mustafat yazdı:Kaye, "mikroevrim olabilir, ama makroevrim yoktur" tarzi sahte-bilim argümanlari köktendinci evangelistlerin ve Harun Yahya gibilerinin kitaplarinda geçer; bu iddialarin hiçbir bilimsel yani yoktur. Bu bir nehir 1-2 metrelik çukur açabilir, ama vadi kazamaz demek gibi bir sey. Halbuki yeterli zaman verilirse bir nehir pekala ABD'deki büyük kanyon benzeri vadiler de kazabilir.
Şimdi olaya bu şekilde yaklaşırsan, yani beni köktendinci veya evangelist ya da motorcu ilan edersen ben de senin teorilerinin sadece din düşmanları veya ateistler tarafından inanıldığına ve dikte edilmeye çalışıldığına dair bir ilan açarım.. İsterseniz üslubunuzu değiştirin..
mustafat yazdı:bilim insanlarin isine gelecek veya hoslanacaklari seyleri degil, gerçegi arar.
Aynen, bu dediğine katılıyorum. Mesela dünya yuvarlaktır, güneş sistemi vardır. Buna kimse karşı çıkamaz çünkü bilim bunu açıklamıştır. Ya da ... virüsler ... hastalığa yol açarlar veya ohm kanunu V=IxR'dir. Bunlar bilimdir mustafat, senin anlattıklarını hangi bilim açıklıyor? Seninle dogmalar üzerine de tartışıyoruz başka bir başlıkta, asıl dogma nedir biliyor musun, evrimdir...
mustafat yazdı:örnegin aslan ile kaplan: suni bir ortamda bir araya getirilip çiftlestirildiginde yavrulari olsa bile (ki özellikle disi yavrular kisir olmayabilir) dogada karismadiklari için, biyoloji aslan ile kaplani iki ayri tür kabul eder. suni olarak çiftlestirildiklerinde yavrularinin olabilmesini ise DNA benzerligiyle, yani yakin akraba olmakla açiklar.
Bu verdiğin örneği ben sadece at ve eşekten olma katır için geçerli diye biliyorum. Onun haricinde laboratuar ortamında bile olsa farklı türlerden oluşma başka bir tür için böyle bir örnek duymadım. Belki (hiç emin değilim) hemstır veya hint domuzu.. O kadar.
mustafat yazdı:Eger soylari tükenmezse (ki malesef tükenecek gibi gözüküyor) bundan 2 milyon sonrasinin aslaniyla kaplani bugününkülerden farkli olacaktir; çünkü evrimin sonu yoktur, sürekli devam eder. Ayni sey insanlar için de geçerli.
mustafat yazdı:Yaratilis söylemleri modern balinalarin iskeletinde arka ayak kalintilarinin olmasini nasil açikliyor? Tanri balinalari sipsak yaratirken neden bir arka ayak kalintisi koymayi tercih etmis?
İşte zaten verdiğin bu örnek tüm demek istediklerimi özetliyor. Dinazorların nasıl nesli tükendiyse verdiğin arka ayakları olan (eğer böyle bir yaratık vardıysa) balinada başka canlılara dönüşmemiş, nesli tükenmiştir. Bir diğer değişle dinazorlarda başka yaratıklara dönüşmemiş, nesli tükenmiştir.
mustafat yazdı:Surasi kesin: insanlarin çogu din kültürünün etkisiyle insanin tanrinin ayricalikli ve sevgili kulu olduguna inanir. Onlara göre insanin dünyada yasayan bütün canlilardan üstün bir konumu vardir; hatta birçogu dünyanin insanlar için yaratildigini düsünür. Bu yüzden de insanin da neticede sempanzenin yakin akrabasi büyük beyinli memeli bir hayvan oldugu fikri insanlara çok itici gelir. Kurnaz yaratilisçilar "evrim insanin maymundan geldigini söyler" diye meseleyi saptirarak iticiligin dozunu daha da yükseltirler.
