Kendi Subayına Pusu Kuran Vatansız Akılsızlara Söylev

Tartışma Alanı

Kendi Subayına Pusu Kuran Vatansız Akılsızlara Söylev

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Oca 21, 2011 22:00

Kendi Subayına Pusu Kuran Vatansız Akılsızlara Söylev

Teğmen Mehmet Ali Çelebi'den yine ibret alınacak bir konuşma.

2. Ümraniye davasında yargılanan Teğmen Mehmet Ali Çelebi, bugünkü duruşmaya yine yaptığı o muhteşem konuşmalardan biriyle damgasını vurdu.

Aynen yayınlıyoruz.


"Adalet kan ağlıyor..! Adalet kendini arıyor..! Türk Milleti harcına intikam karışan bu davayla ilgili utanç giysisini üstünden çıkarmayacaktır. Türk Hukuk Tarihi bu dramatik felaketin yasını daima tutacaktır.

Millet namusu demek olan subayın telefonuna hiç tanımadığı, hiçbir irtibatı olmadığı yasadışı bir örgüt sempatizanının numaralarını yüklemek suretiyle onun üzerinde şüphe yaratmak, onu saf dışı bırakmak kimin işidir?? Kim subayına böyle bir pusu kurabilir.

Yazıklar olsun..! Milleti için kılıç kuşanan ele zincir takmaya çalışanlara...!

Anlaşıyor ki devletimizin içine sızan düşmanların alçaklıklarına zincirlenmiş sanıklarız. Onların namussuzluğunun bedelini bizim bedenimiz ödüyor.

Okuduğu zaman zalimleri ve ayakdaşlarını titretecek bu savunma tarihe, milletimizin vicdan ve şuuruna vasiyettir.

KENDİ SUBAYINA PUSU KURAN VATANSIZ AKILSIZLARA SÖYLEV

Size de insan diyorlar...Oysa siz hilekar ve pusuda bekleyen örümceklersiniz. Çatlaklarda yaşar, şeytanca komploların ağını örersiniz. Hep karanlıkta koşar, günışığına lanet okursunuz. Size göre rüzgar da sabıkalı, güneş de...

Yarattığınız bu sahtelik sadece cüceler dünyasında geçerli. Siz o dünyaya aitsiniz.Gerçeği yağmalayanların, entrikacıların, zehre batan ruhların dünyasına...

Zavallılar, bilmez misiniz ben Türk Subayıyım. Bütün dünya parçalanıp üzerime yıkılsa harabeler ortasında ayakta durmasını bilirim.

Karanlıklarınıza atın beni, uçurumlarınıza itin...

Döğüştürün beni yarattığınız sahtekarlıklarla...

Alay edin inanmış, adanmış halimle...

Alay edin ülkeme sarılmış sımsıkı halimle...

Şimdi söyleyin bana...

Sizin karanlıklarınız benim yüreğime kadar yükselebilir mi??

Körpe kanatlarım için kaç çırpımlık karanlığınız var???

Ne fark eder çamurlarınıza bulansam, gözlerimdeki umut günışığına uzanır elbet...

Ellerinizde parçalansam ne çıkar...?

Son nefesim bile Türk Milleti'nin varlığının sönmeyeceğini haykıracaktır.

Adalet hokkabazlığı masumiyete pusu ancak size uygun övünç kaynaklarıdır. Bizim tertemiz vicdanımızın çağlayanın da sizin lağımlarınız akmaz. İşbirlikçilere meydan okuyan M.KEMAL cesareti akar:

"...Aklınızı başınıza toplayın. Ulusumuz ve yurdumuz için sakıncalı olan yabancılara vicdanlarınızı satarak yaptığınız alçaklığın ulusca yükletilecek sorumluluğunu gözönünde tutunuz. Güvendiğiniz kişilerin ve gücün sonunu öğrendiğiniz zaman kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız..."(NUTUK)

Sizin karanlıklarınız varsa bizim de sevdamızın yangınları var..! O sevdada onurumuz var, şerefimiz var. Sizin vicdanlarınız yanında bizim zindanlarımız ne kadar özgür, zincirlerimiz ne kadar güzel..!

Suçunuzu tarihe kazıyorum.Türk Subayına pusu kuran zavallılar olarak anılacaksınız, kendi çıkarlarını millet şerefi olan subayın zararında arayan sefiller olarak lanetleneceksiniz...

Adalet yakanıza yapışacak, doğruluk sizi er veya geç teslim alacaktır.

YÜCE MAHKEMEDEN TALEBİMDİR..!

Hakimler kararıyla konuşur. Konuşun ve adalet yağdırın bunların mağaralarına..!

Bizim için erdem, onlar için yük olan namus ve şeref yağdırın... Çünkü hakikat ağır gelir bu bataklık sineklerine, kaldıramazlar adaletin erdemini.

İğrenç yuvalarını adaletin terazisine kuran asalakları temizleyin. Onlara bu toprakların adaletinin bir solukta tükenmeyeceğini gösterin. Çünkü sizin Türk Milleti adına dağıtacağınız adalet bu şeref fakirlerinin komplolarına tabi olamaz..!

Dağda çarpıştığımız bebek katilleri alçaktır. Ama bunlar daha da alçak. Çünkü teröristlerin kurşunu bile beni şehit yapar, bunların ki beni terörist yapmaya çalışıyor.

Bıçak taşıyorsun diye beni suçluyorsunuz...Evet taşıyorum ama sırtımda...Ben hançerlenenim...

BEN SUÇLU DEĞİLİM..!

Zindan duvarlarımızı ören bu kirli eller suçlu...

Vicdanlarını onursuzluğa paspas yapanlar suçlu...

Memleket hisleri kötürüm olanlar suçlu...

Adaletin terazisinde intikam tartanlar suçlu..

Bizim tertemiz davamız, açık gayemiz meydandadır. Eserin asli sahibi Türk Gençliği olarak, Türk Milletine pusu kuranlara her daim vereceğimiz cevap alınlarımızdaki aklık, sadakatimizdeki devamlılık, duruşumuzdaki sağlamlık olacaktır.

Şimdiye hükmedebilirler ama geleceğe asla..!

