
Obama hayranları kulübünden çatlak sesler yükseliyor: Laf Cambazı, güvenilmez, ikiyüzlü... Tapınak şövalyelerinin maskeleri birer birer düşüyor. Bakalım yüzleri kızaracak mı, yoksa onların derisi de kalın mı?
Obama Amerikan Başkanı seçildiğinde adını koymuştuk. O, ABDnin sömürgeleştirme stratejisi kapsamında ürettiği son silahtı: Füme rengi emperyalist! Yeniçağın bu analizle çıktığı gün, Obama Hayranları Kulübü medyanın her kesiminden üye kaydına başlamıştı:
Cengiz Çandar : Dünyanın yeni imparatoru o. Sahnede göründüğü anda heyecanlanmıştım. Seçilmiş olmasından fevkalade memnunum.
Hasan Cemal : Bu, kendi başına devrimdir. Gerçekten heyecan verici.
Yasemin Çongar : Herşeyine dikkat ettiğim bir adam. Kervanındayım.
Ve o unutulmaz manşetler... Obama seçildiğinde, Obama yemin ettiğinde, Obama Türkiyeye geldiğinde Amerikan bayrağına dönen gazeteler... Tapınak şövalyelerine dönen gazeteciler...
Obamanın görevi devralırken yapılan törenlerde Amerikan ideolojisine bağlılık öne çıkarılan tek değerdi! Kızılderilileri kelle başına 5 dolara avlatan, çiçek mikrobu bulaştıran, biyolojik silah denekleri yapan, atom bombaları ile Hiroşimada 140, Nagazakide 80 bin kişiyi katleden, Vietnamda 4 milyon sivile vahşet kusan, Şilide, El Salvador, Nikaragua, Guatemala, Panama, Afganistanda binlerce insanı öldüren, Irakta soykırım uygulayan Amerikan ideolojisine bağlılığını bildiren Obamanın ne yapmasını bekliyorsunuz? diye sorduğumuzda, şövalyeler sömürerek ayakta kalan bu sisteme umut bağlamakta sakınca görmemişti.
Bugün medyanın büyük bölümü sözde öfkeleniyor. Geçmiş ola. Obama masalı sona erdi. Gökten üç elma düştü; Biri Ankaradaki model ortakların, biri Washingtonun tercüme memurlarının, biri de senin kafana ey halkım.. Yersen! ..
Bu olay bir kere daha Türkiyedeki sözde kanaat önderlerinin kanaatsızlığını ortaya çıkardı. Medyada denge unsuru olmak, arabuluculuk, iş takipçiliği, güçlüye yalakalık gibi boşlukları doldurdukları için tutunabilmiş olanların analiz yeteneğinden, öngörüden, hatta gözlerine parmak sokan gerçekleri görebilmekten ne kadar uzak olduğunu ortaya koydu.
Ortadoğuyu, jilet parmaklı Freddy Crugerın kabus dekoru olan Elm Sokağına çevirdiğinden, bir seri katilinkinden farklı olmayan imajını cilalama operasyonunda gönüllü çalıştıkları için yüzleri kızarır mı dersiniz?
Medyanın kaplanları hele bir hedefe kilitlenmeyegörsünler... Nasıl bir hamle ile üzerine çullanırlar, güçlü çeneleri ile nasıl atardamarına dişlerini geçirirler hepimiz biliyoruz... Ama kaplanların yegane avcısı insan... Ve insan dediğimiz akılla donatılmış canlı, sırf bir köşeye konmuş, bir kaç sütun parsellemiş diye makbul sayılan kağıttan kaplanları, tek el hareketiyle yırtıp kenara atarsa ne olacak?
Pek güzel olacak; nesilleri tükenecek.
Doğal hayatı koruma gönüllüleri kızmasın, bunlar kağıttan, yapa ve ömürleri bir cıırrtlık zaten...
27 Nisan 2009 - HÜRRİYET
Emperyalizmin renk değişimi
Clinton büyük felaket demişti... Bush, trajedi...
Yüreği insan sevgisiyle dolu, demokrat, mazlum halkların dostu ve adının başında Hüseyin adaleti olan Obama ne diyor?
MEDS YEGHERN... Ermenistanın kendi dilinde soykırım için kullandığı büyük felaketsözünün Ermenicesi bu...
Ben zaten dünyada yaratılan bu Obama rüyasına pek inanmamıştım.
Obama üzerinden dünyaya gönderilen imaj, yorulan bir emperyalizmin renk değiştirmesidir, o kadar... Baksanıza Ermeni sınırını açın diyor. İki ülkenin adı geçiyor. Türkiye ve Ermenistan. Azerbaycan yok.
- Ne değişti?
- ABD silah sanayi şirketleri kapandı mı?
- Finans oyunları durdu mu?
Tröstler, dev holdingler, enerji ve petrol tröstleri diz çöküp günah mı çıkartmaya başladılar?
