
Hanefi Avcı’nın gündemi sarsan kitabı bağlamında birkaç izlenim notu daha…
Öncelikle…
“Büyük resim”:
“İsrail & İran güç dalaşı”!
“İstihbarat savaşları”!
“Post modern savaş!”
“Post modern darbe!”
F Tipi Medya’nın “Meleklerin Cinsiyeti”ni tartıştığı bir ortamda, Hanefi Avcı yakın geleceğe not düşüp, devletin derinliklerine şu basit mesajı yolluyor:
“28 Şubat süreci’nde cunta TSK’nın içine sızmıştı. Şimdi aynı cunta F Tipi Polis üzerinden Emniyet ve Yargı’nın içine sızdı. Önlem alınmaz ise bu gidiş hayırlı bir gidiş değil! Askeri darbe kaçınılmaz gözüküyor. Çünkü AKP ve Fetullahçılar’ın eli ile askerin darbe yapmasını gerektirecek kadar çok gerekçe üretildi, üretilmeye de devam ediyor. Aynı zamanda küresel aksta bu yönde bir arka plan oluşuyor. Yakın gelecekte Batı, Türkiye’de askeri bir darbeye yeşil ışık yakabilir! Onun için bu defa asker darbe yapmasın, bırakın Emniyet içindeki F Tipi cuntayı biz temizleyelim! Sorun asker elini kirletmeden çözülsün! Oyun bozulsun!”
http://www.turktime.com/haber/Clinton-d ... ldi/109248
Mesaj çok açık!
Mesaj çok net!
(İngiliz arka planlı) Önder Aytaç, Emre Uslu gibi yıllarını “Emniyet”e vermiş isimler, Hanefi Avcı’yı illa ki köşeye sıkıştırmak istiyor iseler onlara tavsiyem, şu basit soruyu meslektaşlarına sormaları yönünde olacak.:
“Ey Avcı, Türkiye’deki tüm güç odaklarının üzerine tek başına korkusuzca gittiğini söylüyorsun. Biz de sana bu hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyoruz ama sormadan da geçemiyoruz: Bir adam senin kadar temiz ve cesur ise Erdoğan’ın yanında ne işi var?! Neden, Erdoğan’ın yakın çevresindeki tek kişinin üzerine gitmedin, gidemedin!? Misal, Melih Gökçek gibi bir isimin 28 Şubat süreci sonrası palazlanmasına neden izin verdin?! Vs vs vs…”
İSTİHBARAT OYUNLARI
Nitekim…
Hanefi Avcı, bu ve benzeri sorular karşısında Fehmi Koru, Fatih Altaylı gibi kendini “Mahallenin tek delisi ben miyim” diye savunabilir.
Bu noktada kendisine şu hatırlatma yapılabilir:
Avcı’da, bir istihbaratçıda olmaması gerektiği kadar “süper ego” var.
Aynı zamanda kendine aşık!
Medya üzerinden övülmekten hoşlanıyor, bilahare bu tür haberleri Nedim Şener üzerinden kendisi yaptırıyor.
Kendini methetme, önceden MİT ya da asker tarafından hazırlanmış ve bir polis olarak üzerine gittiği operasyonların tamamını kendisi yapmış gibi kitabında anlatıyor.
Misal, Hanefi Avcı yaptı diye uyuşturucu işi bitti mi yoksa, Avcı uyuşturucu işinin Türkiye’de el değiştirmesi operasyonunda mı kullanıldı?!
Şu anda uyuşturucu güven içinde Türkiye’den geçebiliyor ise bu kimin sayesinde oluyor, örneğin o isim Erdoğan olabilir mi?!
Ya da kaçakçılık?! Avcı, kendisi operasyon yapınca kaçakçılığın seyir değiştirdiği gibi bir zanna kapılmış bir ego ile anlatıyor, oysa ki, AKP iktidarında sigara başta olmak üzere tüm kaçakçılık işleri el değiştirdi, yani sonlanmadı!?
“Bizdensen devam et, değil ise yok ol!” mantığı…
Kitapta gülerek okuduğum, Avcı’nın bir istihbaratçı olarak operasyona uğradığı bölümler var.
Hala anlamamış, anlamadığı için de safça yazmış.
