Karşı Devrim ve Liberal Şaşkınlık / Merdan YANARDAĞ

Karşı Devrim ve Liberal Şaşkınlık / Merdan YANARDAĞ

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzr Nis 01, 2012 23:02

Karşı Devrim ve Liberal Şaşkınlık

AKP Hükümeti’nin baskı, terör ve polis copu aracılığıyla yasalaştırdığı yeni eğitim düzeni, ülkenin sağlı sollu liberalleri ve kimi demokratlarında büyük bir şaşkınlık yaratmış görünüyor. Umarız bu şaşkınlık hayırlara vesile olur.

Nasıl şaşkınlık yaratmasın ki? Bu liberal demokratlarımız Avrupa Birliği’ne girmeyi beklerken, Arap-Vahabi kültür iklimine giriverdiklerini görünce neye uğradıklarını anlayamadılar.

Oysa hiç şaşırmalarına gerek yok. Çünkü AKP-Cemaat iktidarı, insanlığın ilerici birikimine, aydınlanmanın ve Cumhuriyetin kazanımlarına saldırı gücünü, bu liberallerin kendilerine verdiği destekten aldılar.

Çünkü liberallerin AKP-Cemaat iktidarına pek demokratik ve özgürlükçü gerekçelerle verdiği destek, laikliği içselleştirmiş milyonlarca yurttaşın direnme refleksini felç etti. Birinci Cumhuriyetin Soğuk Savaş döneminden kalma baskıcı, despotik ve sola düşman yapısından daha demokratik ve özgürlükçü bir rejime geçmek isteyen geniş bir kitle, bu yalana inandı.

Bugün büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor.

Türkiye’yi demokratikleştireceklerini varsaydıkları ve bu nedenle büyük destek verdikleri AKP-Cemaat iktidarının bir diktatörlük kurduğunu görmenin yarattığı bir hayal kırıklığı bu. Aldatılmışlık duygusunun yol açtığı bu hüsranın kendisi, başlı başına sorgulanmayı gerektiriyor.

Sorgulayalım o halde.

Eğer AKP söz konusu çevreleri aldatmamış olsaydı, diyelim ki AB kriterlerini yerine getirseydi, bu kesimlerin kurulu düzene, küresel kapitalist sisteme, sınıfsal adaletsizlik ve eşitsizliklere pek itirazları olmayacaktı denebilir.

Çünkü Türkiye’de son 30 yıldır, “demokrasi” kavramı ve bu kavramın ima ettiği “değerler” öyle sihirli bir anlam kazandı ki, bunun karşısında durmak neredeyse imkansız hale geldi.

Demokrasi kavramının böyle mistik bir anlam kazanmasında, sadece liberallerin payı yok. Bu akıldışı politik iklimin oluşmasında solun büyük kesiminin temsili demokrasiye yönelik neredeyse bütün eleştirilerini geri çekmesinin daha büyük payı var.

***
Gelelim şaşkınlığın nedenlerine;

AKP kesintisiz 8 yıllık ilköğretimi kaldırıp, üniversite öncesi eğitimi kademeli hale getirerek eğitim düzenini bütünüyle dinselleştiren yeni bir yasa yaptı. Bu yasaya kuruluş kodları, sicili ve siyasal konumu dolayısıyla MHP de destek verdi. Bu düzenleme Cumhuriyetin mimarisi ve onun varlık gerekçesini oluşturan hukukta sert bir kırılma yarattı.

Eğitimin Birleştirilmesi Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) nasıl Cumhuriyetin temelini oluşturan bir eğitim düzeni kurduysa, 4+4+4 diye formüle edilen yeni yasa da İkinci Cumhuriyetin temel kurumlarından birini oluşturacaktır. İkinci Cumhuriyet bir ılımlı İslam rejimi demektir.

Devam edelim; Başbakan Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yeni yasanın çıkarılması vesilesiyle yaptıkları “teşekkür” konuşmalarında, sonucu “millet devletle barıştı” diye açıkladılar.

İşte bu gerekçe onların en büyük yalanıdır. Ortada böyle bir kavga olmadığı gibi, bugün gazetemizin başyazısında 1  da işaret etiğimiz üzere, söz konusu olan şey; siyasallaşmış dinciliğin kendi dar ideolojik tercihlerini bütün ülkeye “milli irade” diye dayatmasından ibarettir.

Çünkü AKP ele geçirdiği devletle kavgalı olan milyonları bu milletin bir parçası olarak görmüyor. Kendisi kavga edince “millet” oluyor, başkaları muhalefet edince “bozguncu” diye yaftalıyor.

AKP ve Erdoğan, kendisine oy vermeyenleri “millet” saymamakta ısrar ediyor. Toplumu bölüyor, bir ulus olarak var olmayı sağlayan bütün birleştirici zeminleri parçalıyor.