Adaletin kendisine bakıp utanacağı, adalet adına hareket ettiğini söyleyenlerin özür dileyeceği, ışık karşısında dağılacağı günler gelecek. Bu karanlık günleri organize eden, suç yaratan ve icat edenlerin hesap vereceği günler gelecek.

O günler bize gelmezse, hakikatin delici matkaplarıyla zindanları yıkacağız ve karanlığı yara yara biz o günlere gideceğiz...

Saygılar sunarım."

Silivri esiri Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali ÇELEBİ


Askerhaber.com, 21 Ocak 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kendi Subayına Pusu Kuran Vatansız Akılsızlara Söylev

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Oca 26, 2011 15:28

İstanbul Emniyeti, Teğmen Mehmet Ali Çelebi'ye kurduğu komployu itiraf etti!

İstanbul Emniyeti, Ergenekon sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin gözaltında bulunduğu sırada el konulan cep telefonuna, bir Hizb-ut Tahrir üyesinin rehberini eklediklerini itiraf etti. Mahkemenin isteği üzerine hazırlanan tutanakta, “Rehber yanlışlıkla Çelebi’nin telefonuna eklenmiş” ifadesi yer aldı.

Ergenekon davasının 20 Eylül 2010’daki duruşmasında önemli bir iddia gündeme gelmişti. 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Sedat Sami Haşıloğlu, Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye “Telefonunda eşin ve kaynanan diye kayıtlı kişiler var. Ancak sen bekârsın. Bu numaralar da Hizb-ut Tahrir üyesi Mahmut Oğuz Kazancı’nın telefon rehberi ile aynı. Kazancı ile ilişkin nedir?” diye sordu. Bekar olduğunu, Kazancı ve bu numaralarla bir ilişkisinin olmadığını kaydeden Çelebi’nin net ifadesinin ardından mahkeme heyeti, cep telefonunun sinyal kayıtlarının TİB’den alınması ve telefonun da bilirkişi tarafından incelenmesini kararlaştırdı.

VATAN şok rapora ulaştı

VATAN, iddia üzerine mahkemenin talebi üzerine hazırlanan bilirkişi raporuna ulaştı. Bilirkişiler Murat Akman ve Ramazan Akkan’ın hazırladığı rapora göre Çelebi’nin telefonunun hafızasında 531 numara kayıtlı. Kişilerin telefona kayıt tarihlerine göre sıralanan rehbere en son kayıt 15 Eylül 2008 tarihinde “Cevo” ismiyle girilmiş. Bu tarihten üç gün sonra yani 18 Eylül 2008 tarihinde Ergenekon operasyonu dâhilinde arandığını öğrenen Teğmen Çelebi, Ankara’da Merkez Komutanlığı’na teslim oldu. Çelebi’nin telefonu incelenmek üzere 19 Eylül’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ulaştı. Telefon, TİB’in sinyal verilerine göre aynı gece 23:52:54 ile 23:54:05 dakikaları arası 1 dakika 23 saniye açıldı ve Emniyetin bulunduğu Vatan Caddesi Fatih Metro İstasyonu’ndan sinyal aldı. Bilirkişi raporuna göre, telefon hafızasının 392 numaralı sırasından başlayarak aynı tarih ve aynı saatte sırasıyla 139 numara kaydedildi.

‘Yanlışlıkla yükledik’

Tüm bu gelişmeler üzerine dün yeni bir belge ortaya çıktı. Eylül ayındaki duruşmadan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün Organize Şube Müdürlüğü, 21 Aralık 2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği tespit tutanağında şu çarpıcı değerlendirme yer aldı: “Çalışmalar sonucunda Mahmut Oğuz Kazancı’nın telefonuna ait rehber bilgilerinin sehven Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna ait rehber dökümlerinin içerisine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiştir.”

‘Resmen itiraf ettiler’

Çelebi’nin avukatı Celal Ülgen, emniyetin dolaylı da olsa resmen ekleme yaptığını itiraf ettiğini söyledi. Ülgen, eklemenin ya telefondan telefona ya da bir cihazdan Çelebi’nin telefonuna yapılmış olabileceğini belirterek, polisin açık açık böyle bir itirafta bulunamadığını, bu yüzden de dolaylı olarak bu şekilde suçu kabullendiğini söyledi.

MEHMET ALİ ÇELEBİ GÖRÜŞME KAYITLARI İLE İLGİLİ TESPİT TUTANAĞI

Resim

Resim

Resim

MEHMET ALİ ÇELEBİ NEDEN SUÇLANIYOR?

İkinci Ergenekon davası sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi, Ergenekon örgütünün ara yöneticisi olmaktan müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Halen Hasdal Askeri Cezaevi’nde tutuklu olan Çelebi, “Silahlı Terör Örgütü Yönetme, Hukuka Aykırı Olarak Kişisel Verileri Kaydetmek”la suçlanıyor.

Müebbet isteniyor

İkinci Ergenekon İddianamesinde, Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin, Ergenekon terör örgütünün talimatı ile Hizbut Tahrir örgütüne sızdığı ve bu kapsamda çalışmalar gerçekleştirdiği iddia ediliyor. Bunun Ergenekon’un naylon terör örgütleri kurma, mevcut terör örgütlerine sızma, kontrol altında tutma ve amacı doğrultusunda kullanma faaliyetlerine girdiği de belirtiliyor. Çelebi müebbet hapisle yargılanıyor.


VATAN, 25 Ocak 2011





Bunun Adı Polisin Askere Komplosudur

Ergenekon Davası tutuklu sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna sonradan yüklenen 139 adet telefon kaydının hikayesini geçtiğimiz günlerde Odatv’de haberleştirdik.

Çelebi, Ergenekon Davası’nda Hizbut-tahrir örgütünü Ergenekon adına yönlendirmekten yargılanıyordu. 24 yaşındaki genç subay hakkında yapılan suçlamaya en önemli delil telefonunda bulunan Hizbut-tahriri ile ilişkilendirilen 139 kişinin isimleriydi.

TANIMADIĞINI SÖYLEDİ

Çelebi, kendisine yapılan suçlamalar karşısında telefonunda kayıtlı bulunan söz konusu 139 kişiyi tanımadığını söylüyordu. Bu nedenle mahkemeden ‘telefonuna takılan tüm SİM kartların, telefonuna ait HTS raporlarının ve telefonunda kayıtlı bulunan numaraların zamansal olarak sıralanmış halde tespitlerini’ talep etti.
İşte meseleye dair inanılmaz gelişmelerin ortaya çıkışı bu noktadan sonra başladı.

