
Politikacılar sperm gibidir. Milyonda biri 'insan evlâdı' çıkar da, geçtik vicdanı, ahlâkı vesaireyi, az beyin ulan az beyin! Sülükte bile otuziki beyin var, islamcının topunu cem etsen bir beyin çıkmaz! Çocuk cellâdı, kadın cellâdı herifler, mikrofonun karşısında zurna yutmuş gibi dikelip Anglo-Amerikan talimatlarını pıromptır'dan okumayı ülke yönetmek sanan debiller...
Bizim bildiğimiz cihad 'küffâra' açılırdı, bunlar çocuğa, kadına cihat açtılar. Beş yaşındaki çocuğu okula başlatıp zorunlu Kuran dersiyle Arapça'ya başlatacak. Şimdilik 'Alfabeyi değiştirip Arap alfabesine geri döneceğim' diyemediğinden bunu yapıyor.
Heriflerde navigasyon yeteneği sıfır, çünkü GPS'leri peygamber.
Ben kendi isteğimle, ağlaya zırlaya ilkokula beş yaşımda başladım. '56 Ağustos sonu doğumluyum, '61 Eylül'ünde ilkokul birdeydim.
Müdür yasa gereği beş yaşında okula kaydımı yapamadı. 'Okumayı da sökmüş, bari kayıtsız gelsin gitsin' dediler. İlk yıl öğretmenler odasına çağırır sorardı öğretmenler 'Sen nasıl geliyorsun okula?', 'Kayıksız' derdim. Gülerlerdi. Neden güldüklerini anlamazdım.
Yedi yaşındaki sınıf arkadaşlarımda soyut kavramları anlama yeteneği gelişmişti, bende sıfıra yakın. Öğretmen 'şimdi gözünüzü dört açın' dediğinde ben gözlerimi şamşırak taşı gibi açardım, gülerlerdi. Öğretmen tahtayı sildikçe ben de deftere yazdığım herşeyi silerdim.
Beş yaş çocuğu bu! Okula çok isteyerek gitmedikçe sabah altıda uyandırmaya kıyamazsın beş yaş çocuğunu. Okula gitmek için tek başına cadde geçmemeli o yaştaki çocuk. Hele arabaya oturunca gaz pedalını cinsel performansıyla özdeşleştiren manyakların fare misali ürediği bu zamanlarda...
Ama adamın derdi başka. Derdi alfabe!.. derdi körpecik beyinlere din dediği hayâller alemini erkenden enjekte etmek. Sonra dinin uyuşturduğu sorgulamayan, hak aramayan, kaderci insanları sömürgecinin emrine köle diye sunmak.
Delilik gördüğün halüsinasyonları gerçek sanma halidir, din başkalarının gördüğü halüsinasyonları gerçek sanmak. Beş yaşında, soyut kavramları doğru dürüst algılayamayan çocuğa şizofrenik halüsinasyonları ders diye okutacaklar.
Yazmış Hamdullah işgal ettiği makamın internet sitesinin 'çocuk' bölümüne:
"Büyükleriniz olarak sizleri çok seviyor, her gün yeni bir şeyler öğrenerek, yeni duygular edinerek büyümenizi heyecanla izliyoruz."
Meâli: ana rahmine düştüğünüz andan itibaren sizi izlemeye, fişlemeye başlıyoruz, hergün yeni izleme yöntemleri geliştiriyoruz. Bizden gizli duygunuz, düşünceniz olamaz.
"Bir yandan sizlere daha iyi imkân ve şartlar oluşturmak üzere geceli gündüzlü çalışırken, bir yandan da sizlerin gelecek hayallerinizi kırmamak için büyük dikkat ve özen gösteriyoruz."
Meâli: böleceğimiz herşeyi bölmeye, bölemediğimizi de bölünebilir hale getirmek için çalışıyoruz. Gelecek için fazla hayâl kurmayın, geleceğinize ben ve partim karar veririz.
"Keşke sizlere savaşların yaşanmadığı, yoksullukların ortadan kalktığı, acıların tümüyle silindiği bir dünya sunabilseydik... Bunu başaramadığımız için gerçekten çok üzgünüz."
Meâli: kusura bakmayın çocuklar, ülkeyi yoksullaştırdık, hatta savaşa sokmak üzereyiz. Ülke yönetmeyi beceremedik (ama başarısızlık nedeniyle yerimizden kıpırdamaya da niyetimiz yok).
"... medeniyet aşkı ve insanlık sevgisi kalplerinizden hiç eksik olmasın. Allah yolunuzu açık etsin."
Adamın medeniyetten anladığı da islâm, kültürden anladığı da islâm, ahlâktan anladığı da... 'Allah sonunuzu hayreylesin' diyemediğinden, partisinin yol'lu mottosunu da hatırlatıp yolunuz açık olsun diyor.
