
Bekaroğlu, dindar kesimin çok ciddi bir yarılma yaşadığını söylüyor.
Bekaroğluna göre iki türlü başörtülü kadın var... Birisi yoksul, diğeri varsıl.
SPli Bekaroğlu Marksist bir yaklaşım sergiliyor ama hem kendisi hem partisi dinsel simgeleri yeğliyor.
İster dindar olsun ister olmasın emekçiler sınıfsal bir mücadelenin dışındalar...
Başörtülü kadın işyerinde grev gözcüsü, başı açık kadınla birlikte...
Ama başörtülü kadın, oy tercihini yaparken din eksenli partiyi yeğliyor, 4x4 cipe binen kadınla birlikte!
Emekçi kadınlar başörtülü ya da başı açık olsun işe gitmek için Maltepede otobüs durağında beklerken, başı kapalı ya da başı açık kadın son model otomobiliyle yanlarından geçiyor!
Başı açık ve başı örtülü kadınlar tatillerini Dubaide, Pariste, Romada geçiriyor... Yurda dönerlerken valizlerinin sayısını saymaktan yoruluyor!
Peki başörtülü ve başı açık emekçi kadınlar bir sosyalist partinin çatısı altında neden buluşamıyor?
Galiba Türkiyenin içinde bulunduğu sorunun asıl nedeni burada yatıyor.
Emekçiler kendi sınıfsal çıkarlarını korumak için birleşemiyor.
Sözlü kültürden yazılı kültüre geçemeyen sanayileşmemiş ülkelerin sorunudur bu.
***
Paranın egemenliğinin özgür olduğu, emekçilerin ise itilip kakıldığı Türkiyede akıl tutulması yaşıyoruz!
Çağdışı dayatmaların, dogmaların tutsağı olmuş toplumlarda yaşanır böyle durumlar!
Bireyin direnme gücü kırılır...
Para gücü başörtülü ve başörtüsüz emekçi kadınları, dindar ya da dindar olmayan erkek emekçileri iki ayrı kutba ayırır.
Vahşi kapitalizmin vazgeçilmez kuralıdır bu, bizim gibi sanayileşmemiş toplumlarda.
Bir gün bir bakarız ki sivil darbe gerçekleşir, sonu olmayan bir yola girilir: Faşizm!
Başı açık ya da kapalı emekçi kadınlarımız sabahın köründe işe gider, yağmurda, soğukta durakta bekler.
Kapitalizmin kuralı bellidir:
Para en büyük değerdir!
Varsıl başı örtülü, başı açık kadınlar sabah akşam yukarıdaki sloganı atarken, başı açık, başı kapalı emekçi kadınlar emek en yüce değerdir diyemezler!
Varsıllar Gazzede İsrail bombardımanında ölen çocuklar, kadınlar, gençler, yaşlılar için ağlar ama Irakta ölenler için seslerini çıkarmazlar.
Başı örtülü, başı açık emekçi kadınlar ise hem Gazzede hem de Irakta ölen insanlar için gözyaşı dökerler!
***
Mehmet Bekaroğlu Türkiyede sosyal bir yarılma olduğundan söz ediyor konuşmalarında...
Doğru!
Bekaroğlunun bakış açısı Marksist!
O zaman Bekaroğlunun yeri Saadet Partisi mi olmalı yoksa sosyalist bir parti mi?
Kendilerine dindarım diyen emekçiler akşam yatağa girdiklerinde şöyle düşünürler mi:
Hacca ve umreye giden varsıl dindarlar yedi yıldızlı otellerde kalırken bizler niçin çadırlarda yatıyoruz?
Bu kavram Türk ve Kürt emekçileri için de geçerli...
İnşaat sektöründe Türk ve Kürt işçiler çalışır... Tuzla Tersanelerinde de öyle...
Türk müteahhit, Türk işçilere günde 100 TL (sözgelimi) Kürt işçilere 50 TL mi veriyor? Ya da Kürt müteahhit Kürt işçilere 100 TL, Türk işçilere 50 TL mi veriyor?
Her ikisi de Türk ve Kürt işçilere 50 TL veriyor!
Çünkü müteahhit kendi çıkarını koruyor.
Tuzlada da durum aynı değil mi?
Niçin Türk ve Kürt işçiler kendi çıkarları için örgütlenmiyor, kendi çıkarlarını koruyacak bir siyasal partinin çatısı altında toplanmıyor?
***
Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası Kenan Evren cuntasının işidir...
Bu yasalar, acıdır, 27 yıldır değiştirilmedi!
Eğer eleştirilirse, 1965 seçimlerinde olduğu gibi milli bakiye sistemine geçilse sosyalist partiler Meclise girer tıpkı Türkiye İşçi Partisi gibi.
Sosyalizm, ekonomik ve siyasal liberalizme karşı emekçilerin yaşamın her alanında haklarını savunan bir ideolojidir.
Yurtseverlik ise etnik milliyetçilik değil, barışın, demokrasinin, bağımsızlığın ayrılmaz bir parçasıdır...
Türkiyenin kurtuluşu yurtseverlerin, sosyalistlerin birliktelikten doğan gücüyle gerçekleşecektir.
Hikmet Çetinkaya