Süreci şöyle anlatalım...

TELEFON TESLİM EDİLDİ


Mehmet Ali Çelebi, 18 Eylül 2008 günü saat 12:45 te görev yaptığı birliğinde gözaltına alındı. İçinde sözkonusu 139 adet numaranın da olduğu iddia edilen NOKİA 6670 marka telefonu 19 Eylül 2008 saat 17:50'da Merkez Komutanlığınca Polis Memuru Ercan SEZGİN’e teslim edildi. (Teslim tutanağını görmek için TIKLAYINIZ)

Telefon ve Simkart Çözüm Tutanağı, bilirkişiler tarafından 20 Eylül 2008 04:45-05:10 saatleri arasında hazırlandı. Bilirkişiler Çelebi’nin telefonunda söz konusu 139 kişinin bulunduğunu rapor ettiler.

TELEFONA 1 DAKİKA 1 SANİYEDE YÜKLENDİ

Mahkeme sürecinde Mehmet Ali Çelebi’nin söz konusu 139 kişiyi tanımadığı konusunda ısrar etmesi ile inceleme başladı. Yapılan incelemede adı geçen 139 kişinin telefona "sıralamada en son" yüklendiği anlaşılıyordu. Bilirkişinin raporuna göre 139 numara Çelebi’nin telefonuna sadece 1 dakika 1 saniye içinde yüklenmişti. Bunun normal şartlar altında olması imkansızdı. (1 dakika 1 saniyelik yükleme raporunu görmek için TIKLAYINIZ)

Durum şüpheliydi.

Çelebi’nin telefonu normal şartlar altında mühürlü bir şekilde saklanarak muhafaza edilmeli ve el koyma ile inceleme arasında bu şekilde müdahaleye kapalı hale getirilmeliydi. Ancak durumun böyle olmadığı ortaya çıktı.

EMNİYETTE TELEFON AÇILMIŞ

TİB’den istenen kayıtlarda görülüyordu ki Çelebi’nin telefonu bilirkişiye gitmeden 5 saat önce, 19 Eylül 2008 tarihinde, 23:52:42 - 23:54:05 saatleri arasında 1 dakika 23 saniye süreyle açılmıştı. TİB’in incelediği sinyal kaydına göre telefonun açıldığı yer Fatih’teki Emniyet Müdürlüğü idi. Kısacası polisler bilirkişiye teslim etmeden önce Çelebi’nin telefonunu 1 dakika 23 saniye süreyle yasadışı şekilde açmışlardı. (Sinyal kaydı raporunu görmek için TIKLAYINIZ)

Bu durum Çelebi’nin telefonuna polislerin söz konusu telefon numaralarını yükleyerek, Çelebi aleyhinde delil yaratması ihtimalini açıkça gösteriyordu.

POLİS KABUL ETTİ

İşte bu durum karşısında gözler İstanbul Organize Suçlar Müdürlüğü’ne çevrilirken, Ergenekon Mahkemesi’nin 29 Kasım 2010 tarihli sorusu üzerine Emniyet’in mahkemeye gönderdiği rapor inanılmaz bir gerçeği ortaya çıkarıyordu. Organize suçlar Şube Görevlileri tarafından 21.12.2010 tarihinde İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine hazırlanan raporda şöyle yazıyordu: “MAHMUT OĞUZ KAZANCI’YA AİT REHBER BİLGİLERİNİN SEHVEN M.ALİ ÇELEBİ’NİN TELEFONUNA EKLENMİŞ OLABİLECEĞİ DEĞERLENDİRİLMİŞTİR.” (Mahkemenin yazısını ve emniyetin cevabını görmek için TIKLAYINIZ)

POLİSİN ASKERE KOMPLOSU

Kısacası İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Hizbut-Tahrir örgütü şüphelisi Mahmut Oğuz Kazancı’nın telefonundaki kayıtların "yanlışlıkla" Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna yüklendiğini bu cevapla kabul ediyordu. Polislerin Teğmen Çelebi aleyhinde delil yaratarak, Çelebi’nin 29 aydır tutuklu olarak yargılanmasına neden olduğu bu şekilde ortaya çıkıyordu.

Polisler, Çelebi’nin telefonunu neden açtılar? Kazancı’nın telefon defterini neden Çelebi’nin telefonuna yüklediler?

Bunun polislerin Çelebi’ye komplo yaptığı gerçeğinden başka bir açıklaması var mı?

Üstelik, Çelebi’nin Ergenekon Davası’nda ilk tutuklanan asker olduğu ve tutuklamaların bunun ardından çorap söküğü gibi geldiği hatırlanırsa durum daha da ilginç hale gelmiyor mu?

Barış TERKOĞLU

Odatv.com, 26 Ocak 2011





Teğmen’in telefonu yanlışlıkla açılmış, mış, mış!

Pazar günü yazdım, “Emniyet bu iddiayı namus meselesi yapıp, aydınlatmalı” diye...

İkinci Ergenekon Davası’nın sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi inanılmaz bir iddia ortaya attı son duruşmada...
Emniyet’ten “birilerinin” kendisine komplo yaparak delil ürettiğini öne sürdü...

Cep telefonunda kayıtlı görünen ve Hizbüttahrir örgütü üyesi oldukları öne sürülen 139 kişiyi tanımadığını...
Bu kayıtların tamamının, kendisi gözaltındayken yasa dışı bir şekilde telefonuna eklendiğini söyledi...
Avukatları; Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) aldıkları raporları sundular mahkeme heyetine...
Ve dediler ki:

“Müvekkilimiz 18. 09. 2008 tarihinde gözaltına alınmış ve aynı gün cep telefonuna da el konulmuştur. Merkez Komutanlığı tarafından el konulan telefonun İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polislere teslim edilme zamanı 19. 09. 2008 günü saat 17.50’dir. Bilirkişi raporu incelendiğinde cep telefonu üzerindeki incelemenin 20. 09. 2008 tarihinde yapıldığı görülmektedir. Bu kapsamda el koyma ve bilirkişi incelemesi arasında geçen zaman diliminde ise cep telefonunun delil bütünlüğü ve sağlığının muhafazası için, mühürlü bir torba içerisinde koruma altında tutulması gerekmektedir.

