
(ya da “Mais la probabilité sera coupé quelques têtes” ve/veya “Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir”?!)
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/06/herkesin-anladg-dilden-konusmak-veveya.html
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”
Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk
http://www.ataturktoday.com/AtaturkSozleri.htm
…
“Şövalye’likte başarılı olanlar militarist değildir; savaşta iyi olanlar öfkelenmezler, karşıtlarına üstün gelmeyi bilenler işin içine duygularını katmazlar.”
Bu kapsamda birkaç satır…
…
Kitabın adı: SAVAŞ SANATI
Yazarı: Sun Tzu
http://www.anahtaregitim.com/services.asp?id=513
Anahtar Kitaplar Yayınevi!
(…)
Sayfa 95:
“Sivil yöneticilerin, ‘Asker’ arasında karmaşa yaratması üç türlü olur: Gerçeklerden habersiz bir yönetici, ‘Ordu’ya yapması gerekenin aksine hücum etmesini söylerse ya da tam tersine geri çekilmesini emrederse -buna elini kolunu bağlamak denir-; gene, sivil yönetici, ‘Askerlik’ hakkında bir şey bilmediği halde, askeri işlerde söz sahibi ise ‘Asker’lerin kafası karışacaktır. Sivil yöneticiler askeri harekatlar hakkında hiçbir şey bilmedikleri halde, ‘Ordu’nun komutasında söz sahibi iseler, ‘Asker’ tereddüde düşer. Ordu bir kere şaşırıp, duraksadı mı, düşman hemen bundan yararlanır. Buna karışıklıktan istifadeyle zafer kazanmak denir.
(…)
Sayfa 60:
“Savaşta üstler ve astlar uyum içinde ve aynı ölçüde cesur davranıyorlarsa, işte bu kuvvet demektir.”
(…)
Sayfa 62:
“Askeri harekatlar ‘hile’ gerektirir. Güçlüyken zayıf görün, etkiliyken etkisiz görün!”
(…)
Sayfa 67:
“Kaçarak onları yor!”
(…)
Sayfa 79:
“Askeri harekatta önemli olan zaferdir, inat değil!”
(…)
Sayfa 79:
“Ordu komutanı halkın yaşamından ve milletin güvenliğinden sorumludur!”
(…)
Sayfa 82:
“Girdiği her savaşı kazananlar aslında usta değildirler. Başka orduları savaşmadan çaresiz bırakanlar, işte onlar en iyileridirler.”
(…)
Sayfa 92:
“Gücün düşmana eşit değilse, bir açıklarını yakalayana dek bekle, sonra da kararlıca saldır. ‘Mümkünse’ öfke ve aşağılanmaya dayanabiliyor, düşmanın meydan okumalarına sırt çevirebiliyorsan anlamına da gelir.”
(…)
Sayfa 84:
Komutanlar ulusun yardımcılarıdır. Yardımları bütün olursa, ülke de güçlü olur. Yardımları eksik olursa, ülke aciz düşer.”
(…)
Sayfa 95:
“Sır vermeyen kazanır, açık olan yitirir!”
(…)
Sayfa 103:
“Başarılı bir savunma için saflaşmanı gizli tut!”
(…)
Sayfa 104:
“Savunmadan anlayanlar yerin derinliklerinde gizlenir, hücumdan anlayanlar göğün tepesinde seyreder. Böylece ordularına bir zarar gelmeden tam zafere varırlar!”
(…)
Sayfa 108:
“Bu yüzden galip bir Ordu önce kazanır, sonra savaşır; mağluplar ise önce savaşır, sonra kazanmaya gayret eder.”
(…)
Sayfa 120:
Düşmanını ayağına getirmek istiyorsan, kazanma heveslerini kullan!
(…)
Sayfa 120:
“Önemli bir geçidi tutarken düşmanını içeri sokmazsan sana kimse yaklaşamaz. Denildiği üzere ‘Deliğin ağzında bir kedi varsa on bin fare de olsa dışarı çıkmaya cesaret edemez’, ‘Vadide bir kaplan varsa, on bin geyik de olsa oradan geçemez’!”
(…)
Sayfa 121:
“Gidemeyecekleri yere çık, hiç ummadıkları tarafa yönel! Yüzlerce fersah yorulmadan gidebilmek için tenha bölgelerden geç!”
(…)
Sayfa 129:
“Düşmanlar çok sayıda olsalar bile savaşmamaları sağlanabilir.”
(…)
Sayfa 132:
“Kalabalıklar, şekillenmenin getirdiği zaferden habersizdir. Hangi saflaşmayla galip geldiğimi herkes bilir ama zafere hangi saflaşmayla ulaştığımı kimse bilemez.”
(…)
Sayfa 133:
“Askeri bir kuvvetin sürekli bir biçimlenişi yoktur. Tıpkı sürekli bir biçimlenişten yoksun olan su gibi düşmana göre değişip uyarlanarak zafere ulaşma yeteneğine deha denir.”
(…)
Sayfa 199:
“Her konuda ön bilgi gerekir.”
(…)
Sayfa 13:
“Derin Bilgi”!
“Derin ilke bilgisi görmeden bilir, Yol’un güçlü uygulanımını çabalamadan elde eder. ‘Derin Bilgi’, kapının dışına çıkmadan bilmek, pencereden bakmadan gökyüzünün yolunu görmektir. Güçlü eylemse, tüm durumlara uyarlanarak daha da güçlenmektir.”
(…)
“Derin bilgi rahatsızlığı rahatsızlıktan önce, tehlikeyi tehlikeden önce, yıkımı yıkımdan önce, felaketi felaketlerden önce ayrımsamaktır. Güçlü eylem bedeni bedenle yüklenmeden eğitmek, akılla akıl tarafından kullanılmadan önce alıştırma yapmak, dünyadan etkilenmeden dünyada çalışmak, görevlerce engellenmeden görevlerini yerine getirmektir. Kişi, ilkenin derin bilgisiyle rahatsızlığı düzene, tehlikeyi güvenliğe, yıkımı yaşama, felaketi talihe dönüştürebilir. Yol üzerinde güçlü eylemle kişi bedeni uzun yaşar’lık alanına, aklı gizemler küresine ve görevleri yüce tamamlanışa taşıyabilir.”
(…)
Sayfa 15:
“Duygularından arınmış, sakin, serinkanlı, kayıtsız savaşçı kazanır, hırslı talih avcısı değil!”
…
Kitabın adı: Büyük Hun Hakanı, METE HAN
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=467361
Yazarı: Ahmet Haldun Terzioğlu
Bilge Oğuz
İstanbul 2010
550 sayfa
22 TL
(…)
Sayfa 311:
Mete Han buyruk verdi:
“Oklayın şunları!”
Bir anda yağmur gibi ok yağdı. Karşımızda at üstünde kimse kalmamıştı.
(…)
Sayfa 443:
Yiğit at üstünde güzeldir.
Yiğit akında gerektir.
(…)
Sayfa 496:
“Bu topraklarda bizim dediğimiz olur.”
(…)
Sayfa 511:
Yay çekebilen ve ok salabilen bütün budunları buyruğum altında topladım. Hepsini Hun yaptım.
…
Kitabın adı: Kılıçsız Samuray
http://www.idefix.com/kitap/kilicsiz-samuray-kitami-masao/tanim.asp?sid=GBZERD32IS4SPNQWX1YD
Yazarı: Kitami Masao
Çeviri: Merve Duygun
2009 Butik Yayıncılık
168 sayfa
4 TL
(…)
Sayfa 7:
Samuray kelimesi özünde “Hizmet eden” demektir ve İmparatorluğu korumak için görevlendirilen soylu insanlara verilen isimdi.
(…)
Sayfa 45:
Ben “imkansız” diye bir şeye inanmam!
(…)
Sayfa 63:
Zor hedeflere ulaşmak için “Taahhüt Sırrı”nı uygulamak gerekir: Her şeyi kazanmak için, her şeyi riske atın.
(…)
Sayfa 89:
Japonya’nın tüm liderleri, Sun – Tzu’nun savaş üzerine metotlarını çalışmıştır. O, bir insanın sadece zafer için gerekli koşullar yaratıldıktan sonra savaşması gerektiğine inanırdı.
(…)
Sayfa 90:
Sun Tzu’nun söylediği gibi “Muzafferler önce kazanır, sonra savaşırlar. Yenilenler önce savaşır, sonra kazanmaya çalışır.”
(…)
Sayfa 121:
Liderlik yalnızlıktır.
(…)
Sayfa 153:
Eski bir söz vardır: “Başkalarını kontrol eden kişi güçlü olabilir ama kendini kontrol edebilen kişi, çok daha güçlüdür.”
(…)
Sayfa 160:
Kılıçsız Samuray’ın (Maymun Kral) Kaideleri:
1- En iyi asker saldırmaz!
2- Üstün bir savaşçı, savaşmadan zafere ulaşır!
3- En üstün fatih, mücadele etmeden fethedendir!
…
“28 ŞUBAT” 1997 TARİHLİ MGK’DA ALINAN KARARLAR!?
Erbakan’ın yazısının ekinde, MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç imzasıyla gönderilen “Rejim Aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler” şöyle sıralanıyordu:
1. Lâiklik ilkesi büyük bir titizlikle korunmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Milli Eğitim Bakanlığına devri sağlanmalıdır.
3. Genç nesillerin dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, Vatan ve Millet sevgisi, Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından:
(a) 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı,
(b) Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
4. Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü. Milli Eğitim kuruluşlarımız, Tevhidi Tedrisat Kanununun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.
5. Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı.
6. Yasa ile yasaklanmış tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli.
7. İrticai faaliyetleri nedeniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK.'ni dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.
8. TSK'nden ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.
9. Türk Silahlı Kuvvetlerine aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da uygulanmalıdır.
10. İran İslâm Cumhuriyeti'nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet. tutum ve davranışlarına mani olunmalı, tedbirler paketi yürürlüğe konulmalıdır.
11. Mezhep ayrılıklarını körükleyip milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.
12. Anayasa ve yasalara aykırı olarak sergilenen olaylar önlenmeli.
13. Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye'yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, kamuda titizlikle uygulanmalıdır.
14. Silah ruhsat işlemleri yeniden düzenlenmeli, kısıtlamalar gidilmeli, pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.
15. Rejim aleyhtarı, örgüt ve kuruluşların deri toplanması engellenmeli, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.
16. Yasa ile öngörülmemiş bütün özel üniformalı korumalar kaldırılmalıdır.
17. Ülke sorunlarının çözümünü "Millet” kavramı yerine “Ümmet Kavramı"ya sonuçlandırma girişimleri önlenmelidir.,
18. Büyük Kurtarıcı Atatürk'e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.
(…)
27 NİSAN 200 TARİHLİ E-BİLDİRİ?!
TARIH : 27 Nisan 2007
NO : BA - 08 / 07
http://www.tsk.tr/10_ARSIV/10_1_Basin_Yayin_Faaliyetleri/10_1_Basin_Aciklamalari/2007/BA_08.html
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.
Bu bağlamda;
Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur'an okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.
22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.
Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.
Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.
Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.
Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.
Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.
Son günlerde,
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.
Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Sözün özü:
So what?!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/07/durum-analiz-veveya-altnlar-nerede.html
…
STAR WARS?!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2013/01/ak-mite-yuzyln-esek-sakas.html
http://cesuryorum.blogspot.com/2013/01/buras-fransa-ve-biz-tam-ortadayz.html
http://hinter-der-fichte.blogspot.de/2013/01/bolivien-us-maulwurfe-in-dunner-luft.html
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22430573.asp
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22431064.asp
http://www.acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10261
http://www.odatv.com/n.php?n=karadayi-neden-serbest-kaldi-2401131200
http://www.hurriyet.com.tr/planet/22434042.asp
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22435722.asp
http://www.hurriyet.com.tr/planet/22433226.asp
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22436852.asp
http://www.gazeteport.com.tr/haber/125983/en-buyuk-salonda-karar-gunu
http://www.gazeteport.com.tr/haber/126002/bellucci-de-kaciyor
http://www.gazeteport.com.tr/haber/125991/tum-dengeler-degisti
http://haber.gazetevatan.com/flas-flas-kabinede-revizyon/508762/1/SurManset
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22436674.asp
(…)
“Arkadaşlar, bir ülkede namus sahipleri, en az şer ehli kadar cesur olmadıkça, o memleket mutlaka batar!”
“Bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam. Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır.”
(1959 - TBMM)
http://tr.wikisource.org/wiki/Cemal_G%C3%BCrsel%27den_Ethem_Menderes%27e_mektup
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/01/kaht-rical-veveya-haki-alakart-13-ocak.html
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/06/savas-sanat-veveya-13-numaral-matador.html
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/07/durum-analiz-veveya-altnlar-nerede.html
…
Ve…
Son olarak…
Bir tarihte bir beyin oğlu bir çingene kızına aşık olmuş.
Babası kızı oğluna istemeye yanaşmamış.
Ama bir gün gelmiş çocuk aşkından dolayı yemeden içmeden kesilmiş erimeye başlamış.
Evlat bu, baba ne yapsın, mecburen kızı istemeye gitmiş.
“Allah’ın emriyle kızını oğluma istiyorum” demiş Çingene’ye.
İnat bu ya Çingene de kızını beyoğluna vermemiş.
Oğlan iyice yataklara düşmüş öldü ölecek sanki.
Derken bey’e birisi akıl vermiş.
“Beyim” demiş “Bu işi halletse halletse mahallenin külhanbeyi halleder.”
Bey, külhanbeyi yanına çağırmış ve bu işi halledersen sana yüz altın diye söz vermiş.
Külhanbey, Çingene’nin kapısına gitmiş önce bir nara atmış ve ardından bağırmış:
“Heeeeyt kim ulan bizim beyin oğluna kızını vermeyen teres, veled-i zina?”
Çingene süklüm püklüm kapıya çıkmış ve cevap vermiş:
“Senin gibi lisan-ı münasiple istediler de vermedik mi kızı beyim!”
Sözün özü:
“Ne (non) bis in idem” ve/veya “Bir nedenden iki kere hüküm giyilmez (eski ceza hukukundan)”.
http://www.guncelmeydan.com/pano/acem-mesaji-iniz-var-ve-veya-acem-memat-meselesi-hayrullah-mahmud-ozgur-t33704.html
“Ölmeden on beş dakika önce yaşıyordu” ve/veya “Ölmeseydi hâlâ yaşıyor olacaktı!”
Monsieur de La Palice gerçekliği işte budur!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/05/2012-notam-veveya-monsieur-de-la-palice.html
Netice:
RAP… ULTRA… RAP… RAP… RAP…
RAP… RAP… İMECE… RAP… RAP…
RAP… RAP… GHOST… RAP… RAP…
RAP… RAP… HERO… RAP… RAP…
RAP… LARP… RAP… RAP… RAP…
Nokta.
Hayrullah Mahmud ÖZGÜR, 25 Ocak 2013