Kurtuluş Savaşı Kadrolarında Namus Kavramı / Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Kurtuluş Savaşı Kadrolarında Namus Kavramı / Yaşar Nuri ÖZTÜRK

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzr Eyl 23, 2012 15:45

Kurtuluş Savaşı Kadrolarında Namus Kavramı

Türk Kurtuluş Savaşı, namıdiğer Müdafaai Hukuk lügatinde ‘Namuslu adam’ tabiri şu üç anlamı kapsamaktadır:
1. Vatanperver,
2. Dürüst,
3. Dindar yani dini, riya ve çıkar aracı yapmadan benimseyen.

‘Namussuz adam’ da bu ayrıma uygun olarak şu üç anlamı kapsayacaktır:
1. Vatan haini veya vatan diye bir kaygısı olmayan,
2. Çıkarcı, egoist, şahsiyetsiz, dönek ve kahpe,
3. Dinci yani dini emperyalizmin emrine vermekte ve çıkarı için işgalci haçlılarla işbirliği yapmakta sakınca görmeyen onursuz tip.

Namuslu adam öncelikle vatanperver adamdır. Bir adamın namuslu olup da vatanperver olmaması söz konusu edilemeyeceği gibi, vatanperver olup da namuslu olmaması da söz konusu edilemez. Vatanperver adamın dürüst olmaması da söz konusu edilemez.

Müdafaai Hukuk öncülerinin namus kavramından neyi anladıklarını tam kavramak için onların başbuğu olan Mustafa Kemal’in bu kavramdan ne anladığına bakmak gerekir. Atatürk, tarih önünde yaptığı işin ‘namuslu olmanın bir gereği’ olduğunu düşünmektedir. 20 Mart 1923 Konya konuşmasında şöyle diyor:

“Milletimin emniyet ve itimadına, ancak bundan sonra da tarihe, millete, vatanıma karşı uhdeme düşen namus vazifesini en son hadde kadar yaparak layık olmaya gayret edeceğim.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 15/233)

Anahtar kelime ‘namuslu’ kelimesidir. Bir Kuvayi Milliyeci “Bu adam namusludur” dediğinde o adama her Kuvayi Milliyeci her şeyini teslim ve emanet eder, her sırrını açar.

NAMUSSUZLARIN YARDIM VE DESTEĞİ BİLE KABUL EDİLMEZ

Bir adamın veya bir devletin vaat ettiği destek ve yardım, eğer ‘namuslu destek’ ise kabul edilir; aksi halde neye yararsa yarasın reddedilir. İstiklal Harbimizin büyük kumandanlarından biri olan Ali Fuat Cebesoy, bu ilkeye sadakatten bahsederken şöyle diyor:

“Namuslu destekten başka bir yardım düşünmeyiz.” (age. 21/201)

Burada, şu Kur’ansal buyruğun bir uygulamasına tanık olmaktayız:

“Hayırda erginlik/dürüstlük ve takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/ saldırganlık üzere yardımlaşmayın!” (Mâide suresi, 2)

Müdafaai Hukuk zihniyetinde ‘namus’, olumlu, hayırlı, işe yarar tüm kavramların bir bileşkesi olarak kullanılıyor. Atatürk’ün defalarca kullandığı anahtar ifadeye bir örnek daha:

“Firar eden Vali (Harput Valisi hain Ali Galip) ve mutasarrıf (Malatya Mutasarrıfı hain Halil Bey) yerine, namus sahibi iki zatın süratle tayini lazımdır.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 21/76) Dikkat edilirse, aranan tek şey, namuslu olmaktır.

Mustafa Kemal, sadece Türk milletinin değil, bütün toplumların çektikleri acıların sebebini tek kelimeye indirgemektedir: Namussuzluk. O halde, Mustafa Kemal’e göre, kurtuluşun, başarının ve mutluluğun sırrı da namuslu olmaktadır. Bir ülkenin namuslu adam sıkıntısı yoksa o ülkenin hiçbir sıkıntısı yoktur, olamaz. Türk milletine gelince, onun da biricik sıkıntısı namuslu adam kıtlığıdır. Özellikle namuslu aydın, namuslu işadamı ve namuslu siyasetçi kıtlığı. 19 Ocak 1923 günü İzmit’te yaptığı uzun konuşmada şunları da söylüyor:

“Çok namuskâr olmalıdır. Şimdiye kadar işlenen hataların en büyüğü, bilhassa müteşebbislerimizin, aydınlarımızın ve bilhassa âlimlerimizin en büyük günahı, namuskâr olmamaktır. Milletin karşısında namuskâr olmak, namuskâr hareket etmek lazımdır. Milleti aldatmayacağız! Millete daima ve daima hakikati söyleyeceğiz. Belki hata ederiz; hakikat zannederiz. Fakat millet onu düzeltsin!” (age. 14/349)


Yaşar Nuri ÖZTÜRK, 23 Eylül 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kurtuluş Savaşı Kadrolarında Namus Kavramı / Yaşar Nuri ÖZTÜRK

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Eyl 26, 2012 0:15

Kurtuluş Savaşı Günlerinde Namussuzların Temel Dayanakları

Bütün zamanlarda ama özellikle Kurtuluş Savaşı günlerinde namussuzlar namussuzluktan yararlanmada başlıca iki unsuru kullandılar: Din, para.

