
Bütün illerde Siyer-i Nebi bilgi yarışması yapılacak. İmam Hatip Lisesi ve Ortaokul öğrencileri için, veliler de katılsın isteniyor. Hz.Muhammed’in Hayatı ders (materyal!) kitaplarının okutulduğu sınıf (5-6) öğrencileri ve velileri katılacak. Ankara’daki afişi şöyle:
http://pursaklar.meb.gov.tr/www/onu-tani-ve-sev-konulu-siyer-i-neb-bilgi-yarismasi/icerik_gorme_engelli/104
Bazı yerlerde yarışmaya katılmak isteyenlere önceden DİB’nın bastığı Siyer kitapları verilecek. (Arapça’da hayat seyri’ne Siyer deniyor.)
İyi de… Bu yıl ilk defa konulan Hz.Muhammed’in Hayatı ders kitabında her şey birbirine girmiş halde, bütün din dersi öğretmenleri kitaptan şikayetçiler, kitap bir kaos, bununla ders yapamıyorlar. “O’nu tanı sev” hiç değil, O’ndan soğutmak kitabı olmuştur.

Siyer kitaplarında anlatım düzeni yok, 5.sınıftan 6.sınıfa bilgiler birbirini tutmuyor. Örneğin 5.sınıfta parantezde (s.a) yazarken 6.sınıfta (s.a.v.) yazıyor; 5.sınıfta hem “sahabe” hem “sahabi” aynı cümlede kullanılırken 6.sınıfta sadece “sahabe” deniyor. Böyle onlarca gramer kaosu var.
Öğrencinin kafasını karma karışık edeceksin, sonra bu kitaplarla yarışma yapacaksın… Bunda çıkan sonuçla çocuklar hakkında “bak bilemediler” hükmü vereceksin, böyle olmaz, ya da maksat başka!
Hele adı Mâriye olan (Hristiyan çağrışımlı) bir evlilikten söz ediliyor (5.sınıf, s.54), 7.çocuğu İbrahim’in annesiymiş. Araştırdım, bu bilgi 2004’den önce basılmış kaynaklarda hiç geçmiyor, o güne kadar bilen eden yok. Yazıyor ki, oğlu doğduğunda bebeğin babası olduğundan şüphe eder gibi, kendisine benzeyip benzemediğini sormaya bebeği Ayşe’ye götürüp göstermiş… Doğum yapılan eve erkekler yanaştırılmazken bu bebeğin doğumunu bir adam gelip Peygamberimize müjdelemiş, bebeğin saçını tıraş edip tartmış gramı kadar altın vermiş adama, vb… Böyle mide bulantısı yazımlarla şişirilmiş bir Siyer kitabı…
Bu kaostan yarışma yapmak hangi akla hizmettir?
Yoksa Hz.Muhammed’siz İslam inşası mı hızlandırılıyor?
Yarışma afişini ilkin Ankara Metrosunda gördüm. Baktım afişte de kaos var; başta Türkçe –İngilizce kaosu. Ödülleri sıralıyor; öğrenciye Notebook, Tablet… Velilere çeyrek altın... Asıl maksat velileri bu yarışmaya sokmak, öyle anlaşılıyor.
Bir şeytanlık var bu işte. Velilerin de aklını karıştıracaklar. Çünkü çeyrek altın bahanesiyle yarışmaya çalışan veli, doğru bildiklerini değil o kitapta yazılanları cevap verecek, bu da büyük şeytanlık…
Yarışma bahanesiyle Dinini öğrenme adı altında, “altını kapma” yarışı gibi “kapitalist rekabet” yolu açılıyor, ki burada İslam’la örtüşmeyen bir yöntem söz konusudur. Para kapma yarışı, hem de Hz.Muhammed’in anıldığı bir ortamda… Altını kazanmak için öğrenmek…
Dolaylı rüşvet psikolojisi yaratılıyor ki, bu durum toplumsal değerleri sarsmak demektir.
Ya haksızlığa uğradığını düşünecek olan çocuklar?
Kırılanlar, darılanlar olacak… Baştan pedagojik hatadır çocuklar arasında yarış yapmak. Çocuklar şenlik yapar, yarış değil. Yarış kavramı kas gücüyle ilgilidir, bu yaşta zihinsel faaliyetle yarış olmaz. 10-11 yaşındaki çocuğu yarıştırırsan kaybeden çocuk hayata küser…
Zaten bütün ders kitaplarında çocuğu hayattan soğutma programı var, açık seçik görüyorum. Eğitimcilik yaptığını zannediyor bunlar.
