İşte ilk kadın!..

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Re: Ustten devam...

İletigönderen AlpereN » Pzt Eyl 22, 2008 19:07

Yusuf Batum yazdı:Zaten donup dolasip laf yine bu dovme meselesine geliyor.
Onca insan onca laf ediyor, ama kimse tinmiyor... Buna elbet isin ehli kisiler cevap vermistir.

Sen onu birak da su nezih atasozumuz hakkinda ne dusunuyorsun: Kizini dovmeyen, dizini dover!
Demek ki kulturumuz kizlarimizi dovmeyi oneriyor. Genellersek her kizi dovmemiz gerek.
Ne kadar sacma bir yargi olur degil mi?


her ne olursa olsun bir kadının,kızın dövülebileceğini söylemek ne benim kabul edebileceğim bir gelenektir nede inançtır.İslamiyet belki o günkü arap kadınlarına bir takım haklar getirmiştir.Ama Türk kadınından başta özgürlüğü olmak üzere bir çok hakkını almıştır.Bunuda inkar edemem.Senin söylediğin atasözüde zaten arap emperyalizminin Türkler üzerindeki etkilerinden bir tanesidir.Türkler imam gazali gibi adamların katı islam yorumunu alacağına Ahmet Yesevinin,Hacı Bektaş Velinin,Yunus Emrenin İslamın hoşgörüsünü açığa çıkaran yorumunu alsaydı.Belki bugünler daha aydınlık olurdu. :wink:
Kullanıcı küçük betizi
AlpereN
Üye
Üye
 
İletiler: 628
Kayıt: Pzr Nis 22, 2007 22:57

Ustten devam

İletigönderen Yusuf Batum » Sal Eyl 23, 2008 9:32

Alperen,

Evvela dovme konusuna gelelim. Turkiye 'de dayak yiyen kadin sayisi cok. Onlarin kocalarinin dini bir gerekce ile dayak attigini sanmiyorum. Hatta dayak atanlarin dindar insanlar olduklarini bile... Bu konu ile ilgili Ihsan Eliacik ín yazisini asagida aktardim.
Islamiyet 'in tek basina bir sey yaptigi yok! Dini yasayan insandir; yasayamayan da... Iyi ki bellemissiniz bir Emevi-Arap emperyalizmi!!! Yakin zamandaki kotuluklerin bahanesi Sabatayistler, onlardan once Masonlar idi. Simdi de kabahtli bu Emevi-Arap Emperyalizmi.
Kisi once kendine baksin! Bahaneler uretmek yerine... Bu Arap emperyalizmi Turkleri mahvetmis (Bilincini degistirmis) diyorsun, ama Karadeniz kadinlarina neden ulasamamis bu emperyalizm. Bir tarafi Karadenizli olan ben, kadinlarin hala soz sahibi oldugunu bilirim.
Dayak yiyenini gormedin, bilakis... Olsa olsa bu emperyalizm ancak siyasi olarak etkisini gostermistir. Olumsuz seyleri yapanlarin, nefsine hos geldigi icin yapmistir o aymazlar. Emevi emperyalizminin omru ne kadardir ki bu kadar buyuk tahribata yol acsin. Bu biir... Ikincisi Anadolu Turklerinin Islamligi daha bir gec doneme tesaduf eder...
Kabahati Arap 'da arama, Arab 'in nefsine alet ettigi dini, kendi nefsi icin hos goren o bazi Turklerde ara.

Bu konularda zaten yetkin hocalar cevaplarini vermisler... Sorulariniz samimi ise, yanitlarinizi orada bulabilirsiniz.
Mesela Yasar Nuri, Mustafa Islamoglu vesaire...

Islam baristir, sevgidir... Aksini iddia etmeye calisanin Bush gibi bir Emperyalist 'den farki yoktur benim gozumde.

Selam ile...

3- KADIN DÖVME: Sokaktaki adamın karısını dövdükten sonra pişkin pişkin ileri sürdüğü gerekçelerden birisi de “Allah dövün demiş, sana ne?” mazaretidir.

Hayır! Allah dövün demiyor.

