JİNSA'cılar JİNSA'cıları Yargılayabilir Mi?

Türkiye’de gündem baş döndürücü. Bu yazının yazıldığı dakikalara kadar 31 ayrı adreste askerlerin evlerine baskınlar olmuş ve aramalar yapılıyordu. Bu kişiler arasında 28 Şubat döneminin ünlü Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in adı öne çıkıyor. Bu operasyona dair bir sivilin şikâyeti üzerine savcılık tarafından soruşturma yürütüldüğü zaten biliniyordu. Bu anlamda bir “Sürpriz” olmadı.

Lakin bakalım nasıl sonuçlanacak? En önemlisi çok söylendiği gibi, olayın “Medya boyutu”na da girilecek mi? Ya da madem “Darbe” var ardından gelen dönemin kararı uygulayıcı “Sivil hükümet” üyelerine de uzanacak mı? (Bu da ayrı bir sorun. Sonuçta her şey yasalara uygun gerçekleşti.) Şimdilik böylesi bir “Genişleme” eğilimi görünmüyor. Daha çok “Asker kanadı” (BÇG) ile sınırlı. Lakin burası Türkiye hiç belli olmaz!

Hep “Yüzleşme” denilip duruyor ama ben artık bu laftan korkar oldum. Çünkü bu kavram başka “Yüzsüzlük”leri perdelemenin ya da gündem değiştirmenin bir “Aracı” haline getirildi. “Bir “Yüzleşme-Mania” (Terimi ben uydurdum!) halet-i ruhiyesi oluştu. Bu psikolojide hukuki gereklerden çok, siyasi ve “İntikamcı” rövanşist duygular rol oynadı. O yüzden “Demokratik temizlik yapılıyor” gibi laflara hemen kanmam. Umarım öyle olmuyordur…

Baştan beri hep şunu sordum; “Neredeyse geçmişteki her olayı soruşturan hükümet niçin kendi geleneğini vuran 28 Şubat’ın üzerine gitmiyor? Mantıken hesaplaşmanın 28 Şubat’la başlaması gerekirdi.” Başka kesimler ise “Niçin bütün komutanlar içeri alınırken, Çevik Bir alınmıyor” diye soruyordu. (Hoş daha “İçeri alınan” kimse yok. Henüz “Soruşturma aşaması”ndayız.) Şimdi “Rötarlı” da olsa şeklen bu “Eksiklik” gideriliyor!

Çevik Bir dedik de bence işin “Bam teli” orası. Gene baştan beri 28 Şubat’ın planlı bir “Operasyon” olduğunu ve merkezin “Dışarıda”, kontak noktasının ise “İçeride” olduğunu savundum. Somali ile parlatılan imajı 28 Şubat’ta zirve yaptı. Gerçi cumhurbaşkanlığı hevesi kursağında kaldı ama “Karizması” hiç bitmedi. Sonrası birilerine “Danışmanlık” iddiaları falan. Hatta Tayyip Erdoğan’ı JİNSA’ya refere edenin de o olduğu bile söylendi!

Ancak işin sırrı herhalde ünlü Yahudi kuruluşu JİNSA’nın ödülüydü. Bu kuruluş Çevik Bir’e “Türkiye-İsrail ilişkilerine katkılarından dolayı” ödül verdi. Kendisini JİNSA’dan bu kez “Cesaret ödülü” alan başbakan izledi. Tabii bir de eski ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı unutmamak lâzım. O da JİNSA’dan “Liderlik ödülü” alanlardan. (Hani 28 Şubat’ın başbakan yaptığı kişi!) Kısaca üçü de 28 Şubat’tan “Kârlı” çıkmış…

AKP’nin 28 Şubat’ın ürünü olduğuna ve 28 Şubat’ın “AKP’nin doğum günü” olduğuna inandım. Şimdi sorun şurada; Bir JİNSA operasyonu olduğu bence açık olan 28 Şubat’ın komutanı 28 Şubat’ın siyaseten önünü açtığı gene JİNSA ödüllü bir başbakanın iktidarı döneminde yargılanabilir mi?

Yoksa bu olay da işin “Şov” aşamasıyla, gerçekte neler döndüğünü hiçbir zaman anlamamış birkaç “Günah keçisi” subay bulunarak kapatılacak mı? Göreceğiz…

Atilla AKAR, 13 Nisan 2012