İskilipli Atıf meselesi / Yaşar Nuri ÖZTÜRK

İskilipli Atıf meselesi / Yaşar Nuri ÖZTÜRK

İletigönderen Balasagun » Cum May 11, 2012 10:14

İskilipli Atıf meselesi


Cumhuriyet devri tarihimizin en büyük saptırma ve yalanlarına âlet edilmiş isimlerinden biri de Âtıf Hoca diye bilinen İskilipli Âtıf’tır. Bu zatın dirisinden İngilizlerle onlara destek veren Damat Ferit ekipleri yararlanmıştı, şimdi de ölüsünden İngilizlerle Damat Ferit yolundan giden başka bazı ekipler yararlanıyor. Hedef belli: Âtıf Hoca’yı ‘mazlum’ göstererek onu asanları, özellikle Mustafa Kemal’i lekelemek, itham etmek.

Son günlerde, bu Damat Ferit damarı yeniden depreşmiş görünüyor. Âtıf Hoca’nın itibarının (!) iadesinden söz ediliyor. Memleketi olan Çorum’da adı parklara, hastanelere veriliyor. Cumhuriyet Parkı’nın adı değiştirilip ‘Âtıf Hoca Parkı’ yapılıyor. (6 Mayıs 2012 tarihli gazeteler) Yani, örtülü bir biçimde Cumhuriyet’e tokat atılıyor.

Cehalet veya gaflet eseri oynanan bu oyunun deşifre edilmesi gerekiyor. Biz bu oyunun veya cehaletin arkaplanını, baskı aşamasında olan ‘Kur’an Perspektifinden Kurtuluş Savaşı’na Bir Bakış’ adlı eserimizde, kaynakları ve belgeleriyle gösterdik. Bu sütunda, o eserdeki açıklamaların kısa bir özetini vereceğiz.

Âtıf Hoca’nın idamına yol açtığı söylenen, gerçekte ise idama mahkûmiyetle hiç alakası olmayan risalesi ‘Frenk Mukallitliği ve Şapka’, dinî ve ilmî açıdan hatalarla dolu, İslam fıkıh ve tefsir kaynaklarının temel kabullerine aykırılıklarla dikkat çeken, kişisel kin ve saplantıların hükme esas alındığı, halkı sinsi ve maskeli bir biçimde tahrik eden ve belli bir ekibi, cihat açılması gereken ‘mürted-kâfirler’ olarak hedef gösteren bir kitapçık.

İSKİLİPLİ NİÇİN ASILDI?

Saltanat dincilerinin hemen hepsi bu soruyu “Şapka Risalesi’ni yazdığı için” diye cevaplarlar. İşin aslının böyle olmadığını bildikleri halde böyle söylerler; bir yalanı tekrar eder dururlar. Ve İskilipli’yi ‘şehit’ ilan ederler.

İskilipli ‘şehit’ ise Müdafaai Hukuk mücahitlerinin hiçbirisinin şehit sayılmaması gerekir. Çünkü İskilipli, Müdafaai Hukuk mücadelesine hainlik ettiği için asıldı. O halde, Müdafaai Hukuk mücahitleri şehit ise İskilipli şehit olamaz.

İskilipli’nin anılan risalesi (Frenk Mukallitliği ve Şapka Risalesi) şapka kanunundan bir buçuk yıl kadar önce yayınlanmıştı. Siyaset dincilerinin açık iftiraları işte burada sergileniyor. Diyorlar ki, “İskilipli Âtıf, ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olarak Şapka Kanunu’ndan bir buçuk yıl önce yazdığı bir risaleden ötürü suçlanıp idam edildi.”

Bu iddia, tarihî kayıtlara tamamen aykırı bir iftiradır. İstiklal Mahkemesi zabıtları ortada. İskilipli’nin idam gerekçesi şapka risalesi değildir, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu tamamen veya kısmen tağyir’dir.

Dinciler bunu zabıtlardan alarak kayda geçirirler, birkaç sayfa sonra da fesat ağıtları yakmaya başlayarak meselenin esasını bilmeyen halkı şöyle kandırırlar: “Âtıf Hoca, Şapka Kanunu’ndan iki yol önce yazdığı bir risaleden dolayı idam edildi.” Böylece İstiklal Mahkemeleri’ne ve tabiî ki Atatürk’e saldırmak isterler.