Şimdiki adı kürsel güç olan emperyalizmin değişmez yasası, güçlü devletlerin diğerlerini yönetmesi ve sömürmesi üzerine kuruludur...
Bakın Karabağda işgal, Gazzede ambargo sürüyor... Ne oldu Gazze mitingleri? Filistili bebeler için dökülen gözyaşları, şiirler, ağlamalar, protestolar nerede? Ambargo kalktı mı? Açlık, sefalet, ilaçsızlık bitti mi?
Bu konuşma, Türkiye için yıllardır bitirilmeyen bir şantajın devamıdır. Şantaj da şudur:
- Dediğimi yapmazsan soykırım derim ha...
Obama da bu... İstanbula gelip Ezan saatine kadar konuşmamı bitireceğim diyerek İslam dünyasına ABD reklamı veren başkan...
* Fatih Çekirge
6 Kasım 2008 - YENİÇAĞ
Füme rengi emperyalist
Kansaslı beyaz anne ile Kenyalı Müslüman babanın oğlu. (Aileden diyalogçu!) İlk adı Hüseyin. Üvey babası da, öz babası da Müslüman. (Müslümanlarla empati kurar) İncil üzerine yemin etmiş. (Amerikalı) İlkokul birinci sınıfı Endonezyada okumuş. ( Sizin toprağın çocuğu!) Harvardın burslu öğrencisi. (Yoksul) Michelle de işçi bir aileden geliyor. (Ezilen)
ABD dediğinizde, neden algı hep siyahtır? ABD, Martin Luther Kingdir, Carl Lewistir, Michael Jordandır, Muhammed Alidir, Shaquille ONealdır, Jackson kardeşlerdir, Denzel Washingtondur, Whoopi Goldbergdir, Beyoncedur... Çünkü ABD markası gerçekleşmeyecek, ama izlemesi keyifli bir rüyadır. Amerika, rastalı saçlı, etli dudaklı siyahlarına rağmen beyazdır. Ezerek kurulmuş, ezerek büyümüştür. Obama, beyaz Amerikanın ezdiği topraklarla göstermelik barış için yürüttüğü halkla ilişkiler çalışmasının adı, yeni marka yüzüdür!
Amerikada bir kızılderilinin iktidar olması devrim olabilirdi. Obama, en zor döneminde en ağır işte çalıştırılacak köledir sadece!
Biraz Müslüman, biraz Hristiyan, biraz zenci, biraz beyazdır. Dolayısıyla ABD sömürge imparatorluğuna yeni kapıları açacak maymuncuk gibidir. Her yanda tavan yapan Amerikan karşıtlığını yumuşatmak, üçüncü dünya ülkelerinin gözünü boyamak için kullandığı yaldızlı ciladır. Obama dün dünyaya zarar vermek isteyenleri yeneceklerini söyledi. Yenmek için savaşmak gerekir. Demokrasi, özgürlük ideallerinin peşinden gideceklerini söyledi. Unutmayın Bush da Iraka girerken aynını söylemişti! Ve son söz olarak Obama Tanrı ABDyi korusun dedi. Bize de tek söz kaldı: Tanrı ABDden korusun!
++++++
Kardeşimizi küstürdünüz
Onu sattığımıza, arkadan hançerlediğimize inanıyor. Çok kızdı, küstü, gönüllendi. O kadar gücendi ki, Türkiyeye yani Tek millet iki devlet dediği kardeşine, kardeşlik hakkı için metreküpünü 120 dolara sattığı doğalgaza zam yapacağını bile ilan etti. Camini de istemiyorum dedi. Öğle namazı bitip cemaat dağılınca Azeri polisleri gönderdi. Bakü Şehitler Camiini kapattı. Bu cami Ankaranın parasıyla Dinayet Vakfınca yapılmıştı. İmamının ve müezzinin maaşını da Ankara ödüyordu.
Cumhurbaşkanı Gül-Başbakan Erdoğan-Dışişleri Bakanı Babacan üçlüsü kendi aralarında bile görüş farklılığına düşerek Azeri kardeşimizi bu kadar kızdıracak ne yaptılar?
Temsilde hata aranmaz. Şeytana uydular. Adı üstünde şeytan! Kendisine uyduğun anda bile şeytan seni yalız bırakabilir. Yeni ABD Başkanı Obama Türkiyeyi yalnız bıraktı. Soykırım kelimesinin İngilizcesini söylemedi fakat Ermenicesini diline doladı.
Bir milletin dostluğunu yitirdiğinizde neyi, nasıl onaracaksınız?
Azeri de kimdir? Eti-budu nedir? Biz G-20ye girmiş koca Türkiyeyiz deme lüksünüz yoktur. Kafkasyadaki Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan ittifakının Azeri ayağı çökerse 3 büyük proje; Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı ve de Kars-Erzurum-Tiflis-Bakü Demiryolu Hattı romatizma olur.