Şöyle ki:
Ankara’dan bir PKK’lıyı buna yolluyorlar. Adam büyük yalancı, çok kolay yalan söylüyor. Sonunda adamın yalancı olduğunu Avcı yakalıyor. Dediği hiçbir şey çıkmıyor. Aynı adam firari, yeniden askere gidiyor, orada da yalan söylüyor; “Devlet için çalışıyorum” diye. Sonra asker dönüşü İstanbul’a geliyor, orada mafyadan para topluyor, PKK adına! İstanbul Polisi, Avcı’ya soruyor, “Bu adam söylediği gibi biri mi?” diye. Avcı da sakın bulaşmayın, o bir yalancı diyor, demesine de kendi kendine şu basit soruları sormuyor:
Adam bu kadar büyük yalancı olabilir ama mafyadan nasıl ve hangi cesaret ile para toplayabilir ve/veya haraç alabilir?!
PKK ya da mafya, bu gerçeği öğrenince o adamı sağ bırakır mı?!
Bırakmaz!
O halde!?
Demek ki, adamın sırtı bir yerlere yaslı!
Birileri adamdaki o yeteneği keşfetmiş kullanıyor!
Misal, MİT olabilir mi?!
ZEHİR & PANZEHİR
Ki…
Uzan’la ilgili bölümü tebessüm ederek okudum.
Avcı, Uzan’ların İmar Bankası üzerinden dünyada benzeri olmayan bir dolandırıcılık yaptığını, bunu da kendilerinin zor da olsa keşfedip sorunu çözdüğünü yazmış.
Bunu bir de inanarak yazmış, gerçekten çok güldüm.
Birincisi, Uzanlar dünyada benzeri olmayan düzeyde bir üçkağıt yapabilecek zekada bir grup olmuş olsa idiler, başlarına gelen sorunu da rahatlıkla çözebilirlerdi.
İkincisi, Uzan’ların temel zaafı, “şirket”ler üzerinden oynanan “devletler oyunu” sırasında bir anda “karı maksimize ederek”, dünyanın en büyük şirketleri arasına girme yarışı ve/veya zokasını yutmuş olmalarıdır.
Cem Uzan bu nedenle dünyanın en büyük ikinci yatını ısmarlamamış mıydı?!
Bu nedenle grup şirketleri içinde para hareketleri yapıp, yani kulağı tersten gösterip daha fazla kar elde etmeye çalışmıyorlar mıydı?!
Usul sorunlu olsa da, niyet ortada!
Her yolu kullanarak en büyük olmak!
Uzanlar son anda değil, BOP operasyonu başlamadan önce “istihbari zehirlenmeye” ve/veya operasyona uğradılar.
İmar Bankası’nda ortaya çıkan “çifte kayıt”, bir istihbarat servisinin üretmiş olduğu yaldızlı bir oyuncak ya da gözkamaştıran bir “zoka”dır.
Kaldı ki, operasyonu yapan, yani “zehir”i üreten aynı zamanda “panzehir”i de üretir.
Uzan, zehir ve/veya zokayı yuttu ama sonra kendisine uzatılan panzehiri ıskaladı!
Avcı, bir istihbaratçı olarak “Neden” diye kendine sorduğunda karşısına şu basit cevap çıkacaktı:
Uzanlar, operasyonu yapan servis, ki Avcı da o servisin iç uzantısı, hükümet ayağı Zapsu üzerinden uzatılan bir başka “zoka”ya zargana gibi atlamadılar mı?!
“Hukuki yollardan” giderek, 20 milyar dolar, sonra 50, 100 milyar dolar tazminat alma hayaline kapılmadılar mı?!
“Win & Win!”
Netiece ortada!
Bu bakımdan Uzan operasyonu BOP operasyonu bağlamında yapılmış “dört dörtlük” bir istihbarat operasyonudur.
Cem Uzan’ın arkadaşı Engin Saydam da operasyonun iç ayağıdır.
Uzan ailesi gözünü paradan alabilmiş olsa, bu badireyi çok rahat atlatabilirdi, “doğu akıl” üzerinden “ilişki haritaları” bu sorunu çözmeye yeterdi.
Ne var ki, Uzan gibi bir numara olmak isteyen herkes, gönlünde yatan aslan üzerinden operasyona uğramadı mı, o hayal üzerinden çölde seraplar göre göre yolunu kaybetmediler mi?!
BOP operasyonunda, gerçek istihbarat servisleri ellerini kirletmemek için bir sürü sahte ya da taşıma suyla dönen istihbarat servisleri üretmediler mi?!
Bunlardan biri “AKP” ya da “Erdoğan Özel Örgütü” ise diğeri de “F Tipi İstihbarat Örgütü”dür.
Filvaki, Uzanlar, Erdoğan ile Topbaş ve Eczacıbaşı’nın evinde görüşmüş olmasına ve bir hayli uçuk rakamlar telaffuz edilmesine rağmen sorun çözülemedi, değil mi?!
