Kıbrıs

Bizim Kıbrıs’ı yurt edinme maceramız, Piyale Paşa komutasındaki Osmanlı Donanmasının 15 Mayıs 1570’te İstanbul’dan ileri hareketi ile başlar, 1 Temmuz 1570’te Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordunun adaya çıkması ile devam eder ve o zaman adanın sahibi konumundaki Venediklerin son direniş noktası olan Magosa’nın teslim olması ile 4 Ağustos 1571 tarihinde somutlaşır.

Gördüğünüz gibi ada çeşitli entrikalarla burayı tek başına sahiplenmeye çalışan Rumlardan veya Yunanlılardan değil Venediklilerden alınmıştır. Fethedilmesinin nedeni ise ağırlıkla Ortodoks yerli halkın Katolik Venedik yönetimi altında baskı görmesi ve yardım istemesiydi. Tabi ki adanın Osmanlı için jeopolitik ve stratejik öneminin fetih kararında etkili olmadığını söylemek saflık olur.

Kıbrıs alındıktan sonra 21 Eylül 1571 tarihli Padişah II. Selim’in fermanı ile iç Anadolu’nun Karaman vilayetinin belli yerlerinden adaya vasıflı ve seçilmiş Müslüman Türk aileler yerleştirilmiştir. Kıbrıs Türkleri işte bu seçilmiş insanların genetik devamı ve torunlarıdır. Ayrıca Kıbrıs Türkleri 1878’de başlayan İngiliz yönetimi altındaki ağır baskılar ve haksızlıklar daha sonra Rum terörü nedeniyle çektikleri acılar ile kimliklerine sahibiyet konusunda gösterdikleri duyarlılıkla rüştlerini ispatlamışlardır.

Bu nedenle, evlatlık olarak alınan ve ev işlerinde kullanılan kız anlamına gelen BESLEME yakıştırmasını hiç ama hiç hak etmemektedirler. Ben bu haksız ve nezaketsiz durum için 1985-1987 yılları arasında Kıbrıs’ta görev yaptığım sırada yakından tanıma imkanını bulduğum ve hala dostluklarımı devam ettirdiğim Kıbrıs Türkünden özür diliyorum.

Biliyorsunuz tam 404 yıl sonra 20 Temmuz 1974 tarihinde yine direklerinde kutsal kitabımız Kuran olan Türk Donanması Allah Allah nidalarıyla Kıbrıs’a çıktı. Bu seferde esas neden, dinsel ve etnik farklılığı dolayısıyla ayrıma tabi tutulan, soykırıma uğratılmaya çalışılan, yüzyıllar önce devletin çıkarları için orada zorunlu olarak iskan edilen soydaşlarının yardımına koşmaktı.

Siz hiç AKRİTAS soykırım planını duydunuz mu? Evet, bu plan Kıbrıs’ta yaşayan Müslüman Türklerin imha planıdır. 21 Aralık 1963 tarihinde Tahtakala’da başlatılan Rum saldırılarını organize eden planın adıdır.

IFESTOS diye bir şey duydunuz mu? Duymamış ve bilgi sahibi olmamış olabilirsiniz, çünkü bizim mütareke basını bunları yazmaz. Bu bir harekat emridir. Harekat emri planlara istinaden yapılır ve Kim, Nerede, Nasıl, Ne zaman, Ne yapacak ayrıntılarını içerir.

İşte IFESTOS 400 yılı aşkın süredir adada yaşayan Müslüman Türkün evcil hayvanları da dahil nasıl etnik temizliğe tabi tutulacağının köy, köy, hane, hane ve nerelere topluca gömüleceğini içeren harekat emrinin adıdır.

Sevgili yurttaşlarım bunları ben uydurmuyorum. Bu belgeler gizlice şerefsizler tarafından karargahlarına konmuş dijital terör unsuru sahte deliller değildir. Bu planlar ve emirler ele geçirildi, imzalı ve inkar edilemez kanıtlar olarak dünya tarihinde yerini çoktan aldı sadece ilginize muhtaç.

Nerede bizim işbirlikçilerimiz ve hainlerimiz. Onlar içerden diğerleri dışardan çalışıyorlar hala "Sözde Ermeni Soykırımını" kanıtlayacak böyle bir belge bulamadılar değil mi? Ne diyorsunuz bu da mı ERGENEKON işi yoksa?

Bakınız 1990 sonrası yenidünya düzeninde sadece Avrupa’da bile Yugoslavya’dan yedi, Çekoslovakya’dan iki yeni bağımsız devlet ortaya çıktı. Bu yeni devletlerin halkları etnik veya dinsel olarak birbirine çok yakın olmasına rağmen emperyalizmin çıkarları için ayrıştırıldı. Bölünmeler günümüzde bile hala devam ediyor. Bu ay içinde Sudan bölündü. Libya’yı bölme çalışmaları hala devam ediyor. Örnekler böyle uzayıp gider.

Ne diyorsunuz, emperyalizm bütün dünyada hatta bizim ülkemizde bile bölünmeyi teşvik ederken niye Kıbrıs’ta ayrı etnik, dinsel, kültürel kökenden gelmesine ve aralarında evrenin en büyük suçu sayılan soykırıma uğrama/uğratma teşebbüsü acısı yaşanmasına rağmen Türkler ile Rumlar arasında bütünleşmeyi istiyor?

Çünkü emperyalizm Türkiye gibi jeopolitik bir devin Kıbrıs gibi jeopolitik bir varlıkla buluşmasını istememektedir. Birleşme ve bütünleşme hikaye olup malı götürmeye çalışmaktadırlar. Kıbrıs Türküne layık gördükleri zaman içinde asimilasyona ve göçe uğratacakları azınlık hakkıdır.

Kıbrıs ülkemiz için, Anadolu için, yaşamsal ve çıkarsal öneme sahiptir. Bunun dışındaki görüşler ya kötü niyetlidir, ya satın alınmıştır ya da arkasında bilgi, tarihi derinlik ve deneyim birikimi yoktur.

Bu arada biliyor muydunuz Kıbrıs etrafında tespit edilen yüksek kapasiteli fosil enerji kaynaklarının ABD, AB ve İsrail’in ilgisini çektiğini ve bölgede Türkiye’nin 60 yılına yetecek petrol rezervi olduğunu?

Bunlar içeriye "Ali kıran baş kesen" dışarıya "Süt dökmüş kedi"

Sarkisyan’ı ve Yorgo’yu dost Sayın Rauf Denktaş’ı düşman gören zihniyetin bu ülkeye ve insanına verebileceği hiçbir hizmet yoktur.

Yaşasın Kıbrıs Türkü, yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, Ne Mutlu Türküm diyene,

Saygılar sunarım.


Türker ERTÜRK, 29 Temmuz 2011