
Hz.Muhammed’in Hayatı adlı ders kitabında zemini ve mekânı (çerçevesi) belirsiz görseller gördüğümde bir tanesinde böyle kama şeklinde Elif dikkatimi çekmişti. Geçen hafta bana gelen bir mektubun üzerinde 2013 tarihli bir pulda da benzer bir Elif gördüm. Bizim için çok kutsal olan buğday demetinin üzerine kama gibi saplanmış Elif vardı. İki resmi yan yana getirip okurlarıma göstermeye karar verdim.

Anlam vermekte zorlandığımız şey, aslında bunu nasıl yaparlar diye aklımızdan geçirdiğimizdir. Akıl, yani insanoğluna ait, insanı diğer canlılardan üstün kılan, olaylar arasında anlamlı bağ kurma yeteneğimiz, yani zekâmız burada tıkanıyor. Akıl tutulması yaşıyoruz.
İnce düşününce, bunu bize bir güç odağından hazırlanmış zehir gibi paketleyip gönderdikleri anlaşılıyor. Kutsallarımızla bir bir oynuyorlar. 2005’de paradan sıfırları atarken Kuruş’un üzerinden buğday başağı kaldırıldı. Şimdilerde, ekmek ile çöplük resimlerini yan yana görüyoruz. Birileri gözümüze bu resimleri sokuyor… Örneğin, güya afiş, “Günde 6 bin ton ekmeği çöpe atmayalım” diyor, altında ters duran iki el ve onun da altında minnacık ekmek, ekmeğin yeri yok, havada duruyor. Aynı şey Hz.Muhammed’in Hayatı kitabında yapılıyor. Resimdeki kamalı Allah yazısının bulunduğu kitapta kocaman çöplük resimleri ekmeklerin arasında…Anlıyorum ki, Peygambersiz İslam’a doğru hızla sürüklüyorlar bizi.
Sadece Hz.Muammed’siz değil, buğdaysız… Kuran ile eş tuttuğumuz, “Ekmek Kuran çarpsın” diye üzerine yemin ettiğimiz buğdayımız da beraber tarihten siliniyor… 3.Bin yılın paraya tapanlar dini bu olsa gerek.
Bize bak bak kuş oynatmaya devam ediyorlar. Biz daha olanlara akıl erdiremeden bizi “başkan” seçmeye sandığa götürecekler. İlgili seçim yasasını getirip işi kılıfına sokacaklar.
Eğer bu bir referandum oluyorsa, toplam seçmenin yüzde ellisi sandığa gitmezse bu referandum iptal edilir. Bunu bildikleri için, referandum yasasıyla yapmayacaklar. İşbilir heyetleri işbaşındadır. Öyle ki, tereyağından kıl çeker gibi tek başına halifelik ilan edecek yetkilerle donanmış bir başkan bulacağız karşımızda. Her tarikata kendini mezhep ilan etme ve kendi vergisini toplama hakkını vererek hepsinden oy toplayarak gelecek hem de.
Ben bunları uydurmuyorum. 2 yıl önce yazdım köşemde, Hacettepe Üniversitesi Anayasa Taslağı Raporunda bunlar var, bana TÜMOD’dan gelmişti, rapor metnini isteyene gönderdim. Hatta bu raporun bir nüshasını Doğu Perinçek’e götürdüm, mahkeme salonunda avukatı eliyle kendisine verdim. Aleviliği ayrı bir mezhep ilan etmek isteyenlere yeşil ışık yakıyor, ayrı mezhep ilan ettikleri anda da katli vaciptir diyenler çıkar, böyle endişelerim nedeniyle Anayasa Taslağı X. Madde üzerinde çalışma yapmasını kendisinden rica etmiştim, bu hususta ne düşündüğünü hala bilmiyorum. İsteyene yine gönderirim.
Bu anayasayı geçirecek oyu almaya bakıyorlar. Yeni seçim yasası ve Türkiye milletvekilliği yolları buna çıkıyor. Ondan sonra kendisini Sünnilerin İmam’ı ya da Halife ilan edebilir. Çünkü meclis isterse onu da yapar, diyecekler.
İngiliz oyunudur. Kurnazlıkla alt etmeye kurgulanmış bir küresel savaş içindeyiz.
Akıl ışığınızı hep güçlü tutun. Bu işten kimin karı var, bizden neyi saklıyorlar, şimdi gündemi neye odaklıyorlar, gibi sorularınız olsun. “Akıl izan sahibi olmak” zamanıdır.