Hatim indirmeye, ölülerin arkasından okumaya kısa bir ara ver de, Kur’an’ı iyi oku;

“Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında yalnız bırakın, yine olmazsa bir müddet ayrılın. Barışıp anlaşırsa hala işi yokuşa sürüp bahaneler aramayın. Yücelik ve büyüklük Allah'a mahsustur; bundan hiç şüpheniz olmasın… Eğer eşlerin arasının iyice açılıp işin boşanmaya doğru gittiğini görürseniz tarafların ailelerinden birer hakem çağırın. Niyetleri gerçekten barışmaksa Allah niyetlerini boşa çıkarmaz. Allah her şeyi biliyor, her şeyi duyuyor; bundan hiç şüpheniz olmasın…” (Nisa; 4/34-35).

Şu halde “Kadınları dövün” ayeti olarak meşhur olan bu ayet, "İkişer, üçer, dörder…" ayetinin evliliklerin giderek çoğaltılmasını değil; giderek azaltılmasını amaçlaması gibi, kadın dövme olaylarının terk edilmesini amaçlamaktadır…

Hz. Peygamberin “Bütün gece, Muhammed ailesinin etrafında her biri kocasından şikâyet eden yetmiş kadın dönüp dolaştı. Hâlbuki sizler, o kadınlarını dövenlerin hayırlılarınız olduğunu göremezsiniz.” (İbni Mace, Ebu Davud) hadisinden de anlaşılacağı gibi, o dönemde de kadınlar dövülmektedir. Artan şikâyetler üzerine inen ayetlerde, dayak başta olmak üzere şiddeti yegâne çözüm yolu görenler bu işten vazgeçirilmeye çalışılmaktadır.

Zaten kadınlarını dövmekte olan, bu yüzden de koşup peygambere gelen ve bütün gece onun evinin etrafında şikâyetlenen "mağdur" kadınlar için, bir de gelen ayetlerde "Onları dövün, dövmeye devam edin" denir mi? Olacak şey midir? Bu, Kuran'ın daima mağduru koruyup kollayan ruhu ile bağdaşıyor mu?

Burada oturup konuşmadan, bir müddet yatağını veya odasını ayırma gibi gayet insanî yöntemlere başvurmadan, tek bildiği "Karnından sıpayı başından sopayı eksik etmeyeceksin" olduğu anlaşılan o günkü Arap toplumunu ıslahın amaçlandığı apaçık ortadadır.

Bu ayetten sonra ne gibi gelişmelerin olduğuna baktığımızda, bizzat Hz. Peygamber'in ömrü boyunca evli olduğu hanımlara tek bir kez bile el kaldırdığını göremiyoruz. Bir ara hanımlarıyla sorun yaşayınca önce onlarla konuşmuş, sonra yatağını ayırmış ve bir müddet (iki ay kadar) onlardan ayrılmıştır. Sonra anlaşma sağlanınca tekrar dönmüştür. Ayete verdiğimiz meal onun bu uygulamasına da dayanmaktadır.

Şu halde tıpkı evlenme, içki, zina ayetlerinin aşama aşama ve belirlenmiş bir hedefe doğru gitmesi gibi, şiddetli geçimsizlik yaşayan ailelerin nasıl tekrar anlaşacağını düzenleyen bu ayet de, “kadınlarını döven” her hangi bir topluma beş aşamalı çözüm planı ile harika bir yol gösteriliyor ve denmek isteniyor ki:

1-Önce konuşun, anlaşın… 2- Olmazsa ev içinde yatakları/odaları ayırın… 3- O da olmazsa bir müddet evden ayrı kalın (ön ayrılık)… 4- O da olmazsa aile büyüklerinden hakemler çağırın… 5- O da olmazsa yani bütün iç yollar tükenmişse o zaman boşanın (talak)…

Kaynak: http://ahmeteminseyhan.blogcu.com/subya ... -midir_152 04111.html
Veni Vidi NoN Vici / Poet Valent, Poem Manent

Eskali Cizilmis Tutku: Memleket!