Evet inanıyorum, yani ayrıcalıklı olarak yaratıldığıma inanmıyorum, kendimi de tüm diğer canlı türlerinden üstün olarak görüyorum. Sen Adem ve Havva'ya inanmıyor olabilirsin, bu yüzden yani inanmadığın için de insanların nasıl oluştuğunu araştırıyorsundur, evrime varmışsındır. Birkaç türe ortak ata bulmuşsundur, sonra bu ataları da başka atalara bağlamışsındır. Bağlaya bağlaya her canlıyı tek bir ataya da götürebilirsin. Peki bu ata nasıl oluşmuştur? Bunun da cevabını rastgele birleşen atomlara dayandırabilirsin fakat bu inanış bana hiç mantıklı gelmez. Bunu bilimde ispatlayamaz zaten.
mustafat yazdı:Bulgulari açiklamak için evrim teorisini kullanan modern biyoloji, insan maymundan gelmistir demez: modern biyoloji fosil, anatomi, DNA ve moleküler benzerlik verilerine dayanarak "sempanze yasayan hayvanlar arasinda insanin en yakin akrabasidir, insanla sempanzenin ortak atalari bundan yaklasik 7-8 milyon yil önce dogu Afrika'da yasamislardi" der.
Şeklen birbirine benzeyen türler birbirinin akrabasıdır inancı bence çok yanlış. Maymun ve insan arasındaki şekil olarak benzerliğe bakıldığında, öküz ve insan benzerliğinden daha fazladır, doğru. Maymunda da kol vardır, insanda da, öküzde kol yoktur gibi. Tüm evrimcilerde şekil benzerliğinden yola çıkarlar hep nedense. Tip olarak benzeyenler genetik olarakta benziyordur derler, ama hiç veri yoktur ellerinde. Fakat bu bu kadar basit değildir, yani şekilcilikten kurtulmak lazımdır, kan gruplarına, genetiğe, kromozom sayılarına inmek lazımdır mesela. Eğer akrabalık tezi ileri sürülecekse bunlardan yola çıkmak lazımdır, ayakta dikilebilmesine, dört ayaklı olmasına, tüylü, boynuzlu, kuyruklu vs. olmasına değil daha ziyade.
mustafat yazdı:Bütün mesele de bence bu "sipsak" yaratilis anlayisinda. Bence bu yaratilisin sipsak olmasi gerektigi fikri, antik zamanin büyücülerinden ve samanlarindan kalma bir ön yargidir. Tanrinin da bir sihirbaz gibi sapkasindan sipsak bir insan, sipsak bir maymun çikarmasini beklemek bence bir yanilgidir. Tanri, canlilari yaratmak için pekala evrim gibi bir süreçten yararlanmis olabilir.
Yasin Suresinden bir ayet:
YASİN - 82
İnnemâ emruhû izâ erâde şeyen en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).
O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O'nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur.
Yani evrimden yararlanmış olabilir, olmadı başka bir yol denemiştir türü sözler hangi düşüncenin arayışıdır!!!
mustafat yazdı:örnegin bugünün insaniyla 50bin yil öncesinin insani arasinda anatomik olarak büyük bir fark yoktu. Ama 2 milyon yil öncesinin insaninin kafatasi ve beyni belirgin bir sekilde daha küçüktü.
Bu olabilir, mikroevrim diyorsun yani. Buna ben de katılıyorum zaten, bırak milyonlarca yıl öncesine gitmeyi, türler arasında da bugün için bu tarz farklılıklar olabilir zaten. Ama 2 milyon yıl öncesinde kafatası küçük olan insanın kuyruğu veya boynuzu yoktu değil mi!
Bu arada internet üzerinde yaptığım bir araştırmada da dünyadaki ilk insanın 2-7 milyon yıl önce yeşadığına dair iddialar buldum.
mustafat yazdı:Balik ve böcek gibi, kisa sürede ergenlestigi için hizli evrim geçiren hayvanlarda ise yeni türlerin olusumu laboratuvar kosullarinda bile gözlenebiliyor. Baliklarda bazen bir renk degisimi bile disilerin genetik kökenli renk tercihleri yüzünden (cinsel seleksiyon) izole genetik havuzlarin olusmasina neden olabiliyor. Böceklerde ise bazen cinsel organlardaki basit bir sekil degisimi popülasyonu birdenbire genetik olarak izole olmus iki ayri havuza ayirabiliyor.