Bu tutum Türkiye’yi Iraklaşma ya da Yugoslavyalaşma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Nitekim dün (31 Mart 2012) İstanbul Kadıköy Meydanı’nda toplanan yüzbinlerce Alevi, Erdoğan’a “Sen bizim başbakanımız değilsin” diye seslendi.

İktidar sahipleri, toplumun bilincine ve ülkenin dokularına nasıl bir zehir şırınga ettiklerinin farkında değiller. Ya da farkındalar ve bir iç savaşa hazırlanıyorlar.

***
Tablo açıktır;

AKP, “28 Şubat’ın izlerini siliyoruz” diyerek başarıyla uygulanan 8 yıllık kesintisiz eğitimi yok etti. Bu yapılırken yine aynı ideolojik-politik hile yapıldı ve başarıyla uygulanan kesintisiz 8 yıllık eğitim okullaşma oranını arttırdığı halde bir baskı ya da dayatmaymış gibi gösterildi.

Bütün eğitim düzeni imam hatipleştirildi. Artık imam hatiplerin orta kısımları yeniden açılıyor. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in hayatı bütün okullarda seçmeli ders oluyor.

Cumhuriyet camiye teslim oldu. Artık bu eğitim düzeninden eleştirel akla sahip, sorgulayıcı, pozitif bilimlere inanan gençlerin yetişmesi imkânsız olmasa bile çok zordur.

Mahalle imamları okullarda ders verecek. Kur’an-ı Kerim derslerinde kız öğrenciler başlarını örtecek. Böylece ilkokullar da dâhil bütün eğitim kurumlarına da türban girmiş olacak.

Ortada bir demokratikleşme değil, faşizan bir din devletinin kuruluş çalışmaları vardır. Bugün İslamcılar tarafından kullanıldıktan sonra buruşuk bir peçete gibi kenara atılan liberallerin şaşkınlığının nedeni budur.

Ancak yeni Eğitim Yasası’nın başarılı ve uzun ömürlü olmasına imkânı yoktur. Çünkü, yaklaşık 200 yıla yayılan Osmanlı-Türk modernleşmesi ve aydınlanmasını tasfiye etmeye çalışan bir karşı devrim hamlesinin tarihsel bakımdan böyle bir gücü yoktur. Bu, geçici bir zaferdir. Dahası yenilgiden de beter zaferidir.

Bilinir, Antik Çağda Spartalı Komutan Pirus, Atinalılarla yaptığı kanlı bir savaşı kazandıktan sonra savaş alanını gezerken, “Tanrım bana bir daha böyle bir zafer verme” diyor. Çünkü kazandığı zafer yenilgiden daha beter ve yıkıcıdır. Pirus, bu zaferden sonra kendisini toparlayamayacak ve iktidarını kaybedecektir.

Erdoğan bilime, yaşamın dinamiğine, insan doğasına ve tarihin akışına karşı savaşmaktadır. İnsan aklını bir önceki çağa iade etmek isteyenlerin kalıcı bir zafer kazanmalarına imkân yoktur. Tarihin akışını 4+4+4 denklemiyle durdurmak olanaksızdır.

Erdoğan, 2012 Türkiye’sinin Pirus’u olacaktır. Bunu hep birlikte göreceğiz.

Merdan YANARDAĞ, 1 Nisan 2012


Resim

 1 Laik Eğitimin Sonu

Eğitim düzenini bütünüyle dinselleştiren yeni yasa, Cumhuriyetin temel doğrultusunda sert bir kırılma yarattı.

Bu kırılmanın yaratacağı toplumsal sarsıntıyı ve bunun yol açacağı çatışmayı önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

İktidar yeni yasanın gerekçesini de yalan üzerine kurdu.

Erdoğan ve Bakan Ömer Dinçer, yasanın gerekçesini "millet devletle barıştı" diye açıkladı.

İşte en büyük yalan budur.

Çünkü ortada siyasallaşmış dinci bir akımın dar ideolojik tercihleri vardır.

Bu tercih bütün ülkeye dayatılmış ve bu dayatma "milli irade" diye sunulmuştur.

Şimdi soralım; AKP'nin ele geçirdiği devletle kavgalı olan milyonlar bu milletin bir parçası değil mi?

AKP ve Erdoğan, kendisine oy vermeyenleri "millet" saymamakta ısrar ediyor.

AKP, toplumu bölmeye devam etmektedir.

Tablo açıktır; başarıyla uygulanan kesintisiz 8 yıllık eğitim okullaşma oranını arttırdığı halde, bir baskı ya da dayatmaymış gibi gösterilmiştir.

Artık mahalle imamları okullarda ders verecek.

Kur'an-ı Kerim derslerinde kız öğrenciler başlarını örtecek.

Böylece ilkokullar da dahil, bütün eğitim kurumlarına türban girmiş olacak.

Olay bundan ibarettir.

YURT, 1 Nisan 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Karşı Devrim ve Liberal Şaşkınlık / Merdan YANARDAĞ

İletigönderen murat8 » Pzt Nis 02, 2012 2:49

Yazıdaki görüşü ve aktarılmak isteneni anlamak ve çoğu fikre katılmakla birlikte, bazı çok hassas noktalarda ise isabetsiz ifadeler tespit ettim.