Belgelere dayalı gerçek şudur:

İsikilipli’nin Şapka Risalesi’inden yargılandığı mahkeme Giresun İstiklal Mahkemesi’dir ve bu yargılamanın tarihi 16-18 Aralık 1925′tir. İskilipli, bu yargılama sonunda, Şapka Risalesi’nin, geçmiş bir tarihte yazıldığı ve binaenaleyh buna dayanılarak yeni kanun muvacehesinde suçlama yapılamayacağı gerekçesiyle beraat ettirilmiş ve mahkeme heyetiyle aynı gemide İstanbul’a dönmüştür. Ne var ki, hayatı bir yığın kanunsuzluk içinde, özellikle Millî Mücadele’ye karşı çıkışla geçmiş bu zât, başka suçları tespit edildiğinden yeniden derdest edilip bu kez, Ankara İstiklal Mahkemesi’ne sevk edilmiştir. Burada yargılanması 1926 yılı Ocak ayında başlamış ve Şubat ayı başlarında suçu sabit görülerek Ceza Kanunu’nun 55. maddesine uygun şekilde mahkûm edilmiştir.

İdam hükmü, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Teşkilat-i Esasiye Kanunu’nu tamamen veya kısmen tağyir gerekçesiyle verilmiştir. İskilipli, aynı suçtan hüküm giyen Babaeski müftüsü Ali Rıza Efendi ile birlikte 4 Şubat günü Ankara’da Meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan Çarşısı’nda asılmıştır.

BUNLAR HANGİ DİNİN ADAMLARI?

Aynı kararla aynı gün idam edilen Babaeski Müftüsü Ali Rıza ile Âtıf Hoca’nın Millî Mücadele’de batı Anadolu’yu işgal etmiş olan Yunan ordusuna direnilmemesi için faaliyet gösterdikleri mahkemece belgelenmiştir. Müftü Ali Rıza’nın, Yunan işgaline karşı çıkanları şikâyet ederek cezalandırdığı da belgelenmiştir. Bu müftü, Millî Mücadele devam ederken vatana ihanet suçundan on yıl ceza yemiş, fakat genel aftan yararlanarak kurtulmuştu. Hoca Âtıf ise başında bulunduğu Teâlî-i İslam Cemiyeti’nin (ada bakın!) imkânlarını kullanarak İngiliz ve Yunan işgallerine karşı çıkılmaması için çalışmış, bu yolda hazırlattığı beyannameleri Türk köylerine dağıtmıştır. Mahkeme bunların tümünü belgelemiş ve hükmünü buna göre vermiştir.

Adamın, ‘Şapka Risalesi’ dışında suçları varsa ve bunlardan mahkûm olmuşsa, mahkeme ne yapsın! Ve Şapka Risalesi ne yapsın!

Konuyu ayrıntılamaya devam edeceğiz.


Yaşar Nuri ÖZTÜRK, 8 Mayıs 2012
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: İskilipli Atıf meselesi / Yaşar Nuri ÖZTÜRK

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt May 12, 2012 14:05

Millî Mücadele'ye Hıyanet Asla Affedilmemiştir

Millî Mücadele aleyhine ve İngilizler lehine çalışan İskilipli Âtıf Hoca’nın hıyaneti de affedilmemiştir.

Kurtuluş Savaşı’nın öncüleri Müdafaai Hukuk kadrosu, Millî Mücadele’ye değil ihaneti, en küçük bir yamukluğu bile affetmemiştir. Bu konuda en küçük ihtimalleri bile takip sebebi saymışlardır. Çünkü en büyük acıyı onlara çektiren, kutsal mücadelelerine ihanet eden adamlardı. Onların sık sık kullandıkları tabirle ‘namussuzlardı.’ Düşünülsün ki, Elmalılı Hamdi (ölm. 1942) gibi bir zât, 1. ve 2. Damat Ferit Paşa hükûmetlerinde Evkaf Nâzırlığı’nı kabul ettiği için bu hain Damat’ın Millî Mücadele aleyhine verdiği kararlardan sorumlu tutulup idama mahkûm edilmiştir. Ancak Ankara İstiklal Mahkemesi, bu bilge insanın o hıyanet icraatından sorumlu tutulamayacağına karar verip beraatini sağlamıştır. Ve bir süre sonra, Meclis ve Atatürk, Cumhuriyet’in din bahsinde en büyük hamlesi olan Kur’an’ın tercüme ve tefsiri işini bu üstat zâta havale etmiş ve bugün iftiharla kitaplıklarımıza koyduğumuz Elmalılı Tefsiri vücut bulmuştur.

Elmalılı üstat, idamına hükmedilecek kadar hırpalandığı halde bunu bir kin meselesi yapmamış, TBMM’nin tevdi ettiği tefsir görevini kemali itina ile yerine getirip eserini tarihe ve millete bırakmıştır.