Avrupa'dan kaz gelmez, tavuklarinizi ziyan etmeyin...
Kullanıcı küçük betizi
Yusuf Batum
Üye
Üye
 
İletiler: 192
Kayıt: Çrş Şub 27, 2008 16:18

Re: Ustten devam

İletigönderen AlpereN » Sal Eyl 23, 2008 11:23

Yusuf Batum yazdı:Alperen,

Evvela dovme konusuna gelelim. Turkiye 'de dayak yiyen kadin sayisi cok. Onlarin kocalarinin dini bir gerekce ile dayak attigini sanmiyorum. Hatta dayak atanlarin dindar insanlar olduklarini bile... Bu konu ile ilgili Ihsan Eliacik ín yazisini asagida aktardim.
Islamiyet 'in tek basina bir sey yaptigi yok! Dini yasayan insandir; yasayamayan da... Iyi ki bellemissiniz bir Emevi-Arap emperyalizmi!!! Yakin zamandaki kotuluklerin bahanesi Sabatayistler, onlardan once Masonlar idi. Simdi de kabahtli bu Emevi-Arap Emperyalizmi.
Kisi once kendine baksin! Bahaneler uretmek yerine... Bu Arap emperyalizmi Turkleri mahvetmis (Bilincini degistirmis) diyorsun, ama Karadeniz kadinlarina neden ulasamamis bu emperyalizm. Bir tarafi Karadenizli olan ben, kadinlarin hala soz sahibi oldugunu bilirim.
Dayak yiyenini gormedin, bilakis... Olsa olsa bu emperyalizm ancak siyasi olarak etkisini gostermistir. Olumsuz seyleri yapanlarin, nefsine hos geldigi icin yapmistir o aymazlar. Emevi emperyalizminin omru ne kadardir ki bu kadar buyuk tahribata yol acsin. Bu biir... Ikincisi Anadolu Turklerinin Islamligi daha bir gec doneme tesaduf eder...
Kabahati Arap 'da arama, Arab 'in nefsine alet ettigi dini, kendi nefsi icin hos goren o bazi Turklerde ara.

Bu konularda zaten yetkin hocalar cevaplarini vermisler... Sorulariniz samimi ise, yanitlarinizi orada bulabilirsiniz.
Mesela Yasar Nuri, Mustafa Islamoglu vesaire...

Islam baristir, sevgidir... Aksini iddia etmeye calisanin Bush gibi bir Emperyalist 'den farki yoktur benim gozumde.

Selam ile...

3- KADIN DÖVME: Sokaktaki adamın karısını dövdükten sonra pişkin pişkin ileri sürdüğü gerekçelerden birisi de “Allah dövün demiş, sana ne?” mazaretidir.

Hayır! Allah dövün demiyor.

Hatim indirmeye, ölülerin arkasından okumaya kısa bir ara ver de, Kur’an’ı iyi oku;

“Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında yalnız bırakın, yine olmazsa bir müddet ayrılın. Barışıp anlaşırsa hala işi yokuşa sürüp bahaneler aramayın. Yücelik ve büyüklük Allah'a mahsustur; bundan hiç şüpheniz olmasın… Eğer eşlerin arasının iyice açılıp işin boşanmaya doğru gittiğini görürseniz tarafların ailelerinden birer hakem çağırın. Niyetleri gerçekten barışmaksa Allah niyetlerini boşa çıkarmaz. Allah her şeyi biliyor, her şeyi duyuyor; bundan hiç şüpheniz olmasın…” (Nisa; 4/34-35).

Şu halde “Kadınları dövün” ayeti olarak meşhur olan bu ayet, "İkişer, üçer, dörder…" ayetinin evliliklerin giderek çoğaltılmasını değil; giderek azaltılmasını amaçlaması gibi, kadın dövme olaylarının terk edilmesini amaçlamaktadır…

Hz. Peygamberin “Bütün gece, Muhammed ailesinin etrafında her biri kocasından şikâyet eden yetmiş kadın dönüp dolaştı. Hâlbuki sizler, o kadınlarını dövenlerin hayırlılarınız olduğunu göremezsiniz.” (İbni Mace, Ebu Davud) hadisinden de anlaşılacağı gibi, o dönemde de kadınlar dövülmektedir. Artan şikâyetler üzerine inen ayetlerde, dayak başta olmak üzere şiddeti yegâne çözüm yolu görenler bu işten vazgeçirilmeye çalışılmaktadır.

Zaten kadınlarını dövmekte olan, bu yüzden de koşup peygambere gelen ve bütün gece onun evinin etrafında şikâyetlenen "mağdur" kadınlar için, bir de gelen ayetlerde "Onları dövün, dövmeye devam edin" denir mi? Olacak şey midir? Bu, Kuran'ın daima mağduru koruyup kollayan ruhu ile bağdaşıyor mu?