Sultan Birinci Zıllullah talimat veriyor, dersaneler kapanıyor. Tamam okuldan fazla dersane olmasına, çocukların spora, eğlenceye, dinlenmeye vakit bulamamasına ben de karşıyım ama, herkes harıl harıl çocuğunu yabancı dille eğitim yapan okula göndermeye çalışırken, sulphur'ın Türkçesinin kükürt olduğunu bilmeyen çocuk da üniversite sınavında çuvallar. Fen'i matematiği yabancı dilde okumuş çocuğa dozunda Türkçe dersanenin mutlaka faydası var ama, adamın derdi başka. Fetullah tarikatıyla aralarındaki çekişme derinleşerek sürüyor. Dersane sektörü Fetullah'ın elinde. Çocukların, gençlerin zihinsel kontrolünü, bütün faşist partiler gibi kendisi ele geçirmek istiyor. Emrediyor, dersaneler kapanıyor.
Allah'ın gölgesi Sultan Birinci Zıllullah karısını Myanmar'a gönderiyor. Ve ağlata ağlata kafası çocuk yaşta abisi tarafından kapatılmış o kadın, globalizmin, vahşi kapitalizmin tüm pisliğini Myanmar'da gözyaşlarıyla yıkıyor. Parmağındaki pırlantaların, kocasının ülke satmaktan aldığı komisyonların zekâtını gözyaşlarıyla ödüyor(..). Bir dönüp kendi ülkesinin çocuklarına vurdukları darbeyi görebilse, başına getirildiği 'haydi kızlar okula' kampanyalarının aslında kızlara '45 günlük okuma yazma kursu sana yeter, fazla eğitilmene gerek yok' kampanyaları olduğu farkedebilse... ama yok, edemez. Onların 'gönül gözü' açık, gönül gözüyle görülemiyor gerçekler. Türbanla kapanan kulak da duymayınca, Somalilere Myanmarlara koşuluyor sıtmalı çocuk kucaklamaya.Oysa kocası, küçük çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasının 500 lira olan cezasını 100 liraya indirmişti. Çocuklara cinsel istismar suçuna 15 yaş sınırı getirip, 15 yaşın üzerindekilere yönelik cinsel istismarın suç sayılmasını önlemişti. Ne de olsa partisinde 31 yaşındayken 15 yaşındaki Hayrünisa'yla evlenmiş bir yol arkadaşı vardı.
Bir de Kürtler var ki, çocuk, kadın cellâtlığı konusunda islâmcılardan daha mı vahşiler karar veremedim. Dağdaki PKK'lı kadınlarla ilgili bir yazı yazdım, o yazı üzerine, beni de üye ettikleri Kürt gruplarında 'PKK'nın 18 yaşından küçükleri askere alarak (yani köylerden kaçırarak) dağa götürmesinin' yanlışlığı bir süre tartışıldı.
Hüseyin Aygün'ün dağda misafirliğinden sonra ilettiği bir mesaj da şuydu:
'Hepsi 19-25 yaş arası çocuklardı' dedi. Köyden, tarladan kaçırıp dağa kaldırdıkları çocukların yaşını büyüttü, PKK'yı çocuk cellatlığından akladı. (sahi, Aygün hazır dağdayken PKK'ya kaçırdığı sekizi asker, biri kaymakam 25 vatandaşımızın nerede olduğunu neden sormadı? Bir vekil kaçırılan vatandaşlarına ne olduğunu merak etmez mi?)
Bütün geri toplumlarda ilk kurban çocuktur, sonra kadın. Din yükseldikçe önce çocuğun sonra kadının statüsü geriler.
Bu Filistin'de de böyledir, Türkiye'nin Güneydoğu'sunda da, Somali'de de Mısır'da da. Kürtler bir yandan farkındalar çocuk cellâtlığı yaptıklarının, bir yandan habire çocukları sürüyorlar cepheye.
'Min Dit' diye bir Kürtçe filmi ingilizce altyazıyla seyrettim (Kürtçe dayatmasının altından göreceksiniz İngilizce çıkacaktır. Çokdilli olup birbirimizle anlaşamadığımızda ortak dil İngilizce olacaktır. Bkz. Hindistan, Pakistan) Filimde, kıpti şecaatin arzederken sirkatin söylemiş. Ağaca gerilmiş bir kurbağaya sapanla nişan alıp öldüren Güneydoğulu çocuklar... Sonra yatan adamın sırtını o kurbağaya benzeten, elinde silahla ateş etmeye çalışan bi kız çocuğu. Filmin bütün teması Türklere nefret, Türklere kin. Hepsi çocuk gözünden, başrolde çocuklar, ellerinde silâh... Dehşet! Vahşet! O yönetmeni, o senaristi helâya bekçi yapmazsın, çocuklara zarar verebilir.
İslâmcılarda da Kürtlerde de vahim bir ihanet planlarını çocuğun arkasına saklama... çocuk kurban etme... cinayetlerini çocuğa işletme...
Bizim bildiğimiz, cihad 'küffâra' açılırdı, çocuğa değil! İslamcısı da Kürdü de çocuklara açtı cihadı...
Kıymet Nadir BİNDEBİR, 17 Ağustos 2012