı örgüt olarak vasıflandırıyorsunuz, yıl 1993, bunu yapan iki küçük kişi, bununla nasıl bir bağ kurulur anlamakta zorluk çekiyorum.
TSK' ERGENEKON SORUŞTURMASINA DESTEK VERİYOR MU?
Bu konuyla ilgili beklediğim ama sormadığınız bir iki konu var. O zaman ben bahsedeyim.
Bunlardan biri çok yanlış yansıtılan konu. Deniliyor ki Bu soruşturmaya TSK izin veriyor, destek veriyor Medyamızın değerli mensupları bir hukuk devletinde herhangi bir kurumun yürütülen bir yargı sürecine destek vermesini düşünmek kadar ayıp bir şey yoktur. Ne demek bu?
Bunlardan biri çok yanlış yansıtılan konu. Deniliyor ki Bu soruşturmaya TSK izin veriyor, destek veriyor Medyamızın değerli mensupları bir hukuk devletinde herhangi bir kurumun yürütülen bir yargı sürecine destek vermesini düşünmek kadar ayıp bir şey yoktur. Ne demek bu?
Yasada açıkça deniliyor ki, Savcılığın isteği ve katılım ile askeri makamlarda arama yapılır. Sonra deniliyor ki TSK buna izin verdi İzin söz konusu değil, biz yasaları uyguluyoruz. Bunlar bir hukuk devletinde konuşulmaması gereken kavramlardır.
GATA HAKKINDAKİ İDDİALARA ÇOK SERT İFADELER: AHLAKSIZLIK
Diğer bir konu GATA ile ilgili yapılan çizilen konuşmalar. Bakın tutuklu statüsünde olan muvazzaf veya emekli askerlerin sevki Adalet Bakanlığı nezdinde yapılmaktadır. Bizim hiçbir ilgimiz yoktur. Bu konuyla ilgili olarak Sayın Adalet Bakanı da birkaç açıklama yaptı. Bu sevklerin mevcut yasalara uygun yapıldığını söyledi. Sanki bu sevkleri biz yapıyormuşuz gibi yalan ve çirkin iftiralar atıldı.
Şimdi hal böyleyken sistemli bir şekilde Bu kişiler hasta değil, usulsüz sevk edildi, GATAda yapılan tedaviler asılsız Nereden biliyorsunuz? En çirkini ise deniliyor ki Bazı tutuklu kişilerin tahliyeleri asker tarafından yapıldı Bakın GATAnın raporu nedeniyle tutukluluktan tahliye haline geçen bir kişi var mı? Her şey hukuk kanın mevzuat dahilinde yapılmaktadır. Bu konuyu bu kadar çirkin bir şekilde gündeme getirmek ahlaksızlıktır.
AF KONUSU
- 14 Nisanda Devlet dağ kadrolarının dağılmasını sağlayacak yasal değişiklikler yapmalıdır dediniz. Bu değişiklikler neyi kapsıyor? Af konusunda görüşünüz nedir? Aynı gün Atatürkün Türkiye halkı kavramını kullandınız. Kürtleri bu kavramda nereye oturtuyorsunuz. DTPnin yerel seçimleri Kürdistan haritası ortaya çıktı yorumunu nasıl karşılıyorsunuz?
Bu konuyla ilgili olarak ne demiştik? Devlet, dağ kadrosunun örgütten ayrılacak şekilde mevcut yasal düzenlemelerin daha iyi şekilde uygulanabilmesi için bazı değişiklikler yapmalıdır. İfadem bu.
221. maddenin 2. fıkrası diyor ki: Örgüt üyesinin, örgütün herhangi bir faaliyetine, herhangi bir suçun işleyişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde herhangi bir ceza almaz.
Ayrıca 171. madde de bu maddenin nasıl uygulanacağını ifade ediyor. 221in 2. fıkrası ile CMKnın 171. maddesini daha etkin uygulayabilirsek dağdan çözülmelerde daha iyi sonuç alabileceğimize inanıyorum. Maddeyi değiştirelim demiyoruz. Tabi teslim olmayı da daha cazip kılmamız ve güven hissi vermemiz lazım.