Burada oturup konuşmadan, bir müddet yatağını veya odasını ayırma gibi gayet insanî yöntemlere başvurmadan, tek bildiği "Karnından sıpayı başından sopayı eksik etmeyeceksin" olduğu anlaşılan o günkü Arap toplumunu ıslahın amaçlandığı apaçık ortadadır.

Bu ayetten sonra ne gibi gelişmelerin olduğuna baktığımızda, bizzat Hz. Peygamber'in ömrü boyunca evli olduğu hanımlara tek bir kez bile el kaldırdığını göremiyoruz. Bir ara hanımlarıyla sorun yaşayınca önce onlarla konuşmuş, sonra yatağını ayırmış ve bir müddet (iki ay kadar) onlardan ayrılmıştır. Sonra anlaşma sağlanınca tekrar dönmüştür. Ayete verdiğimiz meal onun bu uygulamasına da dayanmaktadır.

Şu halde tıpkı evlenme, içki, zina ayetlerinin aşama aşama ve belirlenmiş bir hedefe doğru gitmesi gibi, şiddetli geçimsizlik yaşayan ailelerin nasıl tekrar anlaşacağını düzenleyen bu ayet de, “kadınlarını döven” her hangi bir topluma beş aşamalı çözüm planı ile harika bir yol gösteriliyor ve denmek isteniyor ki:

1-Önce konuşun, anlaşın… 2- Olmazsa ev içinde yatakları/odaları ayırın… 3- O da olmazsa bir müddet evden ayrı kalın (ön ayrılık)… 4- O da olmazsa aile büyüklerinden hakemler çağırın… 5- O da olmazsa yani bütün iç yollar tükenmişse o zaman boşanın (talak)…

Kaynak: http://ahmeteminseyhan.blogcu.com/subya ... -midir_152 04111.html


yazdıkların beni ikna edemedi.Uzun uzun tartışılır.Bence gereksiz tartışma yinede burdan söylüyorum istemeden kırdıysam tekrar özür dilerim,amacım kimseye saygısızlık etmek felan değil :wink:
Kullanıcı küçük betizi
AlpereN
Üye
Üye
 
İletiler: 628
Kayıt: Pzr Nis 22, 2007 22:57

Ustten devam

İletigönderen Yusuf Batum » Sal Eyl 23, 2008 11:37

:lol:

Dogrudur, tartisilacak seyler, bahaneler tukenmez.

Ama su var; tum zamanlari, kendi zamaninda yasamak ister insan! O yuzden her sorusuna cevap bulamaz.
Umidini kaybetme!

Selam ve sevgimle,

Yusuf
Veni Vidi NoN Vici / Poet Valent, Poem Manent

Eskali Cizilmis Tutku: Memleket!

Avrupa'dan kaz gelmez, tavuklarinizi ziyan etmeyin...
Kullanıcı küçük betizi
Yusuf Batum
Üye
Üye
 
İletiler: 192
Kayıt: Çrş Şub 27, 2008 16:18

İletigönderen kaye » Pzt Eki 13, 2008 0:35

mustafat yazdı:Kaye, "mikroevrim olabilir, ama makroevrim yoktur" tarzi sahte-bilim argümanlari köktendinci evangelistlerin ve Harun Yahya gibilerinin kitaplarinda geçer; bu iddialarin hiçbir bilimsel yani yoktur. Bu bir nehir 1-2 metrelik çukur açabilir, ama vadi kazamaz demek gibi bir sey. Halbuki yeterli zaman verilirse bir nehir pekala ABD'deki büyük kanyon benzeri vadiler de kazabilir.

Şimdi olaya bu şekilde yaklaşırsan, yani beni köktendinci veya evangelist ya da motorcu ilan edersen ben de senin teorilerinin sadece din düşmanları veya ateistler tarafından inanıldığına ve dikte edilmeye çalışıldığına dair bir ilan açarım.. İsterseniz üslubunuzu değiştirin..


mustafat yazdı:bilim insanlarin isine gelecek veya hoslanacaklari seyleri degil, gerçegi arar.