İstihbaratçı Avcı’nın kitabında bunlar her nedense yok!
Oysa ki, olmalıydı!
Madem cesur, temiz toplum için mücadele ediyor, Susurlukçu’lardan korkmuyor, derin devleti ifşa edecek kadar taşaklı bir polis müdürü, bunları da yazmalıydı, bilmeliydi, görmeliydi!
Bunları yazamayınca ne oluyor, “Erdoğan” adına “askere mektup” niyetine “kitap” yazan yazıcı polis müdürü durumuna düşmüş oluyor.
Daha doğru ifade ile “derin devlet”e mektup diyelim…
TAKUNYALI FÜHRER
Öte yandan…
Bu anlamda piyasada dolaşan ve üstünde konuşulmaya değer dikkat çekici bir diğer kitap ise“Takunyalı Führer”!
Kitabın yazarı, Ergenekon davasından Silivri’de mecburen ikamet eden, tutuklu sanık araştırmacı yazar Ergün Poyraz!
Medya her nedense “Haliç’te yaşayan Simonlar”a gösterdiği ilgiyi bu kitaba göstermedi!
Daha doğru ifade ile F Tipi Medya, Hanefi Avcı’nın kitabına karşı saldırıya geçti.
Perde arkasında Erdoğan’ın, Doğan’ın olduğu medya ise Hanefi Avcı’nın kitabını sürmanşetten, manşetten girdi.
Oysa ki, “Takunyalı Führer”in içinde de birçok önemli iddia var, ispatlı okumaya da yazmaya da, gazete sütunlarında didiklemeye değer!
Kitapla ilgili tek eleştirim, tüm Ergün Poyraz kitaplarında olanla aynı!
Yani, kitabı deniz seviyesinde yaşanan olaylar üzerinden okur iseniz, AKP’nin yolsuzlukları, hırsızlıkları ve radikal unsurlar ile bağlantılarını okumuş, isim isim görmüş oluyorsunuz.
Bu anlamda keyifli bir çalışma!
Yüksek siyaset ligi üzerinden okuyacak olursanız, kitapta yine aynı mesaj var:
“Erdoğan, küresel oyun kurucuların adamı. İsrail’in adamı! Kabalistler’in adamı! Arkası çok sağlam! Dokunamazsınız!”
Poyraz’ın bu niyetle kitabı yazmadığını görüyor ve inanıyorum ama netice bu!
İyi niyet yetmez, neyi neden yaptığını bilmek de şart!
Evet, Erdoğan bir dönem İsrail’in, küresel güçlerin adamı idi ama yeni oyun kurulmadan çok önce kaybetti.
AKP’nin elindeki senaryoda ya da oyun planında şu var:
Yeni kurulan oyunda, büyük İsrail projesi adına bu coğrafyaya hakim olmak için Yahudiler’in ilişki kuramadığı gruplar ile AKP ilişki kuracak ve İsrail de AKP üzerinden bu coğrafyayı yönetecek ve yönlendirecek! Bu operasyonun başarıya ulaşması için AKP’nin önündeki tüm engeller tek tek temizlenecek. Ergenekon, muhaliflere gözaltı vs… İran’daki Ahmedinecad da küresel güçlerin adamı! Gerilim İran üzerinden üretilecek, Erdoğan da Batı’ya kafa tutan Müslümanların iktidarı, Halifesi rolünü oynayacak!
İşte bu AKP’yi bataklığa sürmek için üretilmiş bir oyun planı idi!
Neden, niçin, niye?!
Çünkü, o dönem kimse AKP’nin yerine iktidar olmak istemedi.
Aynı zamanda Batı, ekonomik olarak çökmüş, Rusya & Çin o boşluğu dolduracak kadar güçlü olmadığı için “ara” bir döneme ihtiyaç vardı.
O yüzden eski senaryoya birkaç yeni ek yapılarak oyun devam ettirildi.
Darbeci diye anılanı dahi perde arkasında Erdoğan, Gülen ile iş tuttuğu görülmedi mi?!
Aynı zamanda, “Ergenekon operasyonu” üzerinden, AKP’nin elinde mazlumiyet, mağduriyet, masumiyet kartları tek tek alınmadı mı?!
Abdullah Gül’ün uzlaşmadan Çankaya Köşkü’ne çıkartılışının ve sözde demokratik açılımların neticesi ortada:
“Gordion Düğümü”!