Atatürkün sözü olan Türkiye halkı kavramına ilave edeceğim bir şey yok.
- ABD Başkanı Barack Obamanın Mecliste yaptığı konuşmada yerinizi almanız çok eleştirildi. Diğer bir konu da bedelli askerlik.
Biz TSK olarak ne TBMMde siyasi bir partiyi proteste etmek gibi bir düşüncemiz olmaz. Ancak Meclis içinde bir grup siyasi parti olarak gözüküyor. Ancak bi grup terör örgütüne bakışını açıklığa kavuşturmadan onlarla aynı ortamda olmamız mümkün değil. Ben bu sabah 9 şehit verdim. O grubun görüşleri de ortada. Keşke o vekile ait bir sözü burada söylemeseydiniz. Zaten kendi başkanı da onu düzeltmeye çalıştı. Bizim terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan ve bunu da açıkça ifade edemeyen bir grupla aynı ortamda bulunmamamızı Türk halkının anlayışla karşılayacağını düşünüyorum.
BEDELLİ ASKERLİK SÖZ KONUSU DEĞİL
Bedelli askerliğin şartları belli. İhtiyacın fazlası olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bir tarafta vatan evladı şehit oluyor. Diğer tarafta bir vatandaş 7 8 bin dolar ödeyerek askerlik yapmayacak. Biz bunu izah edemeyiz.
Bedelli askerlik söz konusu değil. Birincisi ihtiyaçlarımız altında sayı var ikincisi terörle mücadelede şehit verilen bir ortamda parayla askerliği açıklayamayız.
- Dağ kadrosundan ayrılmayı artırmak için yapılması gerekenler konusunu daha da detaylandırabilir misiniz? 14 Nisanda cemaat konusuna vurgu yapmıştınız. MGKda veya özel konuşmalarınızda bu konu gündeme geliyor mu?
TCKnın maddelerini değiştirmeye yönelik bir ihtiyacımız yok. Maddeler iyidir. Bu maddelerin daha iyi uygulanmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
CEMAATLER
O konuyla ilgili olarak yaptığım konuşmaya burada ilave edeceğim bir husus yok. Bu konularda yetkili sosyolog, siyaset bilimciler tarafından da görüşülmesini gerekli görüyoruz. Şu anda yargı sürecinde olan konular var. Yargıya intikal etmiş konuları açıklamamı benden beklemezsiniz herhalde.
- Akreditasyon uygulamasında bir değişiklik olacak mı?
Tabi değişiklik olabilir. TSK olarak sanki bir elimizde koz, sopa olarak düşünmüyoruz. Araç olarak kullamıyoruz. Keşke olanaklar olsa da akreditasyonu genişletebilsek.
Sormadığınız, gündemde olan bir konu var. Bizim TSK olarak hiçbir şeyden çekincemiz yok. Biz TSK olarak her şeyi yasalar emirler neyse ona göre yaparız. Her konuda açığız, samimiyiz. Karşı taraftan da açıklık bekleriz. TSK olarak biz de samimiyet bekliyoruz. Bazı konularda uygulamalarda yanlışlar olduysa onu da söyleriz.
Bu soruyu sormadınız onu da ben ifade edeyim. Kahramanmaraşta CHA muhabirleri ile ilgili olan konu. 30 Martta komutan DHA muhabirini arşiv çekimi yapmak için olay yerine götürmüş. Aynı gün saat 15:00 civarında bir helikopter malzeme yüklüyor, dönülecek. O sırada yanlarında kamera ve fotoğraf makinesi olan 2 kişi helikoptere binmek istiyor. Kendilerine helikopterde askeri malzeme taşındığı ve alamayacakları söyleniyor. Diyorlar ki donmaya bırakılmışlar. Gündüz, hava + 13 derece. Olay yerinden yürüyerek ayrılan 300 400 kişilik bir grup var. Bize gelen bilgi bu. Burada kesinlikle bir kasıt olduğu kanaatinde değiliz. Ama bakın açık söylüyoruz. Farklı bilgi varsa biz inceleriz, hata varsa da düzeltiriz. Ben teröristi bile zorunlu olduğu zaman helikopterle taşıyorum. Türk askeri böyle bir hata yapmaz.
Kaynak