Aynen, bu dediğine katılıyorum. Mesela dünya yuvarlaktır, güneş sistemi vardır. Buna kimse karşı çıkamaz çünkü bilim bunu açıklamıştır. Ya da ... virüsler ... hastalığa yol açarlar veya ohm kanunu V=IxR'dir. Bunlar bilimdir mustafat, senin anlattıklarını hangi bilim açıklıyor? Seninle dogmalar üzerine de tartışıyoruz başka bir başlıkta, asıl dogma nedir biliyor musun, evrimdir...

mustafat yazdı:örnegin aslan ile kaplan: suni bir ortamda bir araya getirilip çiftlestirildiginde yavrulari olsa bile (ki özellikle disi yavrular kisir olmayabilir) dogada karismadiklari için, biyoloji aslan ile kaplani iki ayri tür kabul eder. suni olarak çiftlestirildiklerinde yavrularinin olabilmesini ise DNA benzerligiyle, yani yakin akraba olmakla açiklar.

Bu verdiğin örneği ben sadece at ve eşekten olma katır için geçerli diye biliyorum. Onun haricinde laboratuar ortamında bile olsa farklı türlerden oluşma başka bir tür için böyle bir örnek duymadım. Belki (hiç emin değilim) hemstır veya hint domuzu.. O kadar.

mustafat yazdı:Eger soylari tükenmezse (ki malesef tükenecek gibi gözüküyor) bundan 2 milyon sonrasinin aslaniyla kaplani bugününkülerden farkli olacaktir; çünkü evrimin sonu yoktur, sürekli devam eder. Ayni sey insanlar için de geçerli.

mustafat yazdı:Yaratilis söylemleri modern balinalarin iskeletinde arka ayak kalintilarinin olmasini nasil açikliyor? Tanri balinalari sipsak yaratirken neden bir arka ayak kalintisi koymayi tercih etmis?


İşte zaten verdiğin bu örnek tüm demek istediklerimi özetliyor. Dinazorların nasıl nesli tükendiyse verdiğin arka ayakları olan (eğer böyle bir yaratık vardıysa) balinada başka canlılara dönüşmemiş, nesli tükenmiştir. Bir diğer değişle dinazorlarda başka yaratıklara dönüşmemiş, nesli tükenmiştir.

mustafat yazdı:Surasi kesin: insanlarin çogu din kültürünün etkisiyle insanin tanrinin ayricalikli ve sevgili kulu olduguna inanir. Onlara göre insanin dünyada yasayan bütün canlilardan üstün bir konumu vardir; hatta birçogu dünyanin insanlar için yaratildigini düsünür. Bu yüzden de insanin da neticede sempanzenin yakin akrabasi büyük beyinli memeli bir hayvan oldugu fikri insanlara çok itici gelir. Kurnaz yaratilisçilar "evrim insanin maymundan geldigini söyler" diye meseleyi saptirarak iticiligin dozunu daha da yükseltirler.

Evet inanıyorum, yani ayrıcalıklı olarak yaratıldığıma inanmıyorum, kendimi de tüm diğer canlı türlerinden üstün olarak görüyorum. Sen Adem ve Havva'ya inanmıyor olabilirsin, bu yüzden yani inanmadığın için de insanların nasıl oluştuğunu araştırıyorsundur, evrime varmışsındır. Birkaç türe ortak ata bulmuşsundur, sonra bu ataları da başka atalara bağlamışsındır. Bağlaya bağlaya her canlıyı tek bir ataya da götürebilirsin. Peki bu ata nasıl oluşmuştur? Bunun da cevabını rastgele birleşen atomlara dayandırabilirsin fakat bu inanış bana hiç mantıklı gelmez. Bunu bilimde ispatlayamaz zaten.

mustafat yazdı:Bulgulari açiklamak için evrim teorisini kullanan modern biyoloji, insan maymundan gelmistir demez: modern biyoloji fosil, anatomi, DNA ve moleküler benzerlik verilerine dayanarak "sempanze yasayan hayvanlar arasinda insanin en yakin akrabasidir, insanla sempanzenin ortak atalari bundan yaklasik 7-8 milyon yil önce dogu Afrika'da yasamislardi" der.