Bir başka önemli örnek daha var: Ahmet Hamdi Akseki. Millî Mücadele’nin ve Cumhuriyet dönemi din hizmetlerinin öne çıkmış isimlerinden biri olan Ahmet Hamdi Akseki (ölm. 1951), 1920’de kurulan ve Millî Mücadele’ye hıyaneti sabit olan Tarikat-i Salahiye Cemiyeti’ne bir zamanlar üye olduğu için 1925’te tutuklanıp Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış, ama 11 idam kararının çıktığı bu davadan beraat etmiştir.

Aksekili, Millî Mücadele için Anadolu’ya ilk geçenlerdendir. Müdafaai Hukuk zihniyet ve mücadelesinin sembol isimlerinden biri olan ilk Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi’nin isteğiyle Diyanet İşleri Müşavere Heyeti üyeliğine getirildi. Börekçi, onu, 1939 yılında kendisinin tek yardımcısı olarak atadı ve o tarihten itibaren Diyanet İşleri’ni o yönetti. Elmalılı üstadın anıt tefsirinin Diyanet tarafından basımını organize eden de odur. Daha sonra, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı resmen üstlenmiştir.

Millî Mücadele’ye ‘toz kondurmak’ ihtimali belirdiği anda böyle bir zâta bile acınmamıştır. Elbette ki, yargılama sonunda akla kara ayrılmış, Aksekili beraat etmiş, hainler idam sehpasına gönderilmiştir. Ama baştan ve peşinen af yoktur.

Aksekili, aynen Elmalılı üstat örneğinde gördüğümüz gibi, çektiği zahmetlerin hangi kaygıların ürünü olduğunu vicdanında değerlendirmiş, Müdafaai Hukuk kadrosuna asla kızmamış, sitem etmemiş; tam aksine, hizmetlerine bütün hızıyla devam etmiş ama eleştirilerini de en etkili biçimde yapmıştır. Vatanperver-namuslu adam işte böyle olur.

Saltanat dincilerinin, zaman zaman istismara kalktıkları ve bir tür ‘kendileri gibi düşünen mollalardan biri’ gösterme oyununa girdikleri Aksekili, gelenekçi yanı ağır basmakla birlikte, dincilerin gösterdikleri gibi değildir. Zaman içinde, müçtehit fakîh Seyit Bey çizgisine yaklaşmıştır. Düşünülsün ki, bu insan, ölümünden kısa bir süre önce kendisini ziyaret eden ve o zamanlar genç bir asistan olan Prof. Dr. Tahsin Yazıcı’ya, İslam ve Müslümanlarla ilgili sohbetleri sırasında şu tarihi sözü söyleyebilmiştir:

“Oğlum, Avrupa’nın kurtuluşu için bir Luther yeterli oldu ama bizim kurtuluşumuz için bir Luther yetmez. Bize birkaç Luther lazım.”

Demek oluyor ki, Müdafaai Hukuk kadrosu, değil İskilipli gibi daha baştan beri hıyanet şaibesi taşıyan bir adamı, Elmalılı gibi temiz ve nezih bir allâmeyi, Aksekili gibi bir ilim ve irfan adamını bile, Millî Mücadele karşısında ‘Acaba?’ türünden bir ihtimal ile hesaba çekmiştir. Çünkü o kadro, hıyanet ve ihanetten çok büyük acılar çekti. İskilipli gibi, hıyaneti ve dışarı hesabına çalıştığı belgelenmiş bir adamı neden rahat bırakacaktı? Millî Mücadele’den rahatsız olanlar keyiflensin diye mi?!

DİYANET ANSİKLOPEDİSİ’NİN ÇELİŞKİSİ

İskilipli’nin idam gerekçesi ‘Millî Mücadeye’ye ve devlete ihanet’ iken ve bu gerçek İstiklal Mahkemeleri zabıtlarında kayıtlı iken, hâlâ bir ‘Şapka Risalesi’ yalanı dolandırılıyor. Türkiye Diyanet Vakfı gibi önemli bir kurumun yayınladığı Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde bile, yaygaralar etkili olmuş ve anılan ansiklopedinin İstiklal Mahkemeleri maddesinde Âtıf Hoca’nın ‘Şapka Risalesi’ yüzünden idam edildiği iddia edilmiştir. Bundan daha şaşırtıcı olanı şudur: Anılan ansiklopedinin anılan maddesinde böyle denirken, İskilipli Âtıf maddesinde bu zâtın ‘Şapka Risalesi’ davasından beraat ettiği, sonradan başka bir davadan mahkûm olduğu yazılmaktadır. Yani Diyanet Ansiklopedisi’nde çelişki ile yanlış iç içedir. Çok üzücü bir durumdur bu.


Yaşar Nuri ÖZTÜRK, 10 Mayıs 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x