Şeytana uyarak ve haber vermeyerek görüşmeler yürütürsen; Azeri kardeşin de sana döner ve önce Azeri toprakları içinde kalan Dağlık Karabağın ardından yakın çevresinin Ermenilerce işgal edilip yüz binlerce Azerinin etnik temizliğe uğratılmasını niçin unutursun diye sorar.
Sonucu Azerinin küsmesiyle biten beceriksizliği etkin dış politika ve komşularla sıfır sorun diye adlandırmak çocuk kandırmaya benzer. Çok büyük bunalım. Erken seçim gelebilir.
* Necati Doğru / Vatan
++++++
Anahtar Özkök ve Örnekin ifadeleri
AKP yandaşları, 2003-2004te planlanan darbeleri dönemin tek demokrat komutanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkökün engellediğini söylüyor.
Bu iddia, her durumda Özkökü görev ihmali suçlamasıyla karşı karşıya getiriyor. Özkök gerçekten darbeyi öğrenmiş ve engellemişse, hiçbir işlem yapmayarak görev suçu işlemiştir. Hiç haberi yoksa, o zaman da 4 yıl Türk Silahlı Kuvvetlerinin kime emanet edildiği gibi garip bir durum ortaya çıkar ki, emrindeki kişilerin eylemlerinden habersiz olması da görev suçudur.
Tutuklu emekli generaller Özkök döneminde emekli oldular. Özkök kendilerine şükran timsali olarak birer şeref madalyası taktı. Ordunun en demokrat komutanının darbecilere madalya takması olabilecek en büyük tuhaflık değil mi?
İfadesine hiç başvurulmayan ikinci isim ise dönemin Deniz Kuvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek. Tuttuğu iddia edilen günlüklerden yola çıkılarak yazılan senaryolarla onlarca kişi gözaltına alındı, tutuklandı sanık oldu. Özden Örnekin vereceği ifade de davaya ışık tutacaktır.
* Can Ataklı / Vatan
++++++
1 TLye satılık Ahmet Altan
Taraf gazetesinin sahibi Başar Arslan ile kardeşi Savaş Arslanın, yaklaşık dört yıl önce büyük umutlarla Atatürk Bulvarı 143 numarada hizmete açtıkları Alkım Kitabevi Bakanlıklar şubesi, Alkım zincirinin Ankaradaki tek şubesiydi. İki katlı mağazanın birkaç gün içinde kapısına kilit vurulacak.
Kapatılma kararı nedeniyle kitap fiyatlarında büyük oranda indirime giden Alkım Bakanlıklar şubesinin camlarına, Kapanış nedeniyle tüm kitaplarda şok indirim, Kitaplarda yüzde 50 indirim, Son gün 30 Nisan ve Kapanış nedeniyle satılık raflar duyuruları asıldı. Taraf gazetesinin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altanın bazı kitapları da 1 TLden satışa sunuldu.
* Ali Ekber Ertürk / Akşam
Mağaza giderlerini karşılayamazken gazeteyi nasıl döndürüyorlar? Yazar transferlerini neyle sürdürüyorlar? Ahmet Altan hala patronlarına sormayacak mı?
++++++
E-darbe
Demokratik muhalefet
Demokratik muhalefet ile darbecilik arasındaki sınırı kalın çizgilerle ayırmak açısından önemsediğim yaşanmış bir sınav var.
27 Nisandaki e-muhtıra... İsterim ki birisi çıkıp, Ergenekon sürecini eleştirenlerin, 27 Nisan e-muhtıra sürecindeki tavrını araştırıp, ortalığa seriversin diye yazmış Mehmet Altan, Starda...
Demokrasi ile dış iradenin darbesi arasındaki kalın çizgileri ayırmak açısından önemsediğim yaşanmış bir sınavı hatırlattı yine yazısı. 2002deki e-postalar... İsterim ki birisi çıkıp da bugün demokrasi dersi vermeye kalkışanların milli iradeye nasıl ipotek koyduğunu araştırıp, ortalığa seriversin...
++++++
MİNİ YORUM
En kötüsü normalleşme
Gerekçe bu: Normalleşme. Mekanizma böyle işliyor. Normal koşullarda bu denli zorlama kaşısında gıcırdayarak, gerilerek, yayları atarak tepki verecek parçalar yağlanıyor, kaygan, yumuşak, hissiz hale getiriliyor. Anormalleşiyor. Obamanın özel kalemleri aylardır soykırım diyor. Büyük felaket için özür diliyor. Önce kavramları normalleştiriyorlar. Sonra ülkemizi uluslararası hukuk önünde sanık sandalyesine oturtarak suçluluğu normalleştirecekler, sonra cezayı, infazı... Bir bakmışsız defin işlemlerimiz başlamış. Kendimizi gömüyoruz. O kadar normal gelecek ki, yasımızı bile tutamayacağız...
Selcan TAŞÇI - YENİÇAĞ