Ancak mahkemeye ulaşan TİB raporları incelendiğinde 19. 09. 2008 tarihinde müvekkilimize ait cep telefonunun 1 dakika 22 saniye süreyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu Fatih Metro İstasyonu Baz İstasyonu’ndan sinyal verdiği anlaşılmaktadır. Bir başka ifade ile müvekkilimizin telefonu el koyma işleminden sonra götürülen İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde açılmıştır. Telefonun sinyal verdiği saatten 5 saat sonra bilirkişiye teslim edildiği ise bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır.

Daha da ilginç olan bir başka konu ise TİB raporu ile sabit olduğu üzere müvekkilimiz ile sonradan kaydedilen 139 tane telefon numarası arasında hiçbir iletişimin gerçekleşmemiş olduğu hususudur. Yine bilirkişi tarafından tespit edildiği şekliyle bu 139 tane telefon numarası 1 dakika 1 saniyelik süre içinde kaydedilmiştir ve kaydediliş zamanına bağlı olarak rehberin en sonunda yer almaktadır.

Tesadüf eseri müvekkilimizin telefonunun 19. 09. 2008 günü Fatih’ten sinyal verdiği süre de 1 dakika 22 saniyedir. Bir başka ifade ile bu iki süre birbiri ile örtüşmektedir.”

***

Bu iddia çok ama çok vahim...
Eğer doğruysa TİB Raporu, Emniyet içinde birilerinin suç ve suçlu üretmeye çalıştıklarını gösteriyor...
İyi de kim o birileri?

Kimin adına “suç ve suçlu” üretiyorlar?ilginci; İstanbul Emniyet Müdürlüğü yetkilileri bu suçlamaları kabul etmişler...

Yani; telefonun paketten çıkarılarak açıldığını ama bunun “sehven”, yani yanlışlıkla olduğunu söylemişler...
Böyle “yanlışlık” mı olur?

Olursa o “Emniyet”e güven mi kalır?

***

Haydi; Sayın İçişleri Bakanı, çıkın açıklayın, o telefonu kim ya da kimler, neden açtı?

Teğmen’in telefonuna o bilgileri, hangi emniyet görevlileri ne amaçla yerleştirdi?

Ortada suçlu varsa, susacağınıza hesap sorun!
Eğer suçlu yoksa ve sanığın sözleri bir iftiradan ibaretse, onun da hesabını sorun!

Unutmayın ki; bu sorulara yanıt veremezsiniz, sadece Ergenekon davasının değil... Türkiye’nin siyasi kaderi de değişir!

Bu yüzden; korkmayın, saklanmayın, kaçmayın...
Konuşun!

*****

PARTİ!

Şu CHP gerçekten âlem bir parti... Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum daha dört gün önce Silivri’deki bazı sanıkların milletvekili adayı gösterilmesine sıcak bakabileceklerini söyledi. Diğer Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin sadece iki gün sonra, buna nisan ayında karar vereceklerini söyledi...

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ise dün parti grubunda yaptığı konuşmada, böyle bir şeyin kesinlikle söz konusu bile olmadığını belirtti...
Ne parti ama...

Sadece yönetim katından bile en az beş parti çıkar!

*****

GÜNÜN SORUSU

Sorum, Silivri tutuklularına adaylık yolunu kapatan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na:

Balbay İzmir’den, Tuncay Özkan Kadıköy’den, bir diğeri Edirne’den, öbürü Beşiktaş’tan bağımsız milletvekili adayı olsa... Bu adaylıklar, CHP’den toplam ne kadar oy götürür ve hangi partiye yarar; acaba hiç düşündünüz mü?


Mustafa MUTLU, 25 Ocak 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kendi Subayına Pusu Kuran Vatansız Akılsızlara Söylev

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Oca 27, 2011 0:43

Masum bir hata mı korkunç bir tezgah mı?

‘Sehven’ yapılan yanlışlıklar yüzünden 28 aydır Hasdal Askeri Cezaevi’nde yatmakta olan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi bu sütunlarda defalarca yazdım. Eli öpülesi ananın doğurduğu arslan parçası kendisinin şahsında Türk ordusuna atılan pusuyu ortaya çıkardı. Bir taraftan sol düşünceli karargâh evleri, diğer taraftan Hizbuttahrir örgütüyle suçlanmakta olan Çelebi, tezgah dediği olayı belgeleriyle ortaya çıkardı. Silivri’de devam etmekte olan davalarda emniyetin sehven yani yanlışlıkla eklediği sözde belgeler duruşma salonundan pek dışarı çıkarılmadı. Yandaş medya bu zulmü özellikle görmezden gelirken bazıları için de haber değeri olmadı. Bir kısmının AKP iktidarından korktuğu için sindiklerini zaten biliyoruz. Ama lâfa gelince demokrasiden, insan haklarından bahseden entel dantel tayfa “günahtır!” bile dememek için kulağının üzerine yatıyor.

Yanlışlıkla ekleme yüzünden halen cezaevinde olan Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bir dakika 23 saniye içinde 139 telefonu ekleyen personelin kim olduğu sır gibi saklanıyor. Bu polisler hâlâ orada görev yapıyor. Yarın öbür gün gözaltına alınan bir başka insandan alınarak emanete teslim edilen cep telefonuna aynı yöntemle yükleme yapılmayacağını kim garanti edebilir? Kaldı ki Silivri’deki avukatlar yıllardır iddianamenin savcılar tarafından değil, emniyetteki polisler tarafından yazıldığını cümle âleme anlatmaya çalışıyorlar, yasal olarak suç işlendiğini ilan ediyorlardı ama AKP’nin umurunda olmadığı gibi yüzde 58 de bu sesi duymadı, bu pusuyu fark etmedi.

Gelelim tezgahın ayrıntılarına. Teğmen Çelebi’nin telefonuna yüklenen bilgilerin asıl sahibi soruşturma kapsamındaki Mahmut Oğuz Kazancı. Kazancı ile Çelebi’nin birbirleriyle hiç irtibatı olmadığı halde Kazancı’nın sim kartından yükleme yaparak suç işleyen görevliler serbest. Hizbuttahrir örgütü üyesi Kazancı serbest geziyor. İddianamede Süleyman Solmaz ile yoğun irtibattan dem vuruluyor. Teğmen Çelebi 28 aydır cezaevinde. Süleyman Çelebi ise özgür. Aynı örgütün üç elemanından ikisi hangi hukuki gerekçe ile serbest bırakılıyor da Çelebi tutuklanıyor anlamak mümkün değil.