Dinin kullanımını bu sütunda sık sık dile getirmekteyiz. Paranın kullanımına gelince, Atatürk bu hıyanet aracına daha Erzurum Kongresi’nin açılışında dikkat çekmiştir. Şöyle diyor:

“Memleketimizde çok miktarda yabancı parası ile birçok propaganda cereyan ediyor. Bundaki amaç pek açıktır: Millî hareketi sonuçsuz bırakmak, millî istekleri felce uğrat-mak, Yunan, Ermeni emellerini, vatanın bazı önemli kısımlarını işgal amaçlarını kolaylaştırmaktır. Bununla beraber her devirde, her memlekette ve her zaman ortaya çıktığı gibi bizde de kalp ve sinirleri zayıf, anlayışsız insanlarla beraber vatansız ve aynı za-manda refah ve kişisel çıkarını vatan ve milletin zararında arayan sefiller de vardır. Doğu işlerini idare ederken, zayıf noktaları arayıp bulmakta elinden çok iş gelen düşmanlarımız, memleketimizde bunu âdeta bir teşkîlât hâline getirmişlerdir.” (Atatürk, Söylev ve Demeçler, 4-5)

Namuslu adamların muhalefetleri ne kadar can yakıcı olursa olsun onlara dokunulmamıştır. Dokunulmayanlar içinde Kurtuluş Savaşı’nın başbuğuna aşağıdaki davranışları reva görenler de var. Tarihçi Enver Behnan Şapolyo, yaşayarak gördüklerini kayda geçiriyor:

“Mecliste Atatürk’ün şahsıyla uğraşanlar vardı. Bir gün yine mecliste idim. Trabzon Mebusu Ali Şükrü kürsüde konuşuyor, her şeyi şiddetle tenkit ediyordu. Mebuslar onu susturmak için ayak teptiler. Bunlar arasında Atatürk de vardı. Ali Şükrü herkesi bırakıp Atatürk’e dönerek, ‘Paşa, Paşa insanlar ayak tepmezler!’ diye bağırdı. Fakat onun bu sözüne kimse aldırmadı. Yine bir gün, operatör Emin Bey, gençler evlenirken erkekler de, kızlar da muayeneye tabi tutulsun deyince muhalif grup: ‘Kızlarımızı doktorlara muayene ettirmeyiz’ diye bağırdılar.”

“Atatürk kürsüye gelerek, bu layihayı müdafaaya başladı. Bunun üzerine Erzurum Mebusu Hüseyin Avni, sac sobanın önünde bulunan bir odunu Atatürk’e fırlattı. Fakat bu odun zabıt kâtiplerden birine rastgeldi; kâtip baygın yere yuvarlandı. Yine Atatürk buna sabırla cevap verdi.
(Şapolyo, Mustafa Kemal ve Millî Mücedele’nin İç Âlemi, 101-102)

NAMUSLU ADAMA, MUHALİF DE OLSA DOKUNULMAZ

Ali Şükrü, bizim yakın tarihimizin en garip tiplerinden biridir. Namuslu, bir adamdı. Bunu, Ali Şükrü’nün en ağır saldırılarına muhatap olan Atatürk bile dile getirmektedir. Ali Şükrü, mesela, bir Rıza Nur değildir. Rıza Nur da Atatürk’e sövmekle tarih olmuştur ancak Ali Şükrü’den farkı; ahlaksız, dinsiz, müptezel, hatta bazı kayıtlara göre homoseksüel, rezil bir tip oluşudur. Atatürk’e sövmeyi din haline getiren dinciler, son zamanlarda birinci derecede işte bu rezil adamın Atatürk hakkındaki küfür ve hezeyanlarını delil olarak kullanmaktalar. Bu da ayrı ve çok vahim bir namus zaafıdır.

Biz burada, şunu görmezlikten gelemeyiz: Ali Şükrü, hastalık çapında bir Atatürk düşmanıydı. Bütün siyasal hayatı Atatürk’e saldırmak, onu küçük düşürmek, ona sataşarak tatmin bulmakla geçmiştir. Kişilik yapısı bakımından Ali Şükrü’ye benzeyen bir mebus da Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Ulaş’tır. O da Atatürk’e hastalık çapında düşman olanlardan ve en ağır hakaretleri edenlerden biridir. Bu muhalifler, haset ve kin krizleriyle sataştıkları Atatürk söz konusu olduğunda birer ‘acaip mahlûk’a dönüşüyorlardı.

“Ali Şükrü, Mustafa Kemali hiç çekemezdi. Bütün tenkidlerine onu hedef tutardı. Mecliste mütemadiyen her vesileden faydalanarak Gazi’ye hücum ederdi. Bu menfi hareketleri ile, kendine bir şöhret yapmıştı.” (Şapolyo, age. 154-156)

Atatürk, işte bu Ali Şükrü’den ağır şikâyetlerle huzuruna gelenlere şu tarihî sözü söylüyor:

“Onun muhalefetine katlanalım, çünkü namuslu bir adamdır. Diyelim ki onu bertaraf ettiniz; onun yerine hem muhalif hem de namussuz biri gelirse ne yapacaksınız.”

Atatürk, Ali Şükrü’yü öldüren Topal Osman’ın, emniyet güçlerince yakalanması emrini vermiş, ölü olarak ele geçirildiğinde ise cesedini TBMM’nin kapısı önünde asarak sallandırmıştır. Müdafaai Hukuk öncülerinin namuslu adama saygıları böyleydi. Vatan haini namus yoksunlarına ise asla acımamışlardır. Mesela, İskilipli Âtıf’la Babaeski müftüsü Abdurrahman’ı, vatana hıyanetleri yüzünden (Şapka Risalesi yüzünden değil), hocalıklarına hiç bakmadan İstiklal Mahkemeleri’nde yargılayıp asmışlardır.

Vatan haini bir adam hoca olsa ne, hacı olsa ne!!!


Yaşar Nuri ÖZTÜRK, 25 Eylül 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x