Balığın renk değiştirmesi yeni bir tür oluştuğunu göstermez. Bunu yapan pekçok kara ve su hayvanı var zaten. Laboratuar ortamında bu balık karada yaşayabilen bir canlıya dönüşebiliyor mu bunu irdelemek lazım.
Bu iddianla alakalı somut örnek vermeyip 10 milyon yıl bekle dersen, laboratuar ortamında gözlenebildiğini sen söylemişsin derim. Yalnız katır, hemstır veya hint domuzu (faresi-kobay) örnekleri türden türe geçiş değil, farklı türlerin çiftleşmesinden oluşmuştur.
mustafat yazdı:Kaye, size sunu hatirlatayim: Biyolojiyi en iyi kimler bilir? Biyologlar mi, çikarci tarikatçiler mi, dini görüslerden kaynaklanan önyargilarla dolu basit halk mi? Avrupa'da, hatta Amerika ve Türkiye'de bile evrim teorisine inanmayan biyolog pek bulamazsiniz.

E şimdi böyle soru olmaz, tabi ki her bilimi o bilimle uğraşan insanlar daha iyi bilirler. Din de öyledir yalnız. Dini de sen ben değil, mesela Yaşar Nuri daha iyi bilir. Ama bu kişilerin yozları da olabilir. Yani art niyetli biyologta çok vardır, dini farklı göstermeye çalışan sahte şeyhlerde..
Türkiye'de ise ben sana binlerce biyolog gösterebilirim makroevrime inanmayan..
mustafat yazdı:"Kedi ile kurt arasi bir hayvan neden yok diye sorulur" diyorsunuz. Bu da klasik bir yaratilisçi evangelist sorusudur. Bu aslinda sonu gelmez tuzak bir sorudur. örnegin kedi ile kurt arasi kurtkedi diye hayvan olsa, bu sefer de kurtkedi ile kurt arasi bir hayvan neden yok diye soracaklardi.
E sorarım tabii, bu soru tuzakta olmaz hem. Her canlıyı birbirinin akrabası, atası göstermeye çalışmak bence asıl tuzaktır. Çünkü iki arada bir derede böyle hayvanlar yoktur günümüzde. Evrimi özümseyememişsin dersen de

seni çok iyi anlıyorum. Uzuuuuuunn yıllara yayalım diyorsun, tür içerisinde tek tek değil de tür tür inceleyelim diyorsun.
Keşke yazı falan çooooooooook uzun yıllar önce bulunsaymış, kromozom sayısı da yazıyla aynı tarihte bulunsaymış, senin evrime yaydığın uzun yıllar müddetince. Ama bugün itibariyle kromozom sayısı olarak sirke sineğinde 8, kurbağada 26, farede 42, köpekte 78, insanda 46 bilindiğine göre, milyonlarca yıl sonra bakalım bugünün kayıtlarına ve o günün kayıtlarına, değişen canlılarla beraber kromozom sayıları da değişiyor mu!!
mustafat yazdı:Bir hayvan hem evrimsel anlamda ortak atadan gelsin, hem de bugün yasayan iki hayvana görsel olarak benzesin istiyorsaniz, yollari daha yakin bir geçmiste ayrilan türleri bulmamiz gerekiyor. Bu mantikla örnegin leopar, aslan ile kaplan arasi bir hayvandir. Aslan ile kaplanin nispeten yakin bir geçmiste ortak atalarindan türemis, genetik mesafe olarak aslanla kaplanin ortasinda duran bir hayvandir. Ayni mantikla, goril de insan ile sempanze arasi bir canlidir; ortak atadan türemistir.
Hangi mantıkla leoparın arslanla kaplan, gorilin de insanla şempanze arası bir yaratık olduğunu iddia ediyorsunuz?
Dış görünüş olarak mı, kromozom sayısı olarak mı, beslenme şekli olarak mı???
Hani yukarıda Tanrı evrimden yararlanmış olabilir diyordunuz, acaba Tanrı türleri farklı farklı da yaratmış olabilir diyebiliyor musunuz?
...