Her duruşmada ders veren Çelebi yine kendi tabiri ile uslanmamış. Uslanmaya da niyeti yok. Koca koca adamlar sus pus oturup merhamet dilenirken 1984 doğumlu gencecik teğmen haykırmaya devam ediyor. Cuma günü bakın neler demiş:

“Vatanıma ihanetten yargılanıyorum. Bir şüphe kırıntısı dahi akıllarda yer ederse eğer, milletimden talebimdir:
Çıkarın o şanlı üniformamı üzerimden.
Yeter olsun! Mübarek vatan havasını ciğerlerime sokmayın.
Lekelenmişse eğer topraklara sürtün alnımı.
Daha fazla değdirmeyin vatan topraklarına ayaklarımı.
Dağ doruklarına bırakın bu bedeni; kuşlar etimi çeke çeke parçalasınlar beni. Bütün varlığımı ovalara saçsınlar ki ibret olsun âleme...
Aklın almayacağı iftira ve isnatlarla bu “tezgâh”ı kuranlar, beni iki sene zindanda tutmakla başarılı olmuşlardır. Ancak ben onların bu küçük zaferine izin verecek kadar güçlüyüm. Bugün beni burada tutarak başları göğe erenler, yarın adaletin saf ışığı karşısında başlarını yerden kaldıramayacaklardır.
Zaman ve hadiseler her türlü hakikati ispat eder, fakat bazen böyle helak eden darbeler indirerek. Aldatmacaların son bulacağı ve kötülüklerin yenileceği gün gelecektir. Varsın o gün benim zindanımın üzerine doğsun, ne önemi var? O mutlu gün 2 yıldır bulunduğum, zulmün tesis ettiği sabit ikametgâhım Hasdal’da beni bulacaktır!
O zaman zulüm adaletin buyruğuna girecek, tarih hakikati yine göndere çekecek, o sancak yine dalgalanacak ve dosta düşmana o ulvi düşünceyi haykıracaktır:
“HARBİYELİ ALDANMAZ! “
Yolları kapattılar, açacağız.
Ufku kararttılar, ağartacağız.
Yurdumuz virandır, şenleteceğiz.
Yüce Heyeti Saygıyla Selamlarım!
Mehmet Ali Çelebi
Tutuklu Kr. Plt. Tğm.”



Yavuz Selim DEMİRAĞ, 27 Ocak 2011, YENİÇAĞ
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kendi Subayına Pusu Kuran Vatansız Akılsızlara Söylev

İletigönderen ugursurmeli » Prş Oca 27, 2011 0:56

Bu iddianameyi neresinden tutsan elde kalıyor! Onurlu teğmenimize yapılan kalleşlik bile tek başına davanın düşmesine sebep olurdu adalet olsa! Anlaşılan o ki hakimler de satın alınmış!!!
Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Mustafa Kemal ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
ugursurmeli
Üye
Üye
 
İletiler: 80
Kayıt: Cum Eki 22, 2010 16:30
Konum: Bursa

Re: Kendi Subayına Pusu Kuran Vatansız Akılsızlara Söylev

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Oca 28, 2011 0:17

Bumerang Mızrağı

Teğmen, "Saldıran, hücum eden" demektir.

Türk teğmeni esir iken bile saldırabilir ki, Teğmen Mehmet Ali Çelebi de bunun harika bir örneğini verdi.

Tek başına kirli bir komployu elleri kelepçeli iken, "Buz gibi" aklıyla bozdu.

Polisin, evet yanlış duymadınız Türk polisinin düzenlediği komployu ASKERHABER geçen pazartesi günü BELGELERİYLE ortaya çıkardı.

Ardından bu sabah ise polisin İTİRAFInı yayınladık.

Elbette bunun devam gelecek.

Balyoz, kıl, tüy, yün gibi (SÖZDE) yaptırılmaya çalışılan, AKP ve Fetullah'ın hayati ihtiyacı olan darbe yalanları ayaklarına dolandı.

İşte Gölcük belgelerindeki tarih sapmalarını, insanların makamlarını yanlış yazmalarını vs. gördünüz.

Bu büyük panik yaşayan ve dış mihrak yönlendirmeli bir güruhun son çabalarıdır.

Bütün medya ellerinde iken bile ayaklarına doladılar.

Kendi suçlularını yaratıp, kendi cezalarını verdiler ama yaşananların bir illüzyon olduğu net olarak ortaya çıktı.

Mızrak artık çuvala sığmıyor, onu fırlatana döndü.

Adeta bir bumerang gibi, atanı vurdu, vuruyor, vuracak...

Beynine sağlık teğmenim.

Yediğin lokmanın haram olmadığını, bir Türk askerinin nasıl davranması gerektiğini öğrettiğin için.

Çelik ÇELİKYAMAN

Askerhaber.com, 26 Ocak 2011





Teğmenden suç duyurusu: 'Sehven değil kasten'

‘2 dakikalık açma-kapama niye tutanağa geçilmedi?’

TEĞMENİN AVUKATI: SEHVEN DEĞİL KASTEN


Emniyet açıklamasında numaraların ‘sehven’ Teğmen Çelebi’nin cep telefonuna yüklendiğini açıkladı ancak Teğmen’in avukatlarından Hüseyin Ersöz, bu açıklamada birçok noktanın net olmadığı görüşünde...

EMNİYET: RUTİN İŞLEM

“Çelebi’nin telefonunun 19 Eylül 2008 günü kısa bir süre için açık kalması, sanıktan elde edilen telefonun hafızasındaki bilgilerin, telefon ve sim kart çözüm tutanağında yer alacak biçimde teknik personel tarafından kopyalanması esnasında gerçekleşmiştir. Kopyalama esnasında telefon, 23.52’de yaklaşık 2 dakika açık kalmıştır. Bu rutin işlem, diğer tüm şüphelilerin telefonlarına da uygulanmaktadır.”