“İzan” nedir diye bir soru sorun ve kendiniz arayın cevabını, lütfen. Benim ilgimi çekme sebebi şu; antik bir sözcük olan US-AN ile sesdeştir. Yani Latince NAUS diye bulmacalarda çıkan ZEKA karşılığı. Bakın, bu antik zekâ sözcüğü bugün dilimizde yaşıyor, US-Kaynağı, Us Anası. Us ne idi? Akıl, dediniz. Evet, ancak Us aynı zamanda IŞIK demektir. Aklın Işığı’na biz US diyoruz. Antik tıp bilginlerinin başının arkasında resmedilen dairesel ışık huzmesi bunu ifade eder, Hz.Muhammed’in ve Hz.Ali’nin tasvirlerinde de vardır. İZ’AN sahibi olmak, Zeka, İsi-ka sahibi olmak. Yani ışık sahibi olmak, ışık anası olmak, izan sahibi olmak…
İşte, insanlığın düşmanları son silah olarak insanı akıl ışığından mahrum bırakmanın yolunu icad etti. İnsan “izan”dan yoksun kalırsa, düşmanın kurduğu tuzakları göremez, böylece düşmanın istediği her şey tereyağından kıl çeker gibi onların olur.
Bütün yollar yine Venedik Dükalığına, yani antik Roma’ya, ya da bugünün İngiliz Krallığına çıkıyor. Biz aklımızı başımıza toplamazsak istediklerini seçtirip Halife de yaparlar, Peygamber de.
Posta puluna dönelim. Basitçe soralım; PTT’nin satılmadık nesi kaldı?
Şimdi anladınız mı neden pulun üzerinde buğdayımıza Allah adıyla kama sokuluyor!
Satılan her bir kamu malının sonu böyle oldu. Üstelik, Şems suresinde kamu malına el koymanın Allahsızlık olduğu anlatılırken, bunu benden iyi bilenler yaptı bu satışları.
Umudumuz, işini-aşını sattırmamak için direnen Yatağan ve Zonguldak işçilerinde!
Ve artık, seçimler, borç köleliği sistemine giydirilmiş çarşaftan başka bir şey değildir!
……
23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramınız kutlu olsun.
Tüm çocuklarımıza bir armağan hazırlıyorum. Şarkılarla Okuma Yazma video çekimlerine başladık.
Bayram yapacak kadar başımız dik değil. Hepimiz suçluyuz, çocuklarımızın olan her şeyi tükettik, üstelik onlara borçsuz bir Türkiye bırakmıyoruz. Milyonlarca insan kendimiz çalışıp kazanacak kadar sağlıklı olduğumuz halde yardım adı altında hazırı tüketiyoruz, miskinleştik, miskinleştirildik, kendi kendimizi yardıma bağımlı (köle) yaptık ve maddi ya da manevi borç altında mühür basıyoruz.
Çocuklarımıza karşı çok mahcubuz. Onlar bizim har vurup harman savurduklarımızı canlarıyla kanlarıyla ödemek zorunda kalacaklar. Şimdiden binlerce borçlu genç evladımız tıpkı antik zamanlardaki gibi bedenlerini kerhaneye rehin vermek zorunda kalıyor.
Hz.Muhammed’in yaptığı da Baba Kuruş’un yaptığıdır, ki, kanıyla da Kureş’tendir. Küresel tefeciler onun için Kuruş’u ve Hz.Muhammed’i sevmez. İkisi de Yahudi tefeci tüccarlarla savaştı, ikisi de borç köleliğini yasakladı. Mustafa Kemal de aynı şeyi yaptı, onun için küresel efendiler onu hiç sevmedi.
Biz şimdi yeniden borç köleliği altında egemenliğini yitirmiş bir milletiz. Her doğan çocuğumuz köle doğuyor, gerçek bu. Bayramlarımız “dilek günü” oldu.
Baba Kuruş gibi kendi parasını basıp, altın silindir üzerine “Yahudi tefeciden borç almak yasaktır, topraklarım üzerinde borç köleliği kaldırılmıştır, tefeciler Babil’den defolsun” diye yazacak ve dediğini de yapacak bir kurtarıcı beklemeyin, onlar kurtarıcı diye kendilerini göstermenin yollarını da keşfettiler. Kurtarıcı sandığınız celladınız olabilir.
Kurtuluşunuz kendi ellerinizdedir.
Akıl izan sahibi olmanızı, düşmanın fendini çözecek gücü bulmanızı diliyorum… Çünkü çocuklarımız sizin aklınız ve cesaretiniz kadar güzel günler görebilir.
Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 20 Nisan 2014
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com