"Bütün eğitim düzeni imam hatipleştirildi. Artık imam hatiplerin orta kısımları yeniden açılıyor. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in hayatı bütün okullarda seçmeli ders oluyor.

Cumhuriyet camiye teslim oldu. Artık bu eğitim düzeninden eleştirel akla sahip, sorgulayıcı, pozitif bilimlere inanan gençlerin yetişmesi imkânsız olmasa bile çok zordur."


Öncelikle bazı kavramlar malesef net ve doğru konmuyor ortaya. Bu karmaşa da müşriklerin ekmeğine yağ sürüyor asırlardır.

"Şeriat"
"Din devleti"
"Teokrasi"... nedir, ne değildir?

"Din"... nedir, ne değildir?

Bir kere herkesin kafasında bir "din" kavramı ve hayatında din diye uyguladığı bir olgu var muhakkak, peki "DOĞRU DİN" ne, Allah nasıl tarif ediyor doğru dini?
Rûm Sûresi 30. ayette Allah şöyle buyuruyor:

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Mealen:
(Elmalılı)
"O halde yüzünü dine bir hanîf olarak tut: o Allah fıtratına ki insanları onun üzerine yaratmıştır, Allah yaradışına bedel bulunmaz, doğru sâbit din odur, velâkin nâsın ekserisi bilmezler."

(Yaşar Nuri Öztürk)
"O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."

Demek ki doğru din; kainattaki "oluşum, değişim ve gelişim" kanunlarının bütünü yani FITRAT dediğimiz şey imiş.
Yani şu kainatta doğal akışında, Allah'ın koyduğu kanunların yörüngesinde cereyan eden şeydir doğru din.

Şimdi cevabını siz, kendinize veriniz; "din devleti" diye bir devlet modeli pratikte ve teoride mümkün müdür?
"Teokrasi" yüzyıllarca "din devleti", "şeriat devleti, "İslâm devleti" kavramlarını ambalajlayıp kullandı.

Hakikat şudur ki teokrasi, bir makam veya kuruluşun Allah adına kural koyma ve uygulama yetkisini kendisinde gördüğü sistemdir. Yani Allah'ın (haşa) yeryüzündeki temsilcisi, gölgesi olunduğu iddasına sahiptir.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki halife ve İran İslâm Cumhuriyeti'ndeki dini liderlik sistemi buna örnektirler. Batıda da kilisedir bu yetkiyi kendinde kabul eden.

İslâm'a göre bunun adı ŞİRK'tir. Allah, nebi ve resulleri de dahil kimseye böyle bir yetki vermemiştir.

Bu gerçeklerin ışığında AKP'nin okullarda peygamber hayatı ve hakîki mânada Kur'an ve İslam öğreteceğini iddia etmek meseleyi çarpıtmaktır. Bu millet Allah'ın doğru din diye tarif ettiğini ve hayatını zulme karşı cihada adamış peygamberinin mücadelesini içselleştirirse, iktidar partisi seçimlerde %5'i geçemez.

O yüzden geçelim bu okullarda Kur'an öğretecekler masallarını. Onların neyi öğretip, neyi örteceklerini gayet iyi biliyoruz.

Aynı şekilde "Cumhuriyet camiye teslim oldu." ifadesi de son derece çarpık bir ifadedir.
"Câmi" diyerek, teokratik sistemin kendisini Allah yerine koyan, kilisevâri yapılanmasını veya yine birilerinin arka bahçesi haline döndürülen siyasî cemaat yapılanmasını betimlemek istiyorsanız bunu açıkça yazmak durumundasınız.
Sadece "câmi" diye yazıp bırakırsanız sadece birilerinin ekmeğine yağ sürmüş olursunuz.
Zira; ne Allah'ın doğru din diye betimlediği dinin cumhuriyetle, ne de gerçek mânadaki cumhuriyetin Allah'ın fıtrat kanunlarıyla bir çelişkisi ve hesaplaşması söz konusu olabilir.

Mesele yüzyıllardır nifak olarak harekete geçirilen "uydurulmuş din - sahte modernizm" kavgasıdır.
Bu iki ucube yüzünden fıtrat ve onun ürünlerinden olan akıl vuruşturulmaktadır birbirine.

Halbuki bu milletin sorunu ne Kur'an olmuştur, ne de İslâm.
Uydurulmuş din ve zulmün; boğazına kadar şirke batmış teokratik düzenin pençesinde inlemiştir ve inlemektedir milletimiz.

Bu yüzden lütfen emperyalizmin bizim algılarımızı belirleyici jargonundan sıyrılarak takdim ediniz meseleleri.
Kullanıcı küçük betizi
murat8
Üye
Üye
 
İletiler: 36
Kayıt: Cum Mar 19, 2010 23:47


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x