AVUKAT: NİYE GECE AÇILDI?

“Emniyet, 2 dakika diyor ancak müvekkilin telefon incelemesine ait tutanaklarda sayfanın alt kısmında yer alan tarih 20.09.2008, saat ise 04.45. İncelemenin bitişinde tutulan tutanakta ise 20.09.2008 tarihi var, saat de 05.10. Emniyet bunu nasıl açıklıyor? Ayrıca incelemenin yapıldığı saatlerde telefonun HTS raporlarına göre herhangi bir sinyal vermemesi nasıl açıklanabilecek? Delil açma tutanağı tutulmadan, gece yarısı telefon açmak ve kopyalama yapmak hangi kanun ve yönetmeliğe dayanan ‘rutin’ bir işlemdir?

EMNİYET: GÖRÜŞMELERİ VAR

“Çelebi’nin Hizbu-t Tahrir’le ilişkisi bu yüklenen numaralara değil, şüphelinin bizzat yaptığı ve tape edilmiş telefon görüşmelerine dayandırılmıştır. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) temin edilen HTS kayıtlarına göre, Çelebi’nin gözaltına alınmadan önce Hizbu-t Tahrir örgüt üyeliğinden haklarında dava açılan Kurtça Bektaş ile 25 Mayıs-8 Haziran 2008 tarihlerinde 25 kez, Süleyman Solmaz ile de 1 Mayıs-26 Temmuz 2008 tarihleri arasında 90 kez görüşme kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.”

AVUKAT: BİLGİ TOPLUYORDU

“Çelebi, İlk olarak taksisindeki tanışıklıktan sonra müvekkil Süleyman Solmaz ile sadece 2 dakika daha o da Ankara Kızılay Meydanı’nda görüşmüştür. Müvekkilin bu tanışıklığı sürdürmekteki amacı Türkiye Cumhuriyetine zararlı bir terör örgütü faaliyeti içinde olduklarından şüphelendiği bu kişiler hakkında bilgi toplamak ve yeterli kanaate ulaşırsa bu bilgileri ilgili makamlara vermektir. Daha sonra bağlı bulunduğu kurumca (TSK) veya başkalarınca yanlış anlaşılabilir endişesiyle de bir arkadaşına görüşmeyi fotoğraflatmıştır. HTS ve TİB raporlarına dayandırılan Süleyman Solmaz ile 90 adet görüşme ve Kurtça Bektaş ile 25 kez görüşme iddiaları ise doğru değil.”

EMNİYET: DELİL OLMADI

“Çelebi’nin Hizbü-t Tahrir terör örgütüyle irtibatı, basında yer alan iddialarda olduğu gibi Mehmet Oğuz Kazancı’nın telefon rehberindeki kayıtların sanık Çelebi’nin telefonunda da bulundurulmasına dayandırılmamış, bu konu sanık aleyhinde sonuç doğuracak biçimde adli işlemlerin hiçbir aşamasında değerlendirilmemiştir.

AVUKAT: NİYE SAKLANDI?

Bu sehven uygulamanın varlığı kişi özgürlüğünü ilgilendiren bir olayda neden 2.5 sene gizlenmiş, konu kamuoyuna mal olduktan sonra bir açıklama gereği hissedilmemiştir?


VATAN, 27 Ocak 2011





Sorular Net Yanıt Yok

Hizbut Tahrir örgütü ile ilişkilendirilen 139 kişinin telefon kaydının, Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna sonradan yüklenmesinin ortaya çıkmasıyla birlikte tarafların karşılıklı açıklamaları devam ediyor.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden dün akşam yapılan açıklamada; Çelebi’nin Hizbü-t Tahrir örgütüyle irtibatının Mahmut Oğuz Kazancı'nın telefon rehberindeki kayıtların Çelebi'nin telefonunda da bulunmasına dayandırılmadığı, bu konunun sanık aleyhinde sonuç doğuracak biçimde adli işlemlerin hiçbir aşamasında değerlendirilmediği bildirildi.

İşte bu açıklamaya Mehmet Ali Çelebi’nin avukatları bir yanıt verdi.

Odatv olarak, önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün açıklamasını, ardından Mehmet Ali Çelebi’nin avukatlarının yanıtını yayınlıyoruz:

“Bazı medya organlarında; İddia olunan Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’ne yönelik devam eden soruşturmalar kapsamında tutuklu bulunan “Teğmen Mehmet Ali ÇELEBİ aleyhine Polis tarafından delil üretilerek Hizbü-t Tahrir terör örgütü ile ilişkilendirildiği” yönünde haberler yapıldığı görülmüştür.

Teğmen Mehmet Ali ÇELEBİ, 19 şüpheliyle birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/1756 sayılı soruşturması kapsamında 18 Eylül 2008 tarihinde gözaltına alınmıştır.

Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan Mahmut Oğuz KAZANCI’nın GSM telefon rehberi kayıtlarının Sanık Mehmet Ali ÇELEBİ’nin GSM telefon ve sim kart çözüm tutanağında da yer aldığından bahisle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2 Aralık 2010 tarihli talimatı üzerine her iki sanığın Telefon ve Sim Kart Çözüm Tutanakları yeniden incelenmiş;

Hizbü-t Tahrir terör örgüt üyeliğinden hakkında dava açılan Mahmut Oğuz KAZANCI’nın telefonuna ait rehber bilgilerinin sehven, Mehmet Ali ÇELEBİ’nin telefonuna ait rehber dökümlerinin içerisine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiş ve hazırlanan yeni tespit tutanağı 21 Aralık 2010 günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

Öte yandan sanık ÇELEBİ’ye ait telefonun 19 Eylül 2008 günü kısa bir süre için açık kalması hadisesi sanıktan elde edilen telefonun hafızasındaki bilgilerin, telefon ve sim kart çözüm tutanağında yer alacak biçimde teknik personel tarafından kopyalanması esnasında gerçekleşmiştir. Kopyalama esnasında telefon yaklaşık 2 dakika açık kalmıştır. Bu rutin işlem, diğer tüm şüphelilerin telefonlarına da uygulanmaktadır.