Siyer yarışmasında ders kitabındaki yanlışlar nedeniyle kaybedenler olacak. Bu yüzden Hz.Muhammed’in bilgilerini öğrenmekten küsecek olanlar çıkacak, ki belki de bir amaç da budur, bu yönde endişelerim var.
Yarışma afişindeki minare boyu tırmanan sarmaşık güle dikkatle baktım, ürkütücü boyutta kocaman bir gül tomurcuğu da ortada duruyor, minarenin etrafından dolanıp kocaman tomurcuk veriyor… Cami ise yer hizasından başlamıyor, çevre duvarının üstünden çekilmiş fotoğraf gibi alt tarafı kesik halde, zeminsiz. Minare önde cami arkada, tuhaflık var, caminin kapısı minareye bakıyor… Kubbeler farklı, üzerlerinde hilal yok; Ankara’da yarışmanın yapılacağı Pursaklar camisindeki gibi…
Velilerin aklını iyice şaşırtmaya geldi sıra… Çeyrek altın kazanma vaadiyle din adına rekabete çekilecekler; onlar da yarışmada haksızlık görüp kavga edebilirler… Topluma verilen eğitim bu mu olmalı?
İnternette diğer illerdeki yarışmalara baktım, kiminde İHL müdürü görevli, kiminde Milli Eğitimin muavinleri. Bazılarına şöyle bir e-posta yazdım:
Hz.Muhammed'in Hayatı adlı ders kitaplarında çok sayıda karikatür var, değersizleştirmedir... 5.sınıfta başka 6.sınıfta başka türlü anlatılanlar, öznesi Hz.Muhammed olmayan, "adamın biri" gibi fıkra anlatımları, Mariye ile evlilik, gibi ilk defa karşımıza çıkan şeyler var... Bu kitapların kaldırılması ve doğru düzgün yazılanlarla ders yapılması ön şarttır.
10.sınıfta Cami-Kilise-Havra seçimine götürüyor genci, bu İslam öğretimi kitabı değildir. Lütfen önce kitapları kendiniz okuyun. Bunlardan yarışma yapmak akıl kârı değildir.
Kapağında "ders materyali" demek bile yanlış; kutlu adının manevi değerine gölge düşürür. 5.sınıfta s.36, "gördüğü pisliği temizleyen Hz.Muhammed" var, bu kadar aşağılamaya lütfen dur deyiniz. S.62 de anlatılan kız çocuk Umame değil erkek çocuk Hüseyin'dir ve kalkarken otururken omuzlarında değildir. Kız çocuk resmi var bu sayfada, eşletirme bu resimdeki çocukla veriliyor. Bu kadar yanlıştan Peygamberimizi küçük düşürme çıkar, iyi bakın.
Bu kitaplar derhal kaldırılmalı, bunlarla asla yarışma da olmaz.
…
Rizeli Ayfer Sözeri kızımızı kutluyorum
Ankara’da 1 Şubat Cumartesi akşamı, eski Halkevi sahnesinde ASAF Türk Müziği Topluluğunun Zeki Müren Özel Konseri vardı. Bu bina Küçük Opera ya da Türk Ocağı olarak da bilinir. Atatürk bu salonda özel olarak Adnan Saygun’a bestelettiği Özsoy operasını İran Şahı ile birlikte izlemişti.
Salonun tarihsel önemini anımsattıktan sonra geleyim izlediğimiz konsere. Ayfer Sözeri (Hasan Sözeri’nin torunu) bu konsere konuk sanatçı olarak davetliydi. Önceki yıl yapılan Zeki Müren Şarkıları yarışmasında ödül almıştı, bu ödül onun önünü açtı. Onu dinlerken “Nazar değmesin” dedim, sahneye çok yakıştı.
ASAF topluluğunda bir süredir yeğenim Ayla Fencioğlu da var. Ayfer ile aynı sahneden şarkı söylemeleri benim için bir başka güzellikti. Birbirini hiç tanımadan büyümüş Rize Portakallık’ın iki torunu sahnede birlikteydiler. Ne bereketli mahallemiz var…
Konserin sonunda kendisine plaket verilirken Ayfer mikrofonu aldı ve seyirciye dönerek “Cumhuriyeti ifade eden bu salonda konser verdiğim için çok mutluyum” dedi. Bu söz üzerine salonda bir alkış tufanı koptu, alkış dakikalarca sürdü. Konser boyunca hiç bir şarkı bu kadar uzun alkışlanmamıştı.
“Bravo” dedim, Hasan Sözeri’nin torunu işte bu!
Başarılarının devamını diliyoruz Ayfer, yolun açık olsun!
Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 2 Şubat 2014
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com