Kaldı ki, Clinton gibi parayla konuşan başkan eskilerine parasını ödeyince, ağzından “AKP’ye destek çıkacak birkaç pembe beyanat” alabilirsiniz ama netice değişmez!
http://www.turktime.com/haber/Clinton-d ... ldi/109248
KAZANIRKEN KAYBETMEK
Bu anlamda basit bir soru:
AKP’nin oyları düşerse mi hesap ödemekten kurtulur, yoksa yükselirse mi?!
Düşerse değil mi?!
O yüzden oyları yükseliyor!
Çünkü, AKP’nin uçan kuşa borcu var!
Oyları yükseldikçe bahanesi kalmıyor, aynı zamanda hem içte hem de dışta menfaat uzlaşması yaratması daha da bir imkansız hal alıyor.
Yani, AKP & Gülen iktidarı kazandıkça kaybeden bir iktidar!
Bir de iktidarı süresince ne varsa yağmalamış, satmış, borcu ikiye katlamış, üretim durmuş, lüks yaşam patlamış!
Hürriyet’in Pazar nüshası dahi lüks ev ilanlarının arasına haber yorum serpiştirilerek çıkmış, onca ev ve bankalarda borçlu stoğunun olduğu bir ortamda, hala her şey pembe havası pompalanmaya çalışılıyor!
Güler misin ağlar mısın, o kafaya!?
Özetle, AKP ile küresel güçlerin arası iyi idi, ne zaman, bir zamanlar ya da çok zaman önce!
Şimdi İran üzerinden bir oyun kuruldu ve AKP & Gülen Cemaati, iki cami arası beynamaz!
22 Temmuz seçimleri sonrasında “Ergenekon operasyonu”na destek veren Batı, şimdi Abdullah Gül’ün ağzından “Tutukluluk süreleri çok uzun, serbest bırakın” demiyor mu?!
Neden, niçin, niye?!
Sanki “Cumhuriyet Mitingleri” yeniden başlayacak gibi duruyor değil mi?!
Hava o hava!
Aynı zamanda artık tüm Batı biliyor ki, “Atatürk Türkiyesi” ortadan kalkar ise ilk hasar görecek olan İsrail ve Türkiye’de yaşayan Yahudiler’dir.
Çünkü radikal hava ilk olarak onları boğacak!
İşte bu görüldüğü için, herkes Anıtkabir önünde bağlılık bildirmek için sırada!
Batı, İsrail, küresel güçler AKP’nin yanında diyen var ise işte onlara son cevabım:
“Gördüklerinin yarısına duyduklarının hiçbirine!”
CD DARBESİ
Ve…
Son olarak…
Bu anlamda cevabı aranması gerekli soru şu:
Çakma haham Tuncay Güney’in heykelini AKP ya da Gülen Cemaati ne zaman dikecek?!
Çünkü bir deli kuyuya taş attı üç yıldır içinden çıkamadılar, şimdi de Avcı bir kitap yazdı birbirlerine düştüler!
Küresel aksta derin bunalımların olduğu bir ortamda, Erdoğan’dan cevabı istenecek bir diğer soru şu olmalı:
Tüyü bitmemiş yetimden vergi alındığı bir ortamda, pırlantacıdan, yakutçudan vergi almayı düşünmüyor musunuz ya da şimdi vakti değil ise ne zaman o vakit gelecek?!
Sözün özü:
Devletler, akıl ile yükselir.
O “ortak akıl”ı “cesur” bir dil seslendirir, “ortak alın teri” ise zafere taşır.
“İMECE”!
Atatürk Türkiyesi adına “post modern zamanlar”da oynanan “devletler oyunu”nu “duygu” merkezli değil, “akıl”ı merkeze oturtarak oynayan “ultra beyin”ler var.
“Büyük Satranç Tahtası”nda asgarisinden 7 hamle sonrasını gören, 13 hamle derinliğe ulaşmış, buna göre oyun kuran, planlar yapan, senaryolar yazan ve/veya yazılı senaryolara alt metinler yerleştiren, oyun bozan “milli” bir ruh bu!
Hülasa, Menderes’in dediği gibi tezekle yapılan sidikle yıkılır; ki yıkılıyor! Avcı’nın yazdığı bir kitap Gülen Cemaati’ni derinden sarstığına göre, sırada başkaları da var demektir: The İmam, Çuwall, Topaç, vs…
Ezcümle, küresel aksta oluşan yeni arka plan gösteriyor ki, “Bir kitap ya da CD’nin hükümet yıkabileceği günler yakındır”!
…
http://ulusalkanal.com.tr/index.php?opt ... d=99999999
…
http://www.askerhaber.com/kose-yazisi/2 ... rkiye.html
Hayrullah MAHMUD, 8 Ekim 2010, Askerhaber