Mehmet Ali ÇELEBİ’nin iddia olunan Ergenekon Silahlı Terör Örgütü yöneticilerinden gelen talimat doğrultusunda Hizbü-t Tahrir terör örgütüne sızma girişimlerinin bulunduğu savı; şüphelinin bizzat yaptığı ve tape edilmiş telefon görüşmeleri, yapılan aramalarda elde edilen fiziki ve dijital dokümanlar ile Hizbü-t Tahrir örgüt üyeliğinden haklarında dava açılan Kurtça BEKTAŞ ve Süleyman SOLMAZ’ın ifadelerine dayandırılmıştır.

Kaldı ki, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) temin edilen HTS kayıtlarına göre, Mehmet Ali ÇELEBİ’nin gözaltına alınmadan önce Hizbü-t Tahrir örgüt üyeliğinden haklarında dava açılan Kurtça BEKTAŞ ile 25 Mayıs - 8 Haziran 2008 tarihleri arasında 25 kez, Süleyman SOLMAZ ile de 1 Mayıs - 26 Temmuz 2008 tarihleri arasında 90 kez görüşme kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, sanık Mehmet Ali Çelebi’nin Hizbü-t Tahrir terör örgütüyle irtibatı, basında yer alan iddialarda olduğu gibi Mahmut Oğuz Kazancı’nın telefon rehberindeki kayıtların sanık Çelebi’nin telefonunda da bulunmasına dayandırılmamış; bu konu sanık aleyhinde sonuç doğuracak biçimde adli işlemlerin hiçbir aşamasında değerlendirilmemiştir. Adı geçen sanığın terör örgütüyle olan irtibatı, soruşturma dosyasında somut bir şekilde mevcut olan TİB kaynaklı HTS raporları, adli kararlı telefon görüşmeleri, el konulan fiziki ve dijital dokümanlar ile diğer sanık ifadeleri dayanak alınarak ortaya konmuştur.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ”

İşte Mehmet Ali Çelebi’nin avukatlarının İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün açıklamasına yanıtları:


“Müvekkil Mehmet Ali ÇELEBİ’nin cep telefonuna elkonulmasının ardından götürüldüğü İstanbul Emniyet Müdürlüğünde açılarak içerisine 139 adet telefon kaydı yüklemesi yapılması ile ilgili açıklamalar kamuoyunda bugün (26.01.2011) geniş yankı bulmuş konu Meclis gündemine kadar taşınmıştır.

Konuyla ilgili olarak bu aynı gün (26.01.2011) İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün Resmi İnternet Sitesi’nde sekiz paragraflık bir basın açıklaması yer almıştır. Söz konusu Basın Açıklaması’nda müvekkilin telefonuna 139 adet kaydın ‘sehven’ yüklenmiş olduğu açıklaması tekrarlanmış ancak bu eylemin nedeni ve gerekçesine yer verilmemiştir. Bununla birlikte biz İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün kendi bünyesinde masum insanlar hakkında şüphe uyandırmak suretiyle delil yükleme işlemini gerçekleştiren kişileri bulup derhal sorumluluklarına gideceğine dair bir irade açıklaması beklentisi içindeyken maalesef söz konusu eylemi gerçekleştirenleri koruma içgüdüsüyle hareket etmekle beraber kovuşturması süren ve hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayan müvekkil hakkında ağır ifadeler kullanıldığı bu basın açıklamasında görülmektedir.

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki Müvekkil iddianamede yer alan Hizbut-tahrir Örgütü’ne sızma iddialarına karşı mahkeme önünde ayrıntılı olarak savunmasını vermiş, bu savunmasında da Süleyman SOLMAZ ile irtibatını ve Kurtça BEKTAŞ ile hiç tanışmamasına rağmen irtibatlıymış gibi gösterilmesini ayrıntılarıyla açıklamıştır.

Bu durum Süleyman SOLMAZ ve Kurtça BEKTAŞ isimli şahısların ifade ve sorgu tutanaklarında da aynı şekilde yer almıştır. Süleyman SOLMAZ taksisine bindiği sırada tanıştığı müvekkil ile dini sohbetler kurmuş ve müvekkile de bağlı olduğu örgütten (Hizbut-tahrir) bahsetmiştir. Müvekkil de Türk Subayı olmanın, Türk Vatandaşı olmanın ve Türk Genci olmanın kendine vermiş olduğu sorumluluk ile sözlerinden şüphelendiği ve hakkında bilgi edinmek istedi bu kişiden subay olduğu gerçeğini saklamış ve kendini muhasebeci olarak tanıtmıştır. Müvekkilin bu tanışıklığı sürdürmekteki amacı Türkiye Cumhuriyetine zararlı bir terör örgütü faaliyeti içinde olduklarından şüphelendiği bu kişiler hakkında bilgi toplamak ve yeterli kanaate ulaşırsa bu bilgileri ilgili makamlara vermektir.

İlk olarak taksisindeki tanışıklıktan sonra müvekkil Süleyman SOLMAZ ile sadece 2 dakika daha o da Ankara Kızılay Meydanı’nda görüşmüştür. Daha sonra bu görüşme bağlı bulunduğu kurumca (TSK) veya başkalarınca yanlış anlaşılabilir endişesiyle de bir arkadaşına söz konusu görüşmeyi fotoğraflatmıştır. HTS ve TİB raporlarına dayandırılan Süleyman SOLMAZ ile 90 adet görüşme ve Kurtça BEKTAŞ ile 25 kez görüşme iddiaları ise gerçekleri yansıtmamaktadır. Müvekkilimiz ile adı belirtilen kişiler arasında bu yoğunlukta görüşme olsa idi muhakkak bu görüşmelere ait telefon içeriklerinin de olması gerekirdi. Ancak ne iddianame içerisinde ne de sorgu esnasında iki – üç görüşme dışında irtibat tarafımıza gösterilmemiştir. Kurtça BEKTAŞ ile irtibat ise Süleyman SOLMAZ’ın telefonunun kontörünün bitmesi nedeniyle müvekkile o telefondan mesaj atması sonucu yaşanmıştır. Müvekkil taksisine bindikten sonra Süleyman SOLMAZ’dan bahsettiği örgüt hakkında kitap almak üzere buluşmak için telefon ve mesaj iletişiminde bulunmuş, 2 dakikalık sürede kitapları aldıktan sonra da söz konusu kitapları geri isteyen Süleyman SOLMAZ’ın birkaç kez müvekkile mesaj atması ve araması söz konusudur. İddianamede bunun dışında hiçbir irtibat içeriği ne müvekkilimize ne de biz avukatlara gösterilmemiştir.

Emniyetin yapmış olduğu basın açıklamasının aksine gerek Süleyman SOLMAZ’ın gerekse Kurtça BEKTAŞ’ın sorgu tutanakları incelendiğinde hiçbir şekilde müvekkilin örgüte sızma iddiasını destekleyecek ifadelere rastlanmamaktadır.
Süleyman SOLMAZ müvekkil ile taksisine bindiğinde tanıştığını ve dini konulara karşı ilgili olduğundan kendisine hadis, kitap, CD vermek üzere birkaç kez irtibata geçtiklerini ve bu irtibatlarda da birkaç kez de Kurtça BEKTAŞ isimli arkadaşının cep telefonunu kullandığını belirtmiştir.

Suleyman SOLMAZ’ın müvekkil ile irtibatını anlattığı ifadesi 2. İddianamenin 1897.sayfasında şöyle yer almaktadır:

Resim

Kurtça BEKTAŞ ise 2. İddianamenin 1905.sayfasında yer alan aşağıdaki ifadeler ile irtibatı anlatmaktadır.

Resim

Görüldüğü üzere Emniyet Müdürlüğü’nün Basın Açıklamasının son 3 paragrafında yer alan iddiaları destekleyecek hiçbir ifade ne Süleyman SOLMAZ’ın ne de Kurtca BEKTAŞ isimli kişilerin ifadelerinde yer almamaktadır. Kaldı ki müvekkil, Süleyman SOLMAZ ve Hizbut-tahrir iddiaları ile ilgili açıklamaları savunması esnasında yapmasından sonra mahkeme heyeti SOLMAZ veya BEKTAŞ ile irtibatı ile ilgili hiçbir soru kendisine yöneltmemiş hatta Mahkeme Başkanı ‘sorgu ve anlatımlarındaki açıklık’ nedenini de ekleyerek tahliyesi yönünde görüş bildirmiştir.

Ancak ilk olarak Üye Hakim Sedat Sami HAŞİLOĞLU olmak üzere akabinde diğer Üye Hakim Hasan Hüseyin ÖZESE müvekkile söz konusu -eklenmiş- 139 adet telefon kaydı ile ilgili onlarca soru sormuş ve iddianamede yer almayan bu irtibata ilişkin sorulara o anda raporlar ile cevap veremeyen müvekkil şüphe altında kalmıştır. Sonuç itibarıyla kanaatimiz odur ki bugün gelinen noktada müvekkilin 29 aylık tutukluluğunun devamı yönünde Mahkeme Heyetinin iki üyesinin çoğunluk oyu bu konuda ‘yaratılan’ şüpheye dayanmaktadır.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mahkeme yerine geçip müvekkil hakkında kanaat getirmek yerine öncelikle masum insanlara delil yüklemek yoluyla tutuklanmalarını sağlayan suç odaklarını bulup ortaya çıkarması gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle açıklıkla aşağıdaki sorulara cevap vermelidir.

1)
Cep telefonu da bir Dijital Delil olmasına rağmen Müvekkilden el konulduğu anda niçin CMK 134. Madde gereği bir örneği alınıp müvekkile veya müdafiine verilmemiştir?

2) Basın Açıklamasının 4. Paragrafında yer alan, Delil Açma tutanağı tutulmadan gece yarısı telefon açmak ve kopyalama yapmak hangi kanun veya yönetmeliğe dayanan bir ‘rutin’ işlemdir?

3) Bu rutin işlem daha önce bu davada kendisine delil yüklendiğini iddia eden kaç sanığa uygulanmıştır, kaçına sehven bilgi yüklendiği tespit edilmiştir?

4) Emniyet Müdürlüğü, 19.09.2008 gecesi 23.52’deki söz konusu 2 dakika açık kalma işleminin teknik inceleme için yapıldığını belirtmesine rağmen müvekkilin telefon incelemesine ait tutanaklarda sayfanın alt kısmında yer alan tarih ve saatin 20.09.2008, 04.45 olmasını ve incelemenin bitişinde tutulan tutanakta 20.09.2008 05.10 tarih ve saatinin yer almasını nasıl açıklamaktadır? Ayrıca söz konusu incelemenin yapıldığı saatlerde telefonun HTS raporlarına göre herhangi bir sinyal vermemesi nasıl açıklanabilecektir?

5) Müvekkilin telefonuna yüklemenin ‘sehven’ yapıldığı iddia edilmektedir. Söz konusu olan bilirkişi raporundaki sim kart çözümlerine ekleme yani liste dökümlerine ekleme olsa idi bu belki anlayışla karşılanabilirdi. Ancak 15.12.2010 tarihli bilirkişi raporunun 4. sayfasındaki müvekkilin telefonuna ait görüntülerde açıkça görülmektedir ki söz konusu yabancı kayıtlar müvekkilin telefonuna yüklenmiş ve bu nedenle içerisinde de gözükmektedir. Bu duruma karşı Emniyet Müdürlüğü’nün bir açıklaması var mıdır?

6) Bu ‘sehven’ yükleme kaç kişi tarafından yapılmıştır? Kaç kişi bu yüklemenin farkında ve suçu bildirmeme suçunu işlemiştir? Bu sehven uygulamanın varlığı kişi özgürlüğünü ilgilendiren bir olayda neden 2,5 sene gizlenmiş, konu kamuoyuna mal olduktan sonra bir açıklama gereği hissedilmiştir? Bu şekilde ‘yanlışlıklar’ kaç kişiye daha yapılmıştır?

Sayın İstanbul Emniyet Müdürlüğü “Halk için Emniyet Adalet İçin Hizmet” sloganının sadece lafta kalmadığını ortaya koymalı ve masum insanlara iftira atan bu kötü niyetli insanları bulup bir an önce adalete teslim etmeli ve kamuoyundan bu konuda özür dilemelidir. Çağdaş, Demokratik Hukuk Devletlerinde beklenen yaklaşım budur.

Av. Celal ÜLGEN – Av. Hüseyin ERSÖZ - Av. Serkan GÜNEL

Mehmet Ali ÇELEBİ Müdafileri”



Odatv.com, 27 Ocak 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x