Şeklen birbirine benzeyen türler birbirinin akrabasıdır inancı bence çok yanlış. Maymun ve insan arasındaki şekil olarak benzerliğe bakıldığında, öküz ve insan benzerliğinden daha fazladır, doğru. Maymunda da kol vardır, insanda da, öküzde kol yoktur gibi. Tüm evrimcilerde şekil benzerliğinden yola çıkarlar hep nedense. Tip olarak benzeyenler genetik olarakta benziyordur derler, ama hiç veri yoktur ellerinde. Fakat bu bu kadar basit değildir, yani şekilcilikten kurtulmak lazımdır, kan gruplarına, genetiğe, kromozom sayılarına inmek lazımdır mesela. Eğer akrabalık tezi ileri sürülecekse bunlardan yola çıkmak lazımdır, ayakta dikilebilmesine, dört ayaklı olmasına, tüylü, boynuzlu, kuyruklu vs. olmasına değil daha ziyade.

mustafat yazdı:Bütün mesele de bence bu "sipsak" yaratilis anlayisinda. Bence bu yaratilisin sipsak olmasi gerektigi fikri, antik zamanin büyücülerinden ve samanlarindan kalma bir ön yargidir. Tanrinin da bir sihirbaz gibi sapkasindan sipsak bir insan, sipsak bir maymun çikarmasini beklemek bence bir yanilgidir. Tanri, canlilari yaratmak için pekala evrim gibi bir süreçten yararlanmis olabilir.

Yasin Suresinden bir ayet:
YASİN - 82
İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).
O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O'nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur.

Yani evrimden yararlanmış olabilir, olmadı başka bir yol denemiştir türü sözler hangi düşüncenin arayışıdır!!!


mustafat yazdı:örnegin bugünün insaniyla 50bin yil öncesinin insani arasinda anatomik olarak büyük bir fark yoktu. Ama 2 milyon yil öncesinin insaninin kafatasi ve beyni belirgin bir sekilde daha küçüktü.

Bu olabilir, mikroevrim diyorsun yani. Buna ben de katılıyorum zaten, bırak milyonlarca yıl öncesine gitmeyi, türler arasında da bugün için bu tarz farklılıklar olabilir zaten. Ama 2 milyon yıl öncesinde kafatası küçük olan insanın kuyruğu veya boynuzu yoktu değil mi!
Bu arada internet üzerinde yaptığım bir araştırmada da dünyadaki ilk insanın 2-7 milyon yıl önce yeşadığına dair iddialar buldum.

mustafat yazdı:Balik ve böcek gibi, kisa sürede ergenlestigi için hizli evrim geçiren hayvanlarda ise yeni türlerin olusumu laboratuvar kosullarinda bile gözlenebiliyor. Baliklarda bazen bir renk degisimi bile disilerin genetik kökenli renk tercihleri yüzünden (cinsel seleksiyon) izole genetik havuzlarin olusmasina neden olabiliyor. Böceklerde ise bazen cinsel organlardaki basit bir sekil degisimi popülasyonu birdenbire genetik olarak izole olmus iki ayri havuza ayirabiliyor.

Balığın renk değiştirmesi yeni bir tür oluştuğunu göstermez. Bunu yapan pekçok kara ve su hayvanı var zaten. Laboratuar ortamında bu balık karada yaşayabilen bir canlıya dönüşebiliyor mu bunu irdelemek lazım.
Bu iddianla alakalı somut örnek vermeyip 10 milyon yıl bekle dersen, laboratuar ortamında gözlenebildiğini sen söylemişsin derim. Yalnız katır, hemstır veya hint domuzu (faresi-kobay) örnekleri türden türe geçiş değil, farklı türlerin çiftleşmesinden oluşmuştur.

mustafat yazdı:Kaye, size sunu hatirlatayim: Biyolojiyi en iyi kimler bilir? Biyologlar mi, çikarci tarikatçiler mi, dini görüslerden kaynaklanan önyargilarla dolu basit halk mi? Avrupa'da, hatta Amerika ve Türkiye'de bile evrim teorisine inanmayan biyolog pek bulamazsiniz.

:lol: :lol: E şimdi böyle soru olmaz, tabi ki her bilimi o bilimle uğraşan insanlar daha iyi bilirler. Din de öyledir yalnız. Dini de sen ben değil, mesela Yaşar Nuri daha iyi bilir. Ama bu kişilerin yozları da olabilir. Yani art niyetli biyologta çok vardır, dini farklı göstermeye çalışan sahte şeyhlerde..
Türkiye'de ise ben sana binlerce biyolog gösterebilirim makroevrime inanmayan..

mustafat yazdı:"Kedi ile kurt arasi bir hayvan neden yok diye sorulur" diyorsunuz. Bu da klasik bir yaratilisçi evangelist sorusudur. Bu aslinda sonu gelmez tuzak bir sorudur. örnegin kedi ile kurt arasi kurtkedi diye hayvan olsa, bu sefer de kurtkedi ile kurt arasi bir hayvan neden yok diye soracaklardi.

E sorarım tabii, bu soru tuzakta olmaz hem. Her canlıyı birbirinin akrabası, atası göstermeye çalışmak bence asıl tuzaktır. Çünkü iki arada bir derede böyle hayvanlar yoktur günümüzde. Evrimi özümseyememişsin dersen de :) seni çok iyi anlıyorum. Uzuuuuuunn yıllara yayalım diyorsun, tür içerisinde tek tek değil de tür tür inceleyelim diyorsun.
Keşke yazı falan çooooooooook uzun yıllar önce bulunsaymış, kromozom sayısı da yazıyla aynı tarihte bulunsaymış, senin evrime yaydığın uzun yıllar müddetince. Ama bugün itibariyle kromozom sayısı olarak sirke sineğinde 8, kurbağada 26, farede 42, köpekte 78, insanda 46 bilindiğine göre, milyonlarca yıl sonra bakalım bugünün kayıtlarına ve o günün kayıtlarına, değişen canlılarla beraber kromozom sayıları da değişiyor mu!!

mustafat yazdı:Bir hayvan hem evrimsel anlamda ortak atadan gelsin, hem de bugün yasayan iki hayvana görsel olarak benzesin istiyorsaniz, yollari daha yakin bir geçmiste ayrilan türleri bulmamiz gerekiyor. Bu mantikla örnegin leopar, aslan ile kaplan arasi bir hayvandir. Aslan ile kaplanin nispeten yakin bir geçmiste ortak atalarindan türemis, genetik mesafe olarak aslanla kaplanin ortasinda duran bir hayvandir. Ayni mantikla, goril de insan ile sempanze arasi bir canlidir; ortak atadan türemistir.

Hangi mantıkla leoparın arslanla kaplan, gorilin de insanla şempanze arası bir yaratık olduğunu iddia ediyorsunuz?
Dış görünüş olarak mı, kromozom sayısı olarak mı, beslenme şekli olarak mı???
Hani yukarıda Tanrı evrimden yararlanmış olabilir diyordunuz, acaba Tanrı türleri farklı farklı da yaratmış olabilir diyebiliyor musunuz?


...
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Re: İşte ilk kadın!..

İletigönderen Esen zafer » Sal Oca 06, 2009 15:51

Böyle bir tipleme için neanderthaler aramaya gerek yok ki. Günümüzün Alman avusturyalı veya isviçreli kadınlarının eline bir mızrak verirseniz bu resim ortaya çıkar.



tuba yazdı:İşte ilk kadın!..


Neanderthal insanın kalıntılarından "ilkel kadının" neye benzediğini tespit edildi.

Natıonal Geographic uzmanları, 200 bin yıl önce Avrupa ve Asya'da hüküm süren Neanderthal insanın kalıntılarını inceleyerek, ilk kez "ilkel kadının" neye benzediğini tespit etti.

Dergi ilkel kadının portresini kapağına taşıdı. 200 bin yıl önceki kadının günümüz kadınından epey farklı olduğu gözleniyor.



Resim

Resim

Resim

Resim

Resim


Kaynak
Kullanıcı küçük betizi
Esen zafer
Üye
Üye
 
İletiler: 17
Kayıt: Çrş Ara 03, 2008 2:47

İletigönderen bezgin » Sal Oca 06, 2009 15:54

Belki Havva anamiz, belki Havva anamizin bir torunu.
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

İletigönderen antalyalim » Sal Oca 06, 2009 22:36

Ben Almanyada yasiyorum ve az önce sokaga ciktim aslinda haklisin" Esen zafer " :lol:
Hatta bu kadin bunlara 1000 basar :?
"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" :turkiye:
Kullanıcı küçük betizi
antalyalim
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 522
Kayıt: Sal Ara 16, 2008 21:39
Konum: Evden

İletigönderen kaye » Sal Oca 06, 2009 23:12

Esen zafer, Antalyalım :)
İlahi..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Önceki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x