
İsmet İnönü gibi bir devlet adamını yitireli tam 42 yıl olmuş. Onsuz geçen 42 yılda, İsmet İnönü'yü hep aradık. Hem devlet adamı, hem de insan İsmet paşayı...
Özellikle yokluklarında Mustafa Kemal Atatürk'le İsmet İnönü'ye söylenmedik söz bırakmadılar. Hatta cumhuriyetin İki kurucusuna hadlerini aşıp, "iki sarhoş" yakıştırması bile yaptılar.
Kaldı ki paşa özel günler dışında, zorunlu olmadıkça kadeh kaldırmazdı. Genel Başkanı sıfatıyla son olarak katıldığı ve Bulvar Palas'ta yapılan CHP'nin kuruluş kutlamasında Mevhibe hanımefendiye sorarak sadece bir kadeh içki içmişti.
Sonra Paşa'nın demokrat olmadığına ilişkin akıl dışı karalamalar ve çirkin iddialar...
Örneğin:
“ABD, BM, NATO dayatmasaydı, Türkiye'de çok partili yaşama geçilmezdi”
Bu ve benzeri akıl, mantık dışı iddialar o denli çok ki… Hangisi doğru, hangisi yanlış, ya da doğrusu nedir?
Bunun aslını öğrenebilmek için Atatürk'ün ölümünün hemen ardından, 1939’un Mart ayına gitmek gerekiyor…
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İstanbul Üniversitesi’nde bir konuşma yapacaktır. Salon öğrenciler, üniversite hocaları ile hınca hınç doludur…
Paşa buradaki konuşmasında ilk kez, "demokratik bir idare tarzına, serbest seçimlere geçme niyetinden” söz eder. İnönü, bir süre sonra da, “Etrafımızdaki memleketlerin serbest seçimler yaptıklarını görür ve utancımdan odamın duvarlarına bakamazdım” diyecektir.
Paşa, yeni bir sisteme geçme isteğini gençlere şu sözlerle anlatır:
“Bizim Büyük Millet Meclisi'nin yeni intihabı vesilesiyle onun vasıflarından ve vazifelerinden yeniden bahsetmemizin sebebi ona millet hayatında yeni bir tekamül temin ettirmek içindir. Şüphe yoktur ki, bugün istikrar bulmuş bir milli varlıktan ve feyizli inkılâplarla teşekkül etmiş bir cemiyetin emniyet ve huzurundan bahsetmemiz on beş senelik Atatürk idaresinin müspet neticesi olarak mümkün olmaktadır.”(*)
2'nci Cumhurbaşkanı, çok partili sisteme 1939'da geçmeyi arzular, ancak, 2’nci Dünya Savaşı çıkar ve düşüncesini ertelemek zorunda kalır…
İnönü, 1 Kasım 1945 tarihinde savaş biter bitmez ise şunları söyler:
"Devletin karakterinin, bu kadar büyük değişiklikleri meydana getirebilmek için, devrimci olması zaruridir. İlk devirlerde fesin yerine şapkanın giyilmesini, devletin laik bir Cumhuriyet olmasını, Latin harflerini, bütün bunları açık ve uzun tartışma ile kabul ettirmemizi insaflı hiç kimse bekleyemezdi. Türkiye'de demokrasi usullerinin geçmişe ait hesapları yapılırken bütün büyük devrimlerin 1923'ten 1939'a kadar meydana geldiği ve altı seneden beri de bir cihan harbi içinde bulunduğumuz unutulmamalıdır. Demokratik karakter bütün Cumhuriyet devrinde prensip olarak muhafaza olunmuştur. Diktatörlük prensip olarak hiçbir zaman kabul olunmadıktan başka, zararlı ve Türk milletine yakışmaz olarak daima itham edilmiştir."(*)
Ve Bayar 1 Kasım 1945’te DP’yi kuracağını açıklar… DP, iddia edildiği gibi, İnönü tarafından da kurdurulmamıştır.
Bunları neden yazdım?
İki gün sonra, İsmet İnönü’nün 42'nci ölüm yıldönümü…
O’nun diktatör olduğunu, dış güçlerin isteği ile hareket ettiğini iddia edenlere anımsatmak istedim.. O, Mustafa Kemal Atatürk gibi, emperyalizme başkaldırmış bir devrimci, bir demokrattı…
Cumhurbaşkanlığı döneminde kurtuluş savaşının önde gelenleri ile Cumhuriyetin ilk kuşak aydınlarından oluşan bir kadro ile çalıştı. İnönü'nün kadrosunda sonradan Demokrat Partiyi kuran Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan gibi isimler de bulunuyordu.
İsmet İnönü demokrat bir genel başkan olmasaydı, Bülent Ecevit CHP'ye Genel Başkan olabilir miydi? Kesinlikle hayır. Günümüze bakın. Seçimle koltuğundan gitmiş bir genel başkan var mı?
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Bu nedenle de İsmet Paşa'ya "diktatör" demek, haddini aşmaktır, iftiradır, mantık dışıdır.
Diktatör heveslilerine duyurulur...
İsmet Paşa'yı, rahmet ve minnetle anıyorum.
(*) Metin Toker (Demokrasimizin İsmet Paşa'lı Yılları, Tek Partiden Çok Partiye) Bilgi Yayınevi
Not: Bir sonraki yazım. İsmet Paşa'nın 12 Mart'taki çıkışı..
Nahit DURU, 25 Aralık 2015