
Belirli bir geçmiş zamanda ve belirli bir toplum için yapılan saptamalar ya da tanımlar, gün gelir ki koşullar benzerlik gösterdiği için başka bir zamanda ve başka bir toplum için de geçerli olurlar. Bu duruma tipik bir örnek, antik Yunan filozofu Platon’un (Eflatun’un) demokrasiye ilişkin saptamaları ve tanımlamalarıdır. Platon, yurttaşı olduğu Atina sitesindeki demokrasiden çok çekmiş bir kişi. O nedenle de, o dönemde Atina’da yürürlükte olan demokrasiye eleştiriler ve hatta yergiler yöneltmiş ve giderek Devlet adlı yapıtında genellemelere ulaşmış. Ne ki, günümüz Türkiyesi’nde geçerli olduğunu varsaydığımız demokrasi ile Platon’un eleştirip yerdiği o dönem demokrasisi, anlaşılan o denli koşutluk gösteriyor ki, bu eleştiri ve yergileri bugün de anlam ve değer taşıyor.
Örneğin demiş ki:
“Bir düzen panayırıdır demokrasi, beğen beğendiğini al.”
Başka bir deyişle, demokrasi diye var olan şeyin, bir düzensizlik olduğunu belirtmiş. İnsan, Türkiye’de toplumsal ve siyasal yaşamda olup bitenlere bakınca, bu yargı sanki ülkemiz için söylenmiş gibi değil mi?
Ya şuna ne demeli?
“Ahlâk değerlerine aldırış bile edilmez... Demokrasilerde hiçe sayılır bütün bunlar.”
Bu da, bugün de tıpatıp söz konusu.
Bugün “devlet adamı” diye geçinenlere bakınca da filozofun 2500 yıl öncesinden bugünü gördüğünü söylemek olası:
“Bir devlet adamının nasıl yetişmesi, ne bilgiler edinmesi düşünülmez. Kendimize halkın dostu dedirtmek yeter; bütün şerefler kazanılır bununla.”
Bugün Türkiye’de hürriyet adına ortalığı birbirine katanlar karşısında da Platon’un şu saptaması geliyor insanın aklına:
“Kargaşalık, hürriyet olur.”
Öte yandan, ülkemizdeki “demokrasi”nin insanlıktan yoksun teröristlerin eylemlerine olanak tanımasının anlamı şu sözlerde açıkça ortaya konmuş bulunuyor:
“Hayvanlar bile bu devlette başka her yerdekinden daha hürdür; o kadar ki, insan gözleri ile görmese inanmaz... Demokrasilerde atlar, eşekler öyle serbest, öyle mağrur yürümeye alışırlar ki, yollarından kaçmayana çarpar geçerler... ”
Ancak, şunu da unutmamalı ki, bugünün eşekleri, o günlerdeki eşeklerle karşılaştırıldığında, bizimkiler çok daha eşektirler.
Ve anlaşılan, Platon’un zamanında da PKK yandaşları gibi tipler varmış; yoksa, neden şöyle desindi:
“Yurttaşlar o hale gelir ki, bir yerde baskıya benzer en ufak bir şey gördüler mi, kızar, ayaklanırlar; yazılmış yazılmamış bütün kanunları hiçe sayar, kelimenin tam anlamı ile başına buyruk kalmak isterler.”
Platon, böylece yurttaşlarını uyarmış, bilge/filozof kişilerin siteyi yönetmesini önermişti. Ama onu dinleyen olmayacaktı.
Ama bizim onun bu eleştirilerinden bir ders daha çıkarmamız gerekiyor. Gününün demokrasisinin ülkesini kargaşaya boğduğunu ve yıkıma sürüklediğini gören filozof, buna tepki göstererek en ideal toplumsal ve siyasal rejim olarak tam bir militarist totaliter diktatörlük’ü görecekti. Demek ki, totaliter militarist bir diktatörlük rejimi altında yaşamak istemiyorsak, demokrasiyi adam gibi işletmek zorundayız.
Platon’un yurttaşı olduğu o görkemli Atina’ya gelince, giderek zayıfladı, yabancı güçlerin boyunduruğu altına girmekte de gecikmedi!...
Çetin YETKİN / YENİÇAĞ